• iki saat suren bu film sonunda calan muzikleriyle iyice uzmustur beni. ortacag muziklerini andiran yaylilar ayni zamanda serpahine'in (kilise vitraylarina benzeyen) desenlerine atifta bulunmakta adeta.

    filmden sonra bu ressam hakkinda biraz okudum ve mistik ve hayranlik uyandirici yetenegi beni uzun zamandir hakkinda dusunmedigim degerlere bir kez daha inanmaya ikna etti. seraphine'in inanci, nereden geldigi belli olmayan teknigi, yetenegi, desenleri, bunlari yaparken kendi urettigi boyalarin gizemli tariflerini nerden edindigi, tum bu surec icinde de butun camasir yikayan, yer silen, kimselerin pek de ciddiye almadigi bir temizlikci kadin oldugu gercegi...

    birkac tane de fotografi var bu kadinin, gulumser ve huzurlu bir yuzle kameraya degil, yukariya bakiyor. bazilari deli diyor, bazilari dahi.. ilham dedikleri seyin askla, biraz delilikle ve caliskanlikla, iyi bir teknikle beslendiginde ortaya ne resimler cikartabileceginin hikayesi..
  • fransız naif ressam seraphine louis ya da senlis li seraphine ( seraphine de senlis ) in yaşam öyküsünü anlatan biyografik ve çok güzel bir film. belçikalı aktris yolande moreau başrolde...
  • zor yaşam koşullarına rağmen, durmaksızın hislerini tablolara döken, bunun yollarını yaratan, doğa aşığı ressam seraphine'in hikayesini anlatan film. ağaca sarılıp konuştuğu, nehirde şarkı söyleyip yıkandığı sahneler çok hoştu. maalesef hak ettiği hayatı yaşayamamış seraphine'in sonu da, birçok kadın sanatçı gibi akıl hastanesi olmuş. tablolarında genellikle çok fazla renk ve çiçek kullanmış olsa da, karmaşa ve kaos hissi vermekteler. böcekleri, can çekişen, et yiyen çiçekleri akla getirmekte. yolande moreau bu rol için biçilmiş kaftan imiş.
  • film; bir ressamın kelimelerle anlatılması zor yolculuğunu anlatıyor...

    seraphine,
    hayatın, doğanın, aşkın, dostluğun, inancın, umutsuzluğun bir insanın içine nasıl girdiğinin ve renklerle nasıl canlanıp yürüdüğünün, nefes kesen öyküsü.
  • kadın ressam seraphine louis'in hayatını anlatan, masal tadında bir biyografik film... o dönemlerde yaşamış ve dünya sanatına damga vurmuş birçok sanatçının yaşadığı aşırı sanatsal kaygı seraphine'de yoktur... dönemin birçok sanatçısında görülen kendini bu kaygıya kaptırdıkça zamanla delirme durumu da seraphine'de yoktur... o yola sondan başlamıştır, bu yola yarı deli olarak çıkmıştır... hatta bu yüzden yaptığı şeyin sanat olduğunun farkında bile değildir... kendini keşfetmemiş, keşfedilmiştir...

    gözleri dolmadan izleyebilenin bu dünyaya ait sanatsal bir kaygısı yoktur... michael galasso'ya ait, muhteşem müzikleri bile gözlerin dolmasına yeter...

    https://www.youtube.com/watch?v=7r2p0hrsgvg
  • kendi görüşümü belirtmek gerekirse, riot games 'in para basmak uğruna yaptığı, "sona rework yeseydi nasıl olurdu?" sorusuna cevap olan, basit, aşırı etkili, pek mekanik gerektirmeyen, tatlı duran ama hikayesinde sadist bir kişiliği olan, yeni lol karakteri.
    bu arada 3250 rp lik (evet ilk kostümü "ultimate skin", yersen.) kostüm ile çıkacak ilk şampiyon olması da cabası (riot en son ilk kostümler en fazla 1350 rp'lik olacak diyordu, ne oldu o iş?) ama lütfen böyle pf ezreal, dj sona gibi deli efektli bir kostüm beklemeyin. quest yaparak (bildiğin günün ilk galibiyeti görevi gibi görevlerden bahsediyorum), bir sonraki kostümü açıyorsunuz ve totalde 3 kostüm almış gibi oluyorsunuz. ama oynarken değil, şampiyon seçiminde birini seçiyorsunuz. oyun içi kostüm değiştirmeli, interaksiyonlu bir kostüm değil yani. bir de kostümler, zorlasan 1820lik bile olamayacak kostümler. mesela td ekko daha ultimate olası bir kostüm, o derece söylüyorum.

    varın siz karar verin
  • yok olup giden cevherlerin yok olmayan örneğidir seraphine.
    filmin başında ağaca tırmanırken, bir dalın üzerinde keyif çatışına eşlik ediyor, beri taraftan ‘ düşeceksin ordan’ korkusu ile kalakalıyor insan. seraphine bir neolitik kadını örneği taşımaktadır. doğaya olan tutkusu, doğa ile hemhal oluşu, doğayı kutsaması neolitik ruhunu filmin her yanında görebiliyorsun.
    seraphine hizmetçiliği aşağı bir şey olarak görmemektedir, tıpkı yıllar evvel izlediğim ve hiç aklımdan çıkmayacak olan ‘hayat güzeldir’ filminde eliseo’nun guido’ya ‘hizmet etmek bir sanattır’ sözüne denk düşercesine.
    bunu hizmetçiliği aşşağıladığını düşünen ünlü piyaniste lafını esirgememekte görürüz. hoş, sadece yanlış bir anlaşılma vardır orada tabii.

    seraphine’in doğaya olan tutkusu van gogh ile de kıyas edilebilir. van gogh her sabah uyanıp fabrikaya giden bir işçi gibi doğaya gitmektedir. ruhunu dışarıya çıkaran şeyin orada olduğunu keşfetmiştir.

    kiliseden aforoz edilmiş, tanrı’yı doğa’ya denk tutan sevginin filozofu benedictus spinoza da doğayı işaret etmektedir.

    otuz yaşında üniversite kürsüsünü terketmiş, kiliseye ve alman ulus devletine savaş açmış büyük filozof friedrich nietzsche de geçirdiği hastalık nöbetlerini bu doğa yürüyüşlerinde dindirebilmiştir. hatta görkemli eseri böyle buyurdu zerdüşt doğaya kutsiyet atfederek başlar, orman içinde devam eder ta ki cambazların arasına karışana dek.

    seraphine kimseye aldırmadan sadece içindeki sesin ezgisine kapılanlar gibi memelerini senlis’in yeşil suyuna bırakacaktır, ağacı kucaklayacaktır, resminin sonuna geldiğinde komşulara aldırmadan haykıracaktır.
    doğadan enerjisini alacaktır.

    kilisenin çarşaflarını derede yıkayarak kazandığı iki kuruşu ekmek almak yerine resim malzemesine ayıracaktır.

    resim için gerekli renklerden bazılarını aklıyla türetecektir.
    gece kiliseye girecek, eriyen mumu, hizmetçilik ettiği malikanenin mutfağında pişecek etin kanını, doğadan çamuru toplayacak ve bunlarla geceleri resim yapacaktır.

    sabah işlere koşacak, geceleri de resim yapacaktır. seraphine’in bilinir olması bir piyanistin senlis’e gelmesinden kaynaklanır.
    o gelmese, seraphine içindeki tutkuyu büyütemeyecektir çünkü nietzsche’nin dediği gibi bağıracaktır etrafındaki ağzı karalar, seraphine’nin sadece hizmetçi kalmasını istemektedirler.

    seraphine’nin hayatına benzer hayat yaşayan insanların olduğuna inanıyorum. etrafımıza bakarken, görmeye çalışırsak zorlayıcı yaşam koşullarının olduğunu, herkesin aynı ritimde nefes almadığını anlarız. bir öte mahallede çöpe atılan şey, bir aşağı mahalle için hayal olarak kalabiliyor. bilinmeden göçüyor bu dünyadan sanat ruhlu insanlar.

    bunun dışında imkanlar içinde olup ilerlemeyen, ilerleyemeyen insan var.
    seraphine bahanenin insanın kendine kurduğu soyut bir duvar olduğunu göstermektedir.
    içinde yaşadığımız şu vakitte imkan ölçeğinde ardına sığınabileceğimiz bir bahanenin olmayacağını bilirsek belki arzu ettiğimiz şeyleri gerçekleştirmekte daha erken davranabiliriz.
    o zaman anlarız damarlarımızda dolaşan şeyin kan mı yoksa ruh mu olduğunu.
  • filmin final müziği muhteşemdir. bestecisi michael galasso'dur. aynı zamanda (bkz: in the mood for love) filminin müziklerini de yapmıştır.

    (bkz: michael galasso)

    http://www.youtube.com/watch?v=figu9anpb9k
  • fransız ressam senlis'li seraphine'in biyografik öyküsünü anlatan enfes film.

    seraphine rolünü oynayan yolande moreau öyle gerçekçi bir performans ortaya koymuş ki, filmin cesar ödülünü alması da bunu kanıtlıyor.

    filmin müzikleri ise insanın ruhuna işlyor:
    http://youtu.be/7r2p0hrsgvg
hesabın var mı? giriş yap