• geçtiğimiz asrın büyük adamlarından birinin büyük filmi. hem güldük hem ağladık, bir an olsun gözlerimizi, kulaklarımızı ayıramadık. bir kere daha pavoşumuzun ne kadar iyi bir adam olduğunda ittifak ettik. dost olunacak cinsten bir adam; tevekkeli değil bono'nun, lady diana'nın ve daha nicelerinin dostu olmuş. filmde bunun sebebini bir dostu şöyle açıklıyor: "maestro, tanısın tanımasın herkese kendini özel ve rahat hissettirirdi."

    bu ne güzel bir haslet, değil mi? düşünmeli: yanında kendimizi kendimiz gibi, özel ve rahat hissettiğimiz kimseleri ve dahi etrafımızdakilere kendilerini özel hissettirip hissettirmediğimizi... filmde maestro (sevenlerinin kendisine hitap şekli), insanlığa ve ilişkilere dair çok özel bir şeyler söyledi, diliyle değil yaşantısıyla söyledi. bir fırıncının oğlu imiş pavarotti, sıcaklığını, iyimserliğini, muzipliğini, hep renkli ve mutlu şeylere eğilimini, ufaklığındaki o taze ekmek kokusuna bağlasam ben de şimdi, ne müzikal bir sebep-sonuç ilişkisi olur değil mi?*

    sinema olarak her şeyiyle ağızlara lâyık bir iş. sinema severler, belgesel severler, opera severler, müzik severler, pavarotti severler, insan severler, canlı konser dinlemeyi severler için biçilmiş kaftan. özellikle üç tenorun, roma caracalla hamamlarındaki meşhur konserinin geri planını ve konserdeki hâllerini görüp cûşa gelmemek mümkün değil. evet, bana sorsa mesela, seni hangi konsere ışınlayayım cağnım dese, allahım ne olur önce pink floyd'un pompei konserine, sonra da caracalla'ya, derim. müthiş bir elektrik, müthiş bir hayatiyet. tarifi kolay değil.

    dindar bir katolik'im, diyor maestro, buna rağmen boşanıyor. ne için? aşk için tabii. hayatının ilk aşkından boşanıp hayatının son aşkıyla evleniyor. bendeniz bu aşk işlerinde âşıklardan yanayımdır, bilen bilir. öyle derin bir insan sevgisiyle, sanat sevgisiyle, kuvvetli bir yaşamak tutkusuyla yaşamış bir adamın kadınlara âşık olmaması düşünülemez. aşklarının tepe tepe hakkını vermiş, adam gibi yaşamış. her kadın onun için belli ki bir lady, bir prenses. kadınları ve dostları da bunu çok iyi bilmiş, sevmiş. (diana'yla dostluklarının başladığı konserde prensesin yaşadığı yoğun duyguların izlerini yüzünde okuyunuz.)

    diyor ki en son, "daha iyi bir koca, daha bir baba olabilirdim." ömrünün son demlerinde, daha iyi bir insan olabilirdim diyen insanlar! ne güzelsiniz, iyi ki yaşadınız, iyi ki bu dünyadan geçtiniz. kapanışı nessun dorma ile yapardım amma pietà, signore ağır bastı. filmde, piyanoda john wustman eşliğinde söylüyor. kayıt 1978, montreal. "pietà, signore! --- o lord, have mercy! --- ah allahım, merhamet et!" bir kuple ingilizce çevirisi:

    have mercy, lord,
    on me in my remorse!
    lord, have mercy
    if my prayer rises to you;
    do not chastise
    me in your severity,
    less harshly,
    always mercifully,
    look down on me, etc.

    never let me
    be condemned
    to hell
    in the eternal fire
    by your severity. --- amin.
  • belgeseli henüz izledim; cidden etkisinde kaldım. pavarotti'yi böyle yakından tanımak, onun kişiliğini, hayat görüşünü ve her ne yaşarsa yaşasın hep olumlu bakışını görmek bana çok iyi geldi. opera'nın genel hatlarını, pavarotti'nin etkisini detaylı görmeyi de çok isterdim ama filmin süresinin 4 saat kadar olması gerekirdi sanırım.

    (bkz: ron howard), çok güzel bir iz bıraktı pavarotti ile beraber.
  • 2019 yapımı luciano pavarotti belgeseli.

    --- spoiler ---

    gerçekten dolu dolu bir hayat yaşamış rahmetli tenorumuz. tam bir yardımsever olması hayranlık uyandırıyor. bosnalı çocuklara kadar uzanan bir el düşünün.
    çapkın çıkması şaşırttı. ilk karısı olan ablamızda öyle bir duruş, ses tonu var ki nasıl olmuş da kesilmiş at başını koymamış yatağına hayret.

    --- spoiler ---

    izlenmeli. bilmediğim birçok yönünü bu yapımla öğrendim.
  • biyografi izlemeyi çok severim, bunu da hayranlıkla izledim. yardımseverliğini ve merhametini gördüm. bosna ve dünyanın dört bir yanındaki savaş mağduru çocuklar için çabalaması, yardım göndermesi beni etkiledi. nicoletta ile olan aşklarını hissettim. nicoletta ms olunca, seni bundan sonra daha çok seveceğim, demesi her şeyi özetliyor zaten. pavarotti deyince sahnedeki o şişman, cüsseli, yüksek sesli, acayip babacan bir şekilde gülen ve elindeki beyaz mendilini havaya kaldıran adam gelir aklımıza. bu belgesel pavarotti'nin sadece o sahnedeki adam değil daha fazlası olduğunu gösterdi. nessun dorma sahnesi de gözlerimi doldurdu.
  • pavarotti, gençliğinde ankara operası’nda çalışmış, ancak kovulmuştu. peki ama niye ?

    gazetelerde hep "sesi beğenilmediği için" diye yazıldı ama kovulma nedeni çok ilginç.

    sesinden değil sözünden kovuldu!

    pavarotti’nin ölümünün ardından türk gazetelerinde yayımlanan haberlerin ortak bir noktası vardı: pavarotti, gençliğinde ankara operası’nda çalışmış, ancak sesi beğenilmediği için kovulmuştu.

    oysa işin aslı bir hayli farklıdır.

    yıllar önce playmen dergisi’nde cüneyt gökçer ile yapılan bir röportajı yayımlamıştım.

    pavarotti’nin kovulduğu dönemde gökçer, o kurumun başındaydı.

    kovulmaya neden olan olayın tanıklarından biri de o tarihte turkish daily news gazetesi’nin yazı işleri müdürü olan prof. dr. kurthan fişek’tir.

    pavarotti’nin kovulmasına neden olan olay, bu ikilinin tanıklığına göre şöyle:

    devrin cumhurbaşkanı cemal gürsel bir gün temsil izlemek için operaya geliyor ve çok beğeniyor.

    çevresindekilere, "sanatçıları tebrik edeceğim, çağırın gelsinler" diyor.

    bu istek cüneyt gökçer tarafından pavarotti’ye iletiliyor.

    pavarotti’nin yanıtı: "ben sanatçıyım, o bir diktatör. ben politikacıların ayağına gitmem, o gelsin!"

    bu söz o günlerde pavarotti’den bazı özel nedenler yüzünden pek hazzetmeyen cüneyt gökçer’in aradığı fırsatı yaratıyor ve pavarotti, ankara operası’ndan kovularak gönderiliyor. gökçer bunu hiç doğrulamadı ama fişek’in tanıklığına güveniyorum.

    yani pavarotti’nin kovulma nedeni sesinin değil, sözlerinin beğenilmemiş olması!

    mehmet y. yılmaz/hürriyet
  • büyüleyici.

    binbir duyguyu yaşadım her bir saniyesinde. kah gözyaşı kah gülümseyiş kah iç geçirme kah dudaklarımı ısırma olarak dışa, mislisini de içime akıttım bunların.

    otuz yıldır dinlediğim luciano pavarotti ile bugün öğleden sonra tanışmış olmaktan onur ve gurur duydum.
  • italyan tenor. modern opera dönemindeki en önemli ses sanatçılarındandır.
  • 2019 yapımı bir belgesel film.

    sadece belgesel değil tabiki, tarihi bir anlatısı da var, sanatsal ve psikolojik yanı da. bu filmi üç ayaklı bir tabureye benzetelim. tüm ayakları bir araya geldiğinde pavarottiyi anlatmaya yetecek bir belgesel çıkıyor ortaya.

    doğduğu 1935 yılından itibaren dünyanın geçirmekte olduğu karmaşadan ve savaştan nasibini alan, ama kendisinin de ifade ettiği gibi ailesindeki yoğun ilgi ve sevgiden fazlaca pay alan luciano'nun operaya nasıl başladığı ile başlıyor film. babasının kendisinden daha iyi bir tenor olduğunu da söylüyor, annesinin sonsuz desteğini de. evet evet, aile her şey değildir ama pek çok şey. görüyoruz bunu...

    dünyanın en ünlü opera sanatçılarından birinin hayatını perdeye yansıttığı için müzik ön planda tahmin edileceği üzere. sözleriyle anlattığı şeylerin arkasından, olayla ilişkili söylediği aryalarla desteklenmesi hoş bir detay olmuş. zaten beni en çok etkileyen sahne ı pagliacci den söylediği yer oldu. beyaz makyajımı yapar sahneye çıkarım ve hiçbir şey olmamış gibi oynamaya devam ederim diyor kendisi ve arkasından leoncavallo nun pagliacci si konuşmaya başlıyor. "gül palyaço ". rockerlara yakınlığı, nessun dorma, 3 tenor, bono ile ilişkisi, lady diana ile bakışmaları tarihi sırasıyla verilmiş elbet . ama kişiliğindeki değişimlerle paralel ilerlemesi de şahane bir detay.

    ve elbette çalkantılı aşk hayatı. eşi, kızları, sevgilileri. aslında dışarıda sıklıkla gördüğümüz ilişkiler. ama genelde gizlemeye çalıştığımız. eleştirdiğimiz. dışladığımız. fakat bu , biz inkar ettiğimiz için olmadığı anlamına gelmiyor . anladık, anlıyoruz veya anlayacağız bir gün gerçek sevgiyi ve aşkı.

    `"` görüyoruz.

    dengesiz ve karışık kafaların karıştırdığı kafaların, dengesiz ve karışık fiilerini. `"`

    görüyoruz ve anlayacağız.
hesabın var mı? giriş yap