• 1960lı yıllarda john bryan ve grubunun yaymaya çalıştığı uyuşturucu.herkesi psychedelicsle uçurarak dünyadaki sorunları çözebileceğimize inanıyorduk ve bunu nerdeyse başarıyorduk demiş kendisi.holywoodda kiraladığı evinde lsd yapmak için uygulanan formüllerin bulunduğu 'notes from underground' adında bir dergi de basmış.(bkz: charles bukowski) de bu dergiye şiirleriyle katkıda bulunmuş.sevmediğini iddia etsede bi dönem o da birçok uyuşturucu kullanmış,fakat john bryanın son lsd partisinde ''midemde bowling topu büyüklüünde bir buz kütlesi var,içimde kıvranıp duruyor,midesini kontrol edebilen adam bütün dünyayıda kontrol edebilir'' diyip bırakmış.
  • güzel sanatlar çevrelerindeki cahil yığınlarının ağızlarından düşmeyen kelimelerden biridir efendim. bu insanlar gördükleri her akıldışılığı, saçmalığı veya nitelikli de olsa bir sanat eserini bu adla anarlar. bununla paket halinde gelen bir laf da 'ne çekiyo abi bunlar?' lafıdır. bu insanlar acı çekmemiş, ailesinden sanatçı olan veya 3 büyük kentte büyümüş, az buçuk parayla satın alınamayan imkanlara sahip olmuş insanlardır. bu insanlar sanatsal bir benlik geliştirme derdinde değildir. gönül rahatlığıyla birisinin yaptığı sanatı tekrarlayabilirler. çünkü yemek yiyorsan, yemekle ilgili sorunun yoktur. ama yiyemiyorsan işte o zaman sanatla karnını doyurmaya kalkarsın. o zaman görürüm ben sizi sanatçı kişiler. siz neden büyük sanat eserlerinde tanrısallığı görüyoruz sanıyorsunuz? o derece bir eziklik ve olamamaktır ki bu, eser artık yalnızca bir ağıttır tanrı olamamaya. yerim ben sizi ya. adamlar bir şey çekmiyorlar adamlar eşekler gibi çalışıyorlar nasıl şu tualde ya da şu binada varolabilirim diye. kim van gogh olmak ister? bunun için yamalı göt ister. sen büyük sanatçı olmak istiyorsan senin büyük sanatçı olmaktan başka şansın kalmamalıdır. çünkü bu bir lüks veya özel bahşedilmiş bir şey değildir. 2 kız becerip akşam alem yap, nişantaşı'larda dolaş, olursun sen evet. royal academy'den her dakika büyük sanatçılar çıkıyor değil mi bu yüzden? adam akıllı sanata bir şeyler katmış hiç bir kimse ne saykodeliktir ne de bir mal içmiştir. adamı hasta etmeyin. gizeme, saçmalığa meyliniz var değil mi? bu sizi özel yapmıyor. kimse özel değil. bu bir ankara'lının yaşasın cumhuriyet demesi gibi bir şey. doğru da gereksiz çünkü bunun için bir çaba harcamadın ki, sana hazır geldi bu. bedel ödemek ne demek anlıyor musun? ondan sonra büyük sanatçılarımız yürüyor istiklal'de. işte o saykodelik. o anca bir filmde karamizah malzemesi olabilir. post-modern sanat etkinliğidir. gidin bir hakkari'de yürüyün be güzel insanlarım. çok parası olanın kefenin cebi mi var demesi gibi. tamam yok da bunu söylemek sana mı düştü? bir yaşama sanatına bak, bir biçimle içeriğin uyuyor mu gör değil mi? bir de fransa gibi hakikaten paris'te yürüyüp 'duruş' sergileyip düzeltilebilse olaylar onu anlarım. düzelmiyor işte. bu yüzden bir sanatçı bir şeyler yapmak istiyorsa, bıraksın yürümeyi de başbakanlık için ne yapılması gerekiyorsa yapsın. saykodelik bir dünya kurmuşuz millet. yalan olan o, sanat eseri gerçek.
  • ego nun kaybedilmesi, oldurulmesi ve ardindan ulasilan dogayla dunyayla herseyle bir olmak, sorularin yok olmasi, tertemiz bir zihin ...
  • halisünatif etki...tribal aklın görünürlüğü...
  • açıklanması bi hayli zor olan psychedelic kavramını anlamanın en iyi yolu etkilediği sanat akımlarına bakmak sanırım. ben de karşılaştığım en güzel psychedelic tanımına aldous huxley'in the doors of perception kitabında rastladım. bu zamana kadar bildiğim ama kelimelere dökemediğim kavramlar çok güzel özetlenmiş. çok uzatmadan konuya gireyim cambridge'in seçkin felsefe hocalarından c. d. broad'un algıyla ilgili şöyle bir kuramı söz konusu:

    --- spoiler ---

    "bergson'un* bellek ve duyu algılayışıyla bağlantılı olarak ileri sürdüğü kuram tipini, şimdiye kadar yaptığımızdan çok daha ciddi bir biçimde ele alırsak iyi olur. önerme şudur: beyin, sinir sistemi ve duyu organlarının işlevi, büyük oranda yararsız ve ilgisiz bu bilgi kütlesinin her yeri kaplamasından ve kafamızı karıştırmasından bizi korumaktadır. bunu da doğal olarak her anımsayacağımız veya algılayacağımız şeylerin çoğunu dışarıda bırakarak ve uygulamada yararlı olabilecek gibi görünenlere özel bir seçimden sonra çok az da olsa bir yer açarak yapar."

    bu kurama göre her birimiz potansiyel olarak mümkün olan büyük bir bilince sahibiz. ama hayvan olduğumuza göre işimiz, her ne pahasına olursa olsun soyumuzu sürdürmektir. biyolojik üreyişi mümkün kılabilmek için büyük bilinç, beynin ve sinir sisteminin indirgeme filtresinin bulunduğu bir huniden geçirmek zorundadır. diğer uçtan çıkan, bu özel gezegenin üzerinde canlı kalmamıza yardım edecek türden bir bilincin kısıtlı damlalarıdır. bu şekilde indirgenmiş bir bilincin içeriğini kavrayıp ifade edebilmek için insanoğlu, dil adını verdiği sembol sistemleri ve dolaylı felsefeler yaratmış ve bunları sürekli geliştirmiştir. her birey doğar doğmaz kendini içinde bulunduğu dil geleneğinin hem yararlanıcısı hem de kurbanıdır; dil, onun diğer insan deneyimlerinin biriktirilmiş kayıtlarına girebilmesini sağladığı ölçüde yararlanıcı, dil onu indirgenmiş bilincin mümkün olan tek bilinç olduğuna ikna ettiği ve onun gerçeklik duygusunu bozduğu ölçüde kurbandır; böylelikle kendi kavramlarını veri, kendi sözcüklerini de gerçek şeyler yerine koymaya eğilimli hale gelir. yani dinsel söylemde "bu dünya" denilen şey, dil tarafından ifade edilen ve böylelikle sersemleştirilen indirgenmiş bilinç dünyasıdır. insanların ara sıra temas kurdukları çeşitli "öte dünyalar", büyük bilincin içerdiği bilincin bütünlüğünün bir çok unsurunu da yansıtırlar. insanların çoğu sadece bu indirgeme filtresinden geçenleri bilir ve yerel dil tarafından bunların tamamen gerçek olduğuna inandırılır. ancak bazı insanlar bu indirgeme filtresinin etrafından dolaşıp onu devre dışı bırakan bir tür by-pass kanalıyla doğmuş görünüyorlar. bazılarında ise anlık olarak ya da bilinçle yapılan "zihinsel araştırmalar" sonucu veya hipnoz ya da "bir takım maddeler" kullanmak yoluyla geçici kanallar oluşturulabilir. elbette bu kalıcı veya geçici kanallardan "evrende olan her şeyin algısı akmaz",(çünkü kanal, büyük bilincin toplam içeriğini hala dışarıda bırakan indirgeme filtresini ortadan kaldırmaz), ama daraltılmış bireysel zihinlerimizin gerçekliğin bütün veya en azındın yeterli görüntüsü diye nitelediği, dikkatle seçilmiş kullanışlı malzemeden biraz daha fazlası ve asıl önemlisi de daha farklısı akar.

    --- spoiler ---

    şimdi bu bağlamda yukarıda bahsedilen kavramları referans alarak psychedelic denen mevzuda algıların açılması ve bu algı açılma sürecinden sonra insanların aşağı yukarı benzer deneyimler yaşadığını söyleyebiliriz. bu yaşanan deneyimlerin de ortak olması psychedelic akımını oluşturuyor. psychedelic mevzusunun patladığı 60lar**bence bu iş için çok uygun bir zamandı ve hala sanatsal olarak meyvelerini yiyoruz. şimdi ise baktığımızda insanların gündelik hayatta çok daha fazla "maddi" kaygıları olduğundan algılarının tek bir yönde eğilim göstermesi gayet normal. o yüzdendir ki pscyhedelic akımın çok fazla beslenemediğini düşünüyorum. yani evreni algılamaya falan kimsenin zamanı yok. aynı zamanda algıların açılması,değişmesi durumunda neler yaşanabileceğine dair güzel bir örnek, jill bolte taylor adındaki beyin araştırmaları konusunda çalışma yürüten bir kişinin kısmi beyin felci geçirdikten sonra yaşadığı pscyhedelic deneyim. ablamız beyninin sol lobunda felç geçirince kısa süre de olsa hayatı tamamen beyninin sağ lobuyla algılmaya başlıyor. kendisi de bu tarz konularda uzmanlaştığı için yaşadığı deneyimi çok iyi gözlemlemiş. 18 dakika ama izlemeye değer http://www.ted.com/…or_s_powerful_stroke_of_insight

    ve bu mevzuda yukarıda bahsedilenlerden yola çıkıp bir takım maddelerle bu tarz deneyimleri yaşamaya niyetlenen olursa çok yanıldığını söylemek isterim. zira hayal kurmayan, merak etmeyen, farkına varmayı sevmeyen yani hayatın sezgisel boyutuyla çok fazla ilgilenmeyen birinin bu tarz deneyimleri yaşamasını çok mümkün görmüyorum. psychedelic deneyim bi aşamadır ve o aşamaya ulaşana kadar bol bol okuyup, dinleyip, izlemen gerekecek. yani önce kendi içine bakıp kendinin farkına varmadan kafanı kültürel olarak beslemeden bir takım maddelere takılmak en fazla seni mal edecektir.
  • algıları değiştiren ve günlük yaşantımızda düzgün işleyebilmemiz için beyinde var olan bariyerleri bir süreliğine en alt seviyeye çeken maddeler. aslında çok cool gözüken bu durum, beyinde neden o bariyerlerin var olduğunu anlatır. basit bir şekilde kimse, aynı anda bütün sesleri duymayı, her türlü kokuyu almayı, zaman nosyonunu tamamen silmeyi kaldıramaz. eğer kullanan kişi yüksek bir dozdan başlamışsa, büyük ihtimalle o tecrübeyi kaldıramaz ve korkunç bir panik yaşar. bu maddelerin neredeyse hepsi yasadışıdır. olmayanlar da birkaç olay yaşandığı anda anında yasadışı hale getirtilir.

    (bkz: ego death)
    (bkz: lsd)
    (bkz: dmt)
    (bkz: psilocybin)
    (bkz: alexander shulgin)
    (bkz: aldous huxley)
    (bkz: alex grey)
  • zihinde daha önce farkında olunmayan kapılar açan, zihni harekete geçiren, farkındalıkları artırıp değişik aşamalar arasında gezilmesini mümkün kılan şey anlamındadır. bu bir uyuşturucu madde de olabilir, bir melodi de. kelimenin ilk kullanımı, 1960'larda halüsinasyonları kapsamışsa da şimdilerde artık sadece zihinsel boyutları kasteder.
  • genelde insanlara saçma gelen ama bambaşka frekanslarda yakalanabilecek atmosfer türü.
    bir tablo,bir vazo,yer döşemesi vb. günlük hayatta görebileceğimiz ama dikkatimizi çekmeyen objeler aslında psychedelic obje olabilmektedir.

    sırf objeler değil,duyduğumuz sesler ve gördüğümüz görüntüler de bu kategoriye girmektedir.
    senelerdir alışkın olduğumuz dantelli örtüler bile yarım saat boyunca bakıp da içinde tavşan aradığımız bir nesne haline dönüşebilir. bunun yanında ateş,su,hava akıntısı,toprak kayması,zelzele* gibi sebepler de başka bir bakış açısına göre psychedelic anlam taşıyabilmektedir.

    ama bana sorarsanız en psychedelic şey,burhan çaçan'ın ezan okumasıdır.
  • ruh ve zihnin goruntusudur. terim lsdyle ilk deneyiminden sonra aldous huxley tarafindan ortaya atilmistir.
    (bkz: psychedelia)
  • serbest salınımlı, genellikle tekrara dayanan seslerin ördüğü kazağa verilen isim.
hesabın var mı? giriş yap