• pervasız "sentez"lerin çok çok uzağında, çok daha titiz bir proje gibi gözüküyor şahsıma şimdilik. amacı türkü sevenlerin kanına girebilmek için türküleri kullanmanın aksine, türkülerden haberi olmayanlarla buluşturmak. bir parça nasıl ki sözüyle, melodisiyle, çalınan enstrümanıyla, söylenen vokaliyle vs. hepsiyle bir bütün olarak karşımıza çıkar; painted on water'ın yapmaya çalıştığı türkünün özünü alıp, türküyü son haline getiren bütün ayrıntılardan temizlemek, ve en baştan bambaşka bir yolculuk kazandırmak o türküye, sanıyorum. şu an ulaşabildiğim örnekler de bu amacı destekliyor gibi. bu yüzden bu işe sıradan bir "yeniden yorumlama" projesi olarak bakılmamalı kanımca. uzun soluklu bir çalışmadan bahsediliyor. bundan bir kaç sene önce bir magazin programında sertab ve demir ellerinde gitar "atem tutem ben seni"yi ingilizce sözlerle söylerken manzara sadece ve sadece komik gelmişti, doğrusu "öff sertab, şimdi de bu mu yani" demiştim, ama görüyorum ki müzikal anlamda daha içerikli bir durum varmış ortada. umarım aynı ivmeyle, aynı titizlikle devam edebilir bu çalışmalar.
    ha pragmatik açıdan bakarsak da, ister kabul edin ister etmeyin kulak alışkanlığı diye bir şey var. bugün türkçe müzik dinleyen biri için afrika yerlilerinin müziği nasıl ki eğlenceli değişik bir tat olarak görünüyorsa, batı formlu müziğe alışık kulaklar için de türk müziği muhtemelen sadece öyle görünüyor (özellikle ilgilenenlerden bahsetmiyorum tabii ki). ve türk melodilerine bu şekilde çok kolay tavlanabilecek bir çok kulak bu sayede ister istemez buralardaki müziğin etnik ilginçlik perdesini aralayıp içerilere girmek için daha hevesli olacaktır. bu da, türk müziğini tanıtma adına, 3 dakikalık bir şov için doğu nefeslileri, darbuka ve göbek şov hazırlamaktan çok çok daha gerçekçi ve temeli güçlü bir yol olsa gerek.
    grammy alırlar mı almazlar mı bilemem, zaten albüm bile çıkmadı henüz, altı dolu olan her çaba gibi muhakkak bir yerlere geleceğine inanıyorum. umarım hayâl kırıklığı yaşanmaz.
  • başarılı bulduğum bir proje. yok bi de bulmasaydım di mi .
    ama demeden geçemicem beni çok fena kıl ediyor böyle yemen türküsünü nothing but to pray , koskoca çanakkale türküsünü love we made şeklinde dinlemek . denedim sevmeye çalıştım ama başaramadım yani . sertab - demir aşmışlar olayı , büyük adamlarla çalışmışlar , çok iyi işler çıkarmışlar dedim kendi kendime , telkin etmeye çalıştım ama yok . bünye reddetti . olmadı. alışmadık götte don durmadı .
    ben mümkünse yemen türküsünü türkçe aliyim , çayım da tek şekerli olsun kilo yapıyo.
  • yayınlandığı dilde yorum yapmak gerekirse "yet another disappointment from sertab!" denilebilecek bir çalışma. bu proje uzun zamandır o kadar övüldü ve o kadar şişirildi ki, ortaya çıkan ruhsuz ve sönük çalışma "bu mudur yani?" tepkileriyle dinlenebildi ancak. bir kere albüm etnik mi yoksa batılı mı olacağına karar verememiş. bir şarkıda sertab namenin dibine vururken bir başka şarkıda tam bir batı ballad'ı ortaya çıkararak türkü tanıtma felsefesinden uzaklaşıyor. bir pop, bir rock, bir caz derken ortaya çorba bir albüm çıkıyor. sertab da sesini olabildiğince iyi kullanmamış, müzikler de sanki coşkuyla çalınmamış gibi. bir sönüklük var tüm şarkılarda. onca düzgün şarkının arasına shut up and dance yakışmıyor mesela. ya da 1000 faced man in nakaratına biraz daha özenilse ve şarkı biraz daha coşkulu olsa ne güzel iş çıkardı diye hayıflanıyor insan. ayrıca sertab'ın aksanının ve ingilzce şarkı söylerken duygu verememe sorununun no boundaries albümünden beri bir milim bile çözülemediği bu albümde gözler önüne seriliyor. albümün en iyisi kanımca isim şarkısıdır. gerisinin de öyle çok ses getirecek bir çalışma olduğunu düşünmüyorum. amerika'dan gelecek tepkileri çok merak etmekle beraber grammy'nin (ki kendisi son yıllarda prestijini ancak ticari işleri aday yaparak yitirmiştir) bir süre daha hayal olarak kalacağına inanıyorum.
  • 27 haziranda central parkda halk konseri olan; sertab erener ve demir demirkan ikilisinin yeni projesi.
  • demir demirkan' ın mazisindeki frank gambale etkisi su yüzüne çıkmış bu albümde.
  • yapmaya çalıştıkları sentez yapılmamış bir şey değil (bkz: tülay german)(bkz: norrda)(bkz: sabahat akkiraz)(bkz: sanem kalfa). atlanılan şey, türkü'nün gücünün yalnıca ezgisinden değil, sözünden gelişi. bu yüzden türküyü başka bir dile uyarlamaya çalışmak çok makul sonuçlar vermiyor. türkçe düşünüp, ingilizce şarkı sözü yazmak da keza şekilde de görüldüğü üzere (vice-versa). sertab erener'in de, demir demirkan'ında potansiyeli şu yaptıkları işin çok üstündeyken, "giydirme" yapma çabası çooook da başarılı olmayan bir projeyle sonuç bulmuştur kanımca. o yüzden hiçbir şarkıyı sonuna kadar dinleyemedim. sözler rahatsız etti, gıcık etti. ingilizce söze, türkçe ağırlığı verme çabası, gereksiz kompleks ifadeleri kovalamak falan hep o "yamalanmış" hissiyatını veriyor. sıfırdan kendi kompozisyonlarını yaratsalarmış olurmuş belki ama olmamış. pr mucizesidir o ayrı. sebepleri de malum.
  • projesini yapanlara buradan "haaaaaaaayıııııııııııııııııııırrrrr duruuuuuuuuun n'ooolur yapmayııııın!!!" diye bağırmak isteği uyandırıyor bende. abartmak istemem ama muhsin ertuğrul sahnesi'nin yıkılması kadar yıkıcı olmuştur benim için. tamam, muhsin ertuğrul sahnesi gitti, o türkülerse hala geleneksel halleriyle duruyor ama, birileri o haliyle dinleyecek, kayıtlar düzenlemeler o haliyle çok kaliteli olduğu için geleneksel halleri herkese daha da kötü gelecek. bunca yatırımı bu türküleri en saf halleriyle, en temiz şekliyle, en iyi koşullarda kaydederek yapsaydın, tüm dünya türk müziği neymiş görseydi olmaz mıydı be sertab? ille de batı müziği havalarına, gamlarına mı sokulması gerekiyor yapılan işin? bir de sözler ingilizce... offfff ne yaptın be sertab.
  • sertab erener'in demir demirkan'la ortak yürüttüğü proje.
  • resmi websitesinde sertab erener'in lübnanlı kadın popçular kılıgında pozlarini gormek mumkundur.
  • güzel işler başarmakta olan ikili
hesabın var mı? giriş yap