• "... ben atom silahlarını mükemmelleştirmek için atomun parçalanması üstünde çalışan bilim adamlarına 'aydın' denilemeyeceğini söyleyeceğim: onlar bilim adamıdır, işte o kadar. ama yapılmasına göz yumdukları bu silahların yıkıcı gücü karşısında dehşete kapılan bilginler bir araya gelerek kamuoyunu atom bombasının kullanılmasına karşı uyaran bir manifesto imzaladıklarında artık birer aydındırlar."

    "doğa her şeyden önce, var olan her şeyi toplayan ve bağdaştıran bir birlik düşüncesidir. -bu da bizi tanrısal nedenlere götürür; ama doğa, aynı zamanda her şeyin yasalara bağlı olduğu, dünyanın sonsuz sayıda sebep-sonuç zincirinden oluştuğu ve bilinen her nesnenin bu zincirlerden çoğunun karşı karşıya gelmesinin rastlantısal sonucu olduğu düşüncesidir ve bu da ister istemez 'yaradan' düşüncesini ortadan kaldırmaktadır."
  • (bkz: aydınlar üzerine)

    jean paul sartre kitabı.

    "aydın kimdir? kendisini ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokan, küresel insan ve toplum kavramı adına kabullenilmiş gerçeklerin ve bundan kaynaklanan davranışların tümünü sorgulama iddiasında olan biri midir? bir işlevi ver mı? bu işleviyerine getirmek için kim görevlendiriyor onu? onun özelliği, hiç kimse tarafından görevlendirilmemiş olması, konumundan dolayı da kimseye borçlu olmamasıdır. bu özelliğiyle o, canavarlaşmış toplumların ürünü bir canavardır. onu hiç kimse istememekte, hiç kimse tanımamaktadır; söylediklerine duyarlı olunabilir, ama varoluşuna aldırmaz." (arka kapaktan)

    daha detaylı bulgu için: entelektüel/@laylaylom
  • jean paul sartre bu kitabında aydın ve entelektüeller hakkında önemli bir tespit yapmakta ve toplumun her kesimine hitap etmeye çalıştıkları zaman dahi asla tümüyle bir sonuca varamayacaklarını irdelemekte. çünkü aydın kavramı dahi belli bir zümrenin kontrolüyle bir anlamda mecburi olarak doğmuş ve düşük gelirli, yeterli eğitim alamamış kişilerce de benimsenemeyecektir tam olarak. 20. yüzyılın en önemli "aydın"larından birisi olarak görülen sartre'nin kaleminden çıkmış böylesine dürüst bir yazıyı okumayı herkese tavsiye ederim.
  • mutlaka okunması gereken kitap.
    peki kimlerden bahsediyor kitap?
    belli bir birikime sahip, belli bir eğitim seviyesine ulaşmış (hele ki üniversite), sistemin yanlışlarını farkeden ve ezilenlerin tarafında olmayı arzulayan; ancak aynı zamanda, klasik anlamda işçi sınıfına dahil değil, zengin olmasada yaşamını sürdürecek bir maddiyata sahip, gerektiğinde halka rağmen halk için diyenlerden...
    yani kısaca, ne üst sınıf ne de alt sınıfta olarak, belki de her ikisi birden olarak, sınıfsal çatışmayı en çok yaşayanlardan...üst sınıf için sistemin işine çomak tutan bir hain; alt sınıf için boş işlerle uğraşan entel...
  • 96 sayfa gibi gözükse de benim kapasiteme göre değerlendirildiğinde en az 300 sayfalık bir romana eşit olan, daha yolun başında bir çömez olduğumu ve hiç bir naneden anlamadığımı yüzüme tokat atarcasına acı bir şekilde göstermiş olan kitap. sartre'ın japonya'da verdiği konferansları içerir ayrıca kitabın sonunda sartre ile 68 mayıs olayları ve sonrası üzerine yapılmış bir röpotaj yer alır. özellikle marksist bakış açısıyla ele aldığı aydının çelişkilerini anlattığı kısım etkileyicidir.
  • sartre'ın, klasik aydını “… rahatsız bilincinin başka alanlarda kendine yaptırttığı edimlerle (genel olarak yazılar) rahatsız bilincinden rahat bir bilinç çıkartan biridir.” diye tanımladığı kitabı.
  • sartre, kitap da bulun bir bölüm de bir işçinin çocuğunun nasıl tıp eğitimi alamayacağından bahsediyor. orta sınıfın çocukluğundan beri egemen sınıfın ayrımcı politikasıyla doldurulan bir yapısından vb konulardan. tüm bunlar yaşanırken de aydın tam bu noktada ortaya çıkıyormuş. yani ; aydının egemen sınıfın tüm bu çelişkilerinden rahatsız olduğunu söylüyor. bir aydın çocukluğundan beri "hümanist" ve bütün insanların da eşit olduğuna inandırılmış. devamında sartre şöyle cümleler eklemiş ;
    "oysa sadece kendine baksa, bizzat kendisinin insanlık durumlarının eşitsizliğinin bir kanıtı olduğunun bilincine varacaktır"
    "onun bu ayrıcalıktan vazgeçmesi gerekecektir. ama bu ayrıcalık bizzat kendisi olduğundan, bundan vazgeçmesi ancak kendini silmesiyle mümkün olacaktır ki, bu da insanların çoğunluğunda derinlere kök salmış yaşama içgüdüsüyle çelişen bir şeydir"

    aydın kimdir? canavarlaşmış toplumların ürünü bir canavardır.
  • bir kavram hakkında konuşurken nelerden, nasıl bahsedildiğini anlama ile alakalı bir pasaj:
    "tabiat düşüncesi, matematik bilimlerin kesin konusuyla tanrı'nın yarattığı nasranî dünya arasında bir uzlaşmadır. hem biri hem ötekidir. tabiat, her şeyden önce var olan her şeyin bütünleştirici ve bağdaştırıcı bir birliğin düşüncesidir -ki bizi bir ilâhî akla götürür; ama aynı zamanda bu her şeyin kanunlara uyduğunu dile getiren ve dünyanın sayısız nedensel seriler tarafından kurulduğu, bilgiye konu olan her şeyin bu çeşitli serilerin beklenmedik karşılaşması sonucu olması yüzünden zorunlu olarak demiurgos'un aradan kaldırılması düşüncesine varan bir düşüncedir. böylece bu iyi seçilmiş kavramın gölgesinde hristiyan, deist, panteist, tanrıtanımaz, materyalist olunabilir, insan isterse derindeki düşüncesini hiç inanmadığı bu dış görünüşle saklayabilir, isterse kendini aldatabilir ve isterse aynı anda hem mü'min hem münkir olabilir."
  • okunması gerekenlerdendir kendisi. uzun zamandır türkiye'mi eğlendiren aydınlarımızı gördükçe başucumdaki yerinin önemini anladığım kitaptır bu bağlamda.
    hıncal uluç, ertuğrul özkök ve ercan saatçi bir triad oluşturmuş; kelime, sayfa, zaman ve hava israfında önde ilerliyorlar, bakıyorum ülkem dinliyor. komedya diyemiyoruz çünkü yeri geldiğinde adamlar etkili bile olabiliyorlar. tabi sartre'ın aydınlar'da irdelediği tam olarak bu prototipler değildir, vefakat modern zamanımızın aydınları, juri üyeleri bunlar olduğundan biz bu şekilde kabul edebiliriz sanırım.
    yat gezileri, şarap mahzenleri, takım forma renklerinin performansı nasıl etkilediği üzerine tezler. sartre bunların evrensel uzantılarının var olmadığını fevkalade sistematik bir metodla anlatır; önce varoluşunun anlamını dinleriz, akabinde çelişkilerini ve farklı dallarla karşılaştırılmalarını.
    pek güzeldir pek, deneyin derim.
  • çok güzel bir jean-paul sartre kitabı..

    kitaptan gelsin:

    "sahte aydın gerçek aydın gibi hayır demez; hayır ama...'yı ya da 'biliyorum ama gene de'yi diline dolamıştır..."

    "gerçek aydın köktenci olduğundan ne ahlakçıdır ne de idealist. vietnam'da kalıcı bir barışın kan ve gözyaşlarına mal olacağını bilir, bu barışın amerikan birliklerinin çekilmesiyle ve bombardımanlara son verilmesiyle, yani birleşik devletler'in bozgunuyla başlayacağını bilir. başka bir deyişle, çelişkisinin doğası, onu zamanımızın bütün çatışmalarında taraf olmaya zorlar, çünkü bunların tümü de - sınıf çatışmaları, ulus ya da ırk çatışmaları - egemen sınıfın ezilenler üstündeki baskısının tek tek sonuçlarıdır ve o, kendisinin de ezilenlerden olduğu bilinciyle, her çatışmada ezilenlerin safında bulur kendini.."
hesabın var mı? giriş yap