• konu komşu huzurunda daltaşak dolaşarak ve güneş gözüme girdiği vakit en fazla pencereye çaput neyin raptiyeliyerek geçirdiğim takribi on beş senelik bekarlık hayatımın nihayetinde bu gün anladım ki evi barınılacak her hangi bir kapalı korunak olmaktan çıkarıp oturulacak bir iç mekan, oturmak arzusu duyulacak bir özel hayat alanı, bir ana rahmi, bir sevgili kucağı yapan şey perde imiş. anladım ki ben bunca sene kafamı sert duvarlara vura vura yaşamışım. duvarlarım yumuşacık oldu be! evet belki faşizmin demir yumruğunun giydiği kadife eldivendir bu ama coştum amınakoyyim, sevişmek istiyorum ulan perdelerimle!..
  • dün gece yatmak üzereyken telefonuma bi vityo düştü. ben mutfaktayken evimin dışından çekilmiş. "oo afiyet olsun, çay mı içiyorsun?" yazmış akrabam. "hehe tenks" yazıp yollarken "bazı densizler ne kadar densiz" diye düşünerek uyudum.

    sabah uyandığımda üzerimde bir tarif edilemez bir stres vardı. hani pms öncesi ince bir sızı gibi 'bu ay kaç kişiyi öldürsem acaba kaygısı' gelir ya, hah işte ondan!
    (yine tarif edebildik!)

    uyanınca vityoyu yeniden açtım. ev topuzumun mütteşem olduğunu görmek beni biraz sakinleştirse de yine de istenen oranda yatışamıyordum. sanki böyle -herkesin başına gelmiştir- gizli dosyalarda saklanan pornom ifşa olmuş gibi hissediyordum. bütün kalelerim zapt edilmiş, bütün tersanelerime girilmiş, bütün ordularım dağıtılmış ve her köşem bilfiil işgal edilmiş gibi...

    ben ki tüm perdeleri ardına kadar açıp sık sık ne kadar avrupai bir bağyan olduğumu vurgulayıp saklayacak bir şeyim olmadığını iddia ederdim.

    ama varmış. mesele götümü kaşırken, öbüşürken görüntü verme ihtimalimin olması değil. evimde, mabedimde, en savunmasızken, kendimle baş başayken benden habersiz görüntü alınması.

    esas özgürlük, istediğini istediğin yerde yapabilme özgürlüğü değil; evinde kimsenin dokunamayacağı huzur hakkıymış.

    bundan sonra, sözüm olsun, basketbol sahalarında kızlı erkekli top oynayan gençlere "burada se-vi-şe-mezsiniz!!" diye bağırmayacağım. herkesin hayatı kendine ya!

    "cık cık cık" yaparım ama. o kadar da olsun!
  • perdelerden kurtulmalıyız, dipdibe evlerden kurtulmalıyız diye haykırıyordum rüyamda. uyandım, denizi gördüm karşımda ve otelde olduğumu hatırladım. otel odası yalnızlığını, boğazın karşı kıyısında yıllardır boğazdan geçenlere "dur" diyerek geçmişi hatırlatan askerle paylaştım. "kolun yorulmuştur, biraz da ben tutayım tüfeğini" dedim, "üstüme zimmetli o, komtanım görürse mahveder" dedi. haklıydı.

    perdeleri anlatıyordu şebnem ferah, bütün genç kızlar teoman ile evlenmesi için dua ederken. beni sevmezsen diyordu, perdeleri sev. sorun da bu ya, ben perdeleri sevmiyordum, sen hiç değilse tülünü kapatmayı istiyordun. benden daha çok seviyordun onları, akşam olduğunda niyet etmemi istiyordun onları kapatırken.

    perdeleri kapatmayalım, denizi görelim bir göz odada. sabah beşte uyanalım güneş odadan içeri girerken, istemezsek kaşık pozisyonunda duvara dönelim, sırtımızı ısıtalım kediler gibi.
  • ailemden ayri yasamaya basladigim 23 yasimdan itibaren oturdugum hicbir evde fon perde tabir edilen perde turunu hic kullanmadim. benim perdeye dair anladigim hep bir guneslik bir tul olmustur.

    dun kizkardesim odama cok yakisacagini dusundugu icin iki adet fon perde hediye etti. renginden dolayi yatak odama astim, cidden cok yakisti, odaya da baya bir degisiklik getirdi. lakin gozum alisik olmadigindan odaya her girisimde sanki biri var gibi geliyor. evde bir ben varim, az evvel de uyandigim gibi bir anda sicratti bu duygu. yandan yandan sanki biri var. goz miyop astigmat, vakit gece, evdeki insan sayisi bir ve o bir kisi de korkak tavugun teki olunca uyku kaciyor.

    belki de tarihte perde yuzunden uykusu kacan ilk insanimdir diye dusunup dusunup, kafamdan kendimi tarihin kalin sayfalarina altin harflerle yazdiriyorum.
  • “insanla allah arasındaki en kalın perdeler irfan sahibi kimsenin irfanı, ibadet edenin ibadeti ve dindarın dindarlığıdır."

    buyurmuş bayezid-i bestami hazretleri.

    perdeler, hep perdeler...
    her yerde, her yerdeler.
    pencerede, kapıda,
    geçitte, kemerdeler...
    perdeler, hep perdeler...

    son noktada son perde;
    çevrilmiş seccadeler.
    orada işte işte,
    ölümden âzadeler!
    perdeler, hep perdeler...

    (nfk)
  • evdeyken bütün günahlarınızı örten bez parçası.
  • bir evdeki yasam belirtisi.
  • eger uzun boylu iseniz yıkama sonrasında bunları takma gorevi size verilecektir,ki olumdur.en igrenc seydir.
  • "bir arefe günü
    yıkanan perdeler gibi olsun
    istersin belki ömrünü"
  • ortalama türk dişisinin anlamsız fetişidir.

    şöyle ki; her pencerede mutlaka perde ailesi olacak. pencereye en yakın güneşlik, sonra fırfırlı tül, odaya bakan kısımda kalın perdeler diye dizilecek.
    bunlara ne gerek var; avrupa'daki gibi stor yapalım dedim bir keresinde; stor+güneşlik+tül+kalın perde şeklinde dörtleme haline geldi. odanın üçte birini perdeler kaplıyor resmen ; kalan yerde biz yaşıyoruz. üstelik pencere boşluğa bakıyor; en yakın yerleşim bir km ötede. neymiş; ev perdesiz olmazmış.
    balkonu akordeon sistem kapattık; camcı korniş ister misiniz diye sordu. bir de cam balkona ekstra perde takanlar varmış. neyse oradan yırttık.

    anlamıyorum ki... eğer perdeleri kapatıp sürekli ışık yakacaksak manzaralı ev vb gereksiz. zemin altı dairemizde duvara perdeleri takalım; pencere varmış gibi takılalım.

    bu perde işine çok kılım özetle.
hesabın var mı? giriş yap