• iki oktay rifat dizesiyle şöylece açıklanabilecek hissiyat; "güzel şeyler düşünmeme rağmen / ağlamak geliyor içimden"
  • sözlüklerde geçmişe duyulan özlem olarak geçse de aslında nostaljiden çok farklı bir anlamı vardır. sadece sıla hasreti değilidir. temel farkı geçmişte olan hüzünlü, üzüntü veren olaylara duyulan özlemi de ifade eder. portekizli'lerin gurur duydukları duyguları ve sözcükleridir. yüzyıllar boyunca portekizli kadınların ve kızların denize kurban verdikleri erkeklerinin ardından yaktıkları ağıtların, gidip de dönmeyenlerin ülkelerini, ailelerini hatırlarken temel teması "saudade"dır. bu denize kurban olan erkeklerin fethettikleri sömürgelerde geberttikleri milyonlarca insanın duygularına portekizce'de ne ad verildiğini bilmiyoruz.
  • uzun bir süredir hiç görmediğim; ancak düzenli olarak konuştuğum brezilyalı bir arkadaşım var. ikimiz de kısa kısa anlık konuşmayı pek sevmediğimizden genelde mektup tadında uzun mailler yazarız birbirimize. o, maillerinde gündelik olayları, kişileri ve genel anlamda hayatını tanımlarken sık sık kullandığı saudade'yi bir keresinde ''ingilizce'de tam karşılığı yok, ama özlemek/özlem/nostaljik hisler gibi bir şey diyebiliriz'' diye açıklamıştı ve eklemişti:

    '' ingilizce bir yemek tarifinde bulamazsın bu kelimeyi. çünkü hissetmesi ne kadar kolaysa, tanımlaması da o kadar zor bunun. 'özlemek' anlamına gelebilecekken; aslında değildir. çünkü özlemek bir fiilken, saudade değildir. saudade daha geniş anlamlıdır, daha derin ve somuttur. saudade, anıların cisimleşmesidir. saudade, hatırlamak değil, unutmamaktır. özlemek değil, saklamaktır. sadece birilerini değil, bir şeyleri de saklamaktır. hatta hiç yaşamadıklarını, görmediklerini, bilmediklerini saklamaktır. saudade, geçmişin şimdiye varan yankısıdır. ''

    saudade, nasıl vardığımızı hiç bilmediğimiz ve ne yapmamız gerektiğini kestiremeden öylece nefesimizi tutup beklediğimiz yerdir. melankoli, nostalji, özlem ve efkarın kesiştiği yer.
  • "a somewhat melancholic feeling of incompleteness. it is related to think back situations of privation due to the absence of someone or something, to move away from a place or thing, or to the absence of a set of particular and desirable experiencies and pleasures once lived."

    yanisi;

    "bir zamanlar tutkuyla sevilen bir kişinin, yerin ya da duygunun kaybının ardından hissedilen derin nostalji, melankolik özlem, sevilenin bir daha asla dönmeyebileceğini kabullenememe ve sonsuza dek bir daha asla tamamlanmış hissedememe hali."
  • bu kelimeyi türkçede tanımlamak mümkün. hüzün, aşk acısı, özlem, gurbet sancısı, buruk sevinç, derin düşünceler, yas gibi değişik anlamları barındırdığını anlayabiliyor insan. daha doğrusu hissedebiliyor.

    saudade hissedince yüz gerilir ama tatlı bir hal alır, alkol yudumlanır veya sigara yakılır. yanık bir şarkı akla gelir. gökyüzünde güneş varsa sıcaklık ağırlık gibi çöker, yağmur yağarsa her damlası insanı yakar...

    e arkadaş saudade'yi bizden iyi bilen yok o zaman. bu, bildiğin efkar ulan!
  • john berger'in buluştuğumuz yer burası adlı kitabının lizbon bölümünde değinmeden geçmediği hissiyat.

    şöyle ki;

    "lizbonlular sık sık saudade dedikleri bir duygudan, bir ruh halinden söz ederler.genellikle nostalji diye çevrilir bu kavram, ama yanlıştır bu karşılık. nostaljide bir rahatlık, hatta lizbon'un hiçbir zaman sefasını süremediği bir çeşit tembellik vardır. viyana'dır nostaljinin başkenti. bu şehirse hala, her zaman olduğu gibi, nostaljik olamayacak kadar pek çok rüzgara açık bir şehirdir.

    "...saudade'nin 'çok geç' sözcüğünün fazla dingin bir şekilde söylenişini duymanın yarattığı bir öfke olduğuna karar verdim. fado da bu duygunun unutulmaz müziğiydi."
  • portekizlilere ozgu bir hissin tanimi olan kelime. nostalji kelimesinin tanimindaki gibi bir gecmise ozlem degil, simdinin nasil olabilceginin ozlemidir. simdiki zamanin nostaljisidir. (bkz: antonio tabucchi)
  • "preguntias que significa
    saudade; vote dizer
    saydade e tudo o que fica
    depois de tudo morrer"
    asaf halet'in mariyya şiirinin başında epigraf olarak yer alan maria barbas adlı hanımın dizeleri. maria hanım, asaf beyin tanışı imişler. istanbula gelince ah çelebi'nin meclisinde bulunurmuş. mealen şöyle diyor:
    "saudade'nin ne demek olduğunu soruyorsun bana; söyleyeyim, saudade her şey öldükten sonra kalan her şeydir."
    (bkz: muşkul budur ki ölmeden evvel ölür kişi)
  • bugün saudade günü.*

    artık hayatımızda olmadığı için canımızın yandığı, ama sadece tanımış olduğumuz için dahi olsa, mutlu eden insanların hatrına, bir fado dinlenmeli bu yağmurlu günde.
  • elinden alınan geçmişin ("elinden alınan"la kastedilen artık başka şekilde yaşama devam etmektir) bir uzantısı olarak bilmediğin bir gelecek ve o gelecekte ne olabileceği üzerine varsayımları düşünmek. yani geçmişi değil, o geçmişin sana sunabileceği -ama artık sahip olamayacağını bildiğin- gelecek tahayyülünü özlemek.
hesabın var mı? giriş yap