• memeliler arasında, kalp atış hızı ve yaşam beklentisi arasında ters bir yarı logaritmik ilişki vardır. yani kalp atışlarının/yaşam sürelerinin sayısı, her tür için bir ömür boyu önceden belirlenmiş sayıda kalp atımı sınırına dayanır.

    1999'da fizikçi geoffrey west ve biyolog jim brown ile brian enquist, hayvanların enerjilerinin tam olarak nasıl kullanıldığını ve vücut oranları büyüdükçe kullanılan enerji miktarının neye göre ölçeklendiğini bulmaya çalışırken bazı ortak zeminler keşfetmişlerdir. bu araştırmacılardan çok daha önce, 1930'larda biyolog max kleiber günümüzde "kleiber yasası" olarak bilinen şeyi ortaya atmıştır: kleiber yasasına göre; hayvanın kütle büyüklüğüne göre metabolik hızı 1/1 oranında artmak yerine ¾ oranında artar. basit ifadeyle, bir fareden 100 kat daha büyük olan bir kedinin, bir farenin kullandığı enerjinin 100 katını kullanmayacağı anlamına gelir. bunun yerine, bir farenin 3/4 katı enerji kullanır. yani kedi, fareden 100 kat daha büyük olsa da enerji kullanımı aynı oranda artmaz. sadece 31,6 kat fazladan enerjiye ihtiyaç duyar. bu yasa, hayvanların cüssesi büyüdükçe kullandıkları enerjinin düştüğünü söyler.

    kleiber yasasını referans alıp genişletmek isteyen yukarıda bahsettiğim araştırmacılar, yaşam süresi ve nabız hızı gibi özellikler arasındaki bağlara da odaklanmışlardır. ardından kalp atış hızı ve metabolizma hızı arasındaki ilişkinin ömür süresiyle direk bağlantılı olduğunu keşfetmişlerdir. bu, bir hayvanın tam olarak ne kadar yaşayacağını ve kalbinin büyüklüğüne göre ne kadar hızlı atacağını tahmin edilmesini sağlayan matematiksel bir denklemdir. denklem şu şekilde işliyor:

    kalp atışı başına bazal enerji tüketimi-vücut büyüklüğü oranının, tüm hayvanlarda yaklaşık 10(-8) oksijen molekülü/kalp atışı sayısı olarak aynı olduğu sonucuna varılmış. eldeki verilere göre memeliler arasında yaşam beklentisi ve vücut ağırlığına göre hesaplanan kalp atış sayısı/ömür uzunluğu sayısı, memelinin büyüklüğüne göre sabit ve ortalama 7,3 +/- 5,6 x 10(8) kalp atış sayısı/ömür uzunluğu olarak hesaplanmış.

    daha basit ifadeyle; memelilerin kalp atış hızı hayvanın büyüklüğüne-küçüklüğüne, metabolizma hızına göre değişiyor ancak yaklaşık 1 milyar kalp atışı sayısına ulaştıktan sonra kaç yıl yaşadıkları fark etmeksizin ölüyorlar. her bir memeli ortalama 1 milyar kalp atış sayısı kadar yaşıyor. bu durum 4 yıl yaşayan fare içinde aynı 70 yıl yaşayan fil içinde. insan burada istisna oluşturuyor. çünkü insan hastalıklara karşı kendine medikal olarak müdahale edebiliyor, arıtılmış su içip temizlenmiş gıdalar yiyebiliyor. bu avantajlar ile insanın kalp atış sınırı 2 milyardan biraz daha fazla olup, en uzun kalp atış sayısına sahip memeli konumunda. kalp atım hızı-ömür uzunluğu grafiği

    bir filin bir fareden yaklaşık 15 kat daha uzun yaşamasının nedeni kalbinin yıllar boyunca daha uzun süre atması değil. nedeni, filin kalbinin fareye göre çok daha yavaş atması. dolayısıyla bir filin 1 milyar kalp atış sınırına ulaşması çok daha uzun süre alıyor. yani memelilerin ömrü yıl bazlı değil, kalp atış sayısı bazlı. boyut ve yaşam süresi arasında bir korelasyon var. bu korelasyondan da şu soru çıkıyor. büyük memeliler daha uzun yaşarken küçük memeliler neden daha kısa yaşıyor? ya da başka bir deyişle büyük hayvanlar neden küçük hayvanlara göre enerjilerini daha yavaş kullanıyor? memelilerin nabız hızları, metabolizma hızları, enerjiyi ne kadar hızlı yaktıkları -- vücut boyutlarına göre yaşam sürelerinin nasıl belirlendiği tüm bunlar arasındaki ilişkiyle bağlantılı.

    kütle ve hacim bakımından, bir filin bir fareden trilyonlarca kat daha fazla hücresi vardır ve bu hücrelerin hepsi üstlerine düşen görevi yapmalı, metabolizmayı devam ettirip canlının yaşamını sürdürmelidir. küçük memelilerde işler daha kolaydır, büyük memelilere göre çoğu şey daha basit ilerler. büyük bir memelide ise çok daha fazla kan damarı, hareketli parçalar, daha uzun ağlar vardır. yapılacak çok daha fazla iş vardır ve dolayısıyla enerjiyi daha verimli kullanması gerekir. öyledir de, büyük memelilerin hücreleri küçük memelilere göre çok daha verimli çalışırlar. bir filde bulunan hücre, bir farede bulunan hücreye göre çok daha yavaş çalışır ancak çok daha fazla iş yapar. küçük bir memeli ise büyük memelilerinki kadar kompleks olmayan işleri çok daha az hücreyle, çok daha fazla enerji kullanarak yapmak zorundadır. hücrelerin de enerji kullanan metabolik atımları vardır. dolayısıyla yavaş çalışan bir hücre çok daha az atıma sahiptir ve memelinin 1 milyar kalp atış sayısına ulaşması hücresel seviyede daha uzun süre alır.

    hayvanın büyüklüğüne ve buna bağlı olarak sahip olduğu hücrenin miktarına göre, yukarıda bahsettiğim büyük memelilerin enerjiyi daha verimli kullanmasına şöyle bir benzetme yapılabilir. bir yangın var ve söndürülmesi için 30 kova su boşaltılması gerekiyor. 30 kova bizim kalp atış sayısı yani ömür sınırımız. 30 kişi ellerindeki birer kovayla, 120 metre uzaklıktaki su kuyusundan tüm kovaları dolduruyor ve her biri 120 metre mesafeyi koşarak ellerindeki kovaları boşaltıyorlar. 120 metrelik tek seferlik bir hızlı koşuda toplam 30 kova su boşaltıp yangını çok hızlı bir şekilde söndürüyorlar ama bunu yaparken çok fazla enerji harcayıp yoruluyorlar, yani ölüyorlar. bu küçük memeliler oluyor. hızlı yaşayıp hızlı ölüyorlar.

    yangına farklı bir senaryo ile müdahale edelim. 60 insan (daha fazla hücre) ikişer metre arayla, 30 kova suyu elden ele taşıyarak yangına müdahale ediyor ve toplam 30 kova su boşaltıp söndürüyorlar. bunu yaparken ellerinde birer kovayla koşanlara göre daha hantal davranıyorlar, koşmuyorlar; söndürme işini daha uzun sürede ama daha az enerji harcayarak yapıyorlar. her birinin elinden 1 değil, 30 kovalık paylaşılmış iş geçtikten sonra ölüyorlar. bu da büyük memeliler oluyor.

    istisnai olarak insan ve diğer bazı memelilerin 1 milyar kalp atım sayısı sınırından fazla yaşayanları da var. ancak insanlar kadar (2 milyardan fazla) bariz bir fazlalık yok.

    kaynaklar: pubmed, ucsb, discovery
  • memeli türleri için ortalama 1 - 1,5 milyar kalp atışı olarak özetlenebilir.

    bazı memelilerin kalp atış hızı yüksektir. bazılarınınki de düşük. kalp atış hızı yüksek olanların ortalama yaşam süresi diğerlerine kıyasla kısadır. düşük olanlarınki ise uzun.

    bu farklara rağmen, yaşamları boyunca toplam kalp atışı sayıları karşılaştırıldığında oldukça benzer sayılar karşımıza çıkar.

    bir örnek verelim;

    - fil
    kalp atış hızı (/dk): 28
    ortalama yaşam süresi (yıl): 77
    yaşam boyu kalp atış sayısı: 1,13 milyar

    - fare
    kalp atış hızı (/dk): 500
    ortalama yaşam süresi (yıl): 4
    yaşam boyu kalp atış sayısı: 1,05 milyar

    insanlık geliştirdiği yöntemlerle* kendi yaşam süresini uzatabilmiş bir memeli türü olduğu için bu genellemenin dışına çıkabilmiştir. fakat bu yöntemleri geliştirmeden önceki ortalama yaşam sürelerine bakıldığında, o dönemler için genellemeye dahil olduğu görülür.
  • 30 bin yıl önce 29,
    12 bin yıl önce 32,
    8 bin yıl önce 38,
    milattan önce 1100'lerde 35,
    milattan sonra 1200'lerde 48,
    1900'lü yıllarda 60 iken
    günümüzde 70 yıldır.
  • insan, doğası gereği yaşam beklentisini etrafındaki tanıdığı ve gördüğü insanlar üzerinden değerlendirir. dedeleriniz kaç yıl yaşadıysa, anneleriniz kaç yılına kadar gittiyse, siz de az çok o kadar yaşayacağınızı öngörürsünüz. (istatistiki açıdan ihmal edilebilir herhangi bir durumun olmadığını varsayıyoruz tabii ki.)

    ben de az çok öyle düşünüyorum, bakıyorum, dedelerim sağ, aşağı yukarı 72-74 yaşlarındalar. herhalde diyorum 68-70'e kadar gideriz. bu ister istemez yaptığım bir hesaplama, ilk aklıma gelen sayı bu. aşağı yukarı onlar kadar. dolayısıyla hayat planlarımızı ona göre yapıyorum, atıyorum 23'te mezuniyet, 25'te master biter, çalışırım, 29-30 gibi evlenir, 60 gibi emekli olur kafa dinlerim, vesaire.

    şimdi biraz daha bilimsel düşünelim. dedelerimin biri 1938 doğumlu. (daha eski de olabilir zira doğduğunda nufus idaresi kayıtları henüz tam oturmamış). istatistiki kaynaklara göre 1938 yılında türkiye'de bir erkek için yaşam beklentisi tam 35 yılmış. yani dedem doğduğunda, aşağı yukarı 35 yıl boyunca yaşayacağına dair planlar yapmış olarak varsayıyoruz. fakat yıl 2012 ve kendisi hala sağ, dolayısıyla aradaki 39 yıllık farkı tıp ve bilimdeki gelişmeler sayesinde ekstra ömür olarak yaşamına katmış. ortalama yaşam süresi (life expectancy) istatistiği, otuz küsür yıl yanılmış diyebiliriz. (aslında tam bir yanılma değil de, öyle diyelim.)

    kamera bana dönsün ve artık benim hayatımdan konuşalım. ne demiştim, hayat planlarımızı aşağı yukarı büyüklerimizin yaşam süresini baz alarak yaparız. dedem 74 yaşında, az çok ben de o kadar falan herhalde, e iyi dedik, planları yaptık. bilim diyor ki, doğduğum yılda, 1990'da yaşam beklentisi 63.8, şu anki yıl olan 2012'de ise 72. herhangi bir bilimsel veri kullanmadan, sırf dedelere bakarak öngördüğümüz ömür de buna uyuyor gibi.

    fakat ortada şöyle bir durum var, bilim, dedem doğduğunda 35 yıl yaşayacak demiş, fakat kendisi 74 yılı devirdi. dolayısıyla benim ömür süremde de bilim ve tıpta bolca gelişme olacak diye tahmin edelim, e dolayısıyla şu anki hayat beklentisi olan 72'nin çok daha ileri gideceğini öngörmek mantıksız değil.

    'ulan bunu düşünen bi sen misin lan?' derseniz de, sosyal güvenlik kurumu'nun emeklilik yaşı hesaplamalarındaki ibretlik değişimi analiz etmenizi öneririm. bizden bir önceki nesil, anne ve babalarımız 45-55 yaş aralığında emekli olmuşlardı, fakat bizim nesil için en düşük yaş 65 olarak uygun görülmüş. demek ki hakikaten de aklın yolu bir.

    tabii bu rakamlar sikko sikko işler yapıp ömrünüzü kısaltmadığınız sürece geçerli. gün itibariyle türkiye'de en popüler ölüm sebepleri sırasıyla kalp hastalıkları, kalp krizi, beyin kanaması, akciğer hastalıkları, akciğer kanseri ve grip (ölümcül türleri tabii), sürpriz olarak da arkasından hipertansiyon geliyor. yani sigara içmezseniz, sağlığınıza az çok dikkat ederseniz, havası suyu kirli yerlerde yaşamazsanız (nasıl olacaksa), düzenli kalp damar kontrolü yaptırırsanız, 'ulan okulu bi sene uzattık hayata geç kalıyoruz ammmkkk' diye hayıflanmanıza gerek yok, ve hatta hayat sevmediğiniz işi yapmak için fazla 'uzun', bi an önce istediğiniz köklü değişimleri yapın, bişi yapmak istemezseniz de amele gibi yatabilirsiniz zira vaktimiz uzun olacak gibi.

    keyfinize bakın, acele etmeyin. relax.

    roket adam uykusuz bilim adamları barınağından bildirdi.
  • celal şengör’ün cumhuriyet bilim teknik dergisinde 23/04/2005 tarihinde yayınlandığı daha sonra diğer yazıları ile beraber “bir toplum nasıl intihar eder” kitabında da yer alan, “türkiye uygarlığın neresinde? bir kıstas” başlıklı yazısında kullandığı kavram.

    “… uygarlığın göstergelerinden biri de bir toplumda bireylerin ortalama yaşam sürelerinin uzunluğudur. yaşam süresi çok büyük ölçüde, birey ve toplumun en geniş anlamıyla içinde yaşanılan çevreyi kullanma becerilerinin bir ölçüsüdür. çevrenizdeki besin ürünlerinden nasıl yararlandığınız, hastalıklarla nasıl başa çıktığınız, çevrenizdeki kötü kültürel alışkanlıkları (sigara veya içki içmek, muntazam spor yapmamak, doktor yerine üfürükçüye gitmek, mühendis yerine kalfaya ev yaptırmak, kızların klitorisini kesmek vb.) ne dereceye kadar yenebildiğiniz, dost ve düşmanlarınızla ilişkilerinizi nasıl ayarlayabildiğiniz hep yaşam sürenizi etkileyen faktörlerdendir. uygar insanlar bu faktörleri sürekli geliştirerek ömrünü uzatır. uygar olmayan insan ise bu faktörleri kontrol altına alamadığı için onların oyuncağı olur ve çevresinin diktasında yaşar…”

    “…aşağıda dünyadaki çeşitli toplumların içindeki bireylerin yaşam süreleri ortalamaları (yıl cinsinden) türkiye ile karşılaştırmalı olarak sunuyorum. (kaynak: belzacq, r., miotto, f. ve putfin, m.s., 2003, gisseriot atlası)

    türkiye: 66
    asya: 68,2
    avrupa: 75
    kuzey amerika: 78
    güney ve orta amerika: 69
    avustralya: 78
    afrika: 52
    osmanlı imparatorluğu içindeki tüm ülkeler: 70
    osmanlı imparatorluğu avrupa ülkeleri (türkiye hariç): 74
    osmanlı imparatorluğu asya ülkeleri (türkiye dahil): 69
    osmanlı imparatorluğu afrika ülkeleri: 65
    bugünkü batı komşularımız (yunanistan-bulgaristan): 76
    bugünkü güney komşularımız (suriye-ırak): 66
    kıbrıs (rum kesimi): 78
    bugünkü doğu komşularımız (gürcistan-ermenistan-iran): 72
    rusya federasyonu: 67
    müslüman dünyası: 67
    petrol devleri hariç müslüman dünyası: 62 …”
  • yaşam beklentisi başlığından yönlendirildiğimiz kavramdır. demografide herhangi bir alanda gösterge olarak kullanılmamaktadır. bir toplumda yaşayan tüm bireylerin yaşlarının toplanıp toplumdaki kişi sayısına bölünmesiyle elde edilir. ancak bunun yerine gösterge olarak ortanca yaş kullanılmaktadır. çünkü ortalama normal dağılım için kullanılan bir göstergedir. normal dağılım ortalama, ortanca ve tepe değerinin aynı değeri aldığı bir dağılımdır. bir toplumun yaş dağılımının böyle olması pek olanaklı olmamaktadır. demografi bilmeyen birisinin aynı şeyi ifade ettiğini düşünebileceği yaşam beklentisi ise bugün önemli bir makro göstergedir ve ortalama yaşam süresinden çok farklı biçimde hesaplanmaktadır.
    yaşam beklentisinin bugün önemli bir makro gösterge olmasının nedeni belli bir sosyoekonomik gelişmişlik düzeyini aşan ülkelerin diğer bir önemli gösterge olan bebek ölüm hızlarının* birbirine çok yakın olması (binde 5'in altında), bu nedenle bu göstergeye ilişkin aralarında karşılaştırma yapmanın anlamsızlaşmasıdır.
    yaşam beklentisi yaşam tablosuyla hazırlanır. her yaş grubunda yaşayan yıl ortası nüfus ve o yılda görülen ölüm sayıları kaydedilir. böylece o toplumda o an belirli bir yaşta olan kişiler için (0, 5, 65...) ayrı ayrı yaşam beklentisi süreleri hesaplanabilir.
    0 yaşında olan yaşam beklentisi ile 5 yaşında olan yaşam beklentisi arasında mutlaka fark vardır. 5 yaşında yaşam beklentisi tüm toplumlarda 0 yaşında yaşam beklentisinden yüksektir. bunun nedeni yaşamın ilk yılının ömür için izleyen yıllara göre daha riskli olmasıdır.
    elbette yaşam beklentisi bir projeksiyondur. tutmayabilir. ortaya çıkan yeni bir hastalık ya da göçler tüm öngörülerinizi alt üst edebilir. ancak politika geliştirmek için önemli bir araç ve tekrar tekrar vurguladığım gibi önemli bir makro göstergedir. gelişmiş ülkeleri karşılaştırmak için değerlidir. yaşam beklentisinin bu başlığa yönlendirilmesi yanlıştır.
  • japon amcalar için 80'e yakın ortalama. sabahtan akşama sushi yiyip sake içersen olacağı budur. bu seksen yaş ortalaması özellikle japonlara geçilmiş bir kıyaktır. zira böyle 50 yaşına kadar kim imparator kim vatandaş ayırt edemediğimiz japon amcalar bir anda karizma sahibi olurlar. şöyle 60'ın üzerinde japon amca görmedim ki sakalıyla, kırışık suratıyla bilge modunda dolaşmasın. çay istese hayatın anlamını veriyor gibi bir tavır hissedilir bu japon amcalarda. filmlerde gördüğümüz uzun saçlı, keçi sakallı, kılıç üzerinde yürüyen amcaların haricinde beli bükülmüş gözlerinin etrafı çökmüş her japon bir fotoğraf karesidir.

    yıllar boyu hayatını onun bunun fotoğrafını çekerek geçiren japonlar çeke çeke çekilmeyi öğrenmiş gibi son demlerinde en güzel fotoğraf kareleridirler. ara gülerin söylediği yüzlerinde yeryüzü bu amcaların her kırışıklığında kendini gösterir.
  • toplumlar arası farklılık gösteren bir istatistik. insanların kaç yıl yaşayacağının ortalama beklentisi. genellikle yukarı doğru giden bir istatistik. iki yüzyıl önce 40'larda seyrederken, veba gibi hastalıkların yenilip, antibiyotiklerin çıkması, ameliyat tekniklerinin gelişmesiyle 70-75'lere dayanmıştır. aşırıya kaçıp 150'lere gelmesi, yaşlı nüfus oranını yükselterek işgücü kaybına ve nüfus patlamasına neden olur
  • 30 yıl içinde 120lere çekilmeye çalışılan ortalama.
    (bkz: ortalama yaşam süresi artışının olumsuz etkileri)
  • dunyadaki emeklilik planlarinin baslica cokme sebeplerinden biridir bunun artmasi. bayanlarda sekseni coktan bulmustur...
hesabın var mı? giriş yap