• interpol, vakti zamanında rage'e konuk olmuş ve şuradan izlenmeye başlanabilecek programda interpol'ün esasoğlanı paul banks, en sevdiği müzik videosu olarak "pyramid song"un bir cgi harikası olan, scuba diving'li post-apokaliptik videosunu işaret etmiş. şarkı için «en sevdiğim» dememiş olmasına rağmen bu harikulade şarkının çılgın piyano melodisinin hayranı olduğunu ve bir türlü kavrayamadığı aksak ritmi de pek sevdiğini söylemiş.

    yani evet, paul bey şarkı hakkında atılabilecek hemen her altbaşlığı atmasını bilmiş ama bir konuya, yani sözlere değinmeyi unutmuş sanki. bu açığı kapatmak için, ben de oturdum sözleri çevirdim:

    ~~
    nehre attığımda kendimi, gördüklerim neydi?
    gördüm, bana eşlik eden kara gözlü melekleri,
    gördüm, yıldızlar içindeki dolunayı ve astral arabaları.
    oradaydı, her ne varsa bildiğim,
    oradaydı, her kim varsa sevdiğim,
    tüm geçmişim ve tüm geleceğim
    bizi cennete götüren sandalın içindeydi.

    ve hiçbir şey yoktu orada korkulacak,
    ve hiçbir şey yoktu şüphe duyulacak.
  • tek noktaya sabitlenen gözler, bulutlu hava, pencerenin önünde sallanan sandalye, tuhaf sessizlik, belli belirsiz bir acı, hareketsiz (u)mutsuzluk, sonsuz çaresizlik, alınamayan nefes, ürkütücü sakinlik, kronik depresyon, katatonik şizofreni..

    i jumped in the river and what did i see?
    black-eyed angels swimming with me
    a moon full of stars and astral cars
    all the figures i used to see
    all my lovers were there with me
    all my past and futures
    and we all went to heaven in a little row boat
    there was nothing to fear and nothing to doubt..
  • jazz ve radiohead seven bünyelere müzikal orgazm yaşatan eser.. radiohead'in jazzle alakası aşikardır zaten bilenler için (bkz: kid a) (bkz: charles mingus), fakat buram buram cool jazz kokan bu şarkı gibisine diğer albümlerde rastlayamamanın üzüntüsü içerisindeyim halen.. bu şarkı için psychedelic rock parçalarının pink floyd'dan beri geçirdiği evrimin günümüzdeki en iyi temsilcilerindendir de denebilir kısaca.. "there was nothing to fear and nothing to doubt"ı duyduktan sonra ürpermeyen bir insan evladı hislerini aldırmış demektir, zira thom yorke şarkı söylemiyor bir yeniçağ ilahisi okuyor düpedüz..
  • (bkz: dönülmez akşamın ufkundayız)

    "...geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan geçince başlayacak, bitmeyen sükunlu gece..."
  • bu mukemmel eser thom yorke'un astral seyahatlerinden birinin sonrasinda yazilmistir. gecmisini, gelecegini, eski sevgililerini gordugu astral seyahatte, melek dedigi ruhani varliklarla iletisime gececek kadar ilerledigini anlayabiliyoruz. gerci belki ilerlememistir oyle baslamistir; konusmadim bu konuyu kendisiyle bilemeyecegim ama sasirmam da. klipteki gudik sekil de thom yorke'un ruhudur. oksijen tupunun hortumu da ilgilenenlerin bilecegi uzere gumus kordondur. bu kordon ruh ile beden arasindaki bagdir ve akil ozgurlestirildikce uzar, ruh daha uzaklara gidebilir; ruhun bedenden ayrilmamasini saglar. klibin sonunda bu bagin koptugu gorulur ki thomas edward yorke da zaten saf enerji olarak gokyuzunde dolasmaktadir. klip #7549951 gibi sayisiz gonderme ile doludur zira paylasmaya kiyamiyorum.
  • şarkı hakkında tom waits içeren az bilinen bir bilgiyi aktarayım.

    thom yorke everything ın ıts right place'i nasıl yazdığını anlattığı bir röportajında şunu söyler: “evime bir piyano aldım, çok güzel bir bebek kuyruklu piyano.
    ve ben çok boktan bir piyanistim. beceriksiz bir şekilde piyanonun başında dururken tom waits'in yıllar öncesinden söylediği bir sözü hatırladım. tom waits'i güçlü bir şarkı yazarı olarak ayakta tutan şey, kullandığı enstrümanlardan tamamen habersiz olmasıydı. yani her şey bir yenilik. dürüstçe söylemek gerekirse, bilgisayarlara ve sentezleyicilere girmek istememin nedenlerinden biri de buydu, çünkü nasıl çalıştıklarını anlayamadım."

    yorke, kendisini çilesinden kurtarmakta yardımcı olan tom waits'e teşekkür etmenin bir yolunu buldu. waits'in dehasına bir selam ve göz kırpma içeren kısmı 'pyramid song' şarkısına yerleştirdi.

    dikkatli incelerseniz şarkı, waits'in rain dogs'ta yer alan "clap hands" parçasındaki "and we all went to heaven in a little row boat" dizesini içerir. yorke bu sözü aynen kullanarak tom waits'e selam çaktığını ifade eder. iki güzel müzisyen böylece bir enfes şarkıda buluşmuş olur.
  • hermann hesse'nin siddhartha'sından ilhamla yazılmıs olması kuvvetle muhtemel sarkı...
  • şarkı başlıor, ilk saniyede başlıosunuz ağlamaya bitene kadar salya sümük ağlıyosunuz, müzik ötesi bi inanılmazlık bütünlüğü bu şarkı, klibe girmek istemiorum benim fani zekam açamaz, tanımlayamaz öyle bişeyi sadece renkler içinde kaybolur, kid a bir kayıp efsaneydi ama sanırım ki amnesiac bir tapınak olucak... (bkz: peygamberi thom yorke olan din radiohead)
  • hiçbir zaman bu şarkı hakkında yorum yapamazdım, yıllar geçtikçe, dinledikçe daha çok ve gene yapamıyorum sanırım bu böyle gidecek, ruhumu ateşleyin.
  • gece yarısında, dağ başında yıldızlara bakarak dinlemenin verdiği hisler çok güçlüdür. uçuyormuş gibi, sanki bu dünyada olan biten hiçbir şey artık sizi ilgilendirmiyormuş gibi...
hesabın var mı? giriş yap