• birkaç gün önce tv'de şişman insanlarla ilgili bir programda, bir kadın hikayesini anlatıyordu. 8yaşında tacize uğramış ve bunu kırk yıl saklamış. 40 yıl, herkesten. hep insanlardan kaçmış. "insanları kendimden böyle uzak tutuyordum." diyor. sürekli kilo almış, lisedeyken 150 kiloyu görmüş. yıllar sonra kendini annesinin evine kapamış. kimseyle görüşmeden, dışarı çıkmadan. bir gün tartılmış. "7 yıl kadar önce tartıldım, 300küsür kiloydum ve ben ne yaptım dedim" dedi.

    şişmanlık, obezite adı her ne ise aslında tam olarak anlattı. derinde bir yerde, kendini değersiz hissetme duygusu yatar. değersizlik hissi, ten rengi gibi doğuştan gelmez. genetik eğilimler, karakter özellikleri, depresyona eğilimli olmak gibi durumlar, bir insana kendini değersiz hissettirmez.

    kendini değersiz hissetmek, bebeklik ve çocukluktan kaynaklanır. hatta "bu ilişki beni çok yıprattı, kendime güvenmiyorum" masallarının arkasında, çok derinlerde bir yerde, o ilişkinin içinde bulunma sebebi olan bebeklik, çocukluk vardır. bir insan, kendisini yıpratan, hasta eden, salak salak işlere sürükleyen bir ilişkiye normal şartlar altında başlamaz, başladıysa da devam ettirmez, kaçar. anne karnındayken annenin vücudunu, konuşmalarını ve etrafı dinleyerek başlayan, bebeklikle sağlamlaşan, çocukluk dönemiyle kayaya dönen bir ruh yapımız var. kitleleri peşinden de sürükleseniz, dünyanın en zengin insanı da olsanız, milyarlarca insanın hayalini süsleyen hayatı da yaşasanız, o kaya erimez, öylece kalır. tedavilerle, terapilerle, ancak ve ancak o kayanın üzerine süslü örtüler serersiniz; çok kötü bir hayatla ancak ve ancak o kayanın üzerine karlar yağdırırsınız ama o sizledir, o sizin ruhunuz, kalbiniz, hayata bakışınız ve en önemlisi de kendinizi değerlendiriş biçiminizdir.

    bebeklik ve çocukluk döneminde, insanların hiç bilmediği bir sürü yaralar almış, kötülük görmüş, hatta yukarıdaki örnekteki gibi bu kötülüğü içine 40 yıl hapsetmiş, kötü beslenmiş, değer görmemiş bir insan, şişmanlığıyla savaşmaz, o gücü kendinde bulamaz.
    peki ne olur? mutsuz hayatının sebebi insanoğlu, yine o şişmanı suçlar, onunla alay eder, onunla arkadaşlık etmekten kaçar, gördüğü yerde onu kısık sesle hatta içinden bile olsa kınamadan rahat edemez. insanlar yontulmadıkça çok kötü varlıklar.

    o kadını izledim, 8 şiddetinde depremle yıkılmış binanın enkazı gibi, öyle oturuyor ve konuşuyordu. o enkazın sebebi, ona çocukken bu kötülüğü yapan insan. yaşıyorsa bir yerlerde şişmanları kınıyordur.

    sözlükte ayrı ayrı başlıklarda denk geldim "kiloluyla tabii alay ederim, o bu hali seçmiş, bana ne" diyenlere. gerizekalılar. evet o seçti bebekken itilip kakılmayı, iyi bakılmamayı, duvarlara konuşmayı, tacizi, kötü beslenmeyi ya da her ne derdi var ise. insan çok az şeyi seçer. o az şeyi seçeceği noktalarda bile ufak şoklarla inanılmaz noktalara gidebilirler. insanlar değer verilmemeyi seçmezler, sadece bunu görmüşlerdir ve devam ettirirler.
    şişmanları kınayan, onlarla alay eden amipleri bir kenara koyalım da. burayı zaman zaman kilolu insanlar okuyacak, aslında onlar için geldim.

    görünür şartlarınız çok iyi olabilir ama bir noktada, belki bir sürü noktada bazı sıkıntılarınız olmuş. bir insan yok yere beline, dizine, iç organlarına ve sosyal hayatına darbe vurmaz. her ne olduysa oldu, şişmansınız. iç organlarınız çok yoruluyor, kendinize bazen bir şeyi yakıştıramıyorsunuz; bazen zıplamayı, bazen üzülmeyi, insanlarla sert konuşmayı, belki bir kıyafeti. yani bir şeylere hakkınız olmadığını düşünüyorsunuz. işte tam da bu yüzden, sağlıksız olmamak ve kendinizi aşağı görmemek için, o kayayı tuz buz etmeniz gerekiyor. nasıl yaparsınız, hangi yolu takip edip daha mutlu olursunuz bilmiyorum ama birilerinin size biçtiği değerle, kendinize biçtiğiniz rollerle yaşamak zorunda değilsiniz. valla yapabilirsiniz. benim bir arkadaşım yaptı ve 40 yaşına yaklaşırken mutluluğu yakaladı. hayır, zayıfladığı için değil. kendine değer vermeyi öğrenip, planlı programlı yaşamayı seçip, bir adım attığı için. önceden hayalini göremeyeceği kıyafetleri giyiyor. kadın gibi bakıyor. kimsenin sizi aşağı çekme gibi bir hakkı yok. moralinizi düşürmeyin. yok düşerse de bana mesajla dalabilirsiniz hiç sorun değil. şişmanlık asla kader değildir.
  • şişmanlık kot pantolon giydikten sonra çorabını giyememektir.. kasıyo haliyle eğilemiyorsun.
    şişmanlık açken bile çevredekilerin 'daha nerene yiyeceksin?' sorularına maruz kalmakdır.
    şişmanlık içe kapanmak lakin dışa fazla açılmaktır.
    şişmanlık herkesin giydiği şeyleri giyememek, fakat herkesin yiyemediği kadar yemek yemektir..
    şişmanlık sanattır. herkes gibi düz değilsindir, önden arkadan yandan çıkıntıların vardır.
    kendine göre bir çevren çapın vardır,
    ebatlar farklıdır kendi çapında dönebilir, yuvarlanabilirsin.
  • tam su anda gecen gun pisirdigim yemekten kalan 5 adet kuskonmaz ve 2 adet mantari yemeyi pizza ismarlamaya secmemin nedeni eski dostum.

    sismanlik insanin hareketini kisitlar, kendine guvenini azaltir, kiyafet universe'unu kucultur, illettir. kusura bakmayin, lise 2'den itibaren doktora birinci sinifin sonuna kadar duzenli bicimde kilo almis, sonra da o 18 (sonra 22. evet oha bence de) kilonun hepsini vermis biri olarak kendimin sisman olmasi fikrinden nefret ediyorum evet. ha zannedilmesin ki ot cop yiyerek sacmasapan sok diyetlerden medet umuyorum. yemek yemeyi hala cok seven biriyim, simdi onume koy domino's'un cift katli pizzasini, kilo almayacagimi bilsem hepsini yiyebilecek kapasiteye sahip bir insanim.

    ama niye yapiyim, niye vucudumu o pizzayi hazmetmesi icin zorlayayim? neden butun sistemlerimi ugrastirayim? onun yerine bana enerji verecek, vucudumu mutlu edecek seyleri yemeyi tercih ediyorum. sanirim vucudunuzu benliginizden ayirdiginiz anda; ona korunmasi, dikkat edilmesi, ozen gosterilmesi gereken bir canliymis gibi yaklastiginizda sorunu cozmus oluyorsunuz. sismanligin zamanla saplantiya donusmemesi icin boyle dusunmek yararli olabilir.
  • bela. psikoloji bozan, kısır döngülere sokan. yedikçe şişmanlar, şişmanladıkça giyicek kıyafet bulamaz, bulsa da yakıştıramaz, ne çıkcam yaa sokağa bu halle der, o üzüntüyle yemeye devam eder ve ettikçe şişmanlarsınız.. buyrun çıkın içinden..
    10 adım ötede birileri gülüşse, ''he işte bana gülüyolar!'' diye alakasız durumları üstünüze alınabilirsiniz, daha da fenası bazen de gerçekten size gülüyolardır zaten..
    bi de bunla barışmak diye bişey var ya, o nası ütopik bişeydir yahu? o aynaları doldurup taşıran bünyeyle nası barışır insan ayol, bak bak bitmiyosun yani..
  • besinlere ulaşımın, çeşit ve miktar olarak, tarih boyunca hiç bu kadar kolay olmamasından dolayı hastalık haline gelen durum
  • çirkinlik ya da sizi kimsenin beğenmeyeceği anlamlarına gelmez.
    bir kitapta okumuştum, spoiler olmasın.
    maggie bloom şişman bir aclu avukatı. bir gün bir dava incelemesinde bir doktorla tanışıp acaip etkileniyor.
    gel git derken buluşmaya falan başlıyorlar.
    birlikte yemeklere çıkıyorlar ama her seferinde maggie yemek yemeye çekiniyor.
    bir gün doktor maggie'ye geliyor. evde oturup sohbet havasında bir yakınlaşma çabasında, tam öpüşecekken maggie kalkıp tuvalete gidiyor. uzun süre kalınca, adı christian'dı sanırım, doktor kapıya dayanıp maggie'nin hıçkırıklarını duyuyor. ağlayışı yükselen maggie'ye yardımcı olmak için onu dışarı çağırıyor. ancak maggie, utancından çıkamıyor. bir süre sonra ısrara dayanamayan maggie hıçkırıklar eşliğinde kapıyı açıyor. ve utancını yarım yamalak anlatmaya çalışıyor. durumu ve maggie'yi kolay kavrayan chris, kızı oturma odasına alıp eski karısının manken olduğunu söylüyor. onunla her yemeğe çıktığında karşısında bir şey yemeyen karısı yüzünden kendisinin de iştahının kesildiği, aslında yemeği ve yemeyi çok sevmesine rağmen hiçbir şekilde tat alamadığını anlatıyor. maggie'nin yanağını okşayıp gözlerine bakarak şunu söylüyor. "bütün hayatım boyunca, belki de benim tek aradığım, sensindir."
  • görünmezlik zırhı giymektir.. kimse şişmanlara dönüp bakmaz.
  • dikkat ettim, doyana kadar degil artik yiyemiycek hale gelene kadar, ya da önümüzdeki bitene kadar yiyoruz. halbuki doymak ile artik alicak yer kalmamasi arasinda bazen 1 porsiyon fark vardir. sismanlik da kacinilmaz oluyor tabi bunun sonucunda
  • ... evet kalitsal, hormonal nedenler onemli bir etkendir vucudun topidik topidik olmasinda
    lakin benim yaptigim bircok gozleme dayali bilimsel olmayan neidigi belirsiz arastirmaya gore sismanligin en onemli nedeni kisilik tir ,
    arastirmalardan cikan sonuclar sole ;
    + sisman insanlarin cogu nefsine hakim olamamaktadir
    + bir karari verip onu sonuna kadar surdurememektedir
    + bircogu bu durumu kabullenmis, degistirmeye calismanin kabullenmekten daha zor oldugunu dusunmektedir
    + tembellik bircok seyden daha keyif vericidir ...
    ...
    onun icin vucuttaki yagdan kurtulmadan once beynindeki yagdan kurtulmak ilk onceliktir.
  • hayatımın 2 döneminde obez sınırında şişman oldum.

    birisi 2011-2012 civarında gerçekleşti. diğeri halihazırda atlatmaya çalıştığım durum. normal kilom 74-76 arasındayken benim 130 kilo (neredeyse iki kat) gördüğüm zamanlar oldu. ikisinin de en büyük sebebi, alerjiye bağlı kortizondu. kortizon desen, beraberinde su içince kilo aldıran bir tedavi yöntemi. alerjim var, astımım var, kanser eklendi. geçti, gitti ama vücudu inanılmaz deformasyona sokuyor.

    ilk tedavi evremde, 120 civarlarına kadar çıkıp, kısa sürede gaza gelip 75'lere indim. hatta resmen tipimi falan da değiştirdim. saçlarımı hiç uzatmazdım, saç uzattım, boyattım. küpe sayımı arttırdım, piercing taktım o dönem birkaç tane. psikolojik olarak da ağır dönemdi.

    hop 2 sene sonra, tam işimi elde etmişken, işimde yükseliyorken, aşık olmuşken, bu sefer de üstüne akciğer alveol iltihabı, üstüne kanser eklenerek aynı hastalığı tekrar yaşadım. kortizon üstüne kortizon, ilaçlar, oksijen tüpleriyle 24 saat geçirmek. psikoloji darmadağan. ölüme en yakınlaşıp, hatta kabul ettiğim dönemdi. aslında tekrar aynı şeyler olacağı için "banane ya" havasına girip vazgeçmeyi denedim, en azından ne olacaksa kabullenmeyi ama bir sihir olmuştu. aşık olmuştum. sanırım gerçekten aşık olmasam bu durumu tekrar o ağır koşullarla yaşayıp savaşmaktansa, oluruna bırakırdım.

    bu sefer ibreler 130 kiloyu dahi gösterdi. tam obez olmuştum. daha önceden spor yapan, yani hemen hemen fit bir insanın, ilaçlar sayesinde birden kilo alması inanılmaz bozuyordu vücudu. hani, bazı insanlar kilo alır, şişmandır ama vücutlarının bir şekli vardır. ben inanılmaz bozuk şekilde kilo aldım. bölgesel yoğunluklar resmen aynaya bakmamı engelliyordu. yine büyük beden elbiseler, yine yürürken bile soluğun tıkanmaları, yine kendinden iğrenmeler.

    hala üstümden atmaya çalışıyorum. 85 civarına kadar geldim sayılır. önümde 10 kilo daha var. artık beynim koşullandığı için, kilo verimi inanılmaz zor. işim yoğun, spora ayırabildiğim vakit anca bu kadarına izin veriyor. sıkı ve kontrollü diyet yapıyorum. tek amacım, yaz başlamadan 75'i görmek.

    şişmanlık kader değil.
hesabın var mı? giriş yap