• neuroscience ile ugrasan lab'lar amerika'da en az funding alan lab'larmis. neden?

    cunku beyin bedava!
  • nöroloji ile karıştırılan alan. nöroloji, tıbbın bir dalıdır. sinir sistemi ile alakalı hastalıkların teşhisi ve tedavisi ile ilgilenir. nörobilim ya da sinirbilim ise sinir sistemi ile ilgili, genelde medikal düzeyde araştırmalar yapar ve sinir sistemini, işlevlerini, çalışma şekillerini, patolojisini, fizyolojisini ve ilaçların sinir sistemi üzerindeki etkisini inceler.
  • 2014 senesi itibariyle amerika'nın tüm bilim dalları içinde en fazla fon ayırdığı alan olan nöro bilimi; felsefe, fizik, psikoloji, kimya, bilgisayar bilimi, mühendisliği, dilbilim, matematik, tıp, genetik gibi diğer bilim dallarıyla da işbirliği içinde olan disiplinler arası bir bilim dalıdır.
    duyu ve hareket uyarılarının beyinden organlara, organlardan beyine iletim mekanizmasını inceler. dünyada bu alanda çalışan bilim insanlarının bir araya gelmesiyle bağımsız ve sivil toplum örgütü olarak 1960 senesinde kurulmuş uluslararası beyin araştırma organizasyonu(ibro) bünyesinde şu an 80'e yakın topluluk çalışmaktadır.
  • louis pasteur üniversitesinde hem biyoloji hem de psikoloji lisansından gelenlerin ortak bunulduğu master bölümü. her iki güruhun da birbirinin konusundan hiçbirşey anlamaması da dersleri ayrıca bir renklerndirmektedir.
    dolayısıyla neuroscience, master'a gelmiş birinin derste "hocam, bu adenosin trifosfat dedikleri bir protein midir?" diye sorabileceği tek master programıdır.
    tabi bu sadece louis pasteur üniversitesinin "neuroscience et psychologie cognitive" isimli master programı için geçerlidir.
  • modern nörobilimin metodolojik ve kavramsal çelişkileri karşısında brantano-husserl çizgisine atıfla atılacak geri adımlar kişileri ciddi yanılgılara sürükleyebilir.

    nörobilimin epistemolojik bağlamda ele alınışı ve felsefi olarak eleştirilmesi hacimli bir kitap konusu oluşturduğundan (bkz: patricia churchland) (bkz: studies in neurophilosophy) sadece temel çelişkileri ve bu noktalara neden takılı kaldığımızı zihnimizde modellemeye yarayacak ana iskeleti sunacağım.

    1) bing bang'le başladığı varsayılan madde - enerji sürekliliğine şekil veren matematiksel sistem ve bu sistemin fizik kanunları olarak tezahürü temel olarak doğa bilimlerinin inceleme alanını oluşturmaktadır.

    2) dünyanın verili maddi ortam ve şartlarında milyonlarca yıl içerisinde şekillenen evrim ve evrimin biyolojik sistemler olarak tezahürü ise biyolojik bilimlerin inceleme alanını oluşturmaktadır.

    biyolojik sistemlerin çok yavaş bir doğal seçim süreciyle gelişmesi doğadaki düzenli davranış örüntülerinin (yani madde enerji sürekliliğine şekil veren matematiksel sistemin dünya düzeyinde gerçekleşmesi) işlemesi ile mümkündür ve canlı varlıkların sistem olarak gelişimi aslında varoluş şartlarını şekillendiren bu örüntülere yakınsamaları şeklinde gerçekleşir.

    dolayısıyla dünyada canlılığın ortaya çıkışı ve evrilmesi ile ilgili repertuar (yani bugüne kadar canlılık adına varolabilmiş tüm biyolojik sistem örnekleri) madde-enerji sürekliliğine şekil veren matematiksel sistemden bağımsız addedilemez.

    buna elbette kendisinden önceki sistemlerden kopuş/sıçrama ile farklılaşan insan beyni ve onun işleyişinin tezahürü olan bilinç de dahildir.

    ve fakat günümüzde biyolojik bilimler ile uğraşanlar genler düzeyinde organize olan biyolojik canlılığın birbirinden faklı tezahürlerini tanımlama ve anlama çabasında biriken bilginin de etkisiyle birbirlerinden uzaklaşmakta, üretilen bilginin genel bir çatı altında birleştirilmesi zorlaşmaktadır.

    dahası biyolojik bilimlerdeki matematiksel modelleme ve bilim algısı hala büyük oranda 19.yy doğa bilimlerine hükmeden indirgemeci, önce parçaları tanımlayıp parçadan bütüne ulaşmaya çalışan lineer tümevarımcı metodolojiye dayanmaktadır. oysa biyolojik bir sistem olarak beynin çalışma prensiplerinin anlaşılması için bu metodolojiyi aşan bir bakış açısına ihtiyaç olduğu aşikardır; üstelik doğa bilimlerinde kuantum fiziğinden kaotik sistemlere yeni alanların etkisiyle bir paradigma kayması yaşanıyorken.

    biyolojik bilimler ağırlıklı olmakla beraber diğer ucu yapay zeka ve computational neuroscience'a kadar dayanan geniş bir yelpazeyi barındıran nörobilimin bu metodolojik uyumsuzluklar nedeniyle "insan olmaya anlam veren fenomenleri fiziksel gerceklikle aciklamaya" sırtını dönmesi diye birşey sözkonusu olamaz.

    dekartyen düalizmden ayrılmanın insanı (nörobilim bağlamında) kaba bir materyalizme sürükleyeceği endişesi ile "insan olmaya anlam veren davranışsal-bilişsel fenomenleri" insanlığın gelişmekte olan bilimsel birikiminden kopararak (ki bu birikimin temeli gödel'e atıfla hiçbir zaman tamalanamayacak olsa da mantık ve matematiğe dayanmaktadır) saf psikoloji adı altında (geçen yüzyılın bilimsel anlayışı çerçevesinde oluşturulmuş işlevsel ama sınırlı) bir çerçeve içine sıkıştırarak açıklamaya çalışmak ve yöntemsel çelişkileri ileri sürerek fenomenolojiye gerilemek zaman kaybından başka bir şey olamaz.

    tüm bu gerçekler davranış bilimlerinde elde edilen birikimlerin değersiz olduğunu da göstermez.

    sadece beynin biyolojik bir sistem yani fiziksel bir yapı olarak (bilişsel ve davranışsal çıktılarını da kapsayacak şeklide) modellenebileceği gerçeğinin bu birikimler (ve yöntemleri) öne sürülerek değişmeyeceğinin anlaşılması gerekir o kadar.

    bilinç, özgür irade ve fiziksel gerçeklik bağlamında ufuk açıcı bir tartışmadan alıntılarsak :

    we are now in a position to integrate the perspectives of three large fields: psychology, biology and physics.

    first, the human mind, including consciousness and reflective thought, can be explained by activities of the central nervous system, which, in turn, can be reduced to the biological structure and function of that physiological system.

    second, biological phenomena at all levels, can be totally understood in terms of atomic physics, that is, through the action and interaction of the component atoms of carbon, nitrogen, oxygen, and so forth.

    third, and last, atomic physics, which is now understood most fully by means of quantum mechanics, must be formulated with the mind as a primitive component of the system.

    from the mind, back to the mind !!

    devamı ve hofstadter'in "nonquantum-mechanical computational models of mind" bağlamında yanıtı için :

    http://themindi.blogspot.com/…discovering-mind.html

    the mind's i / chapter 3: rediscovering the mind

    son olarak:

    tümüyle bilinecek ölçüde basit olan bir dünya, bunun bilincinde olan bir gözlemciyi içermek için de fazla basittir.
  • henüz tam olarak çözülememiş ya da üzerinde çalışılan esaslı problemleri şunlardır:

    bilinç
    algı
    nöroplastisite
    öğrenme ve hafıza
    gelişim ve evrim
    özgür irade
    uyku
    biliş ve karar
    dil
    hastalıklar (parkinson, şizofreni, alzheimer vb.)
    hareket (...koordine edilmesi)
  • istanbul üniversitesi detam'a bağlı olan yuksek lisans ve doktora programları mevcut.
    ancak programlara başvuran kişilere yapılan mülakatlarda neye göre puanlama yaptıklarını anlayabildiğimi söyleyemem.
    yani kimler çalışmaktadır, kimler en uygundur bu bölümde çalışmaya anlayamadım.
    eğer kimlerin kabul edileceği mülakattan önce zaten %100 kararlaştırıldıysa; neden mülakat yapılıyor diye düşünüyor insan; sonra
    türkiye'de yaşadığını fark edince sorunun anlamsızlığı ortaya çıkıyor. yani zaten geri kalan her şey gibi, göstermelik işlerden sadece biri daha.
  • ölüme giden hayatımın yol haritasında phd. programı olarak duran kavram.
  • genel olarak bir çok mühendisliği ve temel bilimi cezbeden, tıp, bilişsel bilim, genetik, biyomedikal mühendisliği ve psikoloji gibi nice bölümlerin ortak paydası.
    uğraşması ve anlaması çok zordur, bu kadar popüler olmasına rağmen hala kısıtlı bilgiler sunar. bu yüzden çalışması uzun vadeli bir sabır gerektirir.
  • insanligin sonunu skynet gibi bir tarzda getirecek yegane seyin kicikirik matlab oldugunu bana farkettiren super olay.

    turkiye'de yuksek lisansiyla ilgilenen arkadaslar irtibata gecerse sevinirim.
hesabın var mı? giriş yap