• türkçe'de "tekillik" olarak geçer. matematikte "nokta" kavramının, fizikte ki halidir. hacim sıfır olarak kabul edilir. karadeliğin merkezinde bir tekillilik bulunur. ayrıca büyük patlama teorisi'ne göre evren bir tekillikten doğmuştur(bkz: big bang theory). evrenin 3 kaderi vardır;
    1)karanlık enerji, kütleçekime üstün gelecek ve evren büyük yırtılma ile bir karadelik oluşacak ve bu delik bütün galaksileri yutacak
    2)kütle-çekim, karanlık enerjiye üstün gelecek ve evrenin genişlemesi duracak ve gittikçe küçülerek bir tekillilikte yok olacaktır (bkz: big crunch)
    3)büyük donma, evren'in sürekli genişlemesi sonucu sıcaklığının mutlak sıfıra yaklaşmasıdır. benzer şekilde, ısı ölümü de evren'in maksimum entropiye ulaşıp herşeyin eşit olarak dağıldığı ve hareketsiz hale geldiği bir sondur.

    edit: ekşi şeyler'in bilim kısmında sürekli yazdığı konuyu bilmeyen yazarların entry'leri yayınlanıyor çünkü insanların ilgisini çekiyor. bu entry her ne kadar yayınlanmamış olsa da (zaten alt tarafı 3 cümle) yanlış bilgiler içeriyor.
  • tekillik

    kara delikin kutlesinin geziye ciktigi yer

    kabacana madde ve isigin icine cekildigi super yogunlukta bir bolge bolge demek belki yanlis nokta veya oyle bir sey daha dogru olur cunku bir nevi o kadar sikisiktir ki hiclige kadar gider

    (bkz: singular)
  • raven'in oldschool degerlere sadik kalarak yarattigi bir diger enfes fps.

    raven'in oyunlarini ta heretic'ten bu yana takip ederim, severek oynarim. ture yenilik getirmez ancak ciktigi zamanin butun ustun standartlarini icerir oyunlari. 2003ten bu yana fps alemi oldukca degisti, free world konsepti ile daha yasayan dunyalar sunma uzerine yogunlasti genelde firmalar. raven ise bu donemde koklerine sadik kalarak eski oyunculari mest eden oyunlar cikardi ust uste. bu muthis seri buyuk id title'i quake 4 ile basladi, gectigimiz sene bir diger id title'i wolfenstein cikmisti ve bu sene de singularity geldi.

    oyun yine eski tip action bazli koridor fps'i. bunun kaliteli versiyonlari artik pek gorunmuyor ortalikta. dumduz koridor fps'leri artik fazla tat vermedigi icin raven mukemmel bir kullanilabilirlik ile super gucler sunuyor singularity'de. aynisini wolfenstein'da da yapmislardi ve beni cok ama cok eglendirmislerdi. singularity'de de yine benzer sekilde senaryoya bagli olarak super gucler emrimize veriliyor. bu gucler tipki wolfenstein'da oldugu gibi yine orijinal degiller ancak oynanis sirasinda gerek catismalarda gerekse bulmaca cozmelerde devamli olarak bu gucleri kullaniyoruz ve bu atraksiyonlar yine muthis eglenceli.

    bu noktada senaryoya hizli bir bakis atmak gerek. singularity zaman yolculugu uzerine bir fps. 1955 ile 2010 arasinda gidip geliyoruz oynarken. plot cok saglam ve mantikli degil, zaman yolculugu senaryolarini duzgun kurgulamak cidden zordur, cok fazla butcesi olmayan bu oyunda plot mukemmelligi beklemek abes olur. zaten oyun bu konuda ciddiyetten ziyade ilginclik ve surukleyicilik istiyor ve bunu fazlasiyla basariyor. gercekten merakta tutan ve sizi saran bir senaryo akici oynanisla birlesince oyun basindan kalkilmaz hale geliyor. ciddi anlamda uzun zamandir "ulan hadi paydos olsun artik, eve gideyim de oynanayim." dedigim ilk oyun oldu singularity. oyunda katorga 12 denilen bir rus adasina kesfe giderken helikopterimiz bir patlama sonucu adaya cakilinca ilk zaman atlamasi sirasinda 1955e gidip bir dangalaklik yapiyoruz ve zaman cizgisini kirip 2010a geri dondugumuzde dunyanin apayri bir yer oldugunu fark ediyor ve olaylari eski haline getirmek icin ugrasmaya basliyoruz. sovyetler bu adada e99 adli bir element bulmuslar ve bunun gucu sayesinde cok guclu silahlar hatta ve hatta zamani kontrol eden makinalar yapmayi basarmislar. oyunun merkezinde de bize super guclerimizi veren tmd (time manipulating device) adli bir alet var. bu alet nesneleri ve canlilari yaslandirip genclestirebiliyor, ayrica bir sok dalgasi yayabiliyor, gravity gun* gorevi goruyor, icinde zamanin asiri yavas aktigi bir alan olusturabiliyor. bu ozelliklerin hepsini catismalarda ve bulmacalarda kullaniyoruz. misal bir kapiyi acmak icin once bir kasayi eskitip kucultuyoruz, gravity gun ozelligi ile kapinin acik kismina sikistiriyoruz, sonra kasayi yenileyip kapinin acilmasini sagliyoruz. oldukca eglenceli, fazla zorlamayan ama az biraz durup saga sola bakip dusunmeyi gerektiren bulmacalar var singularity'de ve boylesi bulmacalarin ne kadar keyif verici oldugunu half-life serisinden biliyoruz.

    bir baska eglenceli ozellik olarak topladigimiz e99 tech adli zamazingo ve silah upgradeleri ile super guclerimizi ve silahlarimizi gelistirebilmemiz. silahlar daha cok hasar verir hale geliyor, daha hizli sarjor degitirebiliyoruz, sarjor kapasitesi artiyor, super guclerimizi daha verimli hale getirebiliyoruz. cok cesitli silahlar yok, tabanca, assult rifle, shotgun, minigun, grenade launcher, sniper rifle ve rocket launcher var oyunda. genel gecer fps silahlari yani. yanimizda en fazla ki silah tasiyabiliyoruz ancak zirt pirt karsilastigimiz silah kabinlerinden istedigimiz silahi istedigimiz zaman alabiliyoruz. bunlarin yanisira sadece buldugumuzda icindeki mermisi kadar kullanabildigimiz bitince atmak zorunda oldugumuz seeker adli bir tufek var, bu tufegin attigi kursunlari gercek zamanli olarak yonlendirebiliyoruz. cok kullanabildigimiz bir olay degil ama denk gelince eglenceli. clive barker's jericho'da da benzer bir atraksiyon vardi oynayanlar bilir. sniper rifle kullanirken de zoom modunda belirli sureler icin zaman yavaslatma yapabiliyoruz, bir nevi f.e.a.r. yani. bunlarin yanisira oyunun ilk baslarinda bir iki projeksiyon makinasindan bioshock tarzi retro filmler izliyoruz. kotu degiller ancak fazlaca calinti gorunduler bana. tamam, diger oyunlarla bir suru benzerlik yazdik zaten de bu cok acik olmus, beni biraz rahatsiz etti bu.

    oyunda ozellikle askerler fazlaca kolay oluyorlar, bazi salak ai problemleri de yok degil. askerlerin siperin yanlis yerine siperlenmesi gibi olaylar olabiliyor. bu nedenle oyun normal zorluk derecesinde oldukca kolay. yine de bir kac boss kapismasiyla olsun, super gucleri kullandigimiz catismalariyla olsun, aksiyon bence oldukca doyurucu. devamli olarak haldir huldur da kosturmuyoruz zaten, bir aksiyon serisi sonra bir bulmaca serisi seklinde ilerliyor oyun. tek buyuk problem checkpoint save eden oyunda gectiginiz kapilarin arkanizdan drank diye kapanmasi ve tekrar o mekana geri donemiyor olmaniz. hani bir sey goruyorsunuz "dur lan once bi suraya gireyim sonra gider alirim onu" diyorsunuz ama girdiginiz yer oyunun akmasi gereken yon oldugu icin gectiginiz kapi kapaniyor ve oyun cat diye checkpoint save ediyor, kaliveriyorsunuz o itemlari almadan.

    oyunun en buyuk sorunu sesleri, belki benim laptop cok eski oldugu (1.83 ghz core2duo ve 2 gb ram destegiyle calisan bir 7600go) icin bir uyumsuzluk bir sey oldu ama zaman zaman ses kesintileri yasadim (sanirim laptop'in cpu'su yetmedi), bunun disinda da silah sesleri cok gucsuzdu.

    grafiklerde raven beni sasirtarak mis gibi id tech 4'u birakip unreal engine 3'e gecmis. yine de yukarida yazdigim konfigurasyonda 1440x900 cozunurlukte high quality decals ve bloom'u kapatinca problemsiz oynadim oyunu. genel texture cozunurlukleri dusuk tutulmus, boylelikle grafik resource'u gereksinimi azalmis oyunda. yine de guzel grafikler vardi, gorsel acidan yeterince tatmin etti beni singularity.

    sonuc olarak eski bir oyuncuysaniz* cok cok keyif alacaginiz bir oyun singularity. 9-10 saat kadar bir zamanimi aldi sanirim. ne yazik ki diger iki kardesi quake 4 ve wolfenstein gibi underrated kaldi. neyse bence kacirmayin, ben cok eglendim oynarken. raven da olmasa eski tadi pek yakalayamayacagiz vallahi. en azindan senede bir de olsa gonullerimizi senlendiriyor raven. burdan tesekkur ediyorum kendilerine.
  • kurzweil'in bahsettiği neocortex + nanoteknoloji + cloud sisteminden gerçek mânâda tekilleşmiş bir bilincin ortaya çıkmasını beklemek science fiction'dır.

    kurzweil, sibernetik bir toplumda yaşadığımızda beyinlerimizin bilgisayar sistemleri ile entegre olacağını ve makinelerin insanlardan "daha akıllı" olacağını söylüyor. (buna itiraz yok, mühim olan, ima edilenleri iyi irdelemek.)

    turing testi çoğu insan tarafından ai'ın insanlarla makul bir konuşma yapabilecek kapasiteye ulaşmasından ibaretmiş gibi düşünülüyor ve bu konu zaten başlı başına bir yanlış anlaşılma. (bilinci taklit etmek ayrıdır, üretmek ayrıdır. üretmek için tüm mekanizmaya hakim olmalısınız, tabii doğurgan bir memeli veya mitozla çoğalan zeki bir bakteri falan değilseniz.) bu tür şeylerle makinelerin sezgisel zekasını ölçmek ne kadar mümkün olabilir tartışılır, eğer mesele stratejik düşünme veya problem çözümü gibi şeyler ise o eşiği deep blue’nun kasparov’a karşı yıllar evvel kazandığı zaferle zaten çoktan aştık.

    kurzweil singularity'nin şu anda gerçekleşmekte olduğunu söylüyor ve buna örnek olarak telefonlarımıza olan bağımlılığımız gibi şeylere dikkat çekiyor. bundan yola çıkarak singularity'den kastedilenin, popüler bilimdeki anlayışla tam olarak uyuşmadığını kestirebiliyoruz.

    henüz bir karıncanın bile bilinç sahibi olup olmadığını açıklayabiliyor değiliz. özgür iradenin var olup olmadığını da biliyor değiliz. özgür irade bir illüzyonsa transhümanizm ile hayal edildiği gibi monist bir tanrıya evrilme fikri science fiction'a girer, zira bilincin metafiziğinin determinist temellere dayandırılması, düşünce ve his gibi metafiziksel fenomenlerin kolaylıkla aktarılabilir bir enerji olarak yorumlanışının çöküşü demek olur. (madde ve enerjinin birbirinden ayrı düşünülmesi de hem bilimsel, hem de felsefi açıdan hatalı zaten) bu probleme wittgensteincı yaklaştığınızda sorunun neyden kaynaklandığını daha iyi anlarsınız. iki insandan "kırmızı bir kalem" gibi tek tip bir bilgiyi çıkarıp aynı veriymiş gibi işleyebilir misiniz? işleseniz bile o aslında aynı veri olur mu? burada önem arz eden, linux'ta çalıştırdığınız bir hesap makinesiyle, windows'ta çalıştırdığınız bir hesap makinesinin "işlevinin" aynı olması değildir. linux'ta ve windows'ta çalıştırılan hesap makineleriyle x işlemini yaptığınızda "y" sonucuna varabilirsiniz lakin sizi sonuca götüren algoritmalar farklı olduğundan, o iki "y" de mantıksal olarak birbirinden farklıdır, bundan ötürü metafiziksel bir tekillik insanlar tarafından tecrübe edilemez, yani insan yine insan olmaya mahkumdur. "a neden a'dır?" gibi temel felsefi problemleri yok sayarak, farklı "y"lerden ortak bir bilinç etme hayali biraz komik.

    yapay zeka üzerinde çalışan çoğu isim de, nöronal aktiviteleri sadece "elektriksel düzeye" indirgiyor. oysa, düşüncenin ortaya çıkması için gerekli olan uzun süreli bellek, nöronlar arasındaki kimyasal sinapsta birikmiş proteinler olarak nöral ağda depolanıyor mesela. nöroendokrinoloji, nöropsikoloji, nütrisyonun etkileri gibi şeyler, bilinçten bağımsızmış gibi yok sayılıyor. evrenin "insan için yaratılmadığı" düşüncesini mantıksal olarak kabul ediyorsanız, psikoakustikte tüm o "duyamadığımız" seslerin aslında beyinde yer ve etki sahibi olabileceğini de reddetmezsiniz. kendi vücudumuzun ürettiği biyofotonları bile algılayabiliyor değiliz ama kendi algımızın nasıl oluştuğunu biliyormuş gibi konuşuyor, spekülasyonlar yapıyoruz.

    elektriksel ve kimyasal aktiviteye katılan nöronları, gerçek anlamda dışarıda işlenebilir, okunabilir türde bilgiler barındırabilirlermiş gibi düşünmek kognitif boyutta ne kadar doğru bilmiyorum. fakat kognitif fonksiyonlar entegrasyon ile çok üst düzeylere çıkabilir. gerçi bir kognitif fonksiyonun güçlenmesi, bir diğer kognitif fonksiyonun zayıflaması ile sonuçlanırsa bu hoş olmaz. "hafıza güçlendirici çip" gibi şeylere şu aşamada biraz şüpheci yaklaşmak gerekiyor, bir kognitif fonksiyon güçlenirken diğerlerinde bazı side effect'lerin ortaya çıkması muhtemel.

    bilinç problemi çözülmemiş olduğundan, "ai apocalypse" de ciddi ciddi tartışılan bir konu oldu, bu yüzden şu anda yapay zekâ geliştirilirken güvenli bir gelişimi sağlayabilmek için kaku'nun da belirttiği gibi, "makineler bizi kontrol etmeden önce biz makinelerle entegre olalım." yaklaşımı hâkim. elon musk'ın neurolink'i de bu tür bir entegrasyona doğru gittiğimizi gösteriyor. nörobilimciler de daha çok mevcut kognitif fonksiyonları geliştirici çiplerle, nanoteknolojiyle ilgileniyor.

    john von neumann'ın, "the ever accelerating progress of technology ... gives the appearance of approaching some essential singularity in the history of the race beyond which human affairs, as we know them, could not continue." şeklinde ortaya attığı bir kavram olan tekillik, karbon ve silikon tabanlı zekanın tek bir küresel bilinç oluşturmak için birleşeceği zaman olarak düşünülse de böyle bir şey analitik felsefe açısından problemli. bu tür bir tekillik, olgulara karşı eşzamanlı olarak çelişen tepkiler, inançlar veya hislere sahip olma olasılığı demektir. öyle bir tekillik oluşsa, bir karar verebilir mi? aklıma direk ambivalence ve cognitive dissonance gibi problemlerin çok daha ciddi boyutlara ulaşmış bir versiyonunu getiriyor bu.

    bilgiye erişimimiz ve bilgiyi daha efektif kullanmamız gelişen nanoteknoloji ve biyoteknoloji ile çok farklı boyutlara taşınacaktır tabii, ona şüphe yok.

    fakat "singularity" kavramı, ne yazık ki anlamsal olarak gittiği yönden saptırılmaya oldukça açık. günümüzde ortalık pseudoscience temelli transhümanist mitolojilerden geçilmiyor.
  • 1959 senesinde türk matematikçi cahit arf 'makineler düşünebilir mi?' diye bir soru soruluyor. kendisi bu soru için hesaplama konusunda makinelerin insan zekasını aştığını; fakat filan müzik parçasını güzel bulup bulmadığı sorulduğunda makinenin cevap veremeyeceğini söylemiştir. bu düşünce, singularity nin bir distopya olduğuna savunma olarak kullanılabilir. bir makinenin, bir müziği beğenemediği için bilinç ve his algısına erişemediği ve bu nedenle insan-makine çatışmasına tamamen bir taraf olamadığı da düşünülebilir. fakat buna gerek var mıdır?

    şu an bir yapay zeka, ona bir prompt verildiğinde predefined dataset'inden mükemmele yakınsayarak neyi nasıl yapacağı konusunda kendi kendini eğitebilmesi haricinde oturduğu yerden daha iyi bir versiyonumu yapayım diyebilir mi? peki ya milyonlarca insanı tanımaya başlarsa nolur?

    singularity'yi bir kaç yıl öncesinin aksine bir ışık hüzmesi olarak hayal ediyorum.
    öngörülemezliğin başladığı bir an olarak. bu ana ulaşmamız için ise makinenin insana olan ihtiyacının ortadan kalkıp tamamen kendi kendine kalkıp yürümesine gerek olmadığını düşünmeye başladım. çünkü zeki müren de bizi görüyor. etrafımızın günde onlarca yapay zeka uygulamasıyla donatıldığı bu dönemde, girilen her promptta insan aracılığıyla kendini eğiten makinenin insanı da tanıyor olduğunu göz ardı edemeyiz.

    bugün productivity aracı olarak kullanılan ve belki insanın üretkenliğini zayıflatan bu araçların insanı tanımaya devam ederek sen üretme ben senin yerine üretirim dediği bir noktayı, 'makinenin bilinci olabilir mi' tartışmasına 'evet olabilir' diyebildiğimiz noktadan daha mümkün görmekteyim. 'aa benim bilincim yok, benimki sahte' der mi?

    edit 0: gpt-4'ün teknik olmayan teknik dökümanı incelendiğinde öngörülemezliğin geldiği nokta açık seçik itiraf edilmektedir. bir generative pre-trained transformer düşünün ki onu geliştiren ve eğiten insanların dahi yapabileceği şeyler hakkında net öngörüleri yok.

    edit 1: öngörülemezliğin başladığı noktayı entelektüel gücün yani bilgiyi edinme ve bilgiye hükmetme konumunun human intellectten machine intelligencee geçtiği bir nokta olarak tarifleyebiliriz. tarif

    --- spoiler ---
    imagine: indeed imagine for me
    --- spoiler ---

    (bkz: artificial consciousness)
    (bkz: synthetic consciousness)
  • tekillik anlamına gelir. teknolojide, kendinden daha iyi yapay zeka oluşturabilen bir yapay zekanın oluşturulmasıdır.
    bu noktadan sonra üssel bir gelişim görülecek ve büyük ihtimalle insan evrimsel üstünlüğünü kaybedecektir. ilk defa ünlü matematikçi john von neumann tarafından kullanılmıştır.
    (bkz: recursive self improvement) (bkz: technological singularity)
  • borderlands'den sonra gönülleri şenlendirmiş, biraz half-life biraz prototype tadında, bir activision klasiği olarak gerçek hayatta sahip olunması istenen güçleri kullanmanın hazzını çok iyi yaşatan, normal zorluk derecesinde yaklaşık 8 saatte sonuna dayandığım oyun. tüm fps freak'lere hayırlı uğurlu olsun.
  • bioschok a atmosfer olarak benzeyen oyun, sistemi hiç zorlamadan çalışıyor, grafikleri yeterli düzeyde, oynanabilirlik gayet iyi, altyazı desteği olmaması kötü olmuş konusunu pek anlamadan bitirdim ama iyi vakit geçirtiyor, zor seviyede bile pek zorlanmadım bitirdim. tavsiye ederim bu oyunu

    düzeltme: imla
  • tersi olmayan bir matrisin* aldigi hal. determinant sifir (0) oldugu zaman yaramaz ve $imarik olan matrisler, karde$ istemeyip minorlerini sifira bolerek problem yaratir ve muhtelif karde$lerinin olu$masini onlerler.
  • bir ayla (dj tandu) dream dance-trance parcasi. bos bosluklarda kafa dinlendirir.
hesabın var mı? giriş yap