• ilkokulda okuduğumda yüzüme çarptığı en hazin gerçeklerden biri bizim mahalle çetelerinin son derece kolpa olduğuydu. kitaptaki çocukların yazılı kuralları, yönetim kadroları, üniformaları, planlı etkinlikleri, savaş planları vardı. bizde ise anca taş ve sopayla harala gürele. dördüncü dünya savaşı gibi. geri kalan zamanda top oynar, sadece mevsimi geldiğinde tüftüf savaşı yapar, "bakalım patlayacak mı" deyip karpite tükürüdük. bizim mahalleden hiçbir zaman pal sokağı çocukları gibi nizami ordu çıkmadı. o zamanlar bu açığı kapatayım diye çete kurup çocukları tek bayrak altında birleştirmeye çalışmıştım. ama çetenin adını korsan bayrağındaki figüründen esinlenip "kuru kafalar" koyunca tutmadı tabi.

    pal sokağı çocukları dışında da bu aşırı donanımlı çocuklardan bahseden çocuk kitaplarına her daim kıl olmuşumdur. ayşegül serisinde bile trafik polisçilik oynayan çocuğun polis şapkası, kılıcı falan vardı. heidi'de peter'ın kızağı, gümüş patenler'dekilerin buz patenleri, cin ali'nin kırbacıyla topacı, iki sene mektep tatili'ndeki çocukların tüfeği, define adası'ndaki çocuğun gemisi vardı. çocukluğum "nereden buluyor diğer çocuklar bu kadar donanımı ya!" diye dellenmekle geçti. bunların yazarların uydurmaları olduğunu anladığımda ise çoktan büyümüştüm.
  • --- spoiler ---

    kitabın sonlarına doğru, küçük nemecek ölüm döşeğinde yatarken nemeceklerin evine bir adam gelir. bu adam nemecek'in terzi babasının belediye memuru olan müşterisi bay çetneki'dir. hikayedeki gerçek kötü karakterdir. bay nemecek'e gri ceketini acil olarak yapmasını emreder. zavallı adamcağız oğlunun ölüm döşeğinde olduğunu ve ona biraz zaman vermesini ister ama adam ısrarla küçük çocuk için üzgün olduğunu fakat işinin çok önemli olduğunu tekrarlar ve itiraz istemez. zavallı baba adama karşı çıkamaz ve oğlu son sözlerini sayıklarken adamın işini görmeye çalışır. gözyaşları zengin adamın ceketine akmasın diye de ağlamamaya çalışır. içine atar tüm üzüntüsünü çünkü çocuğunun tabut parasını denkleştirip marangoza vermek için paraya ihtiyacı vardır. gerçek hayatta her an yaşanılan çaresizliğin en çarpıcı ve malesef gerçekçi örneklerinden birini hissederseniz okurken.
    kaç yaşında okunursa okunsun ağlatan bir kitaptır.

    --- spoiler ---
  • bu müthiş kitapla ilgili şu şekilde bir teorim mevcut ki; çocukluk çağlarında pal sokağı çocukları'nı okuyan insandan zarar gelmez.

    evet. ılımlı, anlayışlı, itidal sahibi, topluma ve insanlara saygılı, kendisiyle barışık, evine, ailesine, çoluğuna çocuğuna bağlı insanlar olur bunlardan. kendisine kırmızı yanarken, yaya geçidinden geçmeye çalışan insanların üstüne araba sürmez mesela. ya da bir yerde kuyrukta beklemesi gerekiyorsa efendi gibi sırasına girer, kaynak yapmaz. yaşadığı muhitten geçen saçı uzun delikanlıyı "ne bakıyon lan kılkuyruk, gel bakiim buraya" diye taciz etmez. ne bileyim, cinnet geçirip konu komşusunu, aile efradını falan doğramaz. gazetelerin üçüncü sayfalarına konu olmaz. gasp, kapkaç faaliyetlerinde bulunmaz. çıkar amaçlı suç örgütü kurmaz. fenerbahçe'yi tutmaz. ahahaha.. şaka lan şaka, alınma hemen.. espri olsun diye şeyettim. fenerbahçe'yi tutanları da vardır mutlaka. ama fanatik değildir.` : şaka yapıyorum olm`
  • çocukken sonunda ağladığım tek kitap. çocuğun ölmesine üzülmüştüm galiba. 24 yaşına gelmiş bir adam olarak bu sene üniversite yıllığı için yazılan bir yazıda bir arkadaşım tarafından "yanlış topraklarda doğmuş bir pal sokağı çocuğu" olarak nitelenmem üzerine kitabı tekrar okuma isteği duydum, bu lafın hikmetini anlayabilmek için. okumadım hala, bilmem sonunda yine ağlar mıyım.

    edit:

    25 yaşın bitmesine birkaç gün kala tekrar okudum kitabı. bu sefer ağlamadım gerçi ama 10 yaşındayken neden ağladığımı anladım. bir yanıyla tehlikeli bir kitap bu. 10 yaşında nemeçek olmak isteyen çocuk, onyedisine gelince de cyrano de bergerac olmak ister. sonra bir gün raif efendi olmak ister. günün birinde de don kişot olur kalır. elde mızrak, haydi yallah yeldeğirmenlerine. tabi bir de şu mesele var: bu naif ve bir yanlarıyla asil karakterlere özenirken sormak lazım, "içimde o asillik cevheri var mı acaba" diye.

    umarım günün birinde feministler yasaklatmaz bu kitabı, içinde bir tane olsun dişi karakter yok diye.
  • ikiz çocuğum olsa bir tanesine her sene zorla pal sokağı çocukları'nı okuturdum, diğerine ise küçük prens.

    19 yaşına geldiklerinde aralarındaki temel 50 farkı not ederdim.
  • nemeçek vardı, onu tutardım ben, 30 yıl önceydi.

    not: pal sokağı çocukları romanına yazılanları macarca ismine taşıtana bir, onaylayana iki. sokayım böyle sözlüğe be.
  • ortaokul çağında erkek çocuğu olup da bu kitabı çocuğuna armağan etmeyen baba çocuğuna büyük kötülük yapmış olur.

    çocuklarınızı böyle bir hikayeden mahrum bırakmayın. gerçi bu kitabı okuyan çocuk sonra kafasını camdan dışarı çıkardığında ne büyük hayal kırıklığı yaşayacaktır kim bilir ama seneler seneler önce de olsa böylesi bir dünya olduğunu, çocuklar arasında böylesi dostluklar kurulabildiğini bilsin, öğrensin.

    kardeşimdin nemecsek...
  • yanlış hatırlamıyorsam ilkokul 2 ya da 3. sınıfta hatim ettiğim kitaptı bu şaheser. kendi küçük görünümlü devasa dünyamı şekillendirmiş bir hikayesi vardı. hatta cahil delikanlılıkla insani mertliğin ince çizgisinin ilk tohumlarını bu kitap atmıştı bünyeme.

    sonra büyüdük tabi, 12 yaşındaki bir kardeşimize doğumgünü hediyesi olarak aldık; lakin validesi kitabın oğluna ağır geleceğini iddia ederek, kitabı sakladı.

    şu an söz konusu çocuk 400 sayfalık açlık oyunları diye bir kitap okuyor, fantastik dünyada geçen, kan revan içinde ölen, uzuvları kopan, hayatta kalma mücadelesi şeklinde bir yarışmaya katılmak zorunda kalan yaşıtlarının hikayesinin anlatıldığı bir kitap.

    biz razıydık büyürken kirlenmeye de, pal sokağı'nı bok etmeyeydiniz iyiydi be...
  • bade olan çocuğun adı nemeçek idi. saklanmak için botanik bahçesi olduğunu hatırladığım yerde havuzun içine girip saklanırdı epey uzun süre ile. zaten zayıf falan bir çocukcağızdı, kapardi zatturreyi o geceden. ablası terzi idi, onlara bayrak dikmiş idi. anası babası fakirdi.

    bir de karşı çetenin yakışıklı lideri vardı (ve evet sanırım feri ats idi adı da) o kadar savaş durumları olmasına rağmen nemeçek ölünce gruplaşıyorlardı, fairplay ortamı yakalıyorlardı. bir arsa için anlamsız hırs yapmıyorlar, insanlığa, kardeşliğe prim veriyorlardı.
    bir de taa kitabın başında fen dersinde ispirto lambası geyiği ve kağıt topla mesajlaşma olayları vardı, aklıma takılmış çok fena. o kağıtla mesajlaşmayı biz de yapar, genelde de yakalanır idik.

    muhteşem hikayedir, muhteşem kitaptır pal sokağı çocukları. çocukken okuyan prensip sahibi, erdem sahibi olur. (umuyorum)
hesabın var mı? giriş yap