• eğer yanılmıyorsam bu yayınevinindi, 80'lerde "çağdaş türk yazarları dizisi" adlı bir dizi yayınlamışlardı, cildin üzerinde parlak mavi kağıt, pembe yazılar vardı. hayatımda çok önemli yere sahip oldu bu dizi, 16-17 yaşlarıdnaydım, her kitabı defalarca okudum, meslek seçimimde bile etkili oldu. toplumsal gerçekçi romanlardan oluşan çok iyi bir seçkiydi.

    ne yazık ki bir aile dostumuzun çocuğu okumak için istediğinde iyi niyet gösterdim, bir çanta dolusu kitabımı aldı, sonra evden kaçmış, hangi şehirde olduğunu bile öğrenemedik. benim kitapları da götürmüş giderken.

    şimdi hiçbir yerde bulamıyorum bu diziyi.
  • çevirilerinin kötülüğü aleme nam olmuşken, bir terimin sayfalarca tartışılmasının artık hobi sayıldığı felsefe alanında kitap çıkarmakta ısrar etmelerine anlam veremediğim yayınevi. bazen elim gidiyor da bastıkları kitaplara, yemin ediyorum latince öğrenmek daha mantıklı geliyor.
  • http://saykitap.com/ adresinde konumlanmış bir satış siteleri var. 15.39'da çekinerek verdiğim 11 kitaplık bir siparişi 18:30 civarında kargoya vererek işlerini en azından bu konuda gayet ciddiye aldıklarını gösterdiler. eğer çevirileri de geronimoca lisanında çıkmazsa seve seve arzı arşınlayıp gittiğim her yerde reklamlarını yapabilirim.
  • psikolojinin yanında felsefe kitaplarının da çevirisi berbattır ve okumayı işkenceye dönüştürür; aranılan kitap varsa say'dan başka bir yayınevinden alınmalı yoksa derhal kitabı almaktan vazgeçilmelidir.
  • nietzsche'nin bütün kitaplarını aldım bu yayınevinden. ama daha ilk kitapta tıkandım.* 3 kere baştan başladım. 2 sayfadan fazla ilerleyemedim. sorun bende mi niçe'de mi yoksa yayınevinde mi bilemiyorum. sırayla ilerleme hastalığım var diğer kitaplara da başlayasım gelmiyor. öylece duruyor bütün kitaplar.
  • basit diyalogları çevirmekten öteye gidemeyen çevirmenleri gerçekten çok kötü. bununla ilgili descartes'ın "tabiat ışığı ile hakikati arama" isimli diyaloğunu örnek vereyim. her şeyden önce birkaç a4 sayfası süren diyaloğu para kazanmak maksadıyla ayrı bir kitap halinde basmışlar. bunu becerebilmek için de 30 sayfa descartes'ın hayatından bahsetmişler. her neyse bu kısımları geçeyim, sonuçta yayınevi bu; para kazanmak istiyor denebilir. fakat ticaretten çok kültür yayıncılığı hedefinde olan bir yayınevi için bu durum çelişki içerir. yapılabilecek şeyler arasında descartes külliyatı şeklinde hatta tek bir kitapta bile bütün eserleri toplanabilir. bunu bir kenara bırakayım. söz konusu esere geçeyim. eserde birçok redaksiyon hatası var olmasının ve çeviri kokan cümlelerin yanı sıra, bu basit diyaloğun kritik yerlerini de saçma sapan, anlaşılmaz bir şekilde tercüme etmişler. hemen sayfa 58'den somut bir örnek verelim: "ayrıca, bilimlerde işlenilen başlıca yanlışlar arasına koymak gereken bir yanlış da, yalnız kavranmak gerekeni tanımlamak isteyenler ile açık şeyleri karanlık şeylerden ayırt edemeyenler de bilinmek için tanımlanması gerekenle kendiliğinden çok iyi bilinebileni göremeyenlerin işlediği yanlıştır." soruyorum sayın mütercim! siz napmışsınız böyle resmen her şeyi olabildiğince yalın anlatmaya çalışan descartes'ı katletmişsiniz. yazıklar olsun.
  • en son 1990'da basımını yaptıkları sartre'ın denemeler'ini zamanında istanbul'un bütün sahaflarını tırım tırım arayıp, neyse ki en sonunda bulmuştum. [(bkz: nigar sahaf)] dün cevahir d&r'da aynı kitabın yeni basımını gördüm. büyükçe bir felsefe rafını baştan sona dolduracak kadar yeni basım ve yayımlar çıkarmışlar. 1 buçuk saati falan aynı rafın önünde geçirdim.

    http://www.saykitap.com/…unkategori.aspx?catid=1839
  • psikoloji tarihindeki yeri sebebiyle alfred adler'in das problem der homosexualität adlı kitabını eşcinsellik üzerine başlığıyla yayımlayan ancak "kitaptaki görüşlerinin günümüz bilimsel gerçeklerini yansıtmadığını, bu nedenle de eşcinsel bireyler ve ebeveynleri için rehber nitelikte olamayacağını" belirterek entelektüel vicdanı okşayıp gönlümde taht kuran yayınevi.
  • çok esaslı kitaplar basan yayınevi.

    en son çıkardıkları ütopya dizisiyle sosyalist ütopyanın iki seçkin örneğini vermişlerdir.
    bunlardan biri edward bellamy'nin geçmişe bakış'ı ile william morris'in hiçbir yerden haberler'idir...
  • schopenhauer’ın bilmek ve istemek kitabına başlayıp neden hiç bir şey anlamıyorum diye kendimi sorgulamama sebep olan yayın evi.
    kitap basım tarihi 2012 ama kullanılan kelimeler zamanın ötesinden geliyor (mülahaza, tarassut, mütenevvi ve bir çokları) ve cümleler bitmek bilmiyor.
    anadilinde okusam sözlükten bakarak daha anlaşılır olacağına eminim.
    tek bir cümleyi bile ilk okuyuşta anlayamayıp kitapla vedalaşmamı sağlayan ve ilk defa bir kitabı okurken sabote edildiğim hissini uyandıran çevirmeni ahmet aydoğan’ı da bu başarısı için kutluyorum.
hesabın var mı? giriş yap