• atatürkçü cenahta bir süredir şahsen eksikliğini hissettiğim "arsızca ezbere konuşup karşısındakini ezberci ve statükocu olarak yaftalayarak, cevap hakkı tanımadan konuşan" şakirtlere susmamacasına ayar verme konusundaki boşluğu çok ama çok sağlam dolduruyor.

    "atatürk ermenilerin bu feyizli ülkede hakkı yoktur demiş" diyen hilal kaplan'a "ermenilerle savaşıyoruz o sırada,1921 yılında" diye laf arasında bile ayar veren, evvire çevire karşısındaki sindiren bir adam.

    atatürkçü olduğu için ezbere kalıplarla kendisine saldırılması çok kolay, ancak karşısına çıkıp da ayarından nasibini almayacak şakirt yok şu an.
  • şimdi bir adam düşünün ki, 34 yaşında 1153 sayfa kitabı çıksın.ve hani aşk meşk,macera romanı da değil.araştırma kitabı (bkz: atatürk ile allah arasında).bu kitabın başında, yazar hakkında bilgi veren sayfada "yaklaşık 12 yıldır 'atatürk, ön-türk tarihi ve yakın tarih' üzerinde çalışan yazar..." gibi bir cümle var.yani bu adam, yaklaşık 22 yaşından beri bu konulara ilgi duyuyor, ciddi ciddi araştırıyor ve buldukları hakkında kitaplar yazıyor.

    şimdiki gençliği düşünüyorum, ben de dahilim tabi ki bunlara, 22 yaşında çoğumuzun daha bilinci açılmamış oluyor, serserilik peşinde oluyoruz,gençliğimizi yaşıyoruz falan filan ve muhtemelen ben de öyle olacağım.gündeme meraksız, kitap,dergi,gazeteyle alakası bile olmayan ama diziler,abuk subuk bi dolu şey hakkında prof. derecesinde bilgi sahibi olan, boş konuşan, boş işlerle uğraşan, boş kafalı gençlerle dolu.. hayır, hiç sosyal hayatımız olmamalı, sabahtan akşama kadar çalışmalı, ders-okul bitince de boş durulmamlı araştırma yapılmalı, bir sonraki yılın dersine çalışılmalı(öeehh), işe girmeli tatil haram ! demem.diyenle de işim olmaz.

    ama işte böyle o yaşta bunlara kafa yoran, araştıran, oturup kitap yazan insanlar da var. onlara da saygı duymasını bilirim.ve sinan meydan hakkında bunları öğrendikten sonra da kendisine sevgim, saygım, ilgim arttı. bu yaz okumak için birkaç kitap ayırmıştım, aralarında yukarıda bahsettiğim kitap da var.hırs yaptım.adam oturup uğraşıp yazdıysa, bize de okumak düşer.

    ve böyle insanlar olduğunu görüp sevindim.umutlandım.bir kere tekirdağa gelmişti, gidememiştim.ama çok üzülmüştüm.şimdi iyice pişman oldum.çünkü babam gitmişti ve kimse ilgi duymadığı için(şaşırdın mı diye bi sor.) bomboşmuş, tanışma ve uzun uzun konuşma fırsatı bulmuş,kitapları imzalatmış, hatta birisini benim adıma imzalatmış.bir daha böyle bir şans yakalarsam kesinlikle ne işim varsa bırakıp giderim.
  • kendisini son 3-4 yıldır ciddi bir şekilde takip etmekteyim ve panzehir, öteki mehmet akif, atatürk ve kayıp kıta mu, akl-ı kemal gibi kitaplarını okudum. çok memnun kalarak en son el-cevap kitabını aldım ve yakında ona da başlayacağım.

    eskiden, sinan meydan fazla kemalist olduğu için buradaki sosyalizm maskesi altına sığınan tatlı su solcuları tarafından da eleştirilir ve kendisi aşırı atatürkçülük ile suçlanır, hatta anlattıkları da bu yüzden ilgi çekmezdi bu tatlı su solcusu arkadaşlar tarafından. şimdi bakıyorum da cnn türk programına çıktığından beri ciddi destek görüyor sinan meydan. bilhassa karşısındaki dinci yobazları belgelerle susturduğu için herkes tebrik ve takdir ediyor.
    arkadaşlar, benim bahsetmek istediğim bir şey var: bu platformda, kullanıcı adını unuttuğum bir yazar, yanlış hatırlamıyorsam akl-ı kemal başlığında bu 5 ciltlik akl-ı kemal serisini arzu edene ücretsiz vereceğini, yani hediye edeceğini söylemişti. ben şanslı idim, zira sinan meydan ve kitapları o sıralar fazla ün yapmadığı için o arkadaşa ilk mesaj atan ve 5 ciltlik eseri alan ben olmuştum. fakat o yazar arkadaşa şunu sormadan da edemedim: "neden bu kadar kalın 5 ciltlik bir şaheseri bedava veriyorsun?" ki hakikaten de şu anki fiyatını bilmiyorum ama o zamanlar 117 lira gibi bir fiyattan gidiyordu bu kitap yanlış hatırlamıyorsam. sizin anlayacağınız lisan ile, öğrenci adam için paha biçilemezdi...

    arkadaşın verdiği cevap çok kısa ve enteresandı: "sinan meydan tamam iyi bi cumhuriyet dönemi tarihçisi olabilir fakat aşırı kemalist ve atatürk'ü hatasızmış gibi anlatıyor." yani kelimesi kelimesine hatırlamasam da mealen verdiği cevap bu idi.
    ben de mevzuyu daha fazla deşmeden kitabı almış ve çok sevinmiştim ve aynı zamanda kitap elime ulaştığında bir kez daha hayret etmiştim: böyle bir şaheser nasıl bedava verilir?

    arkadaşlar, sinan meydan evet aşırı kemalist. bazen bu durum beni bile rahatsız ediyor fakat şu da var, meydan'ın atatürk'ü hatasızmış gibi anlatmasında ne sakınca var? atatürk gibi kutlu bir milli kahraman, birilerinin siyasi emelleri uğruna gözden düşürülmeye çalışılmadı mı? atatürk en bayağı tartışma konularının bile hedefi olmadı mı? atatürk'ü karalamak uğruna hakkında binbir türlü iftiralar edilmedi mi şu son 10 senedir? facebook'u bile açıp baksanız ne paylaşımlar yapılıyor akla ziyan... fesli müptezellerin konuşmaları rekor beğeniler alıyor.

    yani anlatmak istediğim şu: atatürk'ün yanlışlarını ve hatalarını biliyoruz zaten, medya aracılığı ile de birçok konu dehşet şekilde çarpıtılarak insanların zihinleri bulandırıldı. bırakın da sinan meydan gibi adamlar atatürk'ü sadece iyi ve doğru yanlarıyla anlatsın. çünkü gerçekten buna ihtiyacımız var.

    ve eğer siz, muhakeme yeteneğinizi kaybetmediyseniz, pekala meydan'ın kitaplarında anlattığı atatürk'ü kendiniz de yorumlayarak bir sonuca varabilir ve anlatılan bazı mübalağalı kısımları es geçebilirsiniz. ama öyle kalkıp da salaklık edip koca 5 ciltlik kitabı çöpe atarsanız, ben sizin aklınızdan ve iyi niyetinizden şüphe ederim.

    hülasa sinan meydan bana göre bu ülkenin ilber ortaylı'dan sonra en donanımlı, en belgeli gerçek tarihçisidir. vakit ayırıp birkaç kitabını okusanız zaten tüm cumhuriyet ve atatürk gerçeklerini öğreneceksiniz. ben mesela halifelik meselesini, yeni türk alfabesinin kabul edilme meselesini, osmanlı'da 19. yüzyıla kadar cuma günlerinin tatil olmayışını, ezan ve din konularını, gerçek ve atatürk'ten sonra en aydın insan olarak değerlendirdiğim mehmet akif'i hep sinan meydan'dan öğrendim ve makalelerimde de kaynak olarak kullandım. daha uzatılabilir bu örnekler...

    kısacası sinan meydan'ı okuyun ve okutturun. başka diyeceğim yok.
  • atatürk düşmanlığında birleşen muhafazakar, merkez sağcı, liberal, kürtçü, komprador solcu, yobaz ne kadar aslında alakasız kitle varsa hepsine tek tek belgeleriyle çakan biridir. yobazları karşısına alıp itina ile tokatlamasıyla bilinir.

    hükümetin ve günümüz siyasetinin uyuttuğu kitlelerin isteyeceği türden konuşmayacağı için pek yayına da çıkarmazlar kendisini. her şeye cevap yetiştirme isteğini buna bağlıyorum. onun karşısında atatürk dönemine saçma sapan laflar atamayacakları için, kadrolu yorumcular gibi günde 2 programa çağrılmıyor, ayda yılda bir çağrıldığında da mümkün olduğunca palavracılara koymaya kasıyor.

    yürüyedur.
  • 1975 artvin doğumlu, 1997'de istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi tarih bölümünden mezun olmuş genç bir tarihçidir.atatürk ve yakın tarih üzerine çalışmış, "bir ömrün öteki hikayesi; atatürk, modernizm, din ve allah" ve "atatürk ve kayıp kıta mu" adlı kitapları vardır.*
  • akademik anlamda hiçbir tarihçi belgesiz konuşmaz. tarihi kaynaksız, ideolojik olarak yorumlayan herkesi eşit derecede eleştirmemiz gerekir. che'nin çantasından nutuk çıktı demekle fes takıp konuşmak arasında çok bir fark göremiyorum. amerikan ekolü sosyoloji yapar gibi söylem ve varsayımla felsefe yaparak tarih yapacaksak tarihçiliği herkes yapar önemli olan araştırılan alanda yapılan her analizin bir kaynağa dayanmasıdır.

    aynı zamanda kendisine yüksek lisans mezunu denmiş ama oralarda bayağı karışık galiba. anladığım kadarıyla tezi kabul edilmemiş yani yüksek lisansı tamamlayamamış yani sadece lisans mezunu. bunu hem şu entry hem de şu sitelerden görebilirsiniz.

    kendisini popüler kültüre önemli eserler veren birisi olarak görürüm ve bu alanda başarılıdır ancak, kendisi akademik anlamda bir tarihçi olarak görmüyorum. toplumumuz zaten tarih literatüründen uzak olduğu için daha çok popüler kültüre kayan insanları tanıması da ayrı bir üzüntü noktasıdır.
  • seversiniz sevmezsiniz kitaplarında gayet net bir şekilde kullandığı kaynakları sunuyor. oldukça iyi bir metodu var. atatürk ve cumhuriyet hakkında ortaya atılan birçok mesnetsiz iddiaya karşı delil sunarak reddiyeler yapıyor.

    kusura bakmayın ama bir takım idealler için kendini adamış insanlar olmadan bu cumhuriyet ayakta kalamaz.

    böyle aydın insanlara ihtiyacımız var...
  • hulki cevizoğlu sakinliği dilediğim tarihçi, yazar.

    katıldığı tartışma programlarında sakinliğini korumalı. ekranda bir takım tezlere karşı, gerçekleri savunmak adına bulunuluyorsa ve her düşünceden insanı kazanmak gibi bir hassasiyetle ilgiliyseniz ve önemlisi referanslarınız tarihsel gerçeklik ise sakin olmalısınız. evet, hassasiyet gösterdiği değerlere ölçüsüzce saldırmanın moda olduğu bir dönem. belki bu yüzden katlanamıyor. ama yine de karşıt görüşlülerle bir aradayken daha sakin olsa, notlarını alsa, cevaplasa çok daha ikna edici olur diye düşünüyorum. bu şekilde tarihçi güvenilirliği pekişecektir. tarihsel gerçeklik sizin düşüncenizde olmayan bir insanı da etkileyecek güçtedir. ama kendisinin ateşli üslubu, karşıt görüşe yakın hisseden sıradan kişide ideolojik propagandistten ibaret olduğu izlenimi ile gard almış bir algılama yaratmakta. kendisi ile aynı düşünce de olanlar yeni bir şey öğrenip, zaten inanıyor oldukları düşüncelerini bilgi ile pekiştirmiş oluyorlar. önemli olan bilginin herkese, doğru ve ikna edici şekilde ulaşmasıdır.
  • bu gece, atatürk'ün partili cumhurbaşkanı olduğunu da ifade ederek "biz atatürk anayasasına geri dönüyoruz." diyen şahsa 1921 ve 1924 anayasalarından örnekler vererek çok güzel cevap veren tarihçi. özellikle 1924 anayasası hazırlanırken tartışılan "cumhurbaşkanının meclisi fesih ve veto yetkisi" ile ilgili maddesine karşılık mahmut esat bozkurt'un, şükrü saraçoğlu'nun ve ahmet süreyya'nın o günün meclisinde nasıl tarihi konuşmalar yaptığından bahsetmesi bende müthiş bir aydınlanmaya sebep oldu.

    o meclisteki o vekillerin, hiç bir şekilde kaygılara düşmeden cesurca fikirlerini ifade edebilmesine zaten kendisi de değindi. bende yeni bir ufuk açan başka bir şey. o günlerde o insanlar yetkilerin bir kişide toplanmasının milletin egemenliğine ters düşecek olmasına kanaat getirmesi bir yana dursun bunun bir darbe olacağını idrak etmeleri nasıl oldu? her ne kadar bu zatlar yurt dışındaki şartları da biliyor olsalar da sonuçta cumhuriyeti bu kadar yakinen deneyimlememişlerdi.

    işte burada abdülhamit ve ittihatçılar devrine geri dönüş yapmak gerekiyor. devletin istibdadından bunalan bir grup aydın önce 2. meşrutiyet için baskı yapmıştı, daha sonra da abdülhamit tahttan indirilip, fiili ittihat ve terakki devrini başlatmışlardı. ama gerçekten de saltanat sona mı ermişti. tabi ki hayır. ittihat ve terakki kendi saltanatını sürmeye başlamıştı. hatta halk arasında yiyin efendiler olarak bilinen han-ı yağma adlı şiir de tevfik fikret tarafından tam da bu sebeple yazılmıştı.

    işte o dönemi yaşayanlar, başta mustafa kemal olmak üzere bir çok kişi "saltanat bir kere gitti mi asla bir daha geri gelemez." fikrini benimsedi. gerçi mustafa kemal bunu çok çok önce benimsedi.

    özetle 1924 yılında yapılan tartışmalarda milletin egemenliğini yürekten savunanlar 127'ye karşı 2 oyla bütün yetkileri mustafa kemal'e bile vermedi. yanlış anlaşılmasın. bu yetkileri mustafa kemal zaten talep etmemişti. bu yetkileri ona veren anayasa maddesi tasarısı dönemin anayasa komisyonu tarafından oluşturulmuştu. zaten mesele gazi paşa da değildi elbette. mesele bir sistem meselesiydi ve her kim olursa olsun böyle bir yetkiyle donatılamazdı.

    daha sonra ne mi oldu? bilindiği üzere mahmut esat bozkurt ve şükrü saraçoğlu atatürk'ün sağlığında uzun yıllar bu ülkede bakanlık yaptılar.

    bu da atatürk'e diktatör diyenlere benden kapak olsun.
  • ilk kurşun gazetesinde tanıdığım ve yazılarını takip etmeye başladığım, doğru ve haklı tespitlerde bulunan genç gazeteci ve yazar.
hesabın var mı? giriş yap