• baş rolünde okan yalabık ve gamze özçelik'in olduğu ve belki de türk televizyon tarihinin değeri en az anlaşılan dizisinin ismiydi serseri.vallahi kinaye falan yapmıyorum, yıllar içinde şaşı felek çıkmazı ve yeditepe istanbul gibi birkaç çalışma haricinde yerli dizilerle mesafeli durduğum süreçte beni en çok şaşırtan iş budur.

    aslında bir yaz dizisi olarak düşük beklentilerle yola çıkmışlar, bende bu diziyi yayından kalktıktan sonra d smart kanallarının birinde yayınlanan tekrarlarında keşfetmiştim.üstün körü baktığınızda klişelerle devam eden bir öyküsü var ama güzelliği belki de daha ilk baştan kendini ciddiye almamasında.

    başrolde okan ve gamze vardı ama o kadar renkli ve özgün yan karakterler barındırıyordu ki, aslında okan ve gamze’yi hiç göstermeden bile rahatlıkla ilerliyordu senaryo.komiser kemal olarak levent özdilek, okan yalabık’ın annesi rolünde zeynep eronat, caf caf metin büktel(favori 1), mafya babasının şımarık oğlu, erkan petekkaya(favori 2), sapık bakkal, sezai aydın, ilk aklıma gelenler…

    sonrasında öyküye gözleri görmeyen kızıyla cüneyt arkın’da dahil oluyordu.zengin kız-fakir oğlan, kör kızın gözlerinin açılması, mafya babasının oğlunun sevenlerin arasına girmesi v.b. yeşilçamın uzun yıllar boyunca kullandığı bütün klişeleri bünyesinde barındırıyor ama bunu çoğu zaman hoş bir mizah diliyle işliyordu.

    sonrasında hemen her bölüm çalan müzikler, son 50 yılın birçok enterasan çalışması dizi boyunca karşımıza çıkıyordu, ilhan irem’den orhan gencebay’a kadar bir çok farklı müzisyenin eserlerini dinletiyorlardı.

    bazen umulmadık anlarda enteresan göndermeler yapıyordu senaristler, kesinlikle kafası çalışan birilerinin emeği vardı bu senaryoda.şimdi aklıma net örnekler gelmiyor ama şöyle diyeyim hiç ummadığınız bir anda bir yabancı filme, müziğe, kitaba ya da başka herhangi bir popüler kültür ürününe ince bir gönderme yapıyorlar ve bu esnada muhtemel dizinin hedef kitlesinin bile epey bir bölümü bu göndermeleri fark etmiyor ama eğlenmeye devam ediyordu.

    tabi bazen ölçünün kaçtığı, diğer bir çok dizinin içine düştükleri hataları yaptıkları zamanlarda olmuyor değildi ama toplamda bakıldığında özel bir deneyimdi bu dizi.

    en güzel yanı zaten devamlı denenen bir işi yapıyormuş gibi görünüp aslında çok farklı olmayı becerebilmeleriydi.
  • o. nuri ergün' ün yönettiği ve başrollerini sadri alışık, sema özcan ve süleyman turan'ın paylaştığı 1967 yapımı türk filmi. bin kere izlesem asla sıkılmam. ilk seyrettimdeki hazzı duyacağım süper bir filmdir. sadri babanın serseri rolündeki yüksek performansına sürmeli gözleriyle sema özcan'ın kör kızı rolündeki yüksek performansı da eklenince lokum gibi bir film çıkmış ortaya. elbette filmin 1967 yılındaki olanaklarla çekildiğini düşünürsek, bazı sahneleri görmezden gelmek gerekebilir. yine de filmin doğallığı herşeyin üstüne çıktığından çok basit bir fakir serseri ve kör kız anlatmasına rağmen su gibi izlenebilir bir filmdir. işte o kadar.

    http://www.youtube.com/watch?v=md7nk4ypd2o

    http://www.youtube.com/…eci3mwctuyi&feature=related

    http://www.youtube.com/…uhrco6o_-u0&feature=related

    http://www.youtube.com/…r6eyoezeqmw&feature=related

    http://www.youtube.com/…ol7xhkpqcs4&feature=related
  • olcaklı ölcemli bir garip şarkı. 19 belki de daha çok yıl önce sessiz eller'i yapan adamın yeni şarkısı.
  • açıkçası teoman'ın ot dergisi'ndeki röportajını okuduğumdan beri, yeni gelecek albümünden de pek bir şey beklenmemesi gerektiğini fark etmiştim.

    ama, deniyor. insan 30 yaşında da olsa 20'sinde daha yolun başında olsa, 40'ında geride kalan yılların yorgunluğunu sırtında taşıyor da olsa, sürekli olarak bir çabalama, dünyaya kendini kabullendirme isteği içinde olabiliyor, böyle insanları takdir ediyorum. bunun için aklımda hep temporary peace'in sözlerinde geçen "as i drift in and out" kısmı aklıma geliyor hemen. ben de bu rotadaki, uğraşan insanları seviyorum, birileri arkalarından onlarla dalga geçse de, teoman örneği için "ehehe müziği bırakmamış mıydı ya" (bi bitmediniz) dese de; başlı başına bir çelişki yumağı olan insanın hayatta yaşadığı gelgitler doğrultusunda sürekli bir yerlere tutunma ihtiyacı içinde olması, güzel geliyor.

    bu açılardan bakınca, teoman'ı hâlâ yeni şarkılarıyla dinleyebiliyor olmak güzel. daha bu sabah "bir kız tanırdım eskiden, hayat berbat derdi, loş kalbinde hayal kırıklıkları biriktirirdi, her filmden romandan bir rol seçerdi, beğensin diye gelirse ölüm makyajsız gezmezdi" diyordu işe gidiş yürüyüşümde. kim bilir kaç yıl geçti, kaç insan tanıdım, sevdim, sevmedim, nefret ettim, edildim ama bana hâlâ aynı şarkıyı söylüyor, fena mı.

    tanım : melodisi dışında kayda değer bir özelliği olmadığını düşündüğüm şarkı.
  • “kötülük içkide değildir ki, kötülük insandadır. ama suçu hep içkiye atmışlardır.” sadri alışık - serseri
  • sadri alışık'ın hayata küskün, yalnız yaşayan kazım'ı canlandırdığı muazzam bir filmdir. bir sahnesinde kendiyle hesaplaştığı aşağıdaki konuşması ise unutulmazdır.

    --- spoiler ---
    nefes nefeseymişim...
    öyleydim tabi, niçin ama?
    gitti diye niçin ödüm koptu?
    bu kız temelli kalacak değil ya bir gün elbet gidecek.
    giderse felaketim olur.

    kendine gel kazım yaşından başından utan
    hayatın gitmiş senin bayatın kalmış
    o daha genç, güzel üstelik yüreği de ak güvercin yüreği
    sen ne verebilirsin ona? ne kazanır, nasıl yaşatırsın? kendi menfaatine nasıl ziyan edersin zeynep'i?

    bu yaştan sonra bir de kalb-i vaziyetler çıkarsa başıma
    azma, azma.. hem o seviyor mu bakalım?
    aklının ucundan geçiriyor mu acaba?
    anlarsa rezil olursun.
    yoo çaktırmam evelallah.
    demek ki harbi konuşmak icap ederse.. çekinme, utanma..
    anlaşıldı işte. zeynep'i sevmişim meğer.
    sevda-i aşkına yanmışım.
    --- spoiler ---
  • sema özcan [gözleri görmüyor]: ne var bu kitaplarda?
    sadri alışık: aşk ve meşk üzerine çikolatalı parlak kağıtlar.
  • teoman'ın bir dakikada yazdığını düşündüğüm şarkı. baştan savma ve ona yakışmayacak düzeyde basit sözlerden oluşuyor.
    melodi ve nakarat dile takılır orası ayrı.
  • şarkı ismi teoman'a uyuyor da o sözler, bana öyle bakma gibi bir şarkıyı, en güzel hikayem gibi bir şaheseri yazan kişinin değil sanki. yine de en büyük hayal kırıklığını "olcak" ve "ölcem" sözleri yaratıyor. albümdeki diğer şarkılara bıraktım umudumu.
  • yeryüzünde yalnız benim serseri,
    yeryüzünde yalnız ben derbederim.
    herkesin dünyada varsa bir yeri,
    ben de bütün dünya benimdir derim.

    yıllarca gezdirdim hoyrat başımı,
    aradım bir ömür, arkadaşımı.
    ölsem dikecek yok mezar taşımı;
    halime ben bile hayret ederim.

    gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;
    ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,
    bir rüya uğrunda ben diyâr diyâr,
    gölgemin peşinden yürür giderim...

    --- necip fazıl kısakürek ---
hesabın var mı? giriş yap