• yemek sonrası ikram ettikleri güzelim yaseminli yeşilçaylarını satıyorlar. satıyorlar da kutusu 90 tl gençler. o parayla namusumla sushi'mi yer, ikram olarak içerim yine o çayı ben. abartmasaymışsınız, iyiymiş.
  • ısminde cin geçmesine rağmen bir çin restoranı olmakla en ufak bir alakası yoktur. menüsünün yüzde sekseni japon yemeklerinden oluşuyor. ayrıca çin restoranlarının olmazsa olmazı donen masa olayıda yok. everything little little into the middle olmadan nasıl bir quick china olabilmiş anlaşılmayan restoran.
  • ankara çayyolu şubesinde, geçen hafta valelerinin volkswagen jetta çaldırdığı mekan. araç 1 haftadır kayıp.

    gitmiş olanlar bilirler, park caddesi üzerindeki mekanda, valeler arabaları alıp, anahtarları mekanın önündeki dolaba yerleştiriyorlar. herhangi bir kart mart vs. bilmem ne vermiyorlar. bu çoğu yerde bu şekilde işliyor zaten ancak bu kez doğum günü kutlaması yapmaya giren arkadaş grubunu, çıkışta kötü bir sürpriz bekliyor.

    vale ve mekan hatalarını kabul ediyor, maddi zararı karşılayacağını açıklıyor. ancak ne zaman sonuçlanır dava, herhangi bir maddi kayıp olur mu henüz bilinmiyor. can sıkıntısı yani. mekana da, arabasını çaldıran arkadaşa da geçmiş olsun demekten başka çare yok şimdilik.

    not: valelere araba vermeyin, verdirtmeyin.
  • tekrarlayan şekilde en sık gittiğim yemek yeme mekanı, çayyolu şubesinden bahsetmekteyim. gözümü hırs bürüyüp kızıma ya da eş dosta "gidek, 3 gün aç kalıp gidek, açık büfeyi silip süpürek" desem de ilginç şekilde açık büfede normalden az yiyorum hep. açık büfe sadece pazartesileri uğur mumcu ve çayyolu şubesinde sanırım. telefonla 3-4 gün önceden yer ayırtmanız gerekiyor. yiyecekler baharatlı ve çok nefis, açık büfeye giderim, başka para da harcamam diyemezsiniz, cozur cozur oluyor içiniz, ama hoş şekilde, zencefilli limonata çok iyi, ateş söndüren cinsten, ayrıca berillerin, miraların, çisemsuların içecekleri de var, hepsini denedim, renkleri, içindeki meyve parçacıkları falan çok güzel. alkolü sevmeme rağmen bu yemeklerle çok yakıştırmıyorum ben, tabii zevk meselesi. saki çok pahalı ama, yeltenmeyin bile. adı "çin" olsa da tüm uzak doğu mutfağından bir şeyler var, korkmayın canlı ahtapotu cork diye yutmuyorsunuz, iş arkadaşım sordu da o sebeple söylemek istedim. old boy filmi çekmiyoruz burada. "çiğ balık yediriyürler, mis gibi kebap yerim" ci çok kişiyi baştan çıkardım, bayıldılar. ben en çok acılı ekşili çorba, buharda mantı, salmon tempura roll, moğol usülü tavuk ve etli noodle seviyorum. three zen kebap severleri bile çok mutlu edecek bir tabak, yiyip de müptelası olmayan yok, taş üstünde pişiyor. isterseniz japon çiğ deniz ürünleri olan sashimi de var, ben çok seviyorum ama bizim genel damak tadımıza uygun değil, eti kösele gibi pişirip yiyen insanlarız çoğumuz yani kusulur falan, kızmayın sonra bana.
    midem ağrırken bu entriyi girmemin sebebi ne acaba?
  • candır. ankara'nın türkiye'nin kalanından daha iyi olduğu birkaç şeyden birinin suşi olmasının yegane sebebidir.
    en iyiden en kötüye şube sıralaması tepe prime=çayyolu>gop>armada>bilkent şeklindedir. ilk kez gidecekseniz bilkent'e kesinlikle gitmeyin, yanlış intiba bırakır. çayyolu'nda pazartesileri açık büfe de var ama çok önceden rezervasyon yaptırmayı ve günü geldiğinde mekana 7'den önce gitmeyi unutmayın. aşırı rağbet görüyor çünkü.
    suşi seviyorsanız philadelphia roll, suşinizi daha küçük bir porsiyonda ve krem peynirli isterseniz volkano, yemeklerden de pad thai tavsiyemdir. yemekten önce gelen çıtır tavuğundan da söylenebilir.
    tüm suşiciler gibi fiyatlar biraz yüksek, ama fiyat-performans dengesi çok iyi. suşiler büyük.
    en sonda ikram edilen yasemin çayını içmeden çıkmayın.
    quick china'nın gönüllü turizm elçisi zomato'cu naştiye bildirdi*.

    ekleme: açık büfenin gop'ta da olduğunu atlamışım, sonradan düzeltme yapmayayım derken yesil sucuklu yumurta da yazdı; farz oldu*.
  • bu aksam nisantasi subesine 4 kisi gittigimiz, yeme icmenin biraz ucunu kacirdigimiz, basarili restaurant.

    yemeklerden genel olarak bahsedecek olursam; karides cipsi cok basarili, ordekli cin boregi gercekten kotu (belki de ben ordek eti sevmiyorumdur), sushileri lezzetli (ben sadece acili ton balikli ve avakadolu yedim, ismini unuttum spicy bilmemne rolldu), acili mantarli tavugu mukemmel, sarmisakli karidesi alistigimiz karidesten farkli olsa da cok basarili, zencefilli tavugu eh iste, baslangictaki cin seddi isimli 2 katli ve her seyden biraz tabagi cok guzeldi.

    surahide eksi meyveli votka ictik ki cok guzeldi o da. ben ustune bir de martini ictim. martininin icine koyduklari zeytine bayildim.

    tatli olaraksa, chocolate fire diye bir tatlilari var ki, sildik supurduk. bir de kizarmis dondurma yedik. kizarmis dondurmasi da lezzetliydi, ancak 2 kotu yani disinin cok sicak olmamasi ve dondurmanin kocaman olmasiydi.

    ustune bir de kahvelerimizi ictik ve adam basi 75 tl odedik.

    fiyat/performansa ben 10 uzerinden 7.56 veririm sanirim. bir de unutmadan gecmeyeyim, mekan tamamen doluydu -cumartesi gecesi sonucta- ve buna ragmen servis cok hizliydi ve garsonlar cok ilgiliydi.

    (entryi yollamadan tekrar okudum da, ne kadar cok yemisiz yahu)
  • ben buraya bir tay* goturdum. kendi yoresinden bir yemek secti. yillardir quick china’ya giden ve gelmis gecmis en iyi uzakdogu restorani oldugunu savunan biri olarak sordum cocuga “nasil yemek, benziyor mu sizin oralardakine?” diye. “hicbir farki yok bizim yemegin aynisi” cevabini aldim.

    iste bu kadar iyi bir restoran burasi. sushico bok yesin*

    fiyatlari da makul seviyede falan degil bildigin pahali. ama deger.*
  • makishushi ile birlesen cin-japon isbirlikcisi rest au rant (rest or rent). yemekleri cok guzel, telefonu daha da guzel 437 03 03.
  • haftada en az 5-6 kez yemek yedigimi farkettigim, bence her seyi ile bakıldıgında (fiyat dahil) turkiyenin en iyi cin lokantası.
  • mekan olarak çok güzel, zevkli döşenmiş, çin yemekleri ve sushileri hep belli bir kalitenin üzerinde olan lokanta. ne yazık ki aynı şeyleri teppanyakisi için söylemek çok zor. kısıtlı seçenek barındıran teppanyaki menüsünden ne seçerseniz seçin yanında gelen garnitürler tek tip, yani ne ısmarlarsanız ısmarlayın aşağı yukarı aynı şeyleri yiyorsunuz. bunlar arasında tepeleme bir kavrulmuş sarımsak dağı var ki en başta değişik gelse de bitirilmesi imkansız. ana yemekler yavan. yemekleri pişiren kişiye gelince, bir teppanyaki ustasında olmaması gerekenleri listeliyor gibi: hiç konuşmuyor, masadakilerle iletişim kurmuyor, gülmüyor, yaptığı işten zevk alırmış gibi görünmüyor, sanki bir kitaptan bakarak öğrendiği bir iki kesme hareketiyle durumu kurtarıp bir an önce eve gitmek istermiş gibi bir hali var. oysa teppanyakinin özelliği, müşterilerin önünde pişirilen bir yemek olduğu kadar aynı zamanda da ustanın maharetini gözler önüne serdiği bir şov olmasıdır bir bakıma. belki bunda fazla büyük ve yuvarlak şeklindeki masanın da biraz rolü var, daha küçük bir masa iletişimi artırabilirdi. ama ustaya temizlik konusunda laf yok: her farklı yemekten sonra canhıraş bir şekilde pırıl pırıl yapıyor masayı, bu konuda kendine hayran bıraktırıyor. sonuçta insan lokantadan ayrılırken bu güzelim lokantada niye başka bir şey yemedim diye hayıflanmadan edemiyor.. (ayrıca her gittiğinizde fortune cookie bulamayabilirsiniz, bildiğim kadarıyla öğlenleri yok, akşam da çok kısıtlı sayıda yapıyorlar- ki bu işin tadı fortune cookie'siz çıkmaz..)
hesabın var mı? giriş yap