• nuri conker ev almak ister. ( atatürk'ün en yakın arkadaşının evi yoktur daha )

    iş bankasına müracat eder.
    ama kefil isterler. ( sen benim kim olduğumu biliyor musun ? diye bir maval okumaz )

    oda gidip atatürk'e; kemal bana kefil olur musun? der. ( kemal diye hitap edebilen tek kişidir )

    bankaya geri döndüğünde iki kefil olmalıydı denilir,oda bari kefilin imzasına baksaydınız deyip,bankayı ufak çapta bir paniğe sürüklemiştir.

    şimdi bu vatansever adam hakkında almanya'da parayı yedi gibi laflar edebilmeniz için önce gidip bir düşünün.
    ben kimim ? övdüğüm veya savunduğum insanlar kim ? hayatımda diye.

    not: conker soyadı verilmesinin sebebi ise,çanakkale savaşı,conk bayırında başından yaralanıp.
    öleceğini anlayınca toprağa gizli bilgiyi yazmıştır. ama kurtulmuştur.

    edit: düzeltme için jagermeister icen geyik e teşekkürler.
  • "...nuri conker 1937 yılında ölmüş. atatürk kardeşini yitirmişcesine üzülmüş, tüm taziyetler atatürk'e gelmiş zaten.

    ve bir daha nuri conker'in evine gitmemiş atatürk. değil evine gitmek, nuri conker ile aynı mahallede oturan doktoru neşet ömer'in evine gelmesi için yaptığı davetleri de kabul etmemiş, "doktor, yanlış anlama, ben o semte bir daha ayak basamam, nuri'yi hatırlatıyor bana orası" demiş.

    nuri conker'in ölümünden sonra da atatürk'ün akşam sofraları devam etmiş, ancak atatürk, gerek sağlığını giderek yitirmenin, gerekse sofrada nuri conker'in bulunmayışının etkisiyle eskisi kadar neşeli olmamış.

    ve bir gece, sofrada bulunan tüm davetlileri ayağa kaldırmış, herkesin arabalarına binmesini istemiş, nereye gidileceğini söylemeksizin. kendi arabasının şoförüne de sadece "sağa dön, sola dön, ileri git..." diyerek yol tarif etmiş. arabanın şoförüne "dur" dediği yer mezarlıkmış. şapkasını çıkarmış başından, nuri conker'in kabrine doğru yürümüş, bir süre durmuş orada, sonra "beni niçin yalnız bıraktın nuri?.." demiş mezara.. ve tekrar arabasına binip geri dönmüş.

    selanik'te çok küçük yaşlarda başlayan arkadaşlıktan nuri conker'in kızı kıymet tesal'a kalan son anı işte bu..."

    milliyet gazetesi, 25 kasım 1981
  • atatürk'e 'kemal' diyebilen tek adam...
    yaşar gürsoy, atatürk'ün çocukluktan ölümüne kadar yanından hiç ayrılmayan can dostu nuri conker'i ve hiç bilinmeyen anılarını anlattı.

    atatürk'e 'kemal' diyebilen tek adam...
    şebnem abaygil / haberturk.com
    sabaygil@haberturk.com

    gazeteci ve televizyoncu yaşar gürsoy, 'atatürk ve can yoldaşı nuri conker' adlı kitabında, selanik sokaklarında başlayan ve bir ülke kurmaya kadar uzanan bir yolculukta birbirine sıkı sıkıya bağlanmış iki önemli ismin şimdiye kadar gün yüzüne çıkmamış anılarını kaleme aldı.

    gürsoy, alfa yayınları'ndan çıkan kitabında, nuri conker'in annesi zehra hanım'ın yaramazlıklarından ötürü “bunlardan bir halt olmaz” diye hayıflandığı atatürk ve conker'in bilinmeyenlerini, dostluklarını, sürtüşmelerini, muzipliklerini gerçek anılara ve belgelere dayalı bir şekilde anlatıyor.

    bu ikinci kitabınız. daha önce de çok önemli belgesellere imza attınız. nuri conker üzerine bir kitap yazma fikri nereden aklınıza geldi?

    ilk kitabım 'beyninle seviş(me)' de 42 öykü vardı ve insan ilişkilerini ele almıştım. dostluklar, kadın-erkek ilişkileri, anne-baba-çocuk ilişkileri... sonraki süreçte “benim gerçek bir dostum, can yoldaşım var mı bu hayatta” diye düşünürken birden “acaba atatürk'ün en iyi arkadaşı kimdi” diye sordum kendi kendime. biliyoruz ki birçok yakın arkadaşı var ve bu isimlerle ilgili pek çok bilgi, hatırat var. kazım karabekir paşa'nın, salih bozok'un, kılıç ali'nin anıları var ve hepsi bir isme dikkat çekiyor ama geçiştiriyorlar o ismi. nuri conker o da. atatürk'ün çocukluk arkadaşı olduğunu, neşeli, muzip, atatürk'ün olmazsa olmaz dediği arkadaşlarından biri olduğunu biliyoruz sadece ancak hakkında çok fazla bir bilgi yok. ben de hepsinin birleştiği bu isim hakkında yazmaya karar verdim ve araştırmaya başladım.

    araştırma sürecinde kimlere başvurdunuz?

    internet aracılığıyla nuri conker'in ailesine ulaştım ancak onlarında ellerinde bir belge, bir bilgi olmadığını gördüm. sadece torunu nuri conker'de atatürk'ün conker'e yazdığı iki tane mektup buldum, bunlar da kitapta var zaten. 7 ayda yazdım kitabı ama kitabın araştırması yaklaşık 1.5 sene sürdü. araştırma süreci oldukça zorlu geçti, kütüphanelerde de bir şey yoktu. en sonunda nuri conker tarafından yazılmış 'zabit ve kumandan' adlı bir kitap buldum. 1913 yılında osmanlı imparatorluğu'nun gidişatını ele almış, askeri manevralarını yazmış. atatürk de arkadaşının yazdığı kitaba karşılık 'zabit ve kumandan ile hasbihal' adlı bir kitap yazmış. işte o kitapta nuri conker'in hayat hikâyesine ve biyografisine ulaştım. 1881 yılında atatürk'le aynı mahallede doğan conker, ölene kadar da kısa süreler haricinde atatürk'ün yanından hiç ayrılmamış ve kurtuluş mücadelesinde de cumhuriyet'in ilanından sonraki dönemde de çok önemli görevler üstlenmiş bir isim.

    nuri conker, atatürk'ün hayatında çok önemli bir yere sahip ve neredeyse birebir paralel ilerliyor hayatları. bu iki insanın arasındaki yakınlığa da bilimsel bir açıklama getiriyorsunuz kitapta...

    arif hoca (prof. dr. arif verimli) durumu açıklıyor ve atatürk de birebir o modele uyuyor. arif hoca'nın tanımına göre bu bağlılığın nedeni, baba ya da ağabeysizlik, baba kaybı ve bir benzerlik arayışının yansıması olabiliyor. aynı zamanda verimli'nin sözleriyle “insan bazen yerden o kadar fazla yükselir ki; etrafındaki bazı realiteler flulaşır. işte böyle zamanlarda size isminizle hitap edecek sadık birine çok ihtiyaç duyar ve ona bağlanırsınız...” ve kitapta da belirttiğim gibi atatürk'e "kemal" diye hitap edebilen tek arkadaşı nuri conker'dir. atatürk çok küçük yaşta babasını kaybediyor, kardeşleri ölüyor. üvey babası oluyor. askeri okullarda büyüyor, annesinden-ailesinden ayrı kalıyor, tamamen kopuyor. rol modeli alabileceği birisi de yok. bu ve benzeri nedenlerle o yaşlarda nuri conker'le birbirlerine bağlanıyorlar. çocukluğunun selanik'ini hatırlatıyor conker ona. birlikte istanbul'a geliyorlar, aynı okullarda okuyorlar, trablusgarp'ta birlikteler... bir nevi kader arkadaşı oluyorlar birbirlerine.

    nuri conker'in atatürk'le ilişkisi çok daha yakın ancak bir suistimal durumu da yok...

    kılıç ali, salih bozok aynı zamanda atatürk'ün yaverleri; nuri conker ise arkadaşı. çok güçlü bir dostluk var aralarında. özellikle günümüzde bazı insanlar güçlü bir ismin arkasına sığınarak birçok şey yapabiliyor, yaptırabiliyor. nuri conker'in yer aldığı fotoğraflar bile çok az. cumhuriyet kurulduktan sonra atatürk, uluslararası alanda çok tanınan bir kişilik oluyor ve o fotoğraflarda nuri conker'i göremiyorsunuz. sadece halkın arasına girdiği zaman, dost meclislerinde görebiliyorsunuz. ama ne zaman ki iş resmiyete dökülüyor, fotoğrafların hiçbirisinde nuri conker yok ama salih bozok var, kılıç ali var. anlatabildiğimi umuyorum.

    bilinçli bir tercih mi bu?

    bence tamamıyla kendilerinin bilinçli tercihi. o dönemdeki arkadaşlıklar da şimdiki gibi değil, çok sağlam. çünkü savaş yılları, silah arkadaşlığı diğer arkadaşlıklara çok fazla benzemiyor. farklı bir bağlılık.

    inönü ve conker...

    kitapta ismet inönü ile nuri conker'in aralarının pek iyi olmadığı yazıyor. bu kişisel bir sorun mu yoksa atatürk'ü paylaşamama gibi bir durum mu yaşıyorlar?

    ismet inönü son derece ciddi bir devlet adamı. atatürk ona çok güveniyor ve önemli meselelerde sürekli onun yer almasını istiyor. ancak kendi özel hayatına kimsenin müdahale etmesini de istemiyor. inönü, atatürk'ün etrafında olan, sofralarında yer alan kişileri pek sevmiyor ve çokça eleştiriyor. bunu sezdirmeden yapıyor ama bilinçli bir şekilde de hissettiriyor atatürk'e. salih bozok'un, kılıç ali'nin, nuri conker'in hareketlerini doğru bulmuyor. her seferinde nuri conker'i ezmeye çalışıyor. ama kader işte, nuri conker ölmeden bir gün önce atatürk, inönü'ye talimat veriyor ve “hemen gidin, nuri conker için gerekli bütün müdahaleleri yaptırın” diyor. inönü, conker'in evine kadar gidiyor ve ölmeden birkaç saat önce nuri conker'in yanında bulunuyor.

    bildiğimiz kadarıyla latife hanım da pek memnun değil atatürk'ün arkadaşlarından...

    'teyzem latife' kitabında da bahsediliyor bu durumdan. latife hanım'ın “nuri conker sürekli atatürk'ü içirirdi ama kendisi içmezdi” dediği söyleniyor. şimdi bunu kanıtlayacak isimler hayatta değil. kim kimi içirirdi, kim yanlış kararlar verdirtti tartışmaları çok anlamsız bence. o meşhur sofralar bugünün bildiğimiz çilingir sofraları değil. evet içki var ama bu sabahtan akşama kadar içip, ülkeyi alkollü bir vaziyette yönetmek anlamına gelmemeli. mehmet akif ersoy da sirozdan öldü. yani her siroz olan alkolden gidecek diye bir kaide yok. artık bu fikirlerden uzaklaşmak gerekiyor.

    elde ettiğiniz anlatılar arasında sizi en çok etkileyen hangisi oldu?

    atatürk ile nuri conker arasındaki ilişkinin net bir şekilde anlaşılması açısından anlatacağım anının önemli olduğunu düşünüyorum. kalabalık bir dost meclisinde atatürk, falih rıfkı atay'la atışan nuri conker'i sofradan kaldırır. conker de sesini çıkarmadan gidip yaverin odasında oturur. atatürk bu duruma üzülür ve conker'i geri çağırır. conker gelir ve sessizce oturur masaya. atatürk de arkadaşına jest olması açısından garsonu çağırır ve conker'e içki vermesini söyler. nuri conker de tepsiye yumruk atıp “paşam öyle de yapmayın, böyle de yapmayın” der. düşünsenize, atatürk'ün karşısına gelip tepsiye vurabilecek bir adam nuri conker.

    'tabu olarak görülüyor'

    bugünden atatürk'e bakışı nasıl değerlendiriyorsunuz?

    eğer iki taraf olarak düşünürsek; ikisi de atatürk'ü tabu olarak görüyor. yani atatürkçüler “atatürk” diyor başka bir şey demiyor ama atatürk'ün insanı yönünü çok fazla görmezlikten geliyorlar. diğer taraf ise ondan korkuyor ve görüşlerine yer vermiyor. benim yapmaya çalıştığım şey atatürk'ün insani yönünü göstermek. kitapta da anlattığım gibi, bazı konuları asker gibi ya da politikacı gibi değil tamamen insancıl bir şekilde çözebiliyor atatürk. kitabın satır aralarına bunlar hakim, dikkatli okuyucular bunları görecekler. atatürk bir diktatör müydü? bence hayır. basit bir örnekle; özellikle halk arasında yürürken diktatörlerin önünde hiç bir zaman, hiç kimse yürüyemez. bırakın onu, askerlik kurallarına göre bir komutanın bir adım önünde alt rütbede bir kişi yürüyemez. sağında ya da solunda, bir-iki adım gerisinden gelir. atatürk'ün birçok fotoğrafına dikkat edin, önünde giden insanları görürsünüz. mesela nuri conker'in bir fotoğrafı var meclisten inerken. atatürk'ün bir-iki adım önünde, elinde bastonla yürüyor ve gidiyor. bu durumları aşmışlar. dertleri ülke kurmak...

    üzerinde çalıştığınız yeni bir kitap var mı?

    birinci kitabımdan sonra yazmaya başladığım ve üzerinde 5-6 yıldan beri çalıştığım bir roman var, bir aşk-macera romanı. o da ilişkilere dayalı bir kitap, tarihle ilgisi yok. araya bir yolcu aldım, atatürk ve can yoldaşı nuri conker'i yazdım. bu topraklarda yaşayan, büyüyen, ailesi, ataları bu topraklarda olan bir kişi olarak borcumu ödediğimi düşünüyorum.

    http://www.haberturk.com/…-kemal-diyebilen-tek-adam
  • 1. dünya savaşından çıkan almanya'da enflasyon tavan durumu mevcut. borsa'da 1 e 10 kazanma durumları var.

    atatürk o yokluk günlerinde 19 tane savaş uçağı satın alıyor, almanya'nın kullanmadığı uçakları var, büyük taarruz'da kullanmak için.

    bunun için saffet arıkan ile nuri conker'i görevlendiriyor ; gidin alın teslim edin parayı almanya'ya.

    nuri conker ile saffet arıkan gittiklerinde yahudi bir bankerle karşılaşıyorlar.

    banker diyor ki ; - parayı borsaya yatırın, 19 uçak yerine 190 uçak alırsınız, kahraman olursunuz. büyük taarruz'u daha kolay kazanırsınız, düşünsenize diyor.

    sonra düşünüyorlar akıllarına yatıyor bu fikir, borsaya yatırıyorlar parayı ama para borsa'da batıyor.

    mecliste kıyametler kopmuş, saffet arıkan ve nuri conker'in idamı istenmiştir fakat atatürk savunmuş, bunu vatan için yaptıkları için söylemiş ama onlara gönderdiği telgraflarında kızmıştır ne yaptınız, nasıl yaparsınız siz ? diye.

    böyle bir anısı vardır. ayrıca atatürk'ün en yakın arkadaşıdır.

    atatürk ve nuri conker

    atatürk ve nuri conker2
  • mehmet nuri conker 1882 yilinda selanik'de dogdu. 1902'de harbiye'yi, 1905'de harp akademisi'ni bitirdi. ataturk'un cocukluk ve silah arkadasidir. conker selanik'te 3. ordu'da, hareket ordusu'nda, arnavutluk harekatinda, afrika'da trablusgarp ve bingazi muharebelerinde, anafartalar'da ve conkbayiri muharebelerinde, doguda mu$ cephesinde bulundu. ileri saflarda yer aldigi bolayir ve conkbayiri muharebelerinde yaralandi.

    nuri conker, 1920 haziraninda ankara'ya gelerek kurtulu$ sava$i'na katildi. kendisine once tbmm tarafından basin ve istihbarat mudurlugu gorevi, bir süre sonra da ankara bolge komutanligi verildi. kisa bir sure de ankara valiligi yapti. 1921 mart ayi icin de bazi satin alma i$leri için almanya'ya gonderildi; eylul 1920, mart 1921 tarihlerinde 41. tumen komutanligi ve ayni zaman da adana valiligi gorevini yuruttu.

    1921 yilinda kendi istegiyle emekli olan conker, 1925-1927 yillari arasinda kutahya milletvekilligi, 1932-35 yillari arasinda da gaziantep milletvekili olarak turkiye buyuk millet meclisi ba$kan vekilligi yaptı. conker'in "zabit ve komutan" adlı bir eseri vardır. 1937 yilinda ankara'da olmu$tur.
  • 6 yaşından beri beraberlerdir...

    kaderleri , yaşadıkları neredeyse paraleldir.

    mutat zevat ve diğer daimi sofra müdavimleri derler ki , atatürk'ü ilk kez nuri conker'in 1937'deki ölüm haberini aldığında ağlarken gördük...

    o günden sonra da hastalığının seyrinin bir anda yükseldiği , eskisi gibi neşesinin olmadığı ve acı sona biraz daha yaklaştırdığını da ....

    ayrıca sofrada "kemal iyice yapıştın koltuğa , biraz kalk da biz de oturalım " şeklinde şakalar yapabilecek tek adamdı...

    öz kardeşten yakın , öz kardeşten öteydiler.
  • kılıç ali 'nin anlatımına göre atatürk'ün en sevdiği arkadaşlarından biri. nüktedan ve sınırlarını iyi bilen birisi olarak conker'in hükümetin icraatlerini eleştirmesi o dönem herkesin hoşuna gidermiş. yemek masasında nuri conker yoksa, atatürk'ün onu çağırttırması da kılıç ali'nin anlattıkları arasında.
  • erkek kardeşi yoktu ama, kardeşten öte arkadaşı vardı : nuri conker.. çocukluk arkadaşı, mahalle, okul, silah arkadaşıydı.. annesi ve eşinden başka "kemal" diye hitap edebilen tek kişiydi..
    bir yaş küçüktü.. can yoldaşıydı, sırdaşıydı..
    ömrü boyunca her yerde olduğu gibi conkbayırı'nda da mustafa kemal ile omuz omuzaydı, orada şakağından ağır yaralandı. "conker" soyadını mustafa kemal verdi..
    (conkbayırı'ndaki "conk" kelimesi, "bir araya gelip sohbet edip gülüşmek" anlamına geliyordu. çanakkale ve balıkesir yörelerinde "conklaşmak, conguldaşmak" şeklinde kullanılıyordu. nuri'nin büyük kahramanlık gösterdiği conkbayırı elbette sohbet edip gülüşmek kavramlarından çok uzaktı, ama daima neşeli ve hoşsohbet olan nuri'nin karakteri için katmerli biçilmiş kaftandı..)
    hareket ordusu, trablusgarp, çanakkale, muş cephesi, kurtuluş savaşı.. mustafa kemal nerede, nuri oradaydı.. bulundukları ortamda elektrik kesilirse, ışıklar tekrar geldiğinde hep aynı manzara görülürdü : nuri ayakta, tabancası elinde, gövdesini mustafa kemal'e siper etmiş olurdu..
    nuri'siz sofraya oturmazdı.. sadece nuri'nin nazını çekerdi.. sadece nuri'nin sesini yükseltme imtiyazı vardı.. zaten davudî sesliydi, gümbür gümbür bağırırdı, çok kafası bozulduğunda masaya yumruğunu vura vura konuşurdu.. birlikte kafa çekerlerdi.. birlikte şarkı söylerlerdi..
    paşa olabilirdi.. bakan olabilirdi.. meclis başkanı bile olabilirdi. istemedi.. arkadaş kalmayı tercih etti.. arkadaşlığını hiç suistimal etmedi..
    yıl 1937.. nuri kalp kriziyle vefat etti..
    atatürk yıkıldı..
    cenazesine katılmadı.. evini görmemek için taziyeye bile gitmedi.. bir daha asla nuri'nin oturduğu semte bile uğramadı. nuri'yi hatırlatan her şeyden uzak durmaya çalıştı..
    bir akşam sofrada düşünceli düşünceli yemek yiyordu. aniden yerinden fırladı, otomobiline bindi, şoföre nereye gideceğini söylemeden "sağa dön, şuradan sola dön" diyerek yolu tarif etti.. cebeci'ye geldiler, "burada dur" dedi.. nuri'nin kabrine gelmişti.. mezarın başına yürüdü, sessiz sessiz durdu.. sonra da sadece bir cümle kurdu : "beni niçin yalnız bıraktın nuri ?"...
    bir süre daha sessizce durdu, bitkin halde otomobile döndü. bir daha asla kabre de gelmedi..
    mustafa kemal'in tabiriyle nuri, "hatırası, kalp ve vicdanımdan çıkmayacak kardeşi" idi..

    yılmaz özdil - mustafa kemal
  • atatürk , conkbayırı muharebesinde gösterdiği kahramanlıklar nedeniyle ona "conker" soyadını bizzat vermiştir.
  • mustafa kemal atatürk ile senli benli konuşup ona "kemal" diye hitap edebilen tek kişidir (annesi, ailesi hariç).
hesabın var mı? giriş yap