• nashville, short cuts, a wedding, mccabe and mrs miller, long goodbye gibi eserlerini herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm, gelmiş geçmiş en büyük filmcilerden biri.

    sinema okullarında filmlerin nasıl olması gerektiğiyle ilgili öğretilen kurallardan hiçbirine ve hiçbir yönetmen tipolojisine uymamaktadır kendisi. kalabalık kadrolu ve bol karakterli filmlerinde yakın çekim çok az bulunur. kamera durmadan hareket halindedir, bol bol zoom in zoom out yapar, ses bandından o an görüntüde olan veya olmayan diyalog parçacıkları durmadan insanın kafasını karıştırabilecek bir kakafoni halinde duyulur. iki saati geçen bu filmlerin çoğunda ilk yarım saat kimin kim olduğunu anlamakla geçer, kimi zaman finale kadar anlaşılmadığı da olur, ikinci kez izlemek gerekebilir.

    chaplin "yakın çekim trajedi, genel çekim komedidir" demiş, yani trajik bir olaya uzaktan bakarsanız komikleştiğini farkedersiniz gibi. orson welles bunu duyduğunda "gerçekten uzaktan çekilen bir sahne ise gene trajedidir" demiş. robert altman'ın filmleri trajik durumların bir kakafoni, bir karmaşa içerisinde kaybolduğu, araya karıştığı, arada sırada kafasını çıkarıp kendini gösterdiği komedilerdir diyebiliriz. tarz olarak sonradan gelen paul thomas anderson'u kendilerine benzetmelerini ustaya bir haksızlık olarak görüyorum. p. t. anderson kabiliyetli bir yönetmen olabilir ama tarz olarak alakası yok altman ile.

    altman için sinema tarihinde tamamen kendine has bir vaka diyebiliriz. ne holivud sinemasının özdeşleşme üstüne kurulu tarzıyla, ne avrupa sinemasının refleksiyon üstüne kurulu tarzıyla benzeşir. tamamen kendine has bir sinema dili, yaklaşımı, sanatçı duyarlılığı vardır.
  • yetmis sekizinci oscar odul toreni'nde yaşam boyu onur ödülü verilerek gönlü alınan adam. altman da ölecek bir gün demeye getiriyorlar.

    edit: ölmüş.
  • ikinci dünya savaşı'nda bombardıman uçağı pilotu olarak görev yapan, savaştan sonra bir süre gazetecilikle uğraşan ve asıl mesleği olacak olan sinemaya, belgesel film yapımcısı olarak giren yönetmen insanı.
  • artık aramızda olmayan (adam amerikada yaşıyordu gerçi hiç aramızda olmadı ki); vefat edip boyut değiştiren abd'li ünlü yönetmen. 1925'de missouri doğmuştu; 2006'nın 21 kasımında los angeles'de öldü. mash derim; gerisini siz anlarsınız bu adamı tartmak için.
  • mash, nashville, gosford park, short cuts, mccabe& mrs miller
    the long goodbye gibi müthiş ötesi filmler çekmiş yönetmen.

    the long goodbye favorimdir. müthiş de bir lonerman filmidir. hatta modern bir filmnoir'dir ki bence tarantino bu filmden çok etkilenmiş. sanırım schwarzenegger de bir sahnede görünüyordu.
  • filmlerinde genellikle kaotik insan dünyasını anlatır. onun için birincil öncelik insandır, bu sebeple filmlerinde bir ana karakter yerine çok fazla sayıda karakteri görürüz. diyaloga ve gerçekçiliğe önem verir. hikaye ikincil plandadır.

    karakterlerin konuşmaları üst üste geçmiştir, tıpkı gerçek dünyada olduğu gibi. bu yüzden çoklu ses kaydı almıştır. akışkan bir anlatımı vardır. hareketli kamerayi tercih eder, zoom in/out yapmakta üstüne adam yoktur.

    gerçekçilik onun için çok önemli olduğundan oyuncuları kendi haline bırakarak en doğal haliyle istedigini yakalamaya çalışır, bu yüzden oyuncular tarafından çok sevilir. julianne moore'u sinema dünyasına kazandıran ta kendisidir.

    gişe yapmaz, çünkü mutlu sonlar veya savaş kahramanı amerikalılar yoktur filmlerinde. woody allen ile birlikte new hollywood tarzının önemli temsilcilerindendir.

    paul thomas anderson, there will be blood'ı altman'a adamıştır.
  • paul thomas anderson'ın örnek aldığı yönetmen
  • shortcuts ve pret a porter gibi kalabalik, uzun filmleri yapan adam.
hesabın var mı? giriş yap