• durum:
    ingilizler, amerika'nın keşfinden sonra amerika'da koloniler kurmaya başladılar ve bu kolonilerden biri salem'di. salem iki bölümden oluşuyordu; salem köyü ve salem kenti. kent ve köy birbirlerine düşmandı. kent ticaret ve sanayiyle, köydekiler ise
    tarımla uğraşırdı. köydekiler puritandılar ve dinlerine çok bağlılardı,
    ayrıca cadılardan da çok korkarlardı. cadılığın simgesi, dans etmek, şarkı söylemek, oyun oynamak türünden aktivitelerdi.
    hatta çocukların bile oyun oynamasına izin verilmezdi, kız çocuklar annelerinin yanında dikiş nakış, yemek yapmayı öğrenirlerdi, erkek çocuklar da babalarına tarımda yardım ederlerdi.
    olanlar:
    parris soyadlı biri salem'de bir göreve atanır ve ailesiyle beraber salem'e gider. salem'de akrabaları vardır, parris'in yeğeni abigail de onlarla kalır. ama henüz 11 ve 9 yaşlarında olan betty (parris'in kızı) ve abigail oyun olmadığından, dışarı çıkmalarına izin verilmediğinden dolayı sıkılmaya başlarlar. bu yüzden evlerindeki
    karayipli siyah köle tituba, onları eğlendirmek için türlü türlü yasak oyunlar oynar onlarla. bir yumurta akını su dolu bardağa boşaltıp yumurta akında geleceği görebilmek gibi .. (geleceği tahmin etmek de cadılıkla bağlantılıydı).
    kızlar bunun yasak olduğunu biliyorlardır ve kendilerinden başka üç kız dışında kimseye bahsetmezler. içlerinde ann putnam adlı bir kızın da bulunduğu o üç kız da bu fal bakma oyunlarında onlara katılır. ann bir gün yumurta akında bir tabut görür ve tuhaf hareketler yapmaya başlar. diğer kızlar da ona katılırlar; köpek gibi havlar, kendilerini yerlere atıp yuvarlanır, dans eder ve hayvan taklitleri yaparlar. salem halkı kızların büyülendiğine inanır ve kızları "sizi kim büyüledi, kim size zarar verdi?" şeklinde bir sorguya çekerler. ilk suçlamar başlar.. kızlar cadıklıkla alakası olmayan insanları işaret ederler. ilk başta halk arasında pek sevilmeyen üç kişiyi; titubayı, sarah osbourneü (yaşlı bir dilenci), ve sarah goodu (yaşlı bir kadın) cadılıkla suçlarlar. bu üç kadın da halk tarafından zaten şüpheli gözle bakıldıklarıdan, derhal hapse tıkılırlar.
    yaşları 9-13 arasında değişen kızlar oyunlarına devam ederler, tuhaf hareketleri yapmayı sürdürürler ve daha fazla insanı suçlarlar. suçladıkları kişiler, cadı olduklarına dair kanıt bulunmasa bile hapse tıkılır. sonuçta, kızlar sadece toplumdan dışlanmışları değil toplum tarafından saygı gören, sevilen insanları da suçlamaya başlarlar. bu insanlara, rebecca nurse (yaşlı ve saygıdeğer bir rahibe), john proctor (sevilen bir çiftçi), parrisin karısı da dahildir. 4 aya kadar 200 insan cadılıkla suçlanır ve 150 si hapse atılır. suçlananlar salemden, bostondan veya komşu kentlerdendir. hapse atılanların arasına 4 yaşında küçük bir kız da dahildir.

    mahkemeler başlar, ilk suçlamalardan 4-5 ay sonra, haziran 1692 de cadılıkla suçlanan bir kadın idam edilir. bu idam olaylarında içinde john proctor ın ve rebecca nurse ünde bulunduğu 19 kişi idam edilir. 19 kişinin idamından başka, 4 kişi hapiste ölür ve bir adam cadı olduğunu itiraf etmediği ve mahkemeye çıkmak istemediği için kayalar altında ezilir.
    yazın sonunda salem in yönetimindekilerden biri bu olaylara karşı çıkmaya başlar ve şunu der; "kurtarılmış masum bir can, kaçan on cadıdan daha değerlidir"

    sonra daha yüksek mertebedeki yöneticiler bu idamların durdurulmasını emrederler ve hapistekiler serbest bırakılır. bu suçlamaları yapan kızların çoğu başka yerlere taşınır, evlenir veya kaçar. yalnızca ann putnam salemde kalır ve 17 yaşına varınca herşeyi itiraf ederek özür diler.
  • salem zengin bir kasabayla bir çiftçi köyü olmak üzere ikiye ayrılmıştı. bu iki zıt taraf sürekli bir çatışma halindeydi. köylüler şiddetli tartışmalar, kavgalar çıkararak, kasabadan dinsel ve politik özgürlük istiyorlardı. salem cadı avlarını anlayabilmek için öncelikle cadılık suçlamalarının ilk ortaya çıktığı zamanı incelemek gerekir. orda da 17.yüz yılda massachusetts bay colony’deki yaşamın klasik gerginlikleri yaşanıyordu. şeytana olan büyük bir inanç, salem köyü’ndeki gruplar, fanatikler ve salem kasabasıyla olan rekabet, yeni başlayan frengi salgını ve savaşan kabileler tarafından saldırıya uğrama tehlikesi, şüphe ve korkulara çok iyi bir zemin hazırlamıştı.

    1688’de, glower ve goodwin adlı iki kadının arasındaki tartışmadan sonra, şiddetli kavgayı izleyen goodwin’in çocuğu, yerde kıvranmaya başladı. glower, koyu bir katolik olmasına rağmen, cadılıkla suçlandı ve idam edildi.

    1689’da köylüler kendi kiliselerini kurma ve eski bir tüccar olan saygıdeğer samuel parris’i başkanları olarak seçme hakkını kazandılar. başkanın katı tavırları ve sınırsız gibi görünen tazminat talepleri onu popüler yapmıştı. bir çok köylü parris’i başkanlıktan atmak için yemin ettiler ve ekim 1691’de onun maaşına katkıda bulunmayı kestiler.

    ailelerini boğan bu gerginlikten bir kaçış yolu arayan parris’in 9 yaşındaki kızı betty ve onun kuzeni abigail williams, barbados’dan bir köle olan tituba tarafından anlatılan büyüleyici hikayelerin keyfini çıkarıyorlardı. kızlar bu çok güzel ve yasaklanmış eğlenceyi paylaşmak için birkaç arkadaşlarını da davet etmişlerdi. tituba’nın dinleyicileri, o geleceği söylemekten bahsederken, dikkatle dinlediler..

    1692’de salem köyü’nün saygıdeğer başkanı samuel parris’in yiğeni ve kızı hastalandı.

    betty bir çeşit kriz, bir sarsıntı içindeydi. abigail williams ve kızların arkadaşı ann putnam’da da aynı belirtiler gözlemlenmişti. doktorlar ve rahipler korku içinde kızların eğilip bükülmelerini, kendilerini sandalyelerin altına saklamalarını ve anlamsız şekilde bağırmalarını izlediler. doğal bir açıklamanın olmaması, doğa üstü bir açıklamayı doğurdu, puritanlar kızların büyülendiğini öne sürdü. parris ve diğerleri tarafından kışkırtılıp,işkencecilerinin adını verdiler: sarah good adındaki bir dilenci, yaşlı sarah osburn ve tituba’nın kendisi. her kadın da çevresine uyumlu olmayan insanlardı. osburn masum olduğunu söyledi. good da aynısını yaptı, ama osburn’ü suçladı. tituba ise 1692’nin mart ayında itiraf etti: “şeytan bana geldi ve ona hizmet etmemi teklif etti.” köylüler, tituba siyah köpeklerden, kırmızı kedilerden, sarı kuşlardan ve beyaz saçlı bir adamın, tituba’ya şeytanın kitabına imza atmasını buyurmasından bahsederken, büyülenmiş bir şekilde oturuyorlardı. birkaç tane keşfedilmemiş cadının bulunduğunu ve onların puritanları yok etmeye ant içtiklerini soyledi tituba. bu cadıları bulmak sadece salem için değil, tüm massachusetts için bir haçlı seferi, bir cihat haline gelmişti. bu cihatın bir sancıya dönüşmesinden ve cadı avcılarının, kurbanlarından çok daha ölümcül olduğunun kanıtlanmasından önce, anne putman, hikayenin muhtemelen en önemli elemntlerinden bir tanesiydi. zengin histerik ve “sirk kızları”na katılan kadına kıyasla onun hakkında çok fazla detay bilinmiyor.

    1692’nin mayıs ayında salem cadı avı başladı. cadı olduğu idda edilen martha cory’e yapılan suçlamalar sırasında, kızlar cadı olduğu idda edilen kadının kendi ellerini büküp, kızları fiziksen olarak incitebileceğini öne sürdüler. kızlar ayrıca, öbür mahkeme odasındayken, bayılıp, eğilip, bükülüp, başka dramatik yollar denediler. kızlardan bir tanesi “hayali bir kanıt”ı olduğunu öne sürdü, başka bir deyişle sadece kızın algılayabildiği, insanlara görünmez olan bir hayalet yada kötü bir ruh. inanılmaz şekilde, bu kanıtlar kanunen cadılık yapıldığı yönünde yeterli bulundu. bu kızlar sözde işkence görmüş ve ele geçirilmişlerdi. suçlandırılanlar, sözde kendilerini ele geçirip, işkence yapanlardı.

    1692 haziranında, özel oyer ve terminer mahkemesi (anlamı dinleme ve karar verme) salem’e geldi ve cadılıkla ilgili olayları dinledi. william stoughton’un başkanlığında, bir yargıç ve jüriden oluşuyordu. ilk suçlanan bridget bishop, suçlu bulunarak 10 haziran’da asıldı. 1692’de 19 “cadı” gallows hill’de asıldı ve giles cory adındaki kendini savunup,kurtulmak için yalvarmayan bir sanığa ölümüne işkence edildi. aralarında hapiste ölen bir çocuk da bulunan beş kişi öldü. mahkemenin otoritesini anlamadığı, savunma yapmadığı gerekçesiyle de bir adam, büyük bir taşın altında ezilerek öldürüldü. tituba önce hapse atıldı, sonra da salem köyü’nden sınır dışı edildi.

    nasılsa, otoritesi olan insanlar ve halk, cadı avının kontrolden çıktığını farkettiler, görünen oydu ki herkes cadılıkla suçlanabilirdi. 3 ekim 1692’de harvard koleji’nin en meşhurbaşkanı mather, şöyle konuştu:

    “on tane maznun cadının kaçmasındansa, bir tane masum insanın suçlanması daha iyidir.”

    vali william phips bu cadı vakalarından iğrenmişti artık ve bu çılgınlığa bir son vermek istiyordu. mahkemeye baş vurarak, “hayali kanıt”ların geçerli olmamasını sağladı. bu yeni mahkeme zanlıların 56’sından sadece 3’ünü suçlu buldu. mayıs 1693’te phips hala cadılık suçlamalarından dolayı hapiste olanlardan ve asılmayı bekleyen 5 kişiden özür diledi. salem cadı avı, artık bitmişti.

    bu ayıptan çıkan tek iyi şey insanların duygularını dinleyip salem cadı avı’nı dava etmeleri oldu. ama cadı avı lekesi hep kaldı.
  • 1692-93 yılları amerika'nın kuzey doğusundaki salem kasabasında 'cadılık ve büyücülük' gerekçesiyle başta kadınlar ve kız çocukları olmak üzere çok sayıda insanın mahkemelerde yargılandığı ve ölüme mahkum edildiği yıllar oldu.

    bu olay tarihte 'salem cadı mahkemeleri' olarak biliniyor.

    9 yaşındaki betty parris ile 11 yaşındaki abigail williams bu avın ilk kurbanlarındandı. bu iki kuzenin cadılık faaliyetine kanıt olarak sunulan şey ise tuhaf davranışlarıydı.

    kol ve bacakları, boyunları kontrolsüz bir şekilde kasılıyor, ağızları çarpılıyor, ilginç sesler çıkarıyor, eziyetli nöbetler geçiriyorlardı.

    doktor, rahip samuel parris'e kızına ve yeğenine büyü yapılmış olduğunu söylemişti. kısa sürede salem'de en az beş kızda daha benzer belirtiler görülmüş, yöre halkı büyücülük ve cadılıkla suçlanmaya başlanmışto .claviceps purpurea ya da çavdar mahmuzu adı verilen bu mantar, salem cadı mahkemeleri'nin yaşandığı dönemde çavdar bitkisinde sıklıkla rastlanan bir mantar türüydü. sindirildiğinde ergotizme (çavdar mahmuzu hastalığı), kangrene, nöbetlere ve yoğun acıya sebep olabilen bu mantar, 17. yüzyılın sonlarında kasaba halkında gözlemlenen ilginç semptomları açıklıyordu.

    cadı avının başladığı yıl, kasabanın rüzgarlı bir yaz mevsimi yaşadığı bilinmektedir.bu yüzden çavdar mahmuzu*, şimdilik konu hakkında bilimsel olarak tutarlılık taşıyan tek ihtimal...
  • (bkz: the crucible)
  • betty parris ve abigail williams adlı iki kuzen gelecekteki kocalarını görmek için bir bardak suda yüzen yumurta beyazından fal bakarlar. bir süre sonra betty parris sanrılar görmeye ve anormal davranışlar sergilemeye başlar, ardından abigail williams'da da ona benzer tutumlar ortaya çıkar. köyün doktoru william griggs onların garip davranışlarına tıbbi bir açıklama getiremez ve çocukların büyülendiğini söyler. daha sonra başka çocuklar da bu kızlara katılır, işte o zaman suçlamalar havada uçuşmaya başlar ve 24 kişi cadı olduğu düşünüldüğü için ölüme mahkum edilir.

    çocukların böyle davranmasının sebepleri için bazı teoriler ortaya atıldı. bu teorilerden biri rensselaer politeknik enstitüsü'nde çalışan linnda caporael adında bir doktora ait. kendisi kasabada çocuklarda görülen semptomların ergotizm ya da bilinen adıyla çavdar mahmuzu zehirlenmesi sonucu olabieceğini öne sürüyor. gerçekten de şiddetli bir kış ve nemli bir bahar sonrası çavdarda ortaya çıkabilen ergotaminin akut doz aşımı sonrası; halsizlik, zihinsel işlev bozuklukları, konfüzyon, depresyon, uyuşukluk, deliryum ve bilinç kaybına neden olduğu görülüyor. o dönemde kasaba halkı çavdardaki mor ya da siyah renkleri belki de güneş yanığı olarak değerlendirmiştir. bağışıklık sistemi yeterince gelişmemiş genç kızlar da bu mantarın neden olduğu hastalığa karşı daha duyarlıdır ve neticede büyülenmiş olurlar.

    başka bir teoriye göre de davranışların sebebi datura. bu bitkide bol miktarda atropin bulunur ve diğer halüsinojenlere kıyasla daha yüksek oranda psikoza ve deliryuma neden olur.

    başka bir teoriyi de bazı sosyal psikologlar ortaya atıyor ve diyorlar ki; eylemler o dönemin sosyal ve politik huzursuzluğuna atfedilebilir ve hızla genişleyen bir nüfusla birlikte en çok çocukları öldüren çiçek hastalığı buna bir sebep olarak gösterilebilir.

    son bir teori de bir nöroloji dergisinden geliyor. dergideki tez, çocukların davranışlarını antikorlardan kaynaklanan beyin iltihabı yani ensefalit olarak açıklıyor. hastalarda paranoya, uykuzuluk ilerleyen safhalarında nöbetler, tekrarlanan ağız ve dil hareketleri, davranışlarda anormallikler görülür. eskiden bu hastalar deli diye yaftalanıp akıl hastanelerine kapatılmışlardı ama sonra anlaşıldı ki bu nörolojik bir rahatsızlık ve nmda reseptörlerine karşı tepki veren antikorlardan kaynaklanıyor.

    teoriler üretebiliriz belki ama yine de gerçekte ne olduğunu, çocukların davranışlarına neyin sebep olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

    kaynakça
    ergotamin
    datura
    ensefalit
  • geçtiğimiz aylarda yitirdiğimiz arthur miller'ın the crucible diye nadide bir eseri bulunmaktadır olayla ilgili. isimler gerçek mi yoksa hayal ürünü mü emin değilim ama filmi falan da çekilmiş, hatta yamulmuyorsam daniel day lewis falan oynamıştı, konu ile ilgili arzu edenler kitabı okuyup yahut filmi izleyip mahkemeler hakkında bir fikir sahibi olabilirler.
  • ortaçağ avrupası'nda, yeni ahit'te geçen "efsuncu kadını yaşatmayacaksın" ayetine dayanılarak yapılan ve sayısı on binleri bulan kadın katliamlarının amerika kıtasındaki ilk yansımalarındandır. 200'e yakın kişi massachusetts'te kurulan mahkemelerde yargılanmış ve 30 kadarı korkunç şekilde idam edilmiştir. öte yandan mükemmel bir korku filmi konusudur. nitekim amerika'nın keşfinin ilk yıllarında geçen, cadılıkla ilgili olan ve atmosferini gayet de rahatsız edici bulduğum bir adet öncü film çekilmişti (bkz: the witch). salem cadı mahkemeleri'nden uyarlanmış bir film de çekilse üstüne pek güzel olur.
  • olayların baş kahramanı ann putnam jr adlı zat-ı şahane hakkında okuduklarımdan sonra aklımda doğan, büyüyen, gelişen ve ölmeyen düşüncelerimi kısa ve öz bir şekilde bünyesinde birden fazla anlamı taşımak gibi bir niteliğe sahip küfür, ima, tariz, kinaye, hakaret, laf sokma vb. bir edebi usulle ifade etmeyi çok istemiş olsam da eleştiri ve yermenin ölçüsünü kesinlikle kaçıracağımdan susmayı ve yorum yapmamayı tercih ediyorum lakin gönül razı değil.

    yakın tarihte atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kişilerle ayakta duran kimi kamu kuruluşlarının başına gelen iftiraları, ali cengiz oyunlarını ve ithamların şeklini ve sürecini bu mahkemelerde ele alınan duruma benzetiyorum.

    (bkz: at izinin it izine karışması)
  • http://www.crimelibrary.com/…y/salem_witches/1.html adresinde ayrintisiyla anlatilan hadise; stephen king efendiye bir dolu ilham olmu$tur.
    (bkz: salem must burn)
hesabın var mı? giriş yap