• kiminin tüylerinden dolayı yiyemedigi bir meyve olsa da bence seftali meyvelerin icinde en güzelidir... pis, kalles, ayrımcı kahvegibi deseniz de anlatayım efendim neden bu denli seviyorum seftali denen cennet taamını.

    öncelikle manavda ya da marketlerin meyve sebze reyonlarında en albenili, en cıvıl cıvıl meyve seftalidir. elma her zamanki bildik rengiyle kalabalıkların arasında kaybolurken, armutların o güzelim renkleri fazla ton barındırmazken, seftali insanoglunu en cezbeden kırmızı renkten en uyarıcı renk olan sarıya kadar bi sürü güzelim rengi barındırarak tüm meyvelerin icinden adeta sizi cagırır....

    2 kilo (tercihen 2 kasa) kadar seftaliyi yanınıza alıp eve gelirsiniz. seftali yıkamak da ayrı bir zevktir. seftaliyi suyun altına tuttugunuzda öncelikle su degen yerieri grimsi bir renk alır. bu renk seftalinin üzerindeki tüycüklerdendir. siz yıkadıkca gri renk açıklı koyulu bordoluklara dönüsür. böylelikle hem seftalinin hangi kısımlarını yıkadıgınızı görürsünüz, hem de siz suyun altında seftaliyi ovaladıkca dudak cevrenizi rahatsız etmesi muhtemel seftali tüylerini yatıstırmıs olursunuz. ancak önemli bir husus var ki o da yıkanmış seftalileri kurulamaktır. çünkü zaten ikinci ya da ücüncü ıssırıgınızla birlikte (türüne baglı olmakla beraber) seftaliden akan sular bileklerinizden dirseklerinize dogru yola cıkacaktır. bu nedenle benim önerim seftalinizi yıkadıktan sonra güzelce kurulamanız ve dahi seftaliyi yerken bile yanınızda bol miktarda peçete bulundurmanızdır.

    "ilk ıssırık"

    yıkanmış ve kurulanmış bir seftaliden alınan ilk ıssırık bir insanın hayatında yaşayabilecegi en büyük heyecanlardan biridir. o ilk ıssırıkla birlikte seftalinin kabugundan bir parca kopar, dilinizin üzerinde hafif bir sürtünmeyle bogazınıza dogru inerken, seftalinin suyu da agzınınzın ücra köselerine kadar ilerleyerek hücrelerinize bir can suyu olacaktır. ayrıca, kıpkırmızı yerinden ıssırdıgınız seftalinin ortasinda kücük sarı bir pencere acılacak, ortaya cıkan görüntü tıpkı minimalist bir sanat eseri gibi gözünüze hitap edecektir. bundan sonra gelen her ıssırık hayatınızı bir bir tamamlayacak,, dilinizin üzerindeki seftali lifleri "feeling is everything" mottosunu defalarca tekrarlattıracaktır.

    tüm bunların üzerine seftali olmamısının insanı cagıran mayhoslugu ve sertligi, olgununun albenisi ve dahi cürümüsünün hastalarıyla her dem güzel bir meyve olarak kalbimin tam orta yerinde tahta sahip olmasın mı sevgili okuyucu? bugün de bizlere ayrılan sürenin sonuna geldik. bir dahaki entrymize kadar esen kalın, seftaliyle kalın...

    (sisst sen arkadaki, sivilceli, niye gülüyorsun bakıyım her seftali deyisimde, komik bisey varsa söyle de biz de gülelim. tööbe tööbe)
  • dün yediğim bir şey yüzünden epeyce rahatsızlandım, karnım şişti, ağrı girdi, midem bulandı ve benzeri bir sürü şey yaşadım. sabah yediğim hangisiyse artık, tam öğlen vakti başıma bu geldi. karın ağrısından, mide bulantısından duramıyorum. bir ara tansiyonum fırladı. oturduğum sandalye kalbimin atışından sallanıyor neredeyse, kulaklarımda nabzımın sesini duyuyorum, o derece fena oldum. ama her türk gibi son ana kadar doktora gitmeyi sevmediğimden yine de gitmedim doktora.

    seneler evvel, kızımın babannesi bana buna benzer bir şey anlatmıştı, bir anda bastıran mide bulantısı ve ishali şeftali suyuyla yendiğini, şeftalinin buna iyi geldiğini söylemişti. bu olay başıma gelince aklıma direkt o geldi. tuttum evden getirdiğim iki şeftaliyi yedim. bir yarım saat kadar sonra önce kalp atışlarım sakinledi, sonrasında da mide bulantım kesildi, karın ağrım gitti. saat 18.00 gibi iki şeftali daha yedim ve 20.30 gibi yatıp sabah 09.50'de de uyandım. uyanınca iki tane daha yedim.

    artık plasebo etkisi midir, yoksa cidden iyi geldiği için mi bilemiyorum ama; hamdolsun ne ağrı var ne şişkinlik var ne bulantı kaldı ne de başka bir şey. o kadar zinde hissediyorum ki kendimi, gidip parkta 2 km. koşup gelebilirim.
  • bir ay içinde iki kere yaşadığım benzer üzücü olayların başrol oyuncusu.
    bir ay kadar önce kadıköy çarşıda bir markette kiraz ve şeftalilere bakınırken yanıma 60 yaşından büyük bir teyze geldi, meyvelerin fiyatını sordu, söyledim, " ooo çok pahalıymış" deyip kirazın tadına bakıp bakmadığımı sordu. bakmadım deyince önce kirazdan yedi. sonra da bir şeftali alıp bir süre elinde tutup ben meyvelerle uğraşırken çantasına koydu ve uzaklaştı.
    aynı şey bugün de oldu. yine bu sefer tahminimce 70'lerinde bir teyze geldi, meyvelerin fiyatını sordu, arkadaşım cevap verince "pahalıymış" deyip bir tane şeftali aldı ve biraz etrafta dolaşıp çıktı marketten.
    belki bazılarına tuhaf gelir bu durum, kaç yaşında insanlar, yaptıkları yakışıyor mu diye düşünürler. belki ne kadar zor durumda olursa olsun yapılmayacak bir şey olarak düşünürler. ama bence, hallerine bakılırsa çok da büyük ve farklı harcamaları olmayan bu insanların, bu yaşa gelip, canlarının istediği sıradan bir meyveyi satın almaya güçleri yetmediği için bu şekilde alıyor olmaları çok üzücü ve sorumluları için utanç verici bir durum.
  • rahmetli anneannemin yemediği bir meyveydi şeftali.. bir yere gittiğinde ikram edilen şey, içine şeftali konulmayacak kıvamdaki bir pasta olsa dahi ikram anında sorardı, içinde şeftali var mı yok mu diye..

    bir gün, bir tatlı yapmıştım.. içinde şetfali dilimleri, bisküvi ve çikolata parçaları olan, kremalı bir tatlı.. yaptığım tatlıya, tatlı-sert üslubu ile görüşlerini sunmak için, gelmişti yanıma anneannem..

    - ne yaptın mutfak gülü?
    - tatlı yaptım anneanne.. bak nasıl olmuş?
    - (ciddi bir bakış atar tatlıya) ne var bunun içinde?
    - krema var, bisküvi ve çikolata var.. bir de sen sevmezsin anneanne ama şeftali var..
    - (yüzüne tiksinir bir ifade gelir) hııyyyy!
    - niye öyle yaptın ya? olmamış mı sence?
    - (bulamaç bir görüntüye sahip tatlıya son bir bakış atar ve eşsiz yorumunu ekler) olmuş, olmuş da..
    - eee?
    - aynı kusmuğum gibi olmuş!

    o günden sonra, ne zaman o tatlıyı yapsam aklıma gelir oldu bu acımasız benzetme.. "şimdi burada olsa, yaptığım hiçbir şeyi beğenmese" cümlesi bir de..
  • farsça şeftalu kelimesinden geçmiştir dilimize. ki bu da semirmiş, iri erik demek oluyor.
    (bkz: alu)
  • cennetten düsen meyvedir..
  • ergenlik öncesi yazları büyükbabamın şeftali bahçesinde zaman geçirip ağaçlardan şeftali toplardık. şeftaliye değen eller de gün içinde defalarca yüze gidince dudakların çevresi ve yanaklarda aşırı bir hassasiyet oluşurdu ve akşama kadar kaşınırdık. toplarken bir yandan da suyunu akıta akıta büyük bir hazla yediğimiz şeftali, şu hayatta yeme içme konusunda domates ile ayrı bir yerde durur herhalde. insanı böyle tutkuyla yemeye sevk eden çok az meyve vardır.

    ısırıklar ufkunuzu geliştirir. içindeki tatlı ve sulu öze ulaşmak için tüylerini büyük bir iştahla geride bırakırsınız. yedikçe yiyesiniz gelir. ve tüm arzunuz finalde çekirdeğini kemirmek olur. yeme ritüeli insanı çok rahatlatır. şeftali, görüntüsü ve mideye inişiyle insanı mutlu eden bir meyvedir. şimdi ne o bahçeler ne de o ağaçlar kaldı. şeftali halden ya da pazardan alınır bazen. dalından koparıp yeme alışkanlığından sonra artık içimden de gelmiyor. sadece görüntüsü ile avunuyorum.

    bazen samed behrengi'nin bir şeftali bin şeftali'sini okurken çocukluğumdaki şeftalilerle buluşuyorum. kitaptan artık o tadı anımsıyor ve alıyorum.
  • beni hüzünlendiren meyve. bir meyve insanı hüzünlendirir, içini burar mı? yapıyor işte.
    babamın adı ibrahim tali. zamanında başbakanlık'ta memur. şefliğe yükseliyor, imzalarını şef i.tali şeklinde atıyor. oradan aile içinde şefitali diye takılırlardı kendisine.
    bugün kızıma yedireceğim şeftaliyi hazırlarken ne kadar erken gittiğini, onunla yaşayamadığım onca şeyi, paylaşabileceklerimizi düşünüyorum. özlem yakıyor sürekli içimi. unutmak diye bir şey yok, alışmak da. sadece bu özlemle birlikte yaşamayı öğrenmek var. bir de zaman geçtikçe, büyüdükçe hangi duygulardan mahrum kaldığını ve kalacağını idrak etmek var. babamın ölümünden 18 yıl sonra kızımın şeftalisini cam rendede hazırlarken bunları düşünen biri var.
  • sert şeftali çok güzel bir meyvedir. sert olduğu için ısırma hissi tamdır ve etrafa dökülmez. mesela atatürk’ün arkasındaki adam sert şeftali yeseydi atatürk’ün omzunu silmek zorunda kalmazdı. videoları var...

    izlemek isteten bulur.
  • tüylü.diş..lerigıcıv dat$a#n.mey.ve
hesabın var mı? giriş yap