aynı isimde "org (assembly direktifi)" başlığı da var
  • sabitlenmiş entry
    (bkz: .org)
    • org'u klasik anlamda anlatmak, izah etmek istemem, o her yerde var, bize org'un turkiyedeki anlam ve onemi lazimdir. org 80 lerde envai cesit ve bicimde turk halkina kendini sevdirmis, "piano egitimine on ayak olsun" dumeninden, "evde senlik olsun" arayislarina kadar bir cok ihtiyaca yanit verebilmis bir cihaz olmustur. hatta diyebilirim ki 80lerin serbest piyasa ekonomisinde lavaskiri ile beraber org turkiyenin dunyaya acilan penceresinden giren zavazingolardan en yuksek ses getireni, hatta dogru tabir ile en cok kafa sikeni olmustur.

      bizimki gibi gocebe ve kultur fakiri ger kalmis bir ulkenin arada kalmis insanlarini en guzel ifade eden cihaz org degildir de nedir? taklit sesler, bir tane kok sesden (bkz: patch) olusan dandik sentezler, cogu zaman arap olcu ve alt yapisi, sinirli polifoni, dar oktav alanli, ezberlenmis demo bir yayin hayati, 10 tane calisma sarkisi ile gelen ve nasil bir tuse ile calarsaniz calin hep ayni desibelde (ki buna velocity de diyebilirdim) tepki veren bu cihaz kadar turkiye cumhuriyetini ve kamuoyunu temsil eden ya da edebilecek baska bir son kullanici urunu olabilir mi?

      org hangi metaforik anlamda dusunulurse dusunulsun, turkiyenin kisa zamanda kalbini fethetmis, kendine ozgu, dunyanin hic bir yerinde esi benzeri olmadigina inandigim taverna gibi bir muzik turunun dogumuna on ayak olmus (ki az sey midir bu, sorarim?), taklidi oldugu piano duzeneginin ancak "zengin" evlerinde bulundugu ulkemizde ucuz yoldan pianist ve dahi santor yetistirilmesi icin uygun tesis ve imkani saglamistir.

      org kursu gibi maksadini asmis kurumlarin var oldugu turkiyemizde adina bunca imkan tahsis edilmis orglarin 80lerin sonunda yavas yavas kartonlarina tikilip portmantonun, etejerin, yuklugun uygun yerlerinde kizaga cekilmesini hic bir zaman icime sindiremedim (cezai ehliyetimi aldigim yas gelene kadar evime helvacioglu blokflutunden ote muzikal enstruman girmemis birisi olarak evinde org olan insanlara daima tasavvur edilemez bir hased ile baktigimi belirtmeliyim.) org turkiyede hakettigi yere gelememistir. tam hedeflenen basariya ulasacak, turkiyenin milli enstrumani olacakken captan dusmesi kabul edilecek sey midir?

      kadikoy anadolu lisesinin muzik grubunun 96 senesinde boleroyu 28 org (tassak gecmiyorum, cok ciddiyim) ile icra edip, liseler arasi muzik yarismasinda birinciligi aldigini da hatirlarsak turkiye devlet org filarmoni orkestrasinin kurulamadan yururlukten kalkmasi, ipinin cekilmesi, dugmesine basilmasi (off dugmesine) icime sinmiyor.

      hala ne zaman eminonu alt gecidinde 8 bit fason oyun konsollerinin kenarina ilismis bir boynu bukuk org gorsem (yamaha psr, casio farketmez) usulca yanina yaklasir, enstruman bankasindaki enstrumanlari, demo sarkilarini gozden geciririm. 032 harmonica, 056 slow strings, 076 tambourine, 009 guitar hepsi usulca denenmeyi, kontrol edilmeyi bekler. tezgahtara caktirmadan enstrumani piyanoya ayarlarim (003 honky tonk piano) usulca perihan ablanin unutulmaz melodisini calarim. uzakta bir vapur oter, ben aglarim.

      tezgahtar usulca yaklasir "99 ses, 30 hazir sarki abicim, istersen disketlisi de var." der. usulca "kuzene bakiyorum, casio 90xc var mi?" diye sallama bir org markasi sorarim. tezgahtar bir an icin tereddut etmez, "vardi bitti" der. "ha anladim" dercesine uzaklasirim, o yalanini soylemis, ben yalanimi soylemis, birbirimizden ayriliriz. arkamda "atari var istersen, sit raytirli, prezidint ivil li" der. "yok sagol, magol" derim. uzaklasirim, cep telefoncunun onunden kivrilip eminonune cikarim, eminonu bildigin eminonu.
    • ilkokul zamanlarımda bunu çalarak okul ünlüsü olmuştum ben.
      her 23 nisanın aranan ismiydim.
      kutlamalarda repertuvarımda bulunan muhteşem şarkıları çalar, tüm öğrencileri şarkılarımla çılgınlar gibi eğlendirirdim.
      8 yaşındaysanız ve tüm okulun önünde org çalıyorsanız, hayat çok güzeldir. *
    • "köpek havlaması" orgun acayip alakasız efektlerinden yalnızca biriydi
      (bkz: 80lerde çocuk olmak)
    • bizde de vardı bundan bir tane casio marka. bir gün evde çalmaya uğraşıyorum, daha çocuğum. yaşım en fazla 9-10. annem çok gürültü yapıyorum diye sinirlenip orgu kaldırıp yere vurmuştu. bemol falan kalmamıştı dökülmüştü hepsi, çarpmanın etkisiyle tek dişi kalmış canavara dönüşmüştü. tamam kabul aykırı müzikler yapıyordum ve yaptığım müziği herkesin anlamasını beklemiyordum; ama bu tepki çok üzmüştü beni. kibarca uyarsaydı, sound'umu değiştirip yeni besteler yapabilirdim. belki bir chopin, beethoven, tchaikovsky olamayacaktım ama paul de senneville olabilirdim kim bilir. (bkz: swh)
    • * ceryanlı piyano.
    • yıllardır süren bir birlikteliğimiz var, 10 yaşındaydım bir araya geldiğimizde, o zaman çok büyük gelirdi gözüme, uzun süre de büyük geldi zaten, ben ona ne kadar hakim olursam olayım o büyüktü, herkesin orgundan büyüktü, kursa giderken taşıması en zor olandı, 13 yaşındayken piyanoya dokundum ilk kez, o zaman birden küçüldü, zaman geçti, liseye başladım, her sınıfında piyano olan güzide güzel sanatlar liseleri'nden biriydi, iyice küçüldü gözümde, onunla hiç ilgilenmiyordum artık, çalışmam gerektiğinde gider okulda çalışırım hem orgun tuşları hafif diye küçümsedim onu çokça, nitekim 4 yıl yüzüne bakmadım lise bitene kadar, lise bitip de bölüm değiştirince piyanoya dokunmak daha zorlaştı, o zaman tekrar anladım kıymetini, iki- üç parmak alıştırmasından sonra o hep heyecanla beni bekliyordu, eskiden onu kulak çöpleriyle, ıslak mendillerle özenle temizlediğim zamanları özlüyordu. ifade etmek için fa tuşu kırıldı, o zaman anladım benim için ne kadar özel olduğunu, fa'sını yapıştırdım, ilişkimize devam ettik. nasılsa asla bir piyanom olmayacak ben ya çalgıcı parçası olacaktım ya da yazar parçası, o kadar param olması imkansız. en çok o var yanımda, parmaklarım en çok onun üzerindeyken mutlu, bir piyano değil belki ama orgumun da tadı başka.
    • a101’e gelecekmiş. haberini babama yolladım. kıza alsam mı diye zarf attım. hemen ben alayım dedi dede nolacak.

      90’lı yıllar. doğudayız. sınırdan kaçak ticaret yapılıyor. o zamanlar tr’de olmayan ya da pahalı şeyler falan geliyor bazen. bir keresinde org gelmiş, babam da ilçenin böyük memurlarından olduğu için ona göstermişler, eve getirdi. alsam mı dedi. müzik hocası ben öğretirim notaları bile dedi. çocukluğum öyle bir şey isteyen, tutturan biri hiç değil. nedense bu orga eriyorum. çok istiyorum. ama sonra -büyük ihtimal anam sebep- “ne yapacaksınız işinize yaramaz” denilip alınmıyor. zaten çocukluğum, ilk gençliğim hep böyle “sen giymezsin” “sen onu kullanmazsın” “ihtiyaç değil” “sana göre değil” telkinleriyle geçiyor. büyüyünce de noluyor hiçbir şeyi üstüne alınamıyor o çocuk. beni mi sevmiş, yok canım, güzel mi olmuş yakış mı bu elbise, bana mı dediniz, tam benlik mi? neyse burası ayrı hikaye...

      almıycam ulen o orgu. aldırmıycam. tabii dede beni keser o ayrı.
    • bana 8 aylıkken babam tarafından eğlenmem amacıyla alınan, yamaha markalı, ambulans sesine kadar efekti bulunan, babamın gözlüklü arkadaşının güleyim diye bana kara tren parçasını çaldığı enstrüman bir şey.
    • kimileri hakkatten orgekstra olabiliyor...

      misal: http://www.youtube.com/watch?v=uav0av2shtg
    • o görkemli sesini duyabileceğiniz en güzel eserlerden biri barok dönemi bestecilerinden biri olan bach ın toccata & fugue in d minor üdür.

      lütfen bu vidyoyu izleyin. görüntüsü bile insanı büyülemeye yetiyor.

      ayrıca bu eser (bkz: toccata and fugue in d minor) draculanın da tema müziğidir.

      kendisi bazen enstrumanlık kimliğini bir kenara bırakıp sanat eseri de olabilmektedir : bu resimde olduğu gibi

      edit: ayrıca kendisi hakkında bugün öğrendiğim ilginç bir bilgi ise "orgun orkestradaki işlevine göre yeri değiştirilebilmektedir. ne var ki çoğunlukla şefin tam karşısında ve orkestranın en arkasında yer alır. orgu seslendiren kişinin tüm orkestra üyelerine göre konumu farklıdır. bir org seslendiricisi orkestra ile birlikteyken sırtı orkestra şefine dönük oturur. müziğin organizasyonu içinde kalabilmek, şefi görebilmek için ise orgun gövdesine yerleştirilmiş küçük bir aynadan yararlanır."

      edit 2: yine etkin bir sekilde kullanildigi baska bir eser ise albinoninin adagio in g minor for strings and organ dir.buyrun vidyosu
    hesabın var mı? giriş yap