• 1994'te ilk defa kolanin sehire gelmesiyle, (coca cola) bir koli kola alip kutlamistik, diyet kolanin sehire gelmesiyse cok buyuk bir lukstu. tabii o siralar bizim bildigimiz sekilde dondurma da yoktu. serbetimsi meyve sularini (mango, lici suyu vb.) icine bir cubuk takarak dondurup dondurma olarak satarlardi. tabii sutlu, fasulyeli, yesil cayli dondurmalar da vardi. ilk defa algida, walls ismiyle geldiginde sene 1996ydi. bir sehrin kucuk adimlarla gelismelerini izleyebiliyorduk.
    pudong o sirada sadece is merkezlerinin oldugu, ilgi odagi olmayan bir semtti. kullanilan havaalani hong qiao havaalaniydi. giriste cince yazilar arasinda "welcome to shanghai" yazisi, senelerce degismeyen ampul resimleriyle dolu reklam panosu karsilardi. kucuk, kalabalik bir havaalaniydi, shanghai'da oldugunuzu direk anlamanizi saglardi, mutlu ederdi. cikinca, 4-5 kati gecmeyen binalar arasindan gecip, yabancilarin genelde yasadigi hong qiao'daki evlere gidilirdi.
    yabanci kavrami, cok farkli birseydi. cogu cinli, ilk defa yabanci gordugu icin dimdik bakardi yabancilara. hem de tam karsisina gecip. bisikletliler dururdu, gulumser, parmagiyla isaret eder, anne-babalar cocuklarina gosterir, ailecek seyrederlerdi. buyuk burunlu, buyuk ayakli, ilginc giyinen, yuvarlak gozlu yabancilar! yabancilarin cince bilmelerine ihtimalini dusunmezlerdi bile, cince bilmek bir yana, yabanciyla ilgili bildikleri tek sey, onlarin garip oldugu ve herseyin beklenebildigiydi. kendi kulturlerini benimsemis, cince bilen birini gordukleri zamansa cok mutlu olur, kesinlikle yesil cay ikram eder, cocuksa dondurmalar alir, cok severlerdi.
    turk restorani olmasi fikri bile cok uzakti, zaten iki tane turk aile vardi, 1999'da 3. turk aile geldi, shanghai'da yasayan turklerin sayisi, aileler haric 10'u gecmiyordu. turk restoranina en yakin, xinjiang yemekleri yapan restoran vardi, eski turkce konusabilirdiniz ordaki garsonlarla. yasanmis ornek:
    biz- bir kiçik pilaf * alabilir miyiz?
    garson- aşhane işten düştü *
    orada yasayan yabanci cocuklarin gittigi iki okul vardi, biri shanghai american school, biri de shanghai international school. bu iki okuldaki ogrenciler birbirlerini pek sevmezlerdi. ama baska okul olmadigi icin de (cinliler yabancilarla pek kaynasmazdi zaten) spor karsilasmalari, (amerikan okulu hep yenerdi, onlarin lise kismi daha kalabalikti) partiler hep beraber yapilmaya calisilirdi.
    bir yanda buyuk, guzel gozuken supermarketler, bir yanda ayni seylerin 1/10 fiyatina satildigi kucuk pazarlar vardi. acik pazarlarda yilandan (yemek icin) bircok tropik meyveye, kedilerden (yemek icin degil tabii ki, alip eve beslemek, sevmek icin. yuh artik) circir boceklerine kadar hersey bulunurdu. circir bocegi de beslemek icin alinirdi, eve konulup otmesini dinlemek icin.
    bund'da bazen dolasilir, cok erken gidilirse eger sabahin korunde balo kiyafetleriyle vals yapan insanlar (bati danslari ogrenmek moda olmustu) ya da taichi yapan yaslilar gorulebilirdi. aksamustu cok guzel olur, yangtze'den gunesin batisi seyredilebilir, aksam ise bund'daki peace otel'e gidip, kultur devriminden once o otelde caz calmaya baslamis olan, kultur devriminde baska sehirlere surulmus, ama son bikac yildir yine birlesmis, caz calan yasli amcalar dinlenirdi.
    iste boyle bir sehirdi shanghai, gelisimini benden uzakta yasayan, artik herhangi bir gelismis uzakdogu sehrine (hong kong gibi) benzeyen bir sehire benzemeye baslayan, beni aldatan, bensiz degisen bir sehir.
  • thy ve air china'nın ortak uçuşu ile istanbul'dan akşam 23 sularında binip ertesi akşam üstü 17 sularında pekin'deki ufak bir duraklamanın ardından vardığınız şehirdir. pekin’deki ufak duraklamadan önce size uçakta dağıtılan formları iyi doldurunuz, çünkü pekin’de pasaport kontrolü yapılmaktadır ve de söz konusu kontrolden geçerken hepsi teslim edilecektir. . pasaportunuz ve doldurmuş olduğunuz formunuz dışında, size uçağı terk edişte verilen transit yolcu kartı ve uçağa ilk bindiğinizde yırtılmış olan boarding kartınız da dahil olmak üzere hepsini yanınızda bulundurunuz; lazım olabilir. kontrolden geçtikten sonra sizi bekleme salonuna alırlar ve de takriben 30 dakika içerisinde aynı uçağa tekrar alınıp yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra (pekin’de inen yolculardan sonra bomboş a330’un keyfini çıkarmak da pek hoştur) şanghay’a varırsınız. pasaport kontrolü yapıldığı için şanghay’da ikinci bir kontrol yoktur iç hat uçuşu mantığı ile geçersiniz. valizlerinizi aldıktan sonra bir gümrük beyan formu daha doldurmanız, bu formu çıkıştaki görevliye vermeniz lazımdır. gelelim şehre: şanghay’a varmış olduğunuz havalimanı şehrin iki havalimanından birisi olan pudong olup ağırlıklı olarak dış hat uçuşlarının gerçekleştiği yer burasıdır. şanghay merkezine yaklaşık 55-60 km uzaklıkta olan bu havalimanından merkeze taksi, otobüs ve maglev treni vasıtası ile gidilebilir. ilk iki seçenek mandarin bilmenizi gerektirmektedir çünkü şanghay (ve de aslında çin halk cumhuriyeti) ingilizcenize güvenerek gitmeniz gereken dünya üzerindeki en son yerlerden birisidir. kaldı ki birçok zaman sağlam bir mandarin bile gideceğiniz adresi ayrıntılı olarak bilmediğiniz takdirde sizi yarı yolda bırakacaktır. bunun nedeni şanghay taksicilerinin dahi sürekli olarak gelişen, sabah uyandığınızda yanınızda gökdelen yükselmiş olduğunu fark ettiğiniz bu şehrin hızlı gelişimi karşısında birçok yeni caddeyi, binayı bilmiyor, gelişim hızını takip edemiyor olmasından kaynaklanmaktadır. böyle bir şehirde otobüsün de yanlış seçenek olacağı aşikar olduğu için şehir merkezine akmak için tek (ve de süper) bir seçenek kalmıştır: maglev treni.. saatte 450 km'ye çıkabilen bu yüksek teknoloji treni sizi şanghay'ın merkezi bir bölgesine 7 dakikada atmaktadır. söz konusu bu tren ingilizce bilerek şehrin nimetlerinden yararlanabileceğiniz nadir bir vasıtadır. bu nadir vasıtaların bir diğeri de şanghay metrosudur. maglev treni sizi 2 no'lu metro istasyonu hattına atar. bulunduğunuz bölge şanghay'ın pudong bölgesidir: şöyle ki istanbul nasıl avrupa ve anadolu yakası olarak ikiye ayrılmış ise şanghay da koyu gri renkteki huangpu nehrinin bölmesi ile pudong ve puxi isimli iki bölgeye ayrılır. pudong havalimanı ismini doğal olarak şehrin bu bölgesinde bulunmasından almıştır. maglev treninden indikten sonra şehrin esas olaylarının dönüyor olduğu puxi bölgesine 2 nolu metro kullanarak gidebilmeniz mümkündür. metro bileti alabilmek için de mandarine gerek yoktur çünkü metrodaki bilet otomatları hem ingilizce bilir hem de sorunsuz, arızasız çalışır. tek ihtiyacınız çin yuanıdır. o da (büyük bir ihtimalle) havalimanı'ndan edinilebilmektedir. parasal mevzuya geçmişken bir diğer uyarıda daha bulunalım: şanghay'da güvenmemeniz gereken iki şey vardır: biri ingilizceniz, diğeri de kredi kartınız. kredi kartları oteller, havalimanı free shop'ları ve benzeri ultra lüks mekanlar dışında bir çok yerde geçmemektedir. söz gelimi mc donalds, kfc'de yer, kartla öderim bozuk parayla uğraşmam düşüncesi üzülmenize sebep olabilir. yanınızda bol bol bozuklu tümlü yuan bulundurmanız tavsiyemdir. bir diğer hatırlatma da adam gibi döviz bozdurabileceğiniz en güvenli yerin otel resepsiyonu olduğudur. her neyse; biz 2 no'lu metroya dönelim.. metro bileti otomattan alınır ve de turnikedeki manyetik alana ön yüzü sürtülerek okutulur. metro bileti kredi kartı gibi görünse de tek kullanımlık olup indiğiniz duraktan çıkışta turnikeden geçebilmek için soketine sokulur bir daha da geri alınmaz.. (not: sanırım aynı karta kontör doldurabilmek, haftalık bilet falan alabilmek de mümkündür ama emin olmadığım için bir şey demiyorum, öyle kullanmadım çünkü..) 2 nolu metroda bindiğiniz durağın adı longyang road'dur ve de songhong road istikametine gittiğiniz takdirde puxi bölgesine ve oradan da bölgenin hatta ve hatta şanghay'ın en önemli yeri olan bund'a ulaşılır. bund'a ulaşabilmek için inilebilecek en mantıklı durak nanjing road east durağıdır. buradan takriben 10 dakikalık bir yürüyüş ile bund'a ulaşabilmek mümkündür. bund şehrin en işlek, en önemli, en sosyetik, en göz önünde, en bir şanghay simgesi mekanıdır. şanghay aslına bakarsanız çok abartı boyutlarda turistik atraksiyonlara sahip bir şehir değildir. şanghay'a gittiyseniz amaç metropol nasıl olur onu görmek olmalıdır. turistik atraksiyon için ise pekin'e gidilmelidir. ancak şimdi pekin'de olmadığımıza göre şanghay'ın gezilip görülmesi gereken yerlerinden bahsetmek lazımdır:

    1. nanjing caddesi: popüler alışveriş caddesidir. girişi her ne kadar araba geçen ortamsa da sabredip yürürseniz sadece yaya yolu olan kısmına da people's square isimli şanghay'ın en önemli meydanlarından birini aşarak ulaşmanız pek mümkündür. people's square ve etrafındaki caddelerler aradığınız tüm şehir merkezi aktivitelerinin yanı sıra bir de şanghay ulusal müzesini barındıran pek işlek bir meydandır.

    2. yu yuan garden: nanjing caddesi istiklal caddesi ise yu yuan garden sultanahmettir. en eski şanghay yu yuan garden ve çevresidir. buranın girişinde bulunan tek katlı evlerde hala oturan eski şanghay'lılar vardır ve oturdukları evlerin bulunduğu arsalar şu anda altın değerindedir. devlet bu insanlara dünyanın parasını önerse de hiçbirisi çıkmaya yanaşmamaktadır. yu yuan garden'a gitmek için (şans eseri oradan geçtim) söz konusu bu eski evlerin arasından geçerseniz evinin önünde çizgili pijamasıyla oturup muhabbet eden yaşlı çinlilerin bulunduğu daracık bir sokaktan geçersiniz. hele bir de akşamın körü ise kendinizi karındeşen jack filminin setinde falan hissedersiniz. sakin olunuz. ortam böyle görünmesine rağmen şanghay aslında kalabalığına, alışılmışın dışındaki görüntüsüne ve metropol havasına tezat oluşturacak şekilde oldukça güvenli bir şehirdir. yu yuan garden'dan turistik bazda irili ufaklı alışverişler yapabilir, eğer yer bulabilirseniz çin mutfağının lezzetlerinden tadabilirsiniz. temizliği konusunda çok garanti vermem, kendinizi beyoğlu'nun balık pazarında midye balık yerken falan hayal edin, ortamların büyük bir bölümü (aslında lüks restoranlar da vardır..) bu şekildedir.

    3. jing an temple: 2 nolu metroyu kullanarak aynı isimli durakta inerek ulaşabileceğiniz budist tapınağıdır. budist tapınakları şanghay'da bir doludur. jingan da bunlardan önemli bir tanesidir. hemen bitişiğinde bir de alışveriş merkezi bulunur bu tapınağın. tıpkı tapınaklar gibi şanghay'ın dört bir yanında alışveriş merkezleri de şehrin burjuvalarına hitap eden tapınaklardır ve alışveriş merkezi olayı şanghay'da da aynen istanbul'da olduğu gibi boku çıkmış vaziyettedir.

    4. jin mao kulesi: büyük mao kulesi.. dünyanın dördüncü en yüksek binasıdır ve tepesinden şanghay'ı seyretmek gerçekten güzeldir. 2 nolu metro ile ismini unuttuğum ama pudong bölgesindeki bir istasyonda inmek suretiyle ulaşılır. şu anda yanına ikizi yapılmakta olan bu kulenin söz konusu ikizi sene sonunda tamamlandığı zaman dünyanın en yüksek binası olacaktır.

    5. xin tian di: bardır, cafedir, gece hayatıdır; başka söze gerek yoktur. people’s square’a yakın bir mesafede bulunur.

    şanghay turizmi tabii ki bu saydıklarım ile bitmemektedir. gerek şehrin az dışında gerekse kenarında köşesinde gidilecek yerler bir doludur fakat onun için de gerçekten bol zaman lazımdır. bu yazdıklarım dışında akla gelen dikkat edilecek diğer hususlar da aşağıda sıralandığı gibidir:

    - dış hatlar uçuşlarının sağlandığı havalimanı pudong havalimanı, iç hatların sağlandığı havalimanı ise şehrin puxi bölgesinde bulunan hongqiao havalimanıdır. şanhgay’dan başka bir çin şehrine aktarmalı uçuşunuz varsa varış ve kalkış arasındaki zamanı nasılsa yetişirim diye düşünüp kısa tutmayın. çünkü bu iki havalimanı birbirlerine oldukça hatırı sayılır uzaklıklarda bulunmaktadır. buna her an denk gelebileceğiniz şanghay trafiğini de eklediğiniz takdirde malum programınızı buna göre yapmanız tavsiyem olacaktır.

    - hongqiao havalimanı her ne kadar büyük, mc donalds’lı, kfc’li geniş ve nezih bir ortam olsa da pudong havalimanı gibi şehre transferiniz maalesef süper hızlı trenlerle olmamaktadır. şehre gidebilmek için tek seçeneğiniz taksidir. bulunduğunuz ülke eski komünisttir ve de bunun alışkanlıklarını daha uçağınız pekin’e inmişken sezmeye başlarsınız. bu alışkanlıklar aynı şekilde kendisini taksi kuyruğunda da göstermiştir (ki aslında iyi bir uygulamadır.) şöyle ki hongqiao havalimanında taksi çevirmek için sadece belli bir nokta vardır ve de bu nokta varış bölümünün önünden yapılmaktadır. geri kalan yerlerden taksi çevirmek yasaktır. şehrin içine taksiden başka seçenek yoktur ve de bu nedenle inanılmaz bir taksi kuyruğu vardır. taksi sırasının size gelmesi ortalama 30 dakika sürer. üst katta gidiş bölgesinin önünde bazen sisteme ve düzene aykırı uyanık taksiciler bekliyor olabilir ama bu yasaktır. şansınız varsa kuyruğa takılmadan buradan taksiye binmeniz pek mümkündür ama şayet bir şekilde yakalanır iseniz ne olacağını ben bilemem!

    - daha önce de belirttiğim gibi şanghay taksicilerinin şehrin hızlı gelişiminden ötürü adres bilemeyebilirler. harita taşıyan taksiciler vardır ki öyle bir taksicinin istanbul’da şöförlük yaptığını düşünmek bile istemiyorum! taksiye binerken maalesef ingilizceniz de beş para etmez. bu sorunsalı otel resepsiyonistinden yardım alarak veya gideceğiniz yerin çince harflerle yazılmış halini taksiciye göstererek halletmeniz mümkün olsa da buna da pek güvenmemek lazımdır. taksici yoldayken sizin mandarin bildiğinizden emin bir şekilde size hala gittiği yerle ilgili bir şeyler sorma girişiminde bulunabilir. bu nedenle şanghay’ın en adam gibi ulaşım sistemi dil bilerek rahatlıkla kullanabileceğiniz metrodur.. bunun yanı sıra aslında “ben şehri tek başıma keşfederim abi..” türünden gurur meselelerinizi evde bırakıp kendinizi avrupa şehrinde zannetmemeniz de bir diğer tavsiyedir. kaldı ki şehri gezmek için çok da vaktiniz yok ise önceden araştırdığınız bir rehber bile ayarlayabilirsiniz. ingilizce bilen çinliler kafa dengi insanlardır, hem yeni bir arkadaş edinmiş olursunuz hem de sizden çok fazla para talep etmezler..

    - şanghay ördeği diye bir şey yoktur, o pekin’dedir. şanghay’da olsa olsa masaj pek bir meşhurdur o da zaten tüm çin’de meşhurdur.

    - eğer yanınızda çince bilen birisi var ise ulaşım için otobüsü kullanmak inanılmaz ekonomiktir. bir çok yere götürebilen şehir içi otobüsleri 2 yuandır ve oldukça lüks, klimalı araçlardır. klimalı otobüsün ne kadar önemli bir şey olabileceğiniz çin’e yazın gitmişseniz daha iyi anlarsınız.

    - takside giderken ceketinizin kapıya sıkıştığını fark ederseniz sakın ha orayı türkiye sanıp kıvrak bir hareketle kapıyı açar ceketi kurtarır kapıyı kapatırım diye düşünmeyin. taksiciden bilmediğiniz dilde pek sağlam bir azar işitebilirsiniz!

    sonuç: şanghay her ne kadar inanılmaz hızlı gelişmesinin yükünü omuzlarında taşımakta zorlanan bir şehir olup bunu size sürekli olarak hissettirse de genel olarak güzel, keyfi çıkarılası bir şehirdir. 2010'da world expo’ya ev sahipliği yapacağından yüksek bina inşaatları non stop devam etmektedir. rivayete göre 2010'a kadar şehirde eski püskü yıkık bina bırakmayıp her tarafı yüksek binalarla dolduracaklardır; öyledir, böyledir, gezilesidir, görülesidir..
  • oh be yarın memleketime dönüyorum diye sevindiren şehir. dur kafamı topliym de maddeliym unutmadan sevgili okurlara burayı, bi nevi memleketime faydam olsun gibi bişi,
    - avrupa ülkeleri gibi 4te 5te şehir kapanmıyor, her yer ışıl ışıl, hatta diyebilirim ki gecesi gündüzünden daha güzel bu şehrin..
    - ekimin son haftası, hava muhteşem, bi tek geceleri bi mont yeterli, gündüzleri insanlar hala şıpıdaklarla geziyo. çin hatunları korkunç, erkekleri daha da korkunç. ama kadınların çoğu (maalesef yaştan bağımsız) götlerini ancak örten etek ya da şortlarla dolaşıyolar. (yok yok heveslenme, korkunç..) mininin altında şıpıdak yoksa dize kadar çizme hakim. arası yok..
    - şehrin kokusu korkunç. açık pazarlarda şişe geçirilmiş türlü börtü böcek kızartması, tek tek satılan şekerler, domuz kafası kesitleri, daha bilumum fear factor ürünleri var. her yerin yemyeşil olması dahi şehrin kokusunu kurtaramıyo maalesef.
    - metro gayet basit, ben günlük biletle gezdim, oturup haftalık bilet mantığını anlamaya kasmadım çünkü azami ödediğim metro parası 4 yuan. 4,5a bölüyosun tl ediyo. taksiler 12 yuandan açılıyo, bok gibi yol gidiyosun 50 yuan azami veriyosun, ama taksiciler ayrı bi satır hak ediyolar, inanılmazlar..
    - memleket işi gücü bırakmış expo 2010a hazırlanıyo, pek de kötü mavi bi maskot uydurmuşlar, her yerde boku püsürü satılıyo bu maskotun. tüm şehir kazı içinde, ama deliler gibi çalışıyolar küçük küçük adamlar ağızda sigaraları, bu da bize kapak olsun.
    - sigara demişken bi zagrebi görmüştüm hem havaalanında hem de şehirde kapalı mekanda sigara içilebilen. her yer fosur fosur tütüyo allahıma, misss
    - nişantaşı, caddesi falan filan baabında gezmece olayı, xintiandi ve nanjing road (özellikle east) gidin derim ben. modernleşmenin dibine vurmuşlar..
    - sight seeing olarak da yu garden (60 yuan), bund (alt geçitten geçiverin 40 yuan tek, 50 yuan git gel), pearl tower (çıktığın kata bağlı, ben 293 mt.yi gözüme kestirdim 100 yuan), shanghai museum, her markanın olduğu ama ucuz olmayan super brand mall, daha çok çocuklara okul gezisi kıvamında olan shanghai science&tech. museum, jin mao tower, maglev (hızlı tren) yapın derim ben ama keyfe keder hangisinden zevk alırsanız inceleyin internetten bakın bakalım)
    - koca çin starbucks ve haagen dazs tarafından ele geçirilmiş durumda. bir şişman insan bile olmayan bu şehirde 10 yıl sonra obezite başlar gibime geldi. herkes sürekli bişiler yiyip içiyo. ellerinde bi poşet, içinde sefertası kıvamında bi çorbamsı sulu bi yemek ya da noodle üstü zevke göre böceki tavuk vs, ellerinde gazoz, ice tea ya da sütlü çay/kaave sürekli şapırdıyolar.
    - no spitting tabelasını gördüğümde anlam verememiştim ilk gün, sonra olay kendini belli etti. şehrin resmi sesi balgam çıkarma sesi.. kadın erkek demeden herkes sürekli boğazını temizleyip yere tükürüyo, yok bööle bişi. ne yiyosun kardeşim de bu kadar tükürük yapıyo bünyede yutamiycaan kadar, anlamadım ben bi de tiksindim bol bol.
    - bi süre içinde lady geçen hiçbişi duymak istemiyorum bi de. yolda sürekli önünüzü kesiyolar, bi de dokunarak üstelik. "lady cheap bags, watches" diye diye ölüyolar. ama 10 metrede en az 5 kişi geliyo yanınıza. artık bi süre sona no demekten vazgeçip kaale almamaya başlıyosun ama çok sinir bozucu çok. onlar hey lady lady dedikçe kafa atasın geliyo.
    - alışveriş demişken metroya binin shanghai science and tech museum durağında inin, her türlü taklit ve souvenir olayını orada halledin. şehirden bişi almanın hiç gereği yok, burda herşey var ve anlamsız ucuz. asla ilk fiyatı kabul etmeyin, 350 yuan mı dedi siz 80 diyin, o hesap makinesini alcak üzerine 130 yazcak, yok diyin direnin 80de "lady yo killin miiii" diye ağlicak omuz silkip çıkın koridora, diğer mağazalara bakın, arkadan bağırcak "give me your final price" diye, arkanı bile dönmeden 80 is my final price deyiverin, gerçekten satcaksa siz diğer dükkana girmeden "ladyyy 80 ok" diye yanına koşcak. çok acaip adamlar ya..
    - geçtim ingilizceyi, latin alfabesi okuyabilen yok anasını satiym.. otele yazdırın adresi çince büyük bi kağıda, çantanıza atın, aksi takdirde hayat çok zor..gerçekten.. bizim otelin küçük bi kartı vardı çince "please take me to holiday inn cart curt" diyen, 10 taksiciden hiçbiri okuyamadı o kartı, biri en son torpidodan büyüteç aldı onu tuttu karta. biri indi farın ışığına eğildi, çözemedi, evirdi çevirdi çözemedi. fosfor da yiyolar ama nedense gözler çekik diye herhalde, gece olunca körden hallice oluyorlar. tüm yazılar büyük ve çince olmalı, demedi demeyin.
    - bund manzaralı gece klüpleri harika, tavsiye ederim gidin görün. three on the bund, the new height bar ya da jean georges restaurant mekan olarak süper ve türkiyedeki akranlarına göre çok uygunlar.

    gördüklerimi bildiklerimi paylaşayım dedim ben, sürçü lisan ettiysem affola:)
  • şangay için çin şehri gibi olmayan çin şehri diyebiliriz. dünyanın en büyük metropollerinden bir tanesi. gökdelenler diyarı. zenginler şehri.

    15 milyonun üzerinde bir nüfusu barındırmasına rağmen gayet düzenli, temiz, güvenli ve türk şehirlerine kıyasla daha planlı bir şehirdir. her ne kadar dünyanın en kötü araba kullanan milletini barındırsa da, trafik akışı nüfusuna oranla gayet başarılıdır. güzel bir hava alanı, geniş yolları ve belki yüzlerce gökdeleni barındırır.

    şehrin ortasından büyük bir nehir geçer. bir taraf eski, bir taraf ise yeni şangay olarak bilinir. yeni şangay finans merkezi olarak kullanılır ve asıl gökdelenler bu çevrededir. eski şangay ise alışveriş merkezi gibidir. şehrin hemen her yerinde çok lüks mağazalar ve alışveriş merkezleri bulunabilir. dünyanın belki hiç bir yerinde olmayan lükslükteki plaza 66 bunlardan bir tanesidir. louis vuitton, hermes, cartier, chanel, dior, celine, escada, bvlgari, fendi, loewe, prada, versace, lanvin gibi 10 larca lüks markayı bir arada bulunduran bu avm dünyada tek olabilir.

    şehrin turistler için en çekici yanı ise tabiki türk tabiriyle çakma dediğimiz ürünlerin bolca bulunmasıdır. büyük caddelerinde gezerken, yaklaşık her 15 metrede bir, bir tane eleman gelir ve çakma saat,çanta,iphone isteyip istemediğinizi sorar. ilk başlarda komik gözüken bu durum sonraları insanı sinir eder. geceleri aynı yollardan yürürken çanta,saat,iphone listesine masaj ve seks de eklenir. elinize yarı çıplak kadınların resimlerin bulunduğu ilanları veren elemanlar seks ister misin diye yolunuzu kesip dururlar. bunun yanında gündüz gece farketmeden sokakta birçok hayat kadını size laf atacaktır.

    çakma malları ise en çok rainbow room adlı pasaj tarzında bir yerde bulabilirsiniz. 4 kattan oluşan bu yerde belki 100den fazla küçük dükkanda fake ürünler satılmaktadır. tabi bu ürünlere genel olarak magazanın arka taraflarında gizli bir bölmeden geçerek ulaşırsınız. bu gizli odaya girince kapıyı arkanızdan kitlerler ve ürünlere burada bakabilirsiniz. asıl mücadele ise bundan sonra başlar. çetin pazarlık savaşları, kaç tane alıcaksın sorusuyla başlar ve ellerindeki hesap makinesine kaç yuan vericeksin yaz buraya demeleriye devam eder. daha sonra bol bol "ooo you'r kiddin, crazy man, you killed me, whats your last price etc." nidalı muhabbetler havada uçuşur. şahsi tavsiyem ise ilk verdikleri fiyatı 15'e bölün pazarlığa ordan başlayın. örnek vermek gerekirse 12000 yuan dedikleri 5 çantayı, 1500 yuana; tanesine 2200 dedikleri saatleri ise 200 yuana aldık. pazarlık aşamasında mutlaka "bu benim son fiyatım vermiyorsan gidiyorum" deyip bir kez mekanı terk etmeye yeltenin. mutlaka arkanızdan bağıracaklardır.

    şehrin gece hayatı da oldukça güzeldir. türkiyedekilerden daha büyük ve lüks gece klüplerini, güzel pubları kaldığınız otelden öğrenin ve gidin.genel olarak çok ucuz olmasa da; özellikle viski gibi türkiyede pahalı olan içkileri buradaki fiyatlarının yarısına içersiniz. tavsiyem ise kırmızı şarapları. güzel şarapları var.

    eğer çin yemeklerinden iğreniyorsanız, dert etmeyin çünkü her köşe başında bir tane kentucky veya pizza hut mevcut. lokantalarda yer bulmak zor olsada biraz bekleyip güzel bir pizza yiyebilirsiniz. yemekleri bir yana da çine gidince mutlaka meyvelerine abanın. çünkü burada çok zor bulacağınız veya daha önce hiç yemediğiniz ve görmediğiniz enteresan güzellikteki meyveleri çinde yiyebilirsiniz.

    thy'nin direk uçuşlarını kullanarak 10.5 saatte şangaya ulaşabilir ve 11.5 saatte şangaydan gelebilirsiniz. her ne kadar uçak yolculuğu biraz sıkıntılı olsa da, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan bu megakenti görmek için bu sıkıntı çekilir.

    edit:
    (bkz: xintiandi)
    (bkz: nanjing road)
  • daha önce bir arkadaşım demişti şangay' a gidince kalmak isteyeceksin. bunca zamandır çok olmasa da türkiye dışında şehirlerde bulundum.
    ama kim ne derse desin gerçekten böyle bir şehir de bulunmamıştım. şehir planlamasında ilk dikkati çeken şeyler, bütün şehri kuşatmış olan geniş geniş yollar.
    geniş diyince aklınıza 2 şeritli yol değil de otoban gibi 4 şeritli gidiş 4 şerit dönüş olan, her iki şeritin yanında ise bisiklet ve motorsiklet yolu olan yollar.
    yollarda böyle rahatlıkla seyehat ederken etrafta yüksekliği ile başınızı döndürecek, mimarisi ile sizi hayran bırakacak birçok gökdelen mevcut.
    bu kadar gökdelen dolu mu derseniz, bence çin nüfusuna hatta şangay nüfusuna bile az diyebilirim.
    yollar o kadar geniş dedik ama tabii trafik yok değil, hatta trafik biraz karmaşık. sanırım her ülkenin kendine özgü bir trafik kültürü var diyebiliriz.
    birçok uzakdoğu ülkesinde olduğu gibi burada da insanların bireysel ulaşım araçları bisiklet. ama çin' de diğer ülkelere göre motor ve akülü motorbisiklet
    çift tekerlekli ulaşım araçları mevcut. bir trafik düşünün 4 şeritli kocaman bağlantılı kavşakları olan ve bunun her iki yanında bisiklet yolları, bir de çin' in kalabalığını
    düşünün. sanırım büyük şehirlerin problemi olarak herkesin yetişmesi gereken bir yer var. bu esnada çift tekerlekli araç sürücüleri daha cesaretli olarak birden yolun ortasından ya da
    ışıklar yandığında birden önünüze kırıp geçmeye çalışabiliyor. haliyle oraya alışmamış birisi iseniz panik halinde arabanın içinde sürücünün yanında döşemeyi delecek kadar hayali frene basabiliyorsunuz.
    çinliler bu işi nasıl çözmüş derseniz, herhangi bir iki teker gördüklerinde kendini belli etmek ya da karşı tarafın abuk subuk dönüş yapmaması yola fırlamaması için
    200 m öteden kornaya basmaya başlıyorlar. gürültü kirliği var ama istanbul' da yaşayan birisi için hiç de yadırganacak bir şey değil.
    bir yerden bir yere gitmenizin türkiye' de olduğu gibi birçok alternatifi var. ben taksi ile şehir ile otel arasında her defasında farklı yoldan getirildim. ha bu fiyatı katlamak içinmiydi diye sorarsanız sonuncu hariç hepsi aynı ücret tuttu. zaten taksi fişinde kaç km yol gittiğiniz yazıyor. bir de açılış ücreti 11 rmb olarak başlıyor ve uzun süre bu açılış ücretiyle gidiyorsunuz. kısa mesafelerde sadece 11 rmb ödeyerek yolculuğunuzu tamamlayabilirsiniz. ingilizcem var ben çin' de rahat ederim diyorsanız, çok ama çok yanılıyorsunuz. bazen elinizdeki otel kartındaki çince ya da aldığınız kartvizitte yazan çince adres bile işiniz görmüyor.otelin bulunduğu sokağı filan resepsiyona yazdırabilirseniz rahat edersiniz.
    alışveriş konusuna gelelim. birçok marka çin' de üretildiği için aynı kalıplar, aynı kesimler kullanılarak daha kalitesiz bazen aynı kalitede malzeme ile bizim argo da çakma dediğimiz taklit mallar mevcut.her türlü alışveriş için ayrı ayrı komin haline gelmiş dükkan topluluklarının olduğu çarşılar mevcut. çanta ve saat için ayrı bir çarşı, elektronik için ayrı bir çarşı, notebook için ayrı bir çarşı v.b. alışveriş konusunda dikkat etmeniz gereken şeyler ise bir çinli fiyat veriyor ise kesinlikle o fiyatın beşte biri fiyat verin, blöf yapın, malı bırakıp dükkandan çıkın. bilin ki eğer gerçekten satmak istiyorsa peşinizden gelecektir. daha çok para isteyecektir sizin verdiğinizden ama anlaşabileceğiniz düşünüyorum. örnek olarak 1600 $ armani bir çantayı pazarlıkla 50 $ ' a aldım. çok verdim bile diyebilirim.satıcılarla nasıl anlaşacağız kısmında ise çinin en iyi ingilizce bilenleri satıcılar.rahat olun. kavga eder gibi konuşurlar ama eğlencelidir alışveriş. almayı düşünmüyorsanız da bir kere dahi olsa gidip ortamı görün derim.
    çinliler' e gelince, evet uzakdoğunun belki de en çok size gülümseyen kişileri diyebilirim. ama daha çok dükkanlardan size dolar gözüyle baktıklarından mı yoksa kendilerinden farklı bir insan gördüklerinden mi bilemem.
    gece hayatı konusunda şangay şimdiye kadar gördüğüm en renkli şehir diyebilirim. her keyfe göre mekan var. fakat daha önceden gitmiş kişilerden kartvizit, adres almanız sizin için daha rahat olur.normal alkol almak eğlenmek için bir yer ararken zorluk çekebilirsiniz. zira seks bir ticaret, bir meslek olarak bir çok yerde karşınıza çıkabiliyor.
    şangay' ın çin' in güzellikleri bir nevi böyle ama bir de madalyonun diğer tarafı var ki, üzgünüm ama çinlilerle iş yapmak kadar dünyada başka zor millet yoktur diyebilirim.
    her şeyden önce sizi anlamıyorlar, anlamak için çaba sarfetmiyorlar, kalifiye eleman mantığı kesinlikle yok. çok kalabalık oldukları için herkes her işi yaparım abi modunda işe alınmış durumda. bir gün kutuları taşıyan adam yarım saat sonra elinde tornavida ile kapıları tamir edebiliyor ya da kablo çekebiliyor.gözden uzakta gizli yerlerde uyuma alışkanlıkları var yani isten kaytarma durumu. gidip uyardığınızda sizden uzakta başka bir yerde yine uyuyorlar. bir işi yaptırırken başında bekleseniz de yanlış yaptıkları oluyor. çok dikkat etmeniz gerekli. başıma gelen hadiselerden birisi
    6 adet network kablosu yaparken 5 tanesinin kablolarının renk dizilimi normal iken 6. network ucunun renklerini şekilde dizdiğine şahit oldum. sinirleniyor insan, bu kadar boş olur mu diye, kafa çalıştırılmaz mı diye ama farklılık burada ortaya çıkıyor.
    öyle böyle bir çin, şangay macerası bitti. ama iyi ama kötü. güzel anılar bıraktı. tavsiye eder misin derseniz, evet her ne kadar zorlukları varsa da güzellikleri de bir o kadar fazla bu şangay' ın.
  • shanghai esnafı ve esnaf sarrafı müşteri ilişkisi; ( ibretlik )

    sıcak bir çin gecesinde eşe dosta öte beri almak için oranın tahtakalesi yu yuan'dayım. daha önce bu şehre geldiğim için neyin ne kadar olduğunu biliyorum. sıcak kanlıyımdır, kanda da likit para akar ve satıcı milletini de yürüyüşünden tanırım. burası pazarlığıyla ünlü çin şehri. ve ben şu anda sahadayım.

    başlıyoruz..

    uyanık satıcının 2200 yuanlık açılış fiyatını keskin bir pazarlık hamlesiyle 400 yuan'a düşürüyorum. kendime güvenim tam ve 200 yuana bu işi bitirmek istiyorum.. satıcı direniyor, vermicek gibi.. klasik "no jokin price man you killin me.." serzenişine daha fazla dayanamıyorum ve o dükkandan çıkıyorum. kafada acaba çok mu öldürdüm lan diyorum bokunu mu çıkardık..

    hava kararmaya başlıyor artık akşam pazarı ve ben bir diğer dükkandayım. pazarlığa sıkı başlamak için ilk teklifim 80 yuan. karşımda; lan şerefsiz turist!.. öldürdünüz!! iliğimizi sömürdünüz ama eve ekmek götürmem lazım yapıcak bişey yok der gibi gözümün içine bakan iki çekik göz. e napıyım sizde o kadar uçuyosunuz ki ben ne dicemi kestiremiyorum. sizde haklısınız, çin'de olsa her malın bi maliyeti var diye söylenirken bide bakıyorum ki esnaf sorgusuz sualsiz malı sarıyo boynu bükük.. alışkın değilim bu model esnafa, hani çıkarıcam 100 yuan'ı vericem eline üstü kalsın dicem, öyle bi ifade var garipte.

    lan harbi sen bu işi kıvırdın diyo iç ses.. aferin sana!!..

    eve dönüyorum. dönüş yolunda yine aynı heykel vitrinde ve dayı kepengi indiriyor.. gelecek rakamın yüksekliğinden emin ayak üstü how much yapıştırıyorum geçerken camına, ve cevap gecikmeden sırtımda..

    "twenty man, no jokin price.."

    dizlerim boşalıyor..

    duymuyorum lan!! anlamıyorum seni ben lan.. oynadınız lan benle.. lannn!!
  • 4 senemi gecirdigim, cok guzel, buyuklugu, olanaklari ve ulkedeki konumu acisiyla istanbulvari bir sehir. gidip gormek lazim, ama zaman ayirmak lazim...
    bikac yuzyil once kucuk bir balikci kasabasi olarak kurulan, kisa sure icinde inanilmaz buyuyen bir sehir. kelime anlami ise deniz ustu demektir *, ama deniz kenarinda degildir, sehrin ortasindan gecen yangtze nehrinin nehir yatagina yakindir, denize arabayla birkac saat uzakliktadir
  • 5 ay kaldığım, yaşadığım süre boyunca istanbul gibi bir şehri (istiklal caddesi'ni hariç tutar isek) aklımın ucuna bile getirmemiş, her köşesinde anılarımın bulunduğu şehir. fudan üniversitesi'nin yemyeşil kampüsünde sabah yürüyüşü, hava sıcakken çimlere yayılmak, top oynamak, okul çıkışındaki seyyar satıcılardan, kestane, kömürde pişmiş sade patates, dondurma külahı benzeri taze pişmiş tatlıdan yemek, ev okul arası otobüste şangay diyalekti ile yüksek frekanstan konuşan şehir yerlileri, 24 saat açık all days ve kedi isimli şangay'ın yerel seven eleven'larından içki stoklamak, para durumu yerindeyken hot pot veya kore barbeküsüne gitmek, kore restoranında bir tabak dolusu suşiyi oldukça hesaplı fiyata mideye indirmek, çakma italyan restoranı babela's kitchen'da sahte ama lezzetli italyan yemekleri yemek, huaihai caddesi'ndeki cotton club'da izlenmiş canlı caz performansları, bund civarındaki bilimum barlardan keyfini çıkarabileceğiniz nefis bund manzarası, her gittiğinizde size bakım malzemesi satmaya, saçınıza fön çekip ekstra para koparmaya çalışan sakal kesme özürlü çinli berberler, dragon fly'da aromaterapik yağ masajı, sichuan caddesi'nden hongkou stadyumuna yürüyüş/koşu yapmak, aynı cadde üzerinde alışverişe çıkmak, dönüşte stadyum karşısındaki qingdao bar'da iki bira yudumlamak, ajisen ramen'in aynı cadde üzerindeki tarihi binada bulunan şubesi'nde acılı dana etli noodle yemek, ardından 5 dakikalık yürüme mesafesindeki old film cafe'ye gitmek, kafa dinlemek, nanjing caddesi'nde adım başı taklit saat, çanta, dvd, masaj teklif eden çinlilere kemal sunal replikleri ile cevap vermek, nehrin puxi yakasındaki karmaşa, pudong yakasındaki düzen, sessizlik, pudong yakasında her biri ayrı birer bahçeşehir olan siteler, bir tarafta gökdelenler arasında iş yaşantısı, finans, lüks arabalar, zenginlik, diğer tarafta bisiklet lastik tamiri dükkanı önünde noodle pişiren dükkanın önünde atletiyle yayılmış şangay yerlileri, fuzhou caddesi'ndeki 7 katlı kitapçıda kaybolmak, meyva cenneti manavlar, devasal pudong hava alanından şehir merkezine 50 km'yi 7 dakikada alan maglev treni, yedek havalimanı hongqiao'daki taksi kuyruğu, ucuz takside seyahat etmenin dayanılmaz hafifliği trenle günübirlik hangzhou, wuxi, suzhou, nanjing gezileri...

    güzeldir...
  • iş için pek çok defalar bulunduğum şehir.

    bir haftalığına yaşaması güzel, kımıl kımıl, jan janlı. göz alıcı parlak ışıklar, insana kendini önemsiz hissettiren devasa binalar, müzelerde ve sergilerde yankılanan binlerce yıllık köklü bir imparatorluk geçmişi, renk cümbüşü içindeki gece klüpleri, altın varaklı lüks restoranlar, yüksek teknoloji ile beraber baş döndüren hızlı değişim...

    ve bu değişimle beraber hızla evrilen, kopuk, devasa bir nüfus. cep telefonlarına eğildiklerinden yüzlerini göremediğiniz gençler. daha çok dekolte, daha çok seks, daha az duygu, daha çok tüketim. köşe başı kadın satıcıları, güpegündüz tezgah açmış kapkaçcılar, sahte para rekortmeni taksiciler. hayatın her alanına sirayet etmiş hırpalayıcı bir pazarlık, sürekli bir arkayı kollama durumu, daimi bir huzursuzluk. günden güne pahalılaşan hayat...

    dillerini zaten anlayamıyorum, ingilizce bilenleri de yok denecek kadar az, ama yüz ifadeleri ve vücud dili evrenseldir. bu evrenselliği şangay insanında bulamıyorum. yüzlerinde, bakışlarında, seslerinde hiç bir ifade anlam ve mimik yok. sadece yaşamaya ve tüketmeye gelmiş gibiler. bizim gibi üzülürler mi, canları yanar mı, sevinirler mi, bizim gibi severler mi kestiremiyorum. sırf öfkelendiklerinden haberdarım, bunu sık sık gördüm çünkü.

    bund'u görün, pearl tower'da fotograf çekinin, şangay müzesi'ni gezin, nanjing ve huaihai'de yürüyün, people square'de takılan amca ve teyzelere şaşırın, mint'de dansedin, teknoloji müzesi'nde alışveriş yapın, yuyuan bahçesi'ni dolaşın, uygurcuda fasülye yiyin, çeşit çeşit yeşil çay için kazıkçı tea houselarda, 80 yuana ayak masajı falan yaptırın. bütün bunları hakkıyla yerine getirmek aşağı yukarı bir haftanızı alır. sonra da gidin bu tuhaf şehirden, çünkü birazcık benim gibiyseniz şehrin sizi mutlu edebileceği başka bir yüzü ya da maneviyatı yok.
  • fotoğraflarını çekmelerini rica eden insanlardan mümkün oldukça uzak durulması gereken yer.sohbet açmak için fotoğrafı bahane ediyorlar, sonra tea ceremony denen bir etkinliğe davet ediyorlar. günde 10 kez falan karşılaşabilirsiniz bunlarla. amaçları çay içirip acı bir hesabı size kitlemek olacaktır. yılışmalarına izin vermeyin.
hesabın var mı? giriş yap