• bir kısa şiir.

    öznelerimiz ne kadar yalnız
    henüz sen ve ben dik çünkü
    biz bize ağır geliyordu.
  • şu başlık altında mehmet güreli'nin adının çok az anılması bizim ayıbımız.

    "gel yine gel
    şu yağmur dinmeden
    çekingen gölgeler akreplerle duvarda sevişmeden"

    yalnızlığın tarifini binlerce insan yapmıştır. mehmet güreli'nin şu sözleri top 5 girer ama. hasan ali toptaş'ın yanlızlıkları kadar etkili. şu kelimeyi kullanmadan ne güzel tarif etmiş.

    "göçebe bir rüya hep sana doğru gelen"

    şu kısmı ayrı bi hisli söyler güreli. hangimizin rüyası göçmez iklimler değiştiğinde hep aynı yere.
  • allahsız tosbağa mehmet güreli'nin olanca samimiyetiyle ve yataktan yeni kalkmış ama yanındaki kadını uyandırmaya kıyamamış bir naiflikle söylediği şarkı.
  • ben, mahalle kıraathanesindeki iskambil kağıtları gibiydim, sürekli karılan. sen ise karan, beni ortadan ikiye kesip duran, dağıtan. anlamadım hiç, madem terk edecektin, ortadan ikiye bölecektin beni, madem bu denli karıştıracaktın duygularımı, aynı duygular üst üste gelmesin haksızlık olmasın diye, neden bir de kestin beni? yeterince ayırmadın mı, karıştımadın mı zaten kupa mutluluğumu, sinek umutsuzluğumu, bir de nedendi ortadan ikiye bölmen, iyice altımı üstüme getirmen?

    sen, mahalle büyükleri gibiydin, camın önünde top oynayan beni sürekli azarlayan, fırçalayan. ama ben senin camını hiç kırmamıştım bile, kırmazdım da, senin benim kalbimi kırdığın gibi ve öylece kaçıp gittiğin gibi. kim yetişkin, kim çocuktu? ben seni azarlamadım hiç, çocuktur dedim geçtim, yenisini taktırdım her kırışında kalbimi, sırf sen başka yere gidip oynama diye, sırf seni görebileyim diye.

    ben, mahalle maçı için oluşturulan bir kale gibiydim iki taştan kurulan sadece, kalecisi bile olmayan ya da kalecisi en oynatılmayacak, istenmeyen insandan seçilen ve öylece oraya bırakılan. sen mahallenin hırçın forveti gibiydin, gol hırsıyla yanıp tutuşan, kan, ter içinde kalan, ağları bile olmayan o kaleyi havalandırmaya çalışan. ben ise biliyor musun her gol atışında ağlardım. taş zannederdin sen onları ama acırdı canım, sağa sola savrulurdu. savrulmamak adına daha da sertleşirdim, daha da taş olurdum olduğum yerden kıpırdamamak, senin gollerinden savrulmamak adına.

    sen sorularımı en çok yönellttiğimdin, hakkında en çok soru biriktirdiğimdin.
  • "sen ve ben, bilmem ne desem
    öyle gidiyoruz işte, gün saat demeden"

    en iyi mehmet güreli şarkılarından. en sevdiğim şarkılardan. aldı götürdü gündelik tasaları birdenire şu pazar sabahı. dinleyin, duyun...

    http://www.youtube.com/watch?v=5hykccpuja8
  • tanpınar şiiri.

    içme, ilk yudumda zehirler seni
    bahtın kadehine döktüğü şarap.
    her akşam koynunda uyutur beni,
    her sabah alnımdan öper ızdırap.

    sen, yirmi yaşında bir baharsın ki,
    gölgende neşenin rüzgârı eser.
    düşünen alnımda benim her çizgi
    baharı olmayan bir kışa benzer

    sana ufuklar “gel!” diye bağırır,
    ellerinde çiçek haykırarak
    seni gür sesiyle hayat çağırır,
    beni de çiğneyip geçtiğin toprak.
  • dengesiz herifler güzelliği

    yerini bilmesem de
    yüzünü görmesem de
    kaçıp dursan da benden
    geleceğim peşinden
    çok kızgınım sana çok
    yaram derin haberin yok
    farklıyız biz çok farklı
    biri eksi biri artı

    yanlış yer yanlış zaman
    sen ve ben
    bir çok söz hepsi yalan
    biraz sızı ve gözyaşı
    başka yok bir şey senden kalan

    olacağız bir anda
    çok tanıdık bir ses gibi
    uçacağız sonra da
    kan aksın kutuplara
    ne olurdu sussaydın
    çeneni kapasaydın
    bak gördün mü delirdim
    şimdi kaçma zamanı

    tek anlamlı şey olan
    resmini, fırlattım attım bakmadan
    seni bana hatırlatan herşeyi
    tek bir kibritti yakan

    daha uğraştırma beni
    yolum uzun ruhum eski
    ben koşamam yoruldum
    denersen beklemeyi
    söz vermiştin ya bana
    üstelik de çok yeni
    ne çabuk da unuttun sen
    gene kandırdın beni
  • mert içgören'in kendi adını taşıyan ilk albümünün beşinci parçası.

    başkaları değil sen lazımsın bana
    başkasını bulmak çok kolay yoksa
    iki telefon yarım saate kapıda
    iki el kol hemen yatakta
    seni tanımak istiyorum gel yanıma
    otur kendinden bahset birazcık bana
    tanışalım konuşalım biraz daha
    kaybedelim kendimizi gecenin sonunda
    biliyorum pek çok güvenmiyorsun bana
    herkes bir şey söylüyor hakkımda
    onları dinleme
    sadece inan bana
    sorgulama yaşa
    bırak her şeyi oluruna
    dokunmadan duramıyorum yanındayken
    gözlerimi alamıyorum üzerinden
    bir türlü atamıyorum kalbimden
    hadi kurtar beni
    kurtar beni senden
    ya o sözlerin, o büyülü gözlerin
    sana sarılınca kesilen nefesim
    beni deli eden o güzel sesin
    dokunmaya doyamadığım yumuşak tenin
    her yerin
    sana söylemek istediğim her şeyim
    artık çok geç sevgilim
    ayın o zamanıysa beni sakın arama
    işlerim yoğun oluyor hep o sıralarda
    ben seni ararım sen beni arama
    bir hafta sonrasında gün veriyim ben sana
    aradığınız numara kapsama alanı dışında
    derse telefonum
    ya da meşgulse kızma
    numaram değişmedi, aynı hala
    no'yu veriyorum beni her aradığında
    büyük mert'e sorsan aklı hep başka yerde
    benden bağımsız takılıyor kendi halinde
    beni dinlemiyor ben her ne desem de
    bir de sen konuşsan, seni dinler bence
    bana sorsan benim aklım hep sende
    bana sorsan başkası yok kalbimde
    bir tek sen varsın benim gözümde
    sen istedikçe yalan çok bende
    o güzel sözlerin, o büyülü gözlerin
    sana sarılınca kesilen nefesim
    beni deli eden o güzel sesin
    dokunmaya doyamadığım yumuşak tenin
    her yerin
    sana söylemek istediğim her şeyim
    artık çok geç sevgilim
    o güzel gözlerin, o büyülü sözlerin
    sana sarılınca kesilen nefesim
    beni deli eden o güzel sesin
    dokunmaya doyamadığım yumuşak tenin
    her yerin
    sana söylemek istediğim her şeyim
    ne oldu sevgilim
    yine beni mi özledin
    kurduğumuz hayaller
    verdiğimiz sözler
    geçirdiğimiz saatler
    bizi izleyen meraklı gözler
    bize deli diyen gerçek deliler
    her şeyi unut
    herkesi unut
    sadece sen ve ben
    sen ve ben
  • 1988 yapımı tahammülfersah bir türk filmi. serpil çakmaklı ve tolga savacı'nın evrim öncesi görüntüleri eşliğinde, kötü ahlaklı zannedilen altın kalpli sinema oyuncusu ile toy üniversite öğrencisinin saf ve temiz aşkları ve ayrılmaları için çabalayan kaka insanlar anlatılmış.
  • lan noldu albümümünden bir kramp şarkısı.
    sozlerini de yazayim tam olsun...

    saçlarımız uçuşsun rüzgarla
    coşalım azgın sularla
    erişelim seninle bulutlara
    elele, sen ve ben
    elele, sen ve ben
hesabın var mı? giriş yap