• 2 temmuz'a kadar unutturulamazsa bu söylem muhtemelen aleviler 2 temmuz'da chp karşıtı sloganlar atmasını da öğrenecek. aslında bu bile zor bir ihtimal çünkü ali balkız söylemişti; "alevilerin bazıları hz. ali'nin atatürk olarak geri döndüğüne inanırlar"

    ali balkız'a yuh çekmiştik velakin yurdum alevileri mustafa kemal'e bu minvalden olmasa da sebebini kendinin de bilmediği biçimde taparlar. kendilerini -bunların başını izzettiğin doğan çekiyor- 'cumhuriyetin bekçisi' ilan ediveriyorlar. sülalesi alevi bir genç olarak(toy bir yazarın kimliğini açıklama süreci) oldum olası anlam veremediğim bu garabet, bu yüceler yücesi çelişkiler demetinden seçkilerle size bir ton olay anlatabilirim. ama o kadar farklı bakıyoruz ki kendi içimizde bile hani bir kısmımız yazarın dediğine geliyoruz bir yerde; "hepimiz aynı bataklıkta yaşıyoruz ama kimilerimiz yıldızlara bakıyor"

    yıldızlara bakanlar bataklığı geride bıraktılar. onlar geçen gün kadıköy'deki mitingte "türkiye laiktir laik kalacak!" der iken yıldızlardan habersiz bataklıkla yüzyüze tayfa ise "tek yol devrim!" diyordu. fark burada kendini ilan ediyordu. orta yolumuz yok bizim, ya cumhuriyet karşıtlığı, ya sistem bekçiliği. mesela alevilerin bir kısmı "dersim isyanı" olarak nitelendirilen "dersim katliamı"nı ismet inönü'ye mal ederler. bu fikir belki tokat'ta yaşayan bir alevi için doğru olabilir, neticede mevzuyu yaşamadı onlar ve hakim görüş ne ise onu öğrendiler cemevlerinde. işin aslı dersim'de yaşayan ve bu katliama gözleriyle şahitlik etmiş yaşlılarımız dahi bu hikayeye inanırlar. çünkü onlara göre atatürk aslında hastaymış, yatağından kalkamıyormuş bile ve zaten duysa imiş bu olan biteni engellermiş, bu kadar insan ölmezmiş. hayat bayram olurmuş, el ele tutuşan tutuşana filan...

    oysa mustafa kemal atatürk'ün 1 kasım 1936'daki meclis açılış konuşmasını okutmak lazım bugün onur öymen'in diline yansıyan zihniyetin tezahürünü;

    "dahili işlerimizden en mühim bir safha varsa o’da dersim meselesidir.dahilde bulunan işbu yarayı, bu korkunc çıbanı, ortadan temizleyip koparmak ve kökünden kesmek işi her ne pahasına olursa olsun yapılmalı ve bu hususta en acil kararların alınması icin,hükümete tam ve geniş selahiyetler verilmelidir"

    bu cümle tek başına özetler 1937-1938 yılları boyunca sürecek olan sistemli öldürme organizasyonunu. ancak bu da yetmez onlara aslında bütün bunların atatürk'ün emri ile gerçekleştiğini. anlatmaya devam ederiz tabi. sabiha gökçen'den alıntılar filan yaparız. öyle ya sabiha gökçen'i uçağı dersim semalarına yön tutup bombalarla cümbüş yapmadan evvel yolculayan ve "bu işi ancak sen halledersin" deyip alnından öpen atatürk değildi ve bunu sabiha gökçen anılarını anlattığı kitabında dile getirmemişti." ne güzel bombalarınız var sabiha hanım!!!!"

    artık anlayın,
    2 temmuz'da kadıköy'ü mekan bellerken bizler, deniz baykal kırkpınar'daki güreşleri seyrediyordu.

    bütün bunları bildikten sonra ister oy verin, ister vermeyin
    siz bilirsiniz
    ama bu entryi onur öymen ve zihniyetini savunanlardan 7 tanesine yollarsanız kimse size para filan vermeyecek. hatır gönül mevzusu işte.
  • tayyib:baykal buraya bir monşer göndermiş aday olarak. (12.06.07/bursa)

    öymen:bravo! başbakan fransızca da öğrenmiş. fakat ben yine de onun bildiği dilden konuşayım. ya habibi, sen bisküvi ticareti yaparken, ben kıbrıs harekatı'nda şube müdürüydüm. (13.06.07/mudanya)
  • "sizin elinde kalemi olan adama tahammülünüz yok, silahı olana var. bi tanesi konferans yapmış bi tanesi dağa çıkmış, bu mu sizin demokrasi anlayışınız? silopi için var mı? var. silivri için var mı? yok, çünkü onlar hükümeti eleştiriyor." sözleriyle hükümeti yerden yere vuran vatansever milletvekili.
  • efendim mekteb-i sultani'den mezun, yaşlı başlı, devletin çok önemli kademelerinde uzunca süreler görev almış bu yaşlı kurtla ilgili bir anımı paylaşmanın sanıyorum tam zamanı. 2007 seçimleri zamanı, radio france türkiye bürosundan bir gazeteci gelmişti. ben ve bir kaç gençle röportaj yaptıktan sonra kendisiyle sohbete koyulduk. türkiye'yi çok iyi tanıyan bu ecnebi basın mensubu türkiye'ye her geldiğinde buradaki politik gündemin hareketliliği karşısında duyduğu şaşkınlığı dile getirdikten sonra işlerin yoğunluğundan dem vurdu ve müsademizi istedi. ertesi gün bursa'ya gideceğini ve orada onur öymen'le görüşeceği için erken kalkması gerektiğini söyledi. kendisine müsade verdik ve gitti.döndükten sonra beni tekrar arayıp moda'da olduğunu ve yemek yiyecek bir yerler aradığını söyledi, beni de davet etti, davetine icabet ettim. bursa röportajının nasıl geçtiğini sordum biraz homurdandıktan sonra şuna benzer bir şey söyledi: " neden bu adamla düzenli röportaj yaptığımızı anlamıyorum,hiç farklı bir şey söylediğini görmedim".

    bu anıyı anlatmamın nedeni onur öymen'in bugün dersim ile ilgili söylediklerinin neden garip olmadığını göstermek. 1937-1938 yıllarında ne insan hakları mefhumu bu kadar gelişmişti ne nasyonel sosyalizm yenilmiş ne de ulus devlet yerini küreselleşmeye bırakmıştı. dünya genel olarak homojen ulus yaratma projeleriyle uğraşmakta ekonomik kalkınmanın anahtarı ulusal dirlik ve düzende aranmaktaydı. türkiye de bu ülkelerden biriydi. 1937'deki ilk askeri harekattan sonra ismet paşa, idamlar dolayısıyla yaptığı açıklamada, "dersim meselesini ortadan kaldırdık, son verdik. dersim müşkilesinden kurtulduk. dersim'i her türlü askeri hareketlerle temizledik" diyordu. 1937 yılında benzer olaylar için öngörülen çözüm fransa'da da almanya'da da ingiltere'de de benzerdi.

    ancak aynı ismet paşa her gün yeni bir şey öğrendiğini de söyler, değişime inanırdı.chpyi değişen dünyaya uydurmak için, türkiye'de demokrasinin yeşermesi için de elinden geleni yapmıştı. eminim bugün türkiye'de kürt meselesinin gelip dayandığı noktayı görse dersim'den alınacak dersleri de her aklı selim lider gibi kabul ederdi.

    oysa bugün'ün chp'si dünyayı da türkiyeyi de 1930'lardaki gibi algılamakta kararlı. bunun en büyük nedeni ise chp'nin başındaki kadronun bu tutumlarından vazgeçerlerse partide kendilerine ihtiyaç kalmayacağını çok iyi bilmeleri. çünkü türkiye'nin solundaki boşluğu doldurabilecek tek parti chp ve partiye kendilerini zincirlemiş durumdaki zihniyetin yerini gerçek sosyal demokratların alması şüphesiz ki en son istedikleri şey.

    onur öymen denildiğinde aklıma 70 yaşını geçmiş, öğleye doğru partiye gidip makamına kurulan, statik, yıllardır devlette ezberlediği diskuru tekrar eden bir figür geliyor. dedeme benzetmekteyim kendisini,kendi hayatında bir şey değişmediği için yaşadığı evrenin öylece kaldığına inanan bir dinazor. chp de kendisine benzer arkadaşlarının bulunduğu yıllanmış bir kıraathane.
  • kendisine ve savunucularına "köpek" diyen yok,
    eleştirenlerine "köpek" diyen var.

    konuyu bilmeden sadece bu tavra bakıp değerlendirin yahu, kim haklılığa daha yakındır acaba?
  • recep tayyip erdoğan hakkında:

    "...annan planını kabul etmezsek kıbrıstan kuzu kuzu çekiliriz diyor; dikkat ediniz daha önce hiç bir başbakan ülkesi için kuzu dememişti..."
  • helsinki'de yapılan cosac toplantısında, türkiye'ye, kıbrıs rum kesimi'ne liman ve havaalanlarını açması için aralık ayının ilk haftasına kadar süre verildiğini, bu gerçekleşmezse türkiye'nin çok olumsuz etkileneceğini söyleyen finlandiya başbakanı matti vanhanen'e verdiği cevapla takdirimi kazanmıştır.

    işte o cevap:
    "bugünkü sorun kıbrıslı rumlar annan planı'na "hayır" dediği için ortaya çıktı. eğer rumlar plana "evet" deselerdi bugün limanlar çoktan tüm gemilere açılmış olacaktı. siz rumların olumsuzluğunun bedelini türkiye'ye ödetmeye çalışıyorsunuz. ambargolar kaldırılacak diye açıklama yapıyorsunuz, kaldırmıyorsunuz. ilave bedel istiyorsunuz. şunu ifade edeyim ki, türk diplomasi gelenekleri arasında baskı altında taviz vermek diye bir şey yoktur."
  • aziz nesin'in 1948'de teşhir ettiği anlayışın ürünüdür.
    ne demiş peki aziz nesin?

    "ey türk faşisti! birinci vazifen, türk matbaalarını yıkmak, makinelerini ısırmak, demirlerini dişleyip duvarlara saldırmaktır. mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli, gazeteleri çamurlara serip üzerinde ağzın köpürünceye kadar tepinmektir. bu temel, partinin hazinesidir. bir gün nümayiş yapmak için emir alırsan, bütün polisleri yanı başında bulacaksın. meydanlarda kitaplarını yaktığın namuslu insanlar, bütün dünyada eşi emsali görülmemiş şekilde işkenceye tabii tutulabilir. emniyet müdürlüğümüzde dövülebilir. demir ahmet tarafından sövülebilir. bütün malları mülkleri zapt edilmiş, matbaaları yıkılmış, gazeteleri kapatılmış, evleri tarumar edilmiş, çoluk çocuğu dağıtılmış, haneleri işgal, kendileri perişan edilmiş olabilir. bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, amerika'dan borç dahi alınabilir. hatta bu borç alınan paralar, ziyafetlerde yenilebilir. ey faşist yumurcakları! işte bu ahval ve şerait içinde dahi, bütün bu yapılanları kafi görmeden; vazifen matbaaları yıkmak, makineleri ısırmak, parçalamaktır. muhtaç olduğun kazma, balta, halk partisi'nin ambarında mevcuttur."
  • normal bir chp üyesidir. televizyonlarınızın ayarı ile oynamayın.
  • şimdi öymeni chp'den gönderirlerse herhalde bu iş kapanmış sayılacak.

    yahu bu adam chp'nin ilçe belediye başkanı falan değil, genel başkan yardımcısı. bu konuşmayı da kafede eşi dostu ile sohbet ederken yapmadı, tbmm genel kurulu'nda, demokratik açılım konusunda verilen genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinde, "chp grubu adına" yaptı. "chp grubunun sözcüsü" sıfatı ile yaptı.

    kılıçdaroğlu nasıl oluyor da çıkıp "öymen gereğini yapsın" diyebiliyor? bunlar herkesi gerizekalı mı zannediyorlar?
hesabın var mı? giriş yap