• "sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
    kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
    dilimizde akşamdan kalma bir küfür
    salonlar piyasalar sanat sevicileri
    derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
    yakanda bir amonyak çiçeği
    yalnızlığım benim sidikli kontesim
    ne kadar rezil olursak o kadar iyi

    kumkapı meyhanelerine dadandık
    önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
    aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
    sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
    öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
    çöpçülerin elleriyle okşardın beni
    yalnızlığım benim süpürge saçlım
    ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

    baktım gökte bir kırmızı bir uçak
    bol çelik bol yıldız bol insan
    bir gece sevgi duvarını aştık
    düştüğüm yer öyle açık seçik ki
    başucumda bir sen varsın bir de evren
    saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
    yalnızlığım benim çoğul türkülerim
    ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi" (can yücel/sevgi duvarı)
  • işten ayrılalı bir kaç hafta oldu.kendimi bildim bileli aynı gün kazanıp aynı gün yiyen ben,işten çıktıktan 2 gün sonra aç kaldım;sigaraya yeniden başladım :hepten sefalet.15 20 gün kadar önce buluşalım dedik dört arkadaş ,buluştuk da .ikisi öğrenci,birisi ebedi aç ve ben çiçeği burnunda işsiz ,takılalım efkar dağıtalım dedik; demez olaydık.arkadaşın kuzenin evinin anahtarı alındı,tekel büfeden 10 şişe şarap, kokteyli köpürtmek için 2 extra ,hafif mayhoşluk versin diye binboa ,4 paket samsun 216 export ,yarım kilo ezine peyniri(şarap mezesi) ve iki tane 5 litrelik su . gece sızıp kalacağımız eve gitmek için taksiyi çağırdık, 15 kilometrelik yolun sonuna kadar taksi şoförüyle pazarlık edip paramızın son kuruşunu verdikten sonra kalacağımız eve vardık,apartmana girdik.öğrencilerin aklında vizeler ,benim aklımda kredi kartları,ikinci kirası gelen üç gündür gidemediğim evim ,ama mutluyduk içecektik, unutacaktık anahtarlar yanlış olmasaydı eğer.arkadaşa akla gelinebilecek her türlü küfür,hakaret edildikten sonra yol kenarında içkileri birbirine karıştırarak kokteylimizi hazırladık. 15 kilometre varoş yolları tepip ahmetlerin evine bi şekilde girip uyuyacaktık.elimizde 2 tane 5 litrelik şarap kokteyli birimizin elinde peynir, diğerinin elinde kokteyl yapılmayı bekleyen şarap yolda içe içe ilerledik köpekler kovaladı yağmur yağdı,trafik kazası oldu,köşelerde ki şarapçılarla muhabbet ettik ,bağıra çağıra şarkı söyledik o iki şişe bittikten sonra yeni kokteyli hazırladık parkta sonra yine yola koyulduk ileriden bir tane şahin ufak ufak geliyordu aşina olduğum bir şarkı çalıyordu anımsayamadım o an ,sonra ilk fırtı vurmak için kafaya götürdüm beş litrelik şişeyi, kulpu kırıldı düştü yere ;patladı bir cam vazo gibi, paramparça oldu ,her yanım üstüm başım şarap oldu; o sırada şahin , tam yanımızdan geçiyordu ve diyordu ki ahmet kaya ''ne kadar rezil olursak o kadar iyi''
  • 1990 yılında çıkarılan albüme de adını veren muazzam eser. ahmet kaya'nın bu şiiri besteledikten sonra can yücel'le paylaşma hikayesi de çok güzeldir.

    ''kaya’lar, çok sevdikleri bu can yücel şiirinin mutlak şarkılaştırılması ve ahmet’i sevenlerle paylaşılması gerektiğine karar verdiklerinde, iki şey onları çok korkutur;
    birincisi şiirin hakkını verememek,
    ikincisi, can baba’nın bu işe ne diyeceği?
    bir tedirginlik daha vardır; ahmet kaya, düzenlemelerin kendi ekibinden ahmet koç tarafından yapılmasına, genç ve yetenekli arkadaşlara da yol açılmasına gerektiğine ve bu albümü osman işmen’siz gerçekleştirmeye karar vermiştir. stüdyo değiştirilir ve melih kibar’ın stüdyosunda kayıtlar başlar…

    sevgi duvarı bittiğinde, can baba’ya dinletmek için onun kuzguncuk’taki evine gidilecektir. akşam 21.00 gibi sözleşilir. kuzguncuğa gelindiğinde, can baba’yı bilen esnaf “ahmet bey yandınız! baba saat 5’ten beri buralarda yolunuzu bekliyordu (buluşma saatini yanlış anlamış) ve tabii beklerken boş durmadı ve içti” derler. eve gidildiğinde ilk ‘merhaba’ gün yüzü görmemiş bir küfür olmuştur. bütün hiddetiyle ve çocuk gibi sevimliliği ile saldırıya geçmiştir bile. “neyimizle dinliycez bu şarkıyı, bu evde teyp var mı güleerrr”? sevgili güler abla tüm sükunetiyle “yok tabii” der. panikler ahmet. gülten, yanlarındaki asistanı koşturur bir yerlerden teyp satın alıp getirmesi için ama o saatte açık yer de bulunamaz. çözümü, can baba’yı bir kat aşağıya, arabaya indirmekte bulmuşlardır. o heybetli gövdesini ahmet’e yaslar ve güler abla ile arabanın arka koltuğuna yerleşirler. kaya çifti önde, ‘sevgi duvarı’ teypte, sessizce ve sonuna kadar dinlerler şarkıyı. can baba’nın gözleri nemli, iltifatını yine geleneksel küfürleri ile yapar. ahmet mutludur ve artık sabaha kadar hazırdır bu yakışıklı küfürlere… şiirler okur can baba geç saatlere kadar ve ayrılırlar.

    ve/fakat can baba bu, sistemin saçmalıklarını adeta üzerine çeken bir dev muhalif! kültür bakanlığı ‘sidikli’ kelimesine takar ve şarkı denetime takılır. kaya çifti bunu can baba’ya kim izah edecek diye kura çekerler aralarında ve bu defa sisteme yönelik yepyeni küfürlerin muhatabı gülten olur. can baba telefonda gürlemekte ve “ ne demeliyim yani, çişli mi yapıcaz bu kelimeyi bu saatten sonra”? gülten ne diyeceğini bilememektedir, tüm tedirginliği şarkının iptali olasılığına dönüktür ama, şarkının melodik yapısını da dikkate alarak, farkında olmadan telefonda kelime türetmeye başlarlar can baba ile ve kurtarıcı kelime bulunur; ‘pasaklı’!! gülten hüzünle kapatır telefonu, çünkü şarkıyı dinledikleri gece, can baba bu şiirin güler abla ile ilgili samimi öyküsünü anlatmıştır onlara…

    milyonlarca şiir severin dağarcığındaki ‘sidikli kontes’ bir anda ‘pasaklı kontes’ olmuş ve bir devasa şairin tevazusu ile denetim yasasının anekdotları arasına girmiştir bile…''

    (anekdot, gam yayınları'ndan çıkan ahmet kaya nota kitabı 2'ten alınmıştır...)
  • 1990'da ahmet kaya ayni adli bir album yapmis ve bu siir de yer almisti albumde. 'sidikli' kelimesi, kuruldan gecmeyecegi icin muhtemelen, ahmet kaya kelimeyi 'pasakli' ile degistirmisti. ahmet kaya'nin yaptigi en guzel sarkilardan ve albumlerden biri. duvarin* yikilisininin hemen ardindan "sevgi duvari" ismi ilginc gelmisti bana. siddet, siire gazele gibi hosluklar vardi albumde. severim.
  • ''öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri / çöpçülerin elleriyle okşardım seni / yalnızlığım benim süpürge saçlım / ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi'' dizeleriyle sokagi en iyi anlatan sairlerden birini gostermistir yine can baba...
  • sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
    kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
    dilimizde akşamdan kalma bir küfür
    salonlar piyasalar sanat sevicileri
    derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
    yakanda bir amonyak çiçeği
    yalnızlığım benim sidikli kontesim
    ne kadar rezil olursak o kadar iyi

    kumkapı meyhanelerine dadandık
    önümüzde altınbaş, altın zincir, fasulye pilakisi
    ardımızda görevliler, ekipler, hızır paşalar
    sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
    öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
    çöpçülerin elleriyle okşardım seni
    yalnızlığım benim süpürge saçlım
    ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

    baktım gökte bir kırmızı bir uçak
    bol çelik bol yıldız bol insan
    bir gece sevgi duvarını aştık
    düştüğüm yer öyle açık seçik ki
    başucumda bi sen varsın bi de evren
    saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
    yalnızlığım benim çoğul türkülerim
    ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

    şeklinde olan şiirdir, internette çoğu sitede olduğunun aksine görevliler, ekipler, hızır paşalar aramızda değil; ardımızda. bir de çöpçülerin elleriyle okşanmazdım, okşardım seni.

    (bu kopyala-yapıştır mahvececek şiirleri. 20 yıl sonra hiçbir şiir doğru kalmıcak. daha beteri birsürü şiir malediliyor şairlere, nasrettin hoca gibi oldu şairlerimiz valla. can dündar düz yazısını dize dize sıralayıp can yücel şiiri diyorlar, kendi lise düzeyi kompozisyonlarının altına turgut uyar yazıyorlar, hep gördüğümüz şeyler bunlar. kimine anlamsız gelebilir bu hassasiyet, ha aramızda olmuş ha ardımızda ne fark eder diyebilirler. onlar zaten şairin dışladığı sanat sevicileri )
  • küçük yaşlarda gönül bağı kurarak elime aldığım ve tekrar tekrar okuduğum ilk yetişkin kitabı. her yaşımda okudum, her seferinde başka bir kitaptı okuduğum.
    sonra büyüdüm ben biraz, datçada bademler yetişti en lezzetlisinden, yolum düştü bigün oralara. duydum çocukluğumun 'adam'ı, şiir okuyuşunda başka tadlar bulduğum 'savaşçı' datçadaymış. bir cennet köşede içindeki cehennemle savaşırmış. heyecanlandım 'baba beni götür' dedim olmadı, varamadım. bir elini öpseydim demeye kalmadı, 'adam'ın teni toprağa değdi. ağzımda bademin tadı, yağmur yağdı..gözlerimi kapadım, sevgi duvarının kapağına asılı bir çiçek vardı, aldım gözlerine kapadım... içimden.
  • ahmet koç'un aranjörlüğünü yaptığı; hep sonradan, kendine iyi bak, şiddet gibi gizli kalmış çok güzel şarkılar barındıran ahmet kaya albümü. sevgi duvarı'na yapılan beste ise harika.
  • ekim 1990'da çıkan onuncu ahmet kaya albümü.

    01- dardayım.................................(söz-müzik: ahmet kaya şiir: ahmet ertan)
    02- eylül'e isyan gibi......................(söz-müzik: ahmet kaya)
    03- sevgi duvarı.............................(söz: can yücel, müzik: ahmet kaya)
    04- kendine iyi bak........................(söz: ali çınar, müzik: ahmet kaya)
    05- gaş gabah...............................(söz-müzik: anonim derleme: şenel önaldı)
    06- karar vermek zor.....................(söz-müzik: ahmet kaya)
    07- şiddet......................................(söz: hasan hüseyin korkmazgil, müzik: marcel halef)
    08- hep sonradan..........................(söz: ali çınar, müzik: ahmet kaya)
    09- şiire gazele..............................(söz-müzik: anonim)
    10- doruklara sevdalandım............(söz: nihat behram, müzik: ahmet kaya)
  • sözlerin arasına giren müzikte bir keman solo vardır ki dinleyenleri koparıp parçalar.sadece bu kemanı duyabilmek için dinlenebilir bu şarkı.
hesabın var mı? giriş yap