• 1984'te ellili yaşlarında ölen amerikalı yönetmen. bize the getaway, the wild bunch ve straw dogs gibi üç başyapıt bırakmış olan yönetmenin "bloody" diye de bir lakabı vardır. klasik ego topu ve agresif yönetmenler tayfasından olan peckinpah filmlerinde genelde karanlık dünyamızda karanlık durumlarda kalan karanlık adamların kendi onur anlayışlarını bularak savaşmalarını konu alır. şiddeti sık ama başarılı bir şekilde kullanır, gerçekçi bir sineması vardır, slow motion'u sık kullanan ilk amerikalı yönetmenlerdendir, alkol ve uyuşturucu seven bir ağabeyimizdir. öldüğü sırada stephen king'in "shotgunners" isimli bir senaryosu üzerinde çalışmaktaymış.
  • peckinpah'ın sinemasının en fazla öne çıkan özellikleri karakterlerine olan karamsar bakışı ve 20. yüzyıl başlarındaki toplumsal dönüşümü bir çürüme, yozlaşma olarak ele alışıdır. degişen kültür ve toplumsal yapıyla, hayata dair düşüncelerini ve değerlerini yitirmiş, kendi benliklerinden kopmuş insanların öyküsünü anlattığı filmlerinde kullandığı gerçekçi ve kanlı şiddet sahneleri, sadece görsel bir şov ya da insanın tahammül sınırlarını zorlamak değil aynı zamanda, insanoğlunun yüzyıllardır sürdürdüğü, ancak kalabalık, hızlı ve gürültülü şehir hayatında yavaş yavaş unuttuğu doğayla ve toplum içindeki hayatta kalma mücadelesine hüzünlü bir yeniden bakıştır. bunun için filmlerinin mekanlarını şehir hayatından ve toplum düzeninden, insan elinden uzak kırsal kesimlere taşımış, bunu uzun ve görkemli doğa manazarlarının olduğu sahnelerle desteklemiştir. karakterlerini bir anti-kahraman olarak anlatması kadar, insan doğasının ve benliğinin karanlıkta kalmış yönlerine, zayıflıklarına ve korkularına da göndermeler yapmıştır. silahları, deli dolu öfkeleri ve kör cesaretleriyle varolan bu karakterler, sadece peckinpah sinemasının sembolleri olarak kalmamış, sonraki kuşaklarda, birçok sinema yapıtında tekrar takrar kullanılmış ve işlenmiştir.
  • sam peckinpah [1925-1984], beyaz perdede cürüme sanatsal prim veren müstesna bir yönetmen. onun filmlerinde suç ve şiddet, insanın kendini tanımasının ve tanıtmasının bir biçimi olarak öne çıkar. gözünü budaktan sakınmayan, gözü dönen, gözünü kan bürümüş... tipleri peckinpah fiyakalı yiğitler olarak takdim eder. peckinpah'ın filmlerinde silahlar daha yüksek sesle patlar. köpürerek saçılan kan, gayet insani bir coşkuya eşlik eder.

    sergio leone, martin scorsese ve quentin tarantino gibi yönetmenlerin filmlerini beğenenlerin, peckinpah'a pek intibak sorunu yaşamadığı söylenir ki, doğrudur.

    gelelim, peckinpah'ın filmlerine:

    the deadly companions - 1961
    ride the high country - 1962
    major dundee - 1965
    the wild bunch - 1969
    the ballad of cable hogue - 1970
    straw dogs - 1971
    junior bonner - 1972
    the getaway - 1972
    pat garrett and billy the kid - 1973)
    bring me the head of alfredo garcia - 1974
    the killer elite - 1975
    cross of iron - 1977
    convoy - 1978
    the osterman weekend - 1983
  • tarantino'nun babasıdır.
  • bu adamın ismi insanın ağzına iyi oturur. söylemesi de yazması da keyiflidir (dene bak, seslice bir pekınpaah deyiver göreceksin). işte sırf bu yüzden adama ekstra bir sempati beslediğimi farketmiş bulunuyorum. mesela hitchcock öyle mi? telaffuzu kolay olsa da, klavyede yazarken hep kitleniyorum. hichtcock, hichcock, hichkocuk... tek seferde süratli bir şekilde yazamıyorum. bu yüzden de alemin en kral yönetmenlerinden biri olsa bile kendisine mesafeyle yaklaşıyorum. açığını kolluyorum.
  • ölümün estetiğini, hatta bazı eleştirmenlere göre şiirini, ilk kez beyaz perdeye yansıtan, sam peckinpah olmuştu.1925-1984 yılları arasında yaşamıştır .14 tane filme imza atmıştır kendisi.''the wild bunch'' (1969) en unutulmazlarındandır.şarkılarında kara bir mizah,kanun dışı yaşam,ölümle yüzleşme temalarını sık sık işleyen warren zevon 'a rock'ın peckinpach'ı denirdi.(bkz: warren zevon)
  • şiddet sever romantik yönetmen. filmlerindeki konular olaylar atmosfer sayısız tartışmalara konu olmuştur. wild bunch daki çatışma sahnesinin bile birçok yönetmenin sinemaya başlamasında etkili olduğu ortaya çıkmıştır.
  • ''kadın düşmanı'' olduğu yönündeki eleştirilere pek katılmadığım yönetmen. bana göre 'kadın' eserlerinde şiddeti estezite etmek için kullandığı bir öğedir. the getaway'de ki aptal seksi sarışın ile zarif güzellik arasındaki farkları ve bir erkeğin ikisi arasındaki tercih zorluğunu sorgulaması gibi. zamanına göre cesur olması bir yana şiddet ve cinselliği son dönem uzak doğu işlerinde gördüğümüz tarzda abartmaması, çirkinlik seviyesine getirmemesi, (ki bir kaç tarantino sahnesi de girer bu kategoriye) ile saygıyı hak ediyor.
  • bu adamın westernleri ile leone'un westernlerini hakkıyla özümseyen bi adamın afili bi eleştirmen olmasının önündeki tek engel sikko bağımsızlardır.
hesabın var mı? giriş yap