• kimilerine göre insanlara inanan kişidir, bu şöyle beni kandırmaya çalışıyor, şunun asıl amacı bu demek yerine. ne salaklıktır, ne de hatadır; bu kirlenen dünyada insanlara inanabilmek, hiç tanımadığın birine dahi bi şans verebilmek, yüreğini böylesine temiz ve çocuk tutabilmek bir erdemdir olsa olsa . erdem hatalı bi kelime aslında; zaten safsan, güveniyorsan senin için başka türlüsü mümkün olmadığı için güvenirsin. sonunda üzülsen de incinsen de bilirsin ki senin hiç bi suçun yoktur. alnın ak, başın dik, ' ben sadece inanmıştım, güvenmiştim. ' dersin. ve yaşanmamışlıkların seni kemirmesi yerine varsın arkadaşları saf desin, insanlar gülsün, hiçbiri umrunda olmaz çünkü bu senin hayatındır ve onu, başkalarının ağzının içine bakmak yerine önyargılarını en aza indirmeye çalışarak yaşarsın.
  • zekayla alakası olmayan kavram.
    karşısındaki hakkında kötülük düşün(e)meyen
    başkalarını kendisi gibi zanneden, hep iyi niyetle yaklaşan insanlara denir.
  • bir gülten akın şiiri:
    "en ağır sınavdan en saf olan geçer
    öder geçer"
  • bedelsiz, acıtmayan, hesap sormayan* ve savunmasız bir güzellik vardır. çıplaklıktır*. karşılaşıldığında yıllar önce terkedilen düşleri, kalpleri, inançları hatırlatır. saflığın* çekiciliğine kapılıp yanına gelenler, masumluğu* anlar anlamaz*, ölümcül bir ürkütüye kapılırlar. öldürmek ister. çünkü bugünün insanı, kimden korkuyorsa, kim ona* yok ettiği* kendisini hatırlatıyorsa*, onu öldürmek ister. safı, çığlağı*, koşulsuz seveni*, kendisine yitirdiği* insanlığını* hatırlatanı* öldürmek ister********...
  • bu mide bulandırıcı dünyada olunması gereken en son şeydir.
  • yönetmenliğini ali vatansever'in yaptığı 2019 yılında çekilmiş türkiye, almanya ve romanya ortak yapımı film.

    saf, ali vatansever'in ikinci filmi. bir işçi sınıfı filmi aslında. blutv'de yayınlanıyor. seyrettim.

    "saf, gecekonduda yaşayan genç bir çiftin, fikirtepe'de yaşadıkları mahallede çıkan kentsel dönüşüm söylentileri sonrasında değişen hayatlarını konu ediyor. kamil ile remziye, fikirtepe’de bir gecekondu mahallesinde yaşayan evli bir çifttir. naif bir adam olan kamil, yan mahallede yürütülen kentsel dönüşüm projesinin şantiyesinde çalışmaya başlar. uygulanan kentsel dönüşüm projesine mahalleli oldukça tepkilidir. mahallesinde gördüğü tepkiler ve iş yerinde artan baskılar, kamil’i farklı bir adama dönüştürür. kamil’in yaşadıkları onunla birlikte en çok eşi remziye’yi etkiler."

    denmiş beyazperde.com'da.

    film hakkında bir eleştiri de yayınlanmış:

    http://www.beyazperde.com/…/elestiriler-beyazperde/

    "toplumsal kopukluğa, kutuplaşmaya, mülteci sorununa değinen film, yaşadıklarıyla değişen ve dönüşen bir çifti ele alıyor, bir uzlaşma, anlama hikayesi sunmaya çalışıyor. bunu da büyük ölçüde başarıyor. hikaye bir noktadan sonra remziye'nin etrafını saran tüm dinamiklere karşı güç gösterisine dönüşüyor, bir yandan da direncini kırıp, daha anlaşılır bir hayat yolu çizmesinin yolunu açıyor. filmin eksiklerinden biri tekrarlı bir anlatıma yaslanması, aynı mekanlarda fazlaca dolanması oluyor. saadet ışıl aksoy'a gelince rolünü iyi sırtlanıyor, filme artı katıyor. "

    burada, eleştirinin sahibi olan banub özdemir'e bazı noktalarda katılmıyorum. bunu da aşağıda açıklayacağım...

    --- spoiler ---

    yukarıda da söylediğim gibi, saf, aslında, bir işçi sınıfı filmidir. buradaki "saf", kamil'in kamiliğinden, silikliği veya ezikliğinden gelmiyor; daha çok sınıfsal bir tercihi anlatıyor.

    fikirtepe'deki dönüşüm, sadece, yarattığı garip bir mülkiyet ilişkisi ile sadece oradaki insanları bölmek ile kalmıyor, etki alanındaki herkesi çürütüyor. kamil ve remziye, bu çürümenin dışında kalmış, kendi yağlarında kavrulan iki genç insan. kamil, ne olursa olsun mahallenin bostanını terk etmemiş. orada yetişen sebzeleri sadece kendisi yemiyor, mahalleli için de saklıyor. remziye ise, kamil gibi dürüst, adil ve iyi yürekli bir kadın. kamil'de olmayan yürek remziye'de var. remziye, sadece eşine destek vermiyor, onunla omuz omuza durmasını da biliyor. güçlü bir kadın profilinden bahsediyorum.

    ve tüm bu olayların arka planında yabancı işçiler var: suriyeliler.

    film, şantiyede işe girmek için sırada bekleyen işçilerden birine, suriyeli olduğu için dayak atılması ile başlıyor. işçiye dayak atan zorba, kamil'e, "bunu senin işini korumak için yapıyorum", der ve kamil sıradan çıkıp gider. bu, aslında, ırkçılığa karşı da verilmiş bir tepkidir...

    ama, yaşam sürprizler ile dolu. kamil, başka bir suriyeli işçinin yerini alır. şantiye şefi, "suriyelilere verdiğimiz maaş ile çalışacaksın. kabul ediyor musun?" diye sorar. iş yok. aş yok. ne yapsın, kamil? tamam, der. bu nedenden dolayı diğer türkiyeli işçilerin de nefretini üzerine çeker.

    ve işini elinden aldığı suriyeli işçi ortaya çıkar. bu işçi, ailesi ile birlikte boşaltılmış binalardan birinde yaşamaktadır. kamil de bu işçinin işini elinden aldığı için ezilir. ancak, ortada bir sorun daha vardır: kamil'in kepçeyi kullanabilmek için lisans alması gerekmektedir. ve bu lisans için gereken parayı akrabalarından bulamaz. paraları olduğu halde vermezler, vermek istemezler. kamil, lisansı bulamazsa işini kaybedeceğini, o işin lisanslı olan suriyeli işçiye verileceğinin farkındadır. ve olaylar gelişir...

    aslında, filmde iki paralel hikaye anlatılmaktadır. bir tanesi kamil'in, ikincisi de remziye'nin yaşamı.

    remziye, bir burjuva ailenin hizmetçisidir. burjuva domuzun piçine rus bir kadın bakarken, remziye de bu domuzların pisliğini temizlemektedir. bu domuzlar, evlerine bakıcı alan her "beyaz"ın yaptığı gibi rus bakıcının pasaportuna da el koymuşlardır. remziye ile rus çocuk bakıcısı arasında doğan sınıf dayanışması da ayrı bir hikaye olarak nakış gibi işlenmiştir...

    film hakkında fazla ayrıntı vermemeye özen gösteriyorum... ama, şunu demeden edemeyeceğim...

    saf;

    filmin ikinci yarısında remziye'nin artarak yaşama müdahale etmesi, gereken tepkileri vermesi ile kendini belli eden sınıfsal öfkedir. remziye, eşi gibi sinik bir karakter değildir. tam tersine, son derece atik, ne yaptığını iyi bilen, akıllı ve cesur bir insandır. ve bu kadının baskın ve mücadeleci karakteri, filme asıl damgasını vuruyor.
    --- spoiler ---

    sonuç olarak, saf, bir işçi sınıfı filmidir. seyrediniz ve seyrettiriniz.
  • prömiyerini 43. toronto film festivali’nin keşif bölümünde yapacak olan ve başrollerinde saadet ışıl aksoy ve erol afşin’in yer aldığı film. yönetmen koltuğunda ali vatansever oturuyor. kaliteli bir film izleyeceğiz gibi duruyor. umuyorum gişede de istenilen başarıyı yakalar.

    fragmanı da yayınlandı
  • aynı hayatı paylaşırken, tersine saran iki karakter, kamil ve remziye etrafında ilerleyen bir film. bu iki işçi, zengin patronlar ve alt tabaka göçmenler (suriyeli, rus) arasında kendi savaş ve sınavlarını vermekteler.

    --- spoiler ---
    kamil ve remziye, tersine dönüşüm yaşıyor. şöyle ki:
    suriyeli işçiye sataşıldığı için iş kuyruğunu terk eden kamil-1, suriyeli ammar’ın sakatlanmasını fırsat bilip işine konan ama ona yemek taşıyan kamil-2, ve işe geri dönmesin diye suriyeli ammar’la kavgaya girişen kamil-3.
    remziye’de ise tersine bir süreç var. başta işten çıkarmak için rus bakıcıya tezgah kuran remziye-1, sakladığı yüzüğü yerine koyarak nedamet getiren remziye-2, ve pasaportunu alıp kızına kavuşması için rus bakıcıya kutunun anahtarını veren remziye-3.
    ancak bu dönüşümleri neyin sağladığı konusunda filmin pek de net bir ışık tutmadığını düşünüyorum (belki daha politik bir mesaj beklediğim için öyle). burada esas vurgu, gerçek gücün saflıkta olduğu. kamil başta en saf haliyle en güçlüydü. remziye de saflaştıkça güçlendi. yine de bu iki saflığı ayırt etmek gerekiyor. remziye'nin kazanılmış saflığı, kamil'in cibilli saflığına kıyasla çok daha sağlam bir zeminde duruyor. saflaşan/arılanan remziye evi için mücadeleye de açık biri artık.
    kentleşme ve gri betonlar arasında mahsur kalmış yegane yeşil bostan, saflığı temsil ediyor. o bostan gibi, saflık ve onu yeşerten kültür/çevre büyük bir dönüşümün ve yozlaşmanın kuşatması altında. o bostan gibi eğreti ve yabanıl kalmış yeni düzene. kamil, bostanı terk ettiğinde saflığını da yitirmişti. ancak finalde remziye’nin bostanı sularken gösterilmesi, filmi bir umutla bitiriyor.
    --- spoiler ---
  • ali vatansever'in son uzun metrajı.

    günümüz türkiye'sinin birçok açıdan nabzını tutan, sosyolojik açılımlarıyla, ekonomik döngü üstüne eleştirileriyle zenginleşen önemli bir film: saf.

    suriyeliler ve şiddet olgusu, kentsel dönüşüm, parçalanan aile yapısı, işsizlik, düşük ücretle çalışmak zorunda kalan metropol artıkları, kapitalist sistemin gecekondu bölgelerine kustuğu küçük insanlar, sınıf bilincine sahip olamamış işçi sınıfı, örgütlü mücadelenin gerekliliği gibi alabildiğine derin içeriğiyle öne çıkıyor.

    yoklukların, yoksunlukların nedeni göçmenler mi mevcut iktidar mı, sorusunu ortaya atan ve yanıtı gecikmeden veren toplumsal gerçekçi bir dram bu. kendilik bilincine varma özlemi içindeki işçi sınıfına seslenen saf, şu son birkaç yıl içinde olup bitenler hakkında düşünmek için izleyicisini arıyor. ama bu filmin de gişede pek iş yapmadığını söylemeye gerek var mı?!
hesabın var mı? giriş yap