• cennetin kapısına ulaşamak adına yola çıkan 4 kardeşten birincisi iyi bir savaşçı ve komutan ikincisi usta bir şair üçüncüsü ünlü bir aşıktır. en küçük kardeşin özelliği ise gurur duyduğu köpeğidir. dördüncü kardeş ilk kardeşini bir savaş meydanında ikincisini bir düğünde üçüncüsünü de güzel bir prensesin kollarında bırakır ve cennetin kapısına ulaşır ama köpeğini cennete kabul ettiremez. bunun üzerine cennete girmeyi reddeder. yolculuğunu cennetten izleyenler ona kardeşlerini terk ettiği halde köpeğini terk etmemesinin sebebini sorarlar. küçük kardeş diğerlerinin kendi kaderlerini izlediğini ama köpeğinin ona tüm kalbiyle bağlandığını söyler. bunun üzerine cennettekiler köpeği bir takım yıldız haline getirirler. bu yıldız kümesindeki en parlak yıldızın adı siriustur yani köpeğin kalbi.( bir hint efsanesi )
  • işte sirius : http://www.janis.or.jp/…s/kitahara/sww/sirius-v.jpg
    (edit notu : hangisi ulan diyenlerin allah belasını versin.)
  • dorduncu kez 10,000. entry yaziyorum, bu seferkini bir itirafa ayirmaya karar verdim.

    itirafim sudur: bir milyar dolarim olsa haftada 4 saat matematik, 2 saat iktisat, 2 saat tarih, 2 saat dilbilim, 2 saat fizik, 2 saat sosyal psikoloji, 2 saat yabanci dil, 2 saat siyaset bilimi, 2 saat edebiyat dersi alir, o konferans senin, bu seminer benim gezerdim.
  • misirlilarin gunes yerine referans alarak yillik takvim olusturdugu yildiz. (fikir salakca ama yuzyillar sonra bunu kesfeden bi arkeleogu dumur etmek icin daha iyi bir yontem olamazdi.)
  • sadece sirius entrileri okuyarak fizik, biyoloji, matematik, bilişsel bilimler, antropoloji, felsefe, ve aklıma gelmeyen daha bir çok konuda harika şeyler öğrenebilirsiniz. kendisi hakkında en güzel tanımı pek sevdiğim bir arkadaş yapmıştı: "sirius, binyıllardır ayakta kalan taştan eserler kadar özel bu sözlükte."*

    teşekkür ederim.
  • geçen gün evde oturuyordum, aklıma bir fikir geldi. bu fikir daha önce de aklıma gelmiş miydi yoksa bu onun ilk gelişi miydi söylemek güç.

    ben onu ilk defa o zaman farkediyordum ama sanırım o çoktandır orda duruyordu çünkü yerinde etrafıyla gayet barışık görünüyordu. bir akla ilk kez gelen bir fikir bulanıklık yaratır, çevresindeki fikirleri rahatsız eder, bunaltır. oysa bu fikir her ne kadar yerinde biraz eğreti duruyorsa da rahatsızlık verir yahut komşusu olduğu fikirlerden rahatsızlık duyar bir hali yoktu. sadece yerine yerleştirilmek üzere sırasının bekleyen bir yolcu gibi biraz sabırsız, biraz gergin, oyalanıyordu.

    pek sıcakkanlı biri olmadığımdan hayatıma giren insanlara da aklıma gelen fikirlere de ısınmam, onların varlığını, kendi varoluşumu rahatsız etmeden kabullenmem biraz zaman alır. bundandır ki fikirler de insanlar da ben onlara alışıp var olduklarını kabullenene dek bir süre biraz dışarda durmak zorunda kalırlar. artık benim için kabullenilebilir olduklarında ise çoktan etraflarında bir ilişkiler ağı örüp yerlerine iyice yerleşmiş bulunurlar, böylece benim de onlarla tanışma ve kaynaşma sürecim mümkün olduğunca sukunet içerisinde, kendi kendine tamamlanmış olur.

    aklıma gelen bu yeni fikirle de böyle oldu zannederim; ben onu yeni sanıyordum ama herhalde o epeydir orada, şimdi durduğu yerde benim ona ısınmamı bekliyordu ve ben ona ısınana kadar da yerini epeyce bellemiş, bulunduğu yere iyice yerleşmişti.

    akıl öyle bir makinadır ki içine giren bir şeyin orda öylece sabit durmasına imkan yoktur. anatomisinden herhalde, her fikir çevresindeki diğer fikirlerle belli belirsiz bağlar kurar ve bu bağlar güçlenip serpildikçe de fikir belirginleşir. ancak iyice belirginleşmiş, kökleşmiş fikirlerin varlıklarını zihnimizde farkedebiliriz bizler de. çevresinde tutunabileceği başka fikirler olmayan düşünceler kafatası boşluğumuzdan süzülür, sindirilmeden atılırlar.

    aydınlanma anları da aslında kafamızda birden bire ortaya çıkan fikirlere değil, içeride kurulu bulunan organizasyona hızlıca adapte olup aniden belirgenleşen fikirlere karşılık gelirler. hatta gerçek dahilikler, içerisine girdiği zihni kendi varlığını ve farkedilebilirliğini garantileyecek şekilde yeniden düzenleyebilme becerisine sahip virütik fikirlerden kaynaklanırlar.

    benim aklıma gelen bu fikir pek öyle beyin dna'mı etkileyip tüm işleyişi kendisini yeniden üretmek üzre şekillendirebilecek fevkaladelikte bir fikir değildi. aslında akıl zamanımızla biyolojik zamanımız arasındaki bağlantısızlıktan haberdar olmasam farkedilişinin böylesine özelliksiz bir ana denk gelmesini, onun gayet sıradan bir fikir olduğuna bile yorabilirdim. tabi o hayat değiştiren fikirlerden de değildi şüphesiz; hayat, bir fikir ile tüm zihni allak bullak olacaklar için henüz tamamlanmamış bir süreç olduğu için de değil sadece ama ben onun kendisinden ziyade varlığı ile daha çok ilgileniyor olduğum için böyleydi.

    geçen gün evde oturuyordum, aklıma bir fikir geldi. ben o fikrin gelişini o kadar merak ettim ki aklıma gelen fikri unuttum. ama o yerinde öylesine eğreti duruyordu ki yakında yerleştirilmek üzre beni tekrar rahatsız edeceğine eminim.
  • eski mısır'da yıldızın nil nehri üzerinde ilk doğduğu gün yeniyılın başlangıcı kabul edilirdi. bu doğuş aynı zamanda nil taşkınlarının da habercisidir.
    türkçe'de akyıldız olarak geçer.
    sirius'un içinde bulunduğu takım yıldız (bkz: canis major) yunan mitolojisine göre avcının (bkz: orion) iki köpeğinden birisidir.
  • şamanizmde göğe açılan kapı olarak inanılan yıldız. şamanlar buraya yükselir, tanrı da elçilerini buraya yollayıp iletişimi sağlarlarmış. antik mısır'da da sirius orjin alınarak yapılan takvim kullanılırmış. sirius'un şafaktan ilk doğduğu gün yılın başlangıcı olur ve o gün kutlamalar yapılırmış. nil taşar topraklar bereketlenirmiş. parlaklığıyla dikkat çektiğinden insanlar tarafından tanınması çok eskiye gider. yaz sonlarına doğru orion takımyıldızı doğtuktan sonra gökte belirir.
    yanlış hesaplamadıysam 3 ağustos gibi saat 05:00 civarı ufuktan kendini göstermeye başlayacak. bakalım belli bir ritüeli neyin var mıymış bu kutlamaların. kutlamak gerek, kim sevmez ki sirius?
    bu arada bu yıldızın çokça göz kırpmasını atmosfere bağlıyoruz. ama belli bir süre bakarsanız fark ediliyor, kızıl, sarı, turuncu gibi renkler alıyor az da olsa. güneşin yansımasından dolayı mıdır? bazı kaynaklarda sirius'un eskiden kırmızı olup sonradan maviye dönüştüğü geçiyor. hatta batlamyus kırmızımsı, marcus manilius da deniz mavisi olarak nitelemiş. sebebinin sirius b'nin betelgeuse gibi henüz kızıl dev evresinde olduğunu söyleyenler var fakat kanıtlanmış değil tabii.

    çok ilginç bu yıldız. takipçisiyiz her daim.
  • i'm very sirius!

    nuray bilgili feysbuk'ta diyor ki "canis major takımyıldızı ve sirius, batıda büyük köpek, doğuda mavi kurt takımyıldızı olarak bilinir. türk mitolojisindeki göksel/gök kurt bu takımyıldız ile ilişkilendirilir. çinliler bu yıldızı uğursuz sayar ve türkler ile özdeşleştirir." [çinliler hu-şi (yay ve ok)/tianlang (gök kurt) derlermiş.] gök kurt gök böri/börteçine diye daha iyi biliniyor.

    vikipedi karışımlı edit:
    sirius türkçe'de akyıldız adıyla geçer denilmiş, acaba yıldız ayı ile ilintisi var mı? mısırlılara göre nil taşkınlarını haber veren nil yıldızı (sopdet, yunancaya uyarlanmış hali sothis). yunancadaki adı seirios'un anlamı kavurucu-parlaklık-ateş-aşırı sıcak imiş. mısır tanrılarından isis'le özdeşleştiriliyor. sopdet'in hiyeroglifinin glifleri üçgen, beş uçlu yıldız ve yarım dairedir. keops piramidi'nin kraliçe odası'nın duvarında açılan bir kanal yalnızca sirius'u görmek üzere yapılmıştı. ege denizi’ndeki ceos (kea) adası’nda yaşayanlar, soğukların azalması için sirius ve zeus’a kurban keserlermiş. romalılar sirius'un helyak doğuşunu 25 nisan civarındaki bir günde kutlardı. bu kutlamada bir köpek kurban ederlerdi.

    sirius a güneş'ten 23 kat daha parlak beyaz bir yıldızdır. kütlesi ise güneşin 2 katı gibi. sirius’un atmosferinde demir güneşinkine oranla üç kat fazladır. sirius b keşfedilen ilk beyaz cücedir.

    sirius arapça adıyla şi'ra-yı yemani, şi'ra (işaret), şi'ra yıldızıdır. güneş hariç tutulursa, kuran’da adı geçen tek yıldız olup kendisinden necm (yıldız) suresinde söz edilir. ilginç bir rastlantı, söz konusu yıldızdan surenin 49’uncu ayetinde söz edilmesi ve aynı surenin 9’uncu ayetinde iki yıldızın yörüngelerini ima edercesine "iki yay" ifadesinin geçmesidir. japonca'da mavi yıldız diye anılıyor. ortaçağ avrupa astrolojisinde behenian sabit yıldızlarından biri olup beril taşlarıyla ve ardıçla ilişkilendiriliyordu. ait olduğu canis major mitolojide avcı orion'un köpeği olur.

    afrikalı dogonlara* göre sirius bir çift yıldızdan oluşur, birbirleri çevresinde 50 yılda bir dönerler, biri çok küçüktür, gözle görülemez ve onun maddesi çok ağırdır. (bu bilgileri bilebilmek için teleskop da yeterli değildir.) sirius-b* küçük olmasına karşın en ağır yıldızdır. tüm yıldızların ilki sirius-b’dir. alemdeki her şey onda vardır. alem sirius-b yıldızının sayesinde dönmektedir. sirius sistemi güneş sistemimizle evlenmiş bulunmaktadır.

    (bkz: sothis)
    (bkz: eyyam-ı bahur), dog days
    (bkz: kavurucu sıcaklar)
    (bkz: arcturus), canopus
  • 90'lı yıllarda efsanevi chicago bullsun ilk beş anons müziği. 'fırom dı nört keriilaynaa' kısmı müthiştir.

    (bkz: the alan parsons project)
    introduction
hesabın var mı? giriş yap