• hani hep derler ya, yolunuz düşerse diye, mümkünse bu şirin ilçeye yolunuzdan sapmak zorunda olsanız da yolunuzu düşürün, kuşoğlu lokantasından dönerinizi söyleyin, dönerin yanında bakır taslardan soğuk suyunuzu için, güzel insanlarla dolu kahvehaneden mis gibi de çayınızı içtikten sonra ayrılabilirsiniz, kalmak isterseniz de belediye oteli, altun otel ve esadaş tesisleri uygundur.

    tanım : rehah içinde yaşanan, havası, insanı herdaim güzel memleketim.
  • cilli gölü ile erzincanın meşhur ilçelerindendir.tulum peyniri,döneri ve candan insanları ile nam salmıştır
  • erzincan ilinin ormanlık alanlarının yüzde 80'ini bünyesinde barındrıran haziran ayının ortalarına doğru ancak gündüzleyin ısınabildiğiniz geceleri ise her daim soğuk olan havası temiz ama binali yıldırıma rağmen pek fazla gelişmemiş bir ilçe
  • en garip olaylardan birisine rastladığım yerdir.

    mendemenbaşı ve çatak köyünün yollarının ayrıldığı köprünün önünde dayımla birlikte iş yaparken bu gün “pako” adında isviçreli bir turist gördük. (affola adının yazılışını bilmiyorum)

    tam olarak dağın başı diyebileceğimiz bir yer, anca saatte bir köye gidip gelen köylüler var o da bayram diye. yoksa kul uçmaz kervan geçmez. şaşırdık tabii haliyle.

    türkçe biliyordu ama ingilizce bildiğimi görünce daha çok ingilizce konuştu.

    yunanistandan beri yürüyormuş ve amacı bayburt kaçkar dağlarına ulaşmakmış. ondan sonra gürcistan, ermenistan, iran ve en son hindistanmış. şişme yatak ve çadırıyla doğada uyuyormuş.

    sorduk ayısı var kurdu var nasıl uyuyorsun diye? ayılar saldırmıyormuş görünce kaçıyorlarmış hem de her yıl ayılar sadece 2 kişi öldürürken köpekler 25.000 kişi öldürüyormuş. “hassiktir lan 2 kişi ne” diyecektim ama dil bariyeri malum çeviremem diye demedim. ama hak veriyorum, ayılar insanlardan çok daha az tehlikeli hayvanlar.

    bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sorduk bir kaç kez. çantasını gösterdi ve “zaten yolda herkes meyve yemek falan verdi çanta doldu sağolun dedi”. türk olduğundan gurur duyulan anlardan birini yaşadım heyt be ne misafirperver milletiz.

    biraz daha konuştuk, gün batımını görebileceği yüksek bir dağ sordu. dayım söyledi ben çevirdim.

    en son çay yapıp verecektik ama daha çok yürüyecek yolum var gece olmadan diyerek reddetti.

    şaşırtıcı derecede başına az iş gelmiş. balıkesirde iki kişi durdurup çantasını aramış para istemiş fakat üstüne para olmayınca pako bunlara iki sigara verip göndermiş.
    bir de polis bunu dağda yakalamış (polis dediği herhalde jandarma) burası çok tehlikeli diyip benzin istasyonuna götürüp bırakmış. bana göre tanımadığım o kadar insan arasında uyumak, doğada uyumaktan daha tehlikeli ve rahatsızdı dedi.

    şimdi ben köy evinde yatarken bunları yazıyorum, sen belki karayparak'ın dağında çadırında kitap okuyorsun.

    buradan hindistana yolun açık olsun pako.
  • gerçekten küçücük bir ilçe. yarım saate baştan başa gezebilirsiniz. özellike ilçe merkezinde görülebilecek hiçbir şey yok.

    yine de yolunuz düştü ve gidene kadar bankta oturmak istemiyorsanız;
    binali yıldırım parkı yüksek bir mevkiide bulunduğundan tüm refahiye'ye görüş sağlıyor. yalnız isminin park olduğuna bakmayın saçma sapan bir yer. girişi belli değil ve içerde bank bile yok.
    pazar daha doğrusu perşembe pazarı, köylülerin ürün satış alanı. yerli değilseniz alabileceğiniz peynir dışında pek bir şey yok.
    merkez cami, bölgeye has kesme taş ile batı tarzında yapılmış, ortaya güzel bir eser çıkmış.

    bir de ilçe kütüphanesi var, ziraat bilmem nesi ve noter ile aynı binayı paylaşan. içeri giremedim çünkü kapalıydı ama bina merdivenlerinin halinden içinde kuranı kerimden başka bir şey olduğunu düşünmüyorum.

    insanları da bir garip. soru falan sorar da cevabını almazsanız tekrar sormayın. ya olay yerinden bağlanan muhabir gibi geç cevap veriyorlar ya da konuşmayı beyinlerinde bitirip hiç cevap vermiyorlar.
    ilk kez geliyorsanız hödük gibi yüzünüze bakıyorlar.

    yemek yemek de oldukça zor. köylülerin pazar kurduğu, ilçenin en kalabalık gününde saat 10da ismi “…. et lokantası” olan yerde ikidir et yok, çorba var.
    yanında köfte, kokoreç yazan işletmenin kapısı kapalı.
    oses çiğköfte bile kapalı.

    şehir dışı için ise yol üstünde yakınından geçtiğiniz taşraya yayılmış bir kaç ziyaret yeri dışında gelip görülecek bir yer asla değil. köroğlu deresi, köroğlu mağarası, aslandede gibi görülecek yerler var ama sırf buralar görülsün diye giderseniz pişman olursunuz.
  • erzincan il merkezine 71 km yani 1 saat kadardır. tabelada 4.000 nüfuslu olduğu yazar. 3 hafta kaldığım refahiye'de gözlemlerim sonucu ( tabeladaki gibi ) fazla da insan yoktur açıkçası. genç oranı da bayağı bir az diyebilirim. ilçe merkezi küçük olmakla birlikte çok gelişmemiştir( göç vermesi de bunda bir etken). insanlarda az olunca hayalet bir kasabayı andırmıyor değil. erzincan/sivas-erzurum yolu üzerine kurulmuştur. çevresi çıplak, çok fazla dik olmayan,yassı dağlarla çevrilidir. uzak kısımlarda hafiften ormanlık araziler olsa da ilçe merkezine hayli uzakta kalıyor. ilçe merkezine yakın bir de dere bulunur. suyu gayet temiz, berrak ve gökkuşağı alabalığı bulunduruyor. belki de refahiyenin en guzel yeri bu dere diyebilirim. bu şekilde... uzun süre kalmak için aşırı sıkıcı olabilecek fakat geçerken uğrayıp bi çay içip, meşhur peyniri tadılabilabilecek sakin bir ilçe.
  • aynı zamanda ordu'nun ulubey ilçesine bağlı bir köy.
  • insanların 100 yaşına kadar yaşamasına garip bakılmayan, havasından mıdır suyundan mıdır insanların uzun yaşadığı, doğal güzellikleri yanında şifalı bitkileri ile nam salmış şirin ilçemiz. kışın 10.000 civarı olan nufüsü yazın 50.000'e kadar yükseldiği söylenmektedir.
  • (bkz: kemah)
hesabın var mı? giriş yap