• kaneto shindo isimli, kenji mizoguchi'nin ögrencisi saydigimiz japon yönetmeninin 1964 tarihli basyapit kivaminda filmidir onibaba. eloglunun memleketinde japon filmleri haftasinin gediklisi, handiyse kült film kivaminda sayilir olmus bu yapit, sözlüge bakilirsa memleketimizde pek bilinmiyor, demek ki artistlik, malumatfurusluk zamani gelmistir benim icin.

    efenim simdi filmin konusu bir budist ögretici hikayesinden gelmekte olup, savas icerisindeki ortacag caponyasinda gecmektedir. geliniyle beraber mutlu mesut, gelen gecen askerleri tuzaga düsürüp öldürdükten sonra ganimetini üc bes torba pirinc icin satarak gecinen (!) bir teyzenin hayatina gireriz. sonra muhitte -ki muhit böyle camlik cimenlik, bildigimiz tasradir, arada birbirine uzak üc bes kulübeden mürekkeptir bütün konu komsu- her neyse, muhitte evveleski takilmis, sonra savasa katilmis bir adam savas kackini olarak geri döner. gelinin kocasini da taniyan adam cocugun sehit düstügünü, memleketi toz duman götürdügünü anlatir. sonrasi, bu it kendi kulübesine yerlesir yerlesmesine de, binbir türlügü huzursuzluga sebebiyet verir. geline biyik büker, yalanir, gelinin de gönlü vardir da, kaynana da o göz var mi? olaylar gelisir.

    gelisir gelismesine de, bu kadar garip, ucuk, sahane bir sekilde gelisir mi be arkadasim diye sordurur film durmaksizin. polanski'nin knife in the water'ini hatirlatir bir bicimde. gitgide yükselen bir gerilim söz konusudur. buna karsilik savas kosullarindaki sivillerin vahsiligi, zalimligi dönem icin dudak ucuklatacak bir dürüstlükle gösterilmis, misir tarlasinda kacisan zavalli askerlerin pesinden kosan kaynanayla gelin, alien ile predator korkutuculugunda resmedilmistir.

    tabii tüm bunlarin ötesinde kaneto shindo'nun üstün ve bugün icin bile gayet modern sinema dilinden bahsetmek gerekir. ama o zaman entri cok uzar.
  • film şukela hiç söyleyecek lafım yok lakin öküzlüğüm mazur görülsün,tarafımca müşahede edilen en enteresan detay,gelinin de kaynananın da memelerinin neredeyse filmin tamamında ortalarda cirit atması,sene 1964,memleket japonya.kanal 7 de falan yayınlamaya kalksalar ercan saatçinin sayenizde klibi kadar sürer,o derece yani.
  • 1964 yılı mahsulu kaneto shindo tarafından yönetilmiş olan japonya yapımı film.

    14. yüzyıl japonyasında geçmektedir film. büyük bir iç savaş devam etmektedir imparatorlararası. süregiden bu savaş esnasında bir bataklık kıyısındaki küçük bir kulübede geçer hikayemiz. kulübe sakinleri yaşlı bir kadın ile gelinidir. damat bey savaşa katılmıştır çokca zaman önce. geçimlerini sağladıkları tarla ikiliye yamuk yapınca açlık başgösterir, fakat taşrada yaşayanlar için yeni bir geçim kaynağı vardır. etraflarında devam eden savaşdan bir şekilde kaçan askerler ve samuraylar taşra sakinleri tarafından tuzağa düşürülerek öldürülür ve üzerlerinde silah ve kıyafet namına ne varsa yağmalanır, yağmalanan ganimetlere karşılık bu işin ticaretine başlamış tüccarlara götürülerek pirinç veya sake karşılığı takas edilir. derken günlerden bir gün komşu evde yaşayan genç adam geri döner, savaştan kaçmıştır. yaşlı kadına oğlunun öldüğünü anlatır. gelin hanım ile savaş kaçkını komşu ufaktan birbirlerine doğru meyletmeye başlarlar. yalnız kalmaktan korkan yaşlı kadın ikilinin biraraya gelme çabalarını engellemeye çalışır gücü yettiğince. olaylar gelişir.

    zamanının çok ötesinde bir film. birçok altmetne ve okumaya açık bir film. üzerinde saatlerce konuşulabilecek bir başyapıt. bulduğunuz yerde izleyiniz.
  • bu filmde çok sevdiğim bir sahne var:
    savaştan kaçan azgın tekenin çukura bağırıp yankısını dinlemesi. mitolojik bu gönderme eko'nun hazin serencamının hatırlatılmasıdır.

    çukur bir hayli işlevseldir:
    cesetlerin atıldığı mezardır,
    akbabaların leşlere üşüştüğü yemek deposudur,
    samurayların tuzağa düşürüldüğü mekândır,

    hasılı bir korku unsurudur çukur; ama daha önemlisi bir çeşit gayya kuyusudur, savaşlarla çalkalanan japonya'nın karanlık bilinçaltıdır, taşradaki hiçlik duygusudur, cehennemde yaşadıklarına inanılan canavarların kaynaştığı tekinsiz bir mahaldir. ama ne canavar vardır cehennemdem gelen, ne de orası ölünce gidilecek bir yerdir. çünkü cehennem bizzat japonya'nın kendisidir, yani cehennem başkalarıdır.

    çukur uçsuz bucaksız tarlalarla tezat oluşturur. neredeyse mekânsız bir coğrafyada karanlık bir ağız gibidir. iskeletlerin mezar sessizliğinde beklediği karanlık çukur bedenlerin dünyaya püskürtüldüğü ana rahmidir de. yaşam ve ölüm orada başlayıp biter.

    özetle; japon sineması ikinci büyük savaş sonrasında bir hayli metaforiktir. onibaba da o filmlerin en başta gelenlerindendir.
  • kenji mizoguchi: sana bataklıktan ibaret geniş bir sazlık, çayırlar ve 3 karakter hakkı veriyorum. bunlardan şaheser yapacaksın.
  • din elestirisi yapan bir film.. ortacag'in dogmalarina karsi tutum var bu filmde.. muhafazakar olmayip ahlakci olan bir filmdir ayrica..

    --- spoiler ---
    kaynana, gelinini yaninda tutabilmek icin, yalana basvurur. bunu da dini bir hurafe uzerinden yapar: eger ki sen, o adamla zina yapar ve beni de terk edersen, diger tarafta cehennemde yanarsin. kadinin yaptigi basbaya cikarcilikir.. dini de kullanir.. aslinda filmin dinin bu sekilde kullanilmaya elverisli oldugu yonunde bir hezeyani da var.. yani dusman kisiden (kaynanadan) de ote dindir.. erkekle kadinin sevismesi yillardan beri suregelen bir seydir, bunu yapmanin yanlisi nerede falan der.. hatta adamla kadinin cirilciplak kostuklari sahne ironik bir sekilde adem ve havva'yi animsatir.. ama onlarin edep yerlerinde bir yaprak yoktur ve ozgurce kosmaktadirlar..
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    filme ait bir kucuk detay da gelinin ilk basta korksa da akabinde isteklerine boyun egip sazlik da tekrar kosmaya baslamasidir. insan dogasinin tarifi icin kullanilabilecek guzel bir ornek teskil eder.

    --- spoiler ---
  • sütkardeşlerin japon versiyonu. şaka lan şaka. millet bana yazacak birşey bırakmamış. budizm, kapitalizm, maslow, erotizm gibi kavramların tek potada eritildiği; kenji mizoguchi, rüştü asyalı, ercan saatçi vebjörkün aynı noktada buluşabildiği yorumları başka hiç bir filmde bulamazsınız. ama nacizane tavsiyem şudur ki, yazın izleyiniz. tam bir yazlık filmi.
  • sponsor bulunamadığından artık "bağımsız" hâle gelmesi söz konusu olan "cumartesi korku gecesi"nde izlenmiş şaheser.

    1912'de doğup 2012'de ölen kaneto shindô'nun filmografisinin ortasına düştüğü gibi, insanı da engin bir darı tarlasının ortasına bırakan yapım.

    --- spoiler ---

    budist bir menkıbeye dayanan filmde, korku asla başat unsur olmasa da modern-öncesi dönemde var olmanın ne kadar korkunç olduğu çırılçıplak anlatılıyor. zira ortaçağ toplumlarının nasıl da maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi doğrultusunda gaddar bir şekilde yaşamak zorunda kaldığı çok güzel işleniyor. narayama bushikô gibi benzer gaddarlığı ölüm üzerinden işleyenlerine nazaran, bu şaheser bunu cinsellik üzerinden, bütün dinî hurafeleri yıkacak şekilde kuruyor.

    savaşın nasıl da kapitalizmin motoru olduğunu ise toplumun en alt tabakasındakilerin gözünden anlatmasıyla da sıradan bir korku filminden çıkıp toplumsal meseleye de darı tarlasının ardından gizlice ve usulca değiniyor. filme hâkim anti-militarist söylemle birlikte, iki "çaresiz" kadının tarlalarına hasbelkader ayak basan samurayları "feci şekilde" katletmesi ve samurayların kılıç ve kuşandıklarının bir "pazar" teşkil ettiği dünyada, kadınlar bu ikinci el metalarla geçinirken, savaşta olmasa da tarlada ölmüş olanların sonunun "kara delik" olması ise çok daha farklı okumalara açık bir betimleme.

    ister sanayi-öncesi nüfus baskısı ister savaş kapitalizminin topluma etkisi üzerinden olsun, cinsellik ihtiyacının zamansız ve mekânsız olduğunu, hatta tüm dinî baskılara meydan okuyabileceğini ve bunun neredeyse bir hiçliğin ortasında bile cereyan edebileceğini şahane aktaran film.

    --- spoiler ---
  • olağanüstü, etkileyici, hakkında rüya görmemeyi imkansız kılan, sazlarında ayrı bi oyuncu olduğu capon filmi

    samurayın maskesi derseniz, içinde bulunana göre yüz ifadesi değişir adeta, karşıdakiyle alay ederken acı acı gülümser aynı zamanda bir yandanda feryatlar atmak ister, korkusu gözlerinden okunur
hesabın var mı? giriş yap