• türk fransız ortak yapımı bu film, türk sinemasının en underrated filmlerinden birisidir.

    ilyas salman'ın oyunculuğu aşmıştır. en iyi filmi denilse yeridir.

    bu film bana kalırsa türk toplumunu bir mercedes üzerinden çok iyi analiz edebilecek psikolojik ve sosyolojik birçok alt metin barındırıyor.

    bayram sevgisizce ve horlanarak büyümüş, çocukluğunda ezilmiş, cinsel bastırılmışlığını ise agresyona ve saldırganlığa dönüştürememiş bağımlı kişilik yapısına sahip bir karakterdir. ona bütün saygınlığını veren tek şey işte balkız dediği sarı mercedesidir.

    çocukken, amcası atı öldürmek üzereyken ona direnmesi ise balkız ile at arasındaki psikanalitik çözümlemeyi izleyici için daha da kolaylaştırıyor.

    balkızla yaptığı konuşmalarında geçen istemsiz hezeyanlar bile bağımlı kişilik yapısında oluşturduğu otoritenin aslında tamamen balkız olduğunu gösteriyor. balkız en ufak bir şekilde zarar gördüğünde canı yanıyor.

    cinsel açlığını bile balkız sayesinde giderebilen bayram, balkız onunla birlikte olduğu sürece her kapının ona açılabileceğini düşünmektedir.

    feribot sahnesi gerçekten mükemmel kurgulanmış. normalde altında balkız olmasa şehirli güzel bir kadınla bırakın konuşmayı, yanından geçerken utancından kafasını çevirebilecek olan iç anadolu ırgatı bayram, balkıza sahip olduğu için kadının ona direk verebileceğini düşünüyor. bağımlı kişilik yapısını balkız dönüştürerek bayram'ın cüretkarlığını ortaya koyuyor. arabada direkt wehrmacht'ın blitzkreig taktiğiyle taaruza geçiyor ve kadınla feribotun içinde sevişmek istiyor. superego tamamen devre dışı çünkü o kısmı artık tamamen balkız yönlendiriyor.

    almanya'da çöpçülük yaptığını tabi ki gizliyor. kur yaptığı şehirli kadına ve sınırdaki türk görevliye oksimoronluk derecesinde münchen'de bmw fabrikasında çalıştığını söylüyor. bmw fabrikasında çalış, bavyera eyaletinde yaşa ve mercedes'e bin. o dönemin batı almanyası için oksimoron bir durum.

    filmin verdiği en güzel mesajlardan birisi ise yolda bayram'ın türkiye'ye kadar birlikte geldiği hippi. volkswagen t2 minibüsüyle arkeolog sevgilisinin yanına gelen hippi'nin sonunda amacına ulaşıp, bayram'ın da göt gibi ortada kalmasıydı. yavuklusu kezban evlenmiş, köyü arkeoloji alanı ilan edilip yok olmuş, ve balkız da artık paramparça...

    günümüzde son 20 yılda inşaat ve arsayla level atlamış cahil köylü zenginlerin davranışlarını bayram'ın psikopatolojisi üzerinden de yorumlayabilirsiniz. akp döneminin nimetlerinden faydalanan müteahit köylü bayramların sayısı malesef katlanarak arttı.

    onlar bayram'dan daha fazla tehlikeliler. arabaları, servetleri onları doyuramıyor. cinsel bastırılmışlıklarını üniversite öğrencisi görünümlü escortlarla çözümlemek dahi onlara kafi gelmiyor. agresyon ve şiddet eğilimleri bayram'la mukayese dahi edilemez. bayram'dan daha yozlar, daha cüretkarlar, daha acımasızlar ve daha manipülatifler.

    bayram sadece bağımlı kişilik bozukluğundan muzdarip bir karakterdi. günümüzdeki örneklerinin tamamı ise antisosyal kişilik bozukluğu ölçütlerini bire bir taşımaktalar.
  • gecenlerde debe'ye giren entry uzerine bastan sona dogru duzgun izleyeyim dedim de, cidden cok iyi detaylar var filmde.

    daha sinirda bana afakanlar basti. o kesmekes, kargasa vs... bir de bu ortamda, hemen uzerine kendini kral ilan eden gumruk gorevlileri resmen "welcome to turkey" diyor. tabi bayram'in okuz olmasi ve islemleri bilmemesini bir bahane gibi gorup "bilmiyorum kardesim" diye normal bir seymis gibi tavir almasi zaten ayri bir detay da, gumruk memurunun kollarini baglayip, gayet ustten bir dil ile "bayram bilmemkime vize vermiyorum" diye bagirmasi da ayni kafanin masanin diger tarafindaki versiyonu tam olarak.

    yine sinirda beklerken bayramin karsilastigi sarisin alman kizin (afedersiniz) cirkinlik abidesi kocasi ve "nikahli karim" sahiplenmesi, hem o adamin psikolojisini cok iyi gosterdigi gibi bayram'in da "balkiz" ile olan iliskisinin bire bir kopyasi resmen. ikisi de sahip olduklari seyin kendilerinden cok daha yukarda oldugunu biliyor ve hayvani bir koruma icgudusune sahip olmuslar bu nedenle.

    saga sola elinde ne varsa (ki sadece mercedes'i var) onunla ustunluk kurmaya calisan bayram, deli gibi yalvarmasina ragmen kendisine hiz cezasi kesen polis icin "ben almanya'da calisiyorum, mercedes aldim. o polis alabilir mi?" diye kendini rahatlatmasi. sirf su kisim bile cok guzel seyler anlatiyor karakter hakkinda.

    mercedes sayesinde solmaz'in "donunu indirmesi" de artik kendisinin bir ust sinifta oldugunu kafasinda iyice percinliyor. arabali vapurdaki kadina direkt okuz gibi saldirmasi da buradan aldigi guc tabii. iste sirf bu nedenle de kezban ile evlenebilseydi %100 ilk firsatta aldatacakti onu da. cunku bir sure sonra onu yanina yakistiramayacak, mercedes'i sayesinde kendisini oradaki guzel alman kizlarina layik gorecekti.

    yine de film boyunca hakli oldugu iki yer vardi.

    ilki arabanin yildizinin calinmasi ve degnekci lavugun "banane lan" modunda takilmasiydi. sorsan herif sana park hizmeti veriyor ama hirsizlik oldugunda donup gotunu gidiyor. digeri de vapurdan inerken ifadesiz bir sekilde "gel abi, gel abi, kurtarir abi, gel abi" diye papagan gibi bagirip duran herif. ulan arabanin lastikleri yere degmiyor, herif hala "gel abi, kurtarir abi" diye el hareketleri yapiyor. resmen butun ulkenin ozeti bu iki herif.

    son olarak, turk insanini kotuluyor denmis de, ben bayram da dahil olmak uzere hic bir karakterin abarti oldugunu dusunmuyorum. hepsi de gercekten bazi seylerin ete kemige burunmus hali gibi.
  • filme dair konu herkesçe bilindiği için konudan ziyade anekdotları paylaşmak daha mantıklı sanırım.

    tunç okan esasen dişçidir halen de bu mesleğe devam etmekte ve diş çekimiyle film çekimi arasında bağ kurabilmektedir. yönetmenliğe gazetede gördüğü bir haber sonrası merak sarmıştır. sinema tarihinde röntgen filmiyle de bağ kuranlar olmuştu, bilenler bilir kieslowski'de zaman zaman kadrajında eski röntgen filmlerinden kestiği parçaları kullanarak farklı renkler yakalardı. tunç okan ise görsel olarak olmasa da düşünsel olarak böyle bir bağ kurmuş olabilir. robert rodriguez "tekerlekli sandalye - kan satışı - el mariachi" zincirlemesine ise sonra değinirim.

    tunç okan bu filmi çekerken öyle gerçekçi bir anlatım dili yaratmak istemiştir ki sırf filmdeki oyuncunun yaşayacağı yol serüvenini görebilmek için yaşadığı isviçre'den türkiye'ye kendi arabasıyla gelmiştir.

    filmde gerek eser sahibi adalet ağaoğlu gerekse yapımcı firma fiziksel görünüşü nedeniyle bayram rolünü ilyas salman'ın oynamasına soğuk bakmıştır. ancak tunç okan tam da bu çirkin fiziksel görünüm nedeniyle bu rolü ancak ve sadece ilyas salman'ın yapabileceğini direterek bu isteğini kabul ettirmiştir.

    pek çoğumuzun bildiği ve tahmin ettiği gibi filmde iki tane w 116 kullanılmıştır. bunlar o dönem maddi olarak daha ucuza alınma olanağı olduğu için (bu dönemde de öyle) isviçre'den alınmış ve maliyetin bir kısmını yönetmen tunç okan üstlenmiştir. iki tane alınmıştır zira biri sadece çarpışma sahnesi için düşünülmüştür.

    kaza sahnesinde önce araç sahiden takla attırılmış ancak yeterli aksiyon görülmediği için araç kazalı haliyle çelikten bir çember içine kaynak yapılarak ve o çember çevrilerek yeniden takla attırılmış ve bu şekilde sahne tamamlanmıştır. üstelik kaza sahnesinden sonra aracın çalışmayacağı düşünülerek tamirci bile hazır tutulmuş ancak araç filmdeki gibi o halde bile mucizevi şekilde çalışmıştır.

    taş fırlatan kamyon sahnesindeki adam rastgele yoldan bulunmuştur. set ekibinin mola verdiği yerde duran bir kamyon şoförünü gören tunç okan bu sahnenin doğal şekilde çekilmesini istemiş kamyon şoförünün konuşurken sürekli hata yapması nedeniyle oradaki diyalog çıkarılmış ve ortaya fenomen olan sahne çıkmıştır.

    filmin çekim sürecinde maddi sıkıntılar yaşanmış bu nedenle zaman zaman ara verilmiş ve film nihayet beş senede tamamlanabilmiştir. bu nedenle film 1992 yılında vizyona girmiştir.

    köy sahneleri ankara polatlı'da çekilmiştir. pessinus olarak gördüğümüz yer genel olarak gordion'dur. ben gittim güzel yer mutlaka gidilmeli.

    filmin adı öncelikle "arabam" olarak düşünülmüş ancak tunç okan daha sonra omar sharif ve alain delon gibi ünlü oyuncuların oynadığı, sarı rolls-royce (the yellow rolls-royce, anthony asquith,1964) filminde olayların bir sarı rolls-royce'un etrafında dönüşünden esinlenerek filme “sarı mercedes” ismini koymuştur. (sarı rolls-royce filmini de seneler önce izlemiştim muazzam ve benzersiz bir filmdir denk getiren izlesin).

    her şey bir yana ben sarı mersedes filmini zaman zaman yeniden izlerim. her izlememde yeni detaylar bulurum. hem yol filmi olması, hem psikolojik analizler yapması, hem de drama ve kara mizah yönü ilgimi çeker.

    son izleyişimde bayram'ın karakter tahlili ile ilgili yeni noktalar keşfettim ki bunları filmin kitabını okurken fark etmek daha kolay ama izlerken akış içinde yakalamak daha zor oluyor. bayram'ın çocukluğuyla ilgili gösterilen bir sahnede bayram arabaya koşarken kezban'ı itip düşürüyor sonra bayram kısa bir ikilem yaşayıp kezban'ı kaldırmakla arabaya koşmak arasında kalıyor ve kezban'ı öylece acı içinde bırakıp arabaya koşuyor. bayram bunu filmin devamında da yapıyor. hayaline, hedefine ulaşmak için arada kim varsa hepsini düşürüp, yarı yolda bırakıp sadece kendini haklı görüyor ama sonuçta tam da filmde anlatıldığı gibi; "hiçbir yolun ucunda, hiç kimse kimse bayram'ı beklemiyordu".

    bunların yanı sıra sarı mersedes filmi ilyas salman'ın kariyerindeki 2. kırılma noktasıdır. sinemaya ilk başladığı yıllarda genellikle yan karakterlerde tamamlayıcı oyuncu çizgisindeyken 80'lerin başında başrole geçişi ve şener şen'le beraber çektikleri filmler ilyas salman'ı bir dönem belli bir ivmede tuttu. bu ilk kırılma noktası şener şen'in baş role terfi ettiği bir ertem eğilmez filmi namuslu'ya kadar devam etti. bu dönemde köyden kente geçişin alt metni oluşturduğu saf ve kurnaz adam örgülü filmlerden sonra gelen dolap beygiri, çiçek abbas, şekerpare gibi filmler ilyas salman'ın öne çıkmasını sağladı. devam eden dönemde ucuz yapımcıların kendisinden yeni bir kemal sunal çıkarma çabasına kapılmasıyla seri üretim, adını bile anmak istemediğim, pek çok kalitesiz filmde yer alarak gerileme yaşadı. 1987 senesinde çekimlerine başlanan sarı mersedes filmiyse 2. kırılma noktası oldu. gerileme dönemine giren oyuncu bu film sayesinde bir başyapıtta başrol oyuncusu oldu. (3. kırılma noktasını sonra anlatırım).

    esasında sarı mersedes 5 seneye yayılan çekim süreciyle bir nevi yaşayan bir film olarak anılabilir. zira oyuncuların bu beş senedeki değişimleri de filmde oldukça etkili ve gerçekçi bir anlatım sağlanmasına etki etmiştir. tunç okan ziyadesiyle sevdiğim bir yönetmendir, seneler önce çektiği filmlerdeki ince zeka dolu anlatımlara bence halen yaklaşılabilmiş değil. ne demek istediğimi anlamayanlar cumartesi cumartesi filmini izlesin.

    yukarıda bir arkadaş değinmiş evet kitap ile film arasında çok kopukluk var. tunç okan filmde romanın bütününe bağlı kalmadan sadece ilgisini çeken noktaya odaklanmıştır. mesela romanda bayram 1971 senesinde askere gider sıkı yönetim zamanında askeri cip şoförüdür ve bunu statü olarak kullanır dahası takıntı haline getirir. filmde de araba takıntısı vardır haliyle ama bunun net detayını bilmeyiz. romanda bayram azılı bir mersedes hayranıdır öyle ki bmw firmasında işçidir ama mersedes alır. filmde ise bayram'ı çöpçü olarak görürüz ancak mesleğini soranlara bmw'de çalıştığını söyler ki bu da kopukluk oluşturur. romanda siyasi süreç resmedilirken yine araba alt metniyle bu süreç işlenir. filmde bayram'ın hayranlıkla peşinde koştuğu araba demokrat parti temsilcisinin kullandığı ford'tur. filmde ise siyasi süreçten hiç bahsedilmez gerçi bu yönetmenin anlatım tercihi olabilir ne de olsa darbe sonrası ister istemez bir otokontrol vardı sinemada. ama romanda mesela bayram dönüş yolunda ankara'ya yaklaştıkça ecevit posterleri görür filmde bunun esamesi yoktur ama dediğim gibi bu yönetmenin tercihi ve gayet mantıklı. ama bu konuda adalet ağaoğlu filmi gördükten sonra kıyasıya eleştirir ve "film roman bütünlüğünden kopmuş sadece almanya'dan türkiye'ye dönen bir gurbetçinin komik maceralarından ibaret kalmıştır" demiştir. o kadar da değildir ama haksız da değildir. belki de bu yüzden başka hiçbir adalet ağaoğlu romanı sinemaya taşınamamıştır.

    debe düzenlemesi; debeye hiç bakmıyordum gelen mesajlardan sonra farkettim teşekkür ederim.
  • filmi çooook uzun zaman önce tv'de izlemiştim. bu tarz göndermelerle dolu filmler artık tv'de yayınlanmıyor.

    ilk olarak uluslararası yapım olarak 92'de yayınlanmış bu film, türk filmi olup, en güzel yol filmi bence. 90'ların başında türkiye yollarının bir durumunu izlersiniz. 30 yılda tek geliştiğimiz kısım sanırım bu yollar olmuş.. "ama yol yabmış" evet.. her neyse...

    filmi izleyene kadar ben ilyas salman'ın ankaralı bir karakteri oynadığını bilmiyordum. filmde gitmeye çalıştığı köyün de memleketim polatlı'ya oldukça yakın olan gordion antik kentinin bir parçası sayılan pessinus yerleşkesi olduğunu bilmiyordum.. pessinus'u görünce oha bizim köye mi gidicek lan bu yoksa dedim ahahah.. şimdi filme gelelim.. bundan sonrası spoiler'a girer, hala bu filmi izlememiş varsa izlesin derim. bu arada türk filmlerinde en orijinal kaza sahnesine sahiptir.

    ilk olarak bayram tam bir anadolu irfanı, orospu çocuğunun teki.. şu müge anlı'ya çıkan ve sonunda tutuklanan anadolu irfanı orospu çocuklarından farkı yok.. şu karakter gerçek olsa ibrahim buna müge'de söver dururdu..

    bayram yememiş, içmemiş tüm parasını alamanya da eski model bir mercedes'e yatırmış.. lakin mercedes, tam bir mercedes.. w116 kasa 350 se.. 3,5 lt motor 200 beygir. 0-100 km 9,5 saniye.. feribot sahnesinde görüyoruz ki otomatik şanzıman.. yine aynı feribotta bunun arkasında duran kırmızı yüksek ihtimal 90 model mercedesi fena tokatlayacağı gibi, yolda selektör atıp taciz eden mercedesin de mına kor öyle bir mercedes... (bu arada kitabın kapağında resmedilen, yani kitabın yayınlandığı zamanlarda meşhur olan model o selektör atan mercedes) yani bayram parasını eski arabaya yatırmış olsa da, çok sağlam bir arabaya yatırmış.

    bir araba nasıl kullanılmaz ilk olarak buradan öğreniyoruz. bayram mercedes'i
    aldıktan sonra araba kullanmayı öğrenmiş. kullanma şeklinden de anlıyoruz ki, ilk uzun yol deneyimini yaşıyor. film resmen uzun yol giderken ne yapılmaz onları göstermiş, ders niteliğinde resmen.

    bu bayram ilk olarak sarı mercedes ile ilk olarak solmaz'ı kandırıyor. (almanya acı vatanda gurbetçi kankasının evlendirme amacı ile tanıştırdığı) arka koltukta zorla sahip oluyor kadına, sonra diyor ki beraber türkiye'ye gideriz ama satış koyuyor solmaz'a.. en baştan biz solmazın ahını aldı diyoruz.

    gümrük kapısının ilk kısmında yediği çizik solmaz'ın ahı oluyor aslında. ama solmaz da orospu yani.. almanya'da gurbetçi de olsan, mercedes almış türk'e vermezsin arkadaş.

    daha sonra yolda benzin beğenmiyor bu. yolda kalıyor araba bir şekilde boşta salına salına benzinliğe varıyor ama avrupa benzinini de alıyor.. avrupa benzin dediği de süper benzin bu arada. petrol ofisini beğenmiyor haspam. bp'den alıyor benzini..

    daha sonra bir yemek yerinde duruyor. arabasının dibine girmesinler diye yanında duruyor arabanın.. kırmızı opelli abiyi çıldırtıyor. değnekçi de ayar oluyor buna.. yemeği yiyip gideceği zaman bakıyor ki kaputtaki mercedes yıldızı çalınmış.. çizikten sonra bu da canını sıkıyor, kavga ediyor değnekçi ile.

    sonra edirne'yi geçip istanbul'a varıyor.. bu sahnede tezat kısım şu.. silivriden büyükçekmece'ye varırken öyle bir virajlı rampa inmiyorsunuz. bu rampa bugün hala duruyor e-5'te beylikdüzü'nden büyükçekmece'ye inen rampayı çekip, avrupa tarafından anadolu'ya gider gibi göstermişler. neyse sonra bu büyükçekmece sahilinden geçiyor. selimpaşa da olabilir oralar ama ben büyükçekmece olarak tahmin ediyorum.. (uyarı geldi 2 yazar kumburgaz olduğunu söylemiş, kendilerinden emin duruyorlar. )burada yola "yazlıkçı topu" ve yazlıkçı atlıyor, ani fren yapıyor.. o arada solmaz ve arkadaşının ailesini görüyoruz.. kaza yapmışlar.. gidip lastik kontrolü yaptırmaya giriyor benzinciye.. benzinci benzin vereyim mi deyince "yok ben avrupa benzin kullanıyorum sen lastiklere bak" diyor.. lastiklere baktırıyor. benzinci diyor sol arka stop kırılmış diye.. yazlıkçı atlayınca arkadaki kamyon değdirmiş buna.

    sonrasında taksim'de mercedes parçacılarını geziyor.. ilk uğradığı dükkan mercanlar otomotiv. bu adamlar hala en büyük mercedes parçacısı amk. yıldız ve stop arıyor. yıldız yok zaten stopta pahalı. almaktan vazgeçiyor..

    şimdi filmin en büyük ikonik sahnesi feribot.. bugün bu filmden bahsetsen herkesin aklına iki sahne gelir.. ilki bunun feribottan inme çabası, ikincisi kamyondan ön camına taş gelme olayı.. feribot sahnesi çok önemli bu filmde ama şöyle bir konu var;

    ben de istanbul'dan defalarca polatlı'ya gittiğim için, feribot tamamen gereksiz bir güzergah olmuş. 1992'de e-5 üzerinden hiç feribota binmeden sivrihisar'a ulaşmak daha basit ve kolay olması lazım. hala öyle.. gerçi kitap 76'da yayınlanmış.. kitaba göre bakarsak.. feribot normal güzergah olabilir.

    neyse sonradan öğreniyoruz ki bu orospu çocuğu bayram, köylüsü ibrahim'in sağlık raporu ve vizesini kendine uydurup öyle gitmiş almanya'ya. ibrahim'in tarla satıp kooperatife yatırdığı paranın üstüne konup kendisi ibrahim gibi gitmiş. bunu duyan kezban'da kendisini isteyen bir ankaralıya varmış..

    işte son kazada takla attığı an ise ibrahim'in ahıdır.

    kısaca filmde 3 öğüt vardır.

    1- böyle araba kullanmayın, acemiyken yalnız yola çıkmayın..
    2- dünya malına bu kadar değer vermeyin.
    3- alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste ahahaha

    bir de film ve kitap cidden "anadolu irfanı budur" diyor yahu.

    ilyas salman'ın oyunculuğuna şapka çıkarırken huzurlarınızda bir kere daha anadolu irfanı bayram'a orospu çocuğu diyorum..

    bu arada sarışın bir ablayı sarı mercedesle feribotta yemeye çalıştığı sahne var. bayram sanıyor ki arabasını gören her kadın solmaz gibi bacaklarını aralayacak. bu tipler hala var bu arada.. hala alman arabasına biniyorlar.

    ekleme : bayram'ın arabası üzerine olan düşkünlüğü, arabasına verdiği değeri 2. elden yaşayan birisiyim.. bizim bir çalışan da bindiği tenekeye çok değer verir. kendisini s.ksinler ama arabasına taş değmesin, böyle bir çocuk.. bayram'ı gördükçe bizim çalışanı da görmüş oluyordum ki kendisi patronuyla bile park yeri inatlaşması yapmış bir adam.. ha... bir de, bizim çalışan da tam bir "anadolu irfanı"

    bir takım imla düzenlemeleri ve düşük cümle düzeltmesi de yaptım.
  • tek kelimeyle "turk sinemasinda bir doruk noktasi"! beni daha fazla etkileyen bir turk filmi hatirlamiyorum. filmin kurgusu, teknigi, muzigi ve senaryosuyla dort dortluk. oyunculuk konusunda ise ilyas salman'in zirveye ciktigi, "olmaz boyle sey" dedirten bir film. buna benzer bir film ingmar bergman'in yaban cilekleridir. ama sari mersedes ondan biraz daha farkli. bizi daha iyi anlatiyor. filmde sari mersedes aslinda bir simgedir. insanlarin isteyince bazi seyleri kazandigini ama ayni zamanda da farkinda olmadan bazi seyleri de kaybettigini anlatiyor ve kaybedilenlerin kazanilanlardan daha buyuk oldugunu gosteriyor. ne yazikki film hak ettigi degeri bulamamistir.
  • çocukluğumda aklımda sadece arabalı vapur sahnesiyle yer eden film. o zamanlar ilyas salman'ı komedi filmlerinde görmeye alışık olduğum için bu yapıtı ortalama bir film zannetme gafletine düşmüştüm. aslında iyi bir film olduğunu çok sonradan öğrendim.

    filmin 1987'den 1992'ye kadar süren çekim süreci, belki de en çok filmin görsel gerçekçiliğine ve flashback kullanılan sahnelere yaramıştır. çünkü salman'ın anlatılan zamandaki hali, geçmişteki halinden bariz derecede farklıdır; salman'ın canlandırdığı bayram karakteri, geçmiş zamanın gösterildiği sahnelerde gözle görülür derecede gençtir. yani bayram'ın almanya'ya gitmeden önceki görünümü ile, almanya'dan döndükten sonraki görünümü gerçekten de yılların farkını yansıtır.

    --- spoiler ---

    bayram'ın ülkesindeki benzini beğenmeyip "avrupa benzini" istemekte diretmesi, güzel bir kadın gördüğünde "mercedes'in benim olduğunu bilse hemen altıma yatar" diye düşünmesi, avrupa görmüş olduğu için bilmişlik taslaması, sözü her seferinde mercedes'ine getirmesi, kaza yapıp arabayı mahvettiği anda bile bahaneler üretip kendini avutması gibi ufak detaylar onun mercedes'i ile varolmaya çalıştığını ve bu metaya bağımlı hale geldiğini gösterir. bayram arabasının yardımıyla seks yaptığı kadına söz verip onu atlatan, almanya'daki zor günlerinde kendisini düşünen tek insana bile kaza anında yardımcı olmayan, köyüne gidip tüm acılarını hava atarak silme planları yapan ve arabasıyla övgü alacağının hayallerini kuran, gerçekleri kendine yediremediği için çalıştığı iş hakkında yalan söyleyen, sevdiği kadın için bile "nikahına almadan dokunamayacağın cinstendir. vermez de vermez" diyebilen, arkadaşını satmasına rağmen tüm bu yanlışlarını kabul etmeyen ve kötülüğünü kendine bile itiraf edemeyen bir insandır. geçmişindeki tüm travmaları ve ezikliği böylece yok etmeyi planlamaktadır.

    --- spoiler ---

    oyunculuğuyla, detaylarıyla, kurgusuyla, çekimleriyle ve hatta afişiyle bile gerçekten iyi bir filmdir.
  • hayatımda beni en çok etkileyen filmlerden biri olan, ilyas salman'ın başrolünü üstlendiği 1992 yapımı türk filmi.

    defalarca izledim filmi, youtube sağolsun kısa bölümleri de karşıma çıkardıkça izlerim, resmen virüs gibi izlemeden geçemiyorum.

    9 sene londra'da yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki, bu bayramlardan londra'da çok gördüm. belki de bu tipleri yaşadığım için film beni çok etkiledi.

    hep kendini düşünen, para için arkadaşlarını satmaktan çekinmeyen, kendi menfaati için her şeyi göze alan, gemisini kurtaran kaptan minvalinde ortalıkta gezip dolaşan ezik bayramlar.

    sayılarının azalarak bitmesi dileği ile ama hiç sanmıyorum, bizim milletin bayram'ı eksik olmaz.
  • acemi bir şoför olarak belirtmek isterim ki,

    filmde ağzında sigarası ile konuşmadan sadece bakış ile bize nasıl ana avrat sövülür öğreten kamyon şoförü, oyuncu değildir.
    çekimler esnasında oradan geçen gerçek bir kamyoncudur, filmin yönetmeni bu şahsı görür ve bu sahne için yaratılmış deyip filmde oynatır.

    ayrıca, yol üzerinde gördüğümüz araba kazasıda gerçek olup yolda üzerleri örtülü kişiler gerçekten hayatını kaybetmiştir.
  • türk filmlerinin arasında gurur duyabileceğim nadir filmlerinden biri ilyas salman oyunculuğun hakkını vermiştir....
  • tunç okan’ın çektiği üçüncü ve son filmidir. 29. antalya altın portakal film festivalinde en iyi ikinci film, en iyi yönetmen ve en iyi kurgu dalında ödül kazanmıştır. türk-alman-fransız ortak yapımıdır.

    --- spoiler ---
    çocukluğu türlü zorluklarla geçen bayram’ın gönlünde bir aslan yatmaktadır. ankara’da bir gün arkadaşı ibrahim*’e rastlar. ibrahim almanya'ya gitmek istemektedir. ankaraya gelme sebebi de sağlık raporunu almak içindir. bayram rapor işini katakulliye getirip kendine alır raporu. sonrasında ver elini almanya. çalışır didinir bal o çocukluğunda gördüğü bal rengi arabayı almak için. alır da madem almanya’dayız bize de mercedes yakışır der ve bal rengi bir mercedes alır. mercedes öyle bir tutkudur ki onun için gider bir de mercedes arması baskılı bir gömlek alır. onu köyün girişinde giyecek ve fiyakalı bir şekilde köy’e girecektir.

    derken yola çıkar. yolda onu ve kıymetlisini bir sürü olay beklemektedir. arabası çizilir, altını vurdurur arabalı vapur çıkışında, arabanın önündeki arma çalınır ama bayram gözü gibi korumaktadır balkız’ı. evet arabası balkızdır onun için. kendisine şunu hiç sormaz acaba bunun için mi yoksa köydeki sevdiği için mi endişeleri. endişelerinin tamamını çok sevdiği arabasının üzerinedir. filmde dananın kuyruğunun koptuğu sahneler sona saklandığı için bayramı hep sonradan kazanmış naif anadolu erkeği olarak görür severiz. lakin bayram’ın sonu yaklaştıkça gerçekler su üstüne çıkmaya başlar. bayram köyüne yaklaşır. önceden tasarladığı gibi arabasında iner mercedes gömleğini giyer ve rituel’in tamamlanması için sadece köye girişi kalmıştır. köye giderken biçerdöver ile karşılaşır. bu sırada arabayı toparlayamaz ve takla atar. balkız perişa haldedir. cana gelen mala gelsin deriz içimizden.

    bayram azmeder yine biner arabasına o sırada oralarda dolaşan bir çoban çocukla karşılaşır. inip çocuğa bir iki bir şey sorayım der. çocukla konuşurken eski köyden falan bahseder. çocuk konuştukça bayramın yediği naneler birer birer ortaya çıkar. fakat bayram nedense kendine bir türlü söyleyemez doğruları. en güzel yalanları insan kendine söyler. her şey için çok geçtir. ne sevdiği kalmıştır geriye ne de arabası. yıllar geçmiştir ve bayram başladığı yerin çok gerisindedir artık.
    --- spoiler ---

    gerek roman gerek film günümüzde sayısı azımsanmayacak olan marka benim ruhumu temsil ediyor manyaklığıyla hayatını bu ikonlar üzerine kurmuş insanların eleştrisi niteliğindedir. bayramı var eden arabasıdır. bayram o yokken hiçbir şeydir. arabası kimliğinde bulunmalıdır araba hanesinde. bununla birlikte final sahnesi ve kurgusu ile o dönem filmleri içinde kayda değer filmlerden biridir. ilyas salman sinemasının ise talihli amele ile birlikte zirve noktasıdır.
hesabın var mı? giriş yap