• 6. asrın başı, islam dünyasının müthiş bir çözülme içinde bulunduğu dönemden geçiyordu. islam aleminde bozulan düzeni yeniden kurup düzenleyecek, güçlü bir idare tesis edecek yetenekli bir lidere ihtiyaç vardı.
    tarihçi ibni esir: “hulafa-i raşidin ve ömer b. abdülaziz’den sonra gelen en adil ve salih hükümdar nureddin zengi’dir.” tesbitinde bulunarak islam dünyasının beklediği lider ve komutana işaret etmektedir.
    şam, hama, halep, humus ve mısır gibi yerlerin idaresini elinde bulunduran hükümdar, yaptığı fetihlerden elde ettiği paralarla hem şehirleri imar ettirmiş, hem de medreseler kurdurarak ilme ve ilim adamına yatırım yapmıştır.
    nureddin zengi, artık suriye sultanı idi. müslümanlar tarafından haçlıları topraklarımızdan çıkarıp kudüs’ü tekrar geri almak için allah tarafından görevlendirildiği kabul ediliyordu. kendisi de bunun en büyük ibadet olduğunu biliyordu. akınları ile bütün hristiyan eyaletlere dehşet saçıyordu.

    ibn cevzî: “nureddin zengi... kafirlerin elinde olan elliden fazla şehri geri aldı. onun hayatı pek çok sultanın ve idarecinin hayatından daha temiz ve iyiydi. onun döneminde yollar güvenli ve emniyetli idi. onun övülecek tarafları pek çoktur. o, kendini bağdat’taki halifeliğe bağlı ve onun emrinde görürdü... karakteri yumuşak huylu, şatafatsız ve alçak gönüllü idi. alimleri ve dindaşlarını severdi.”

    ibn-i hallikan: “o adaletli, insaflı, ibadetine düşkün, zahid, muttakî, şeriata bağlı bir sultandı...”

    ibnü’l-esir cezerî: “ben önceki sultanların hayatını inceledim. raşid halifeler ve ömer b. abdülaziz hariç, nureddin’den daha temiz hayat yaşayan, ondan daha ahlaklı hayat süren adaletli bir sultana rastlamadım.”

    o, geceleri ibadet ederdi. belirli evrad ve ezkarı vardı. hanefi mezhebinin bir alimi idi. hadis dersi aldı. zulme uğrayan yahudi de olsa onun hakkını korurdu.

    1118 yılında doğan nureddin zengi, islam topraklarını haçlılardan temizledi. onun en büyük arzusu kudüs’ü geri almaktı. fakat bu mutlu zafer ve mesud olay ona değil, o’nun komutanı selahaddin eyyubi’ye nasip oldu. 1174 yılında 56 yaşında iken gırtlak hastalığından vefat etti.
  • selçuklu atabeylerinden. künyesi ebü’l-kasım mahmud bin imadeddin zengi’dir. 1118’de musul’da doğdu. musul ve haleb atabeyi imameddin zengi’nin oğludur. iyi bir eğitim ve öğretim görerek, islam terbiyesiyle yetiştirildi. gençliğinden itibaren babasının seferlerine katılarak kumandanlık vasıflarını geliştirdi.
    babası imameddin zengi’nin 1146’da öldürülmesinden sonra musul atabeyliği oğullarından seyfeddin gazi ile nureddin mahmud arasında paylaşıldı. seyfeddin gazi musul merkez olmak üzere fırat nehrinin doğusunda kalan yerleri alırken, nureddin, halep merkez olmak üzere fırat nehrinin batısında kalan yerleri aldı.

    bu sırada zengi’nin ölümünü fırsat bilen haçlı liderlerinden ikinci joscelin, bir kısım hıristiyan halkla anlaşarak urfa’yı ele geçirmeye muvaffak oldu. nureddin mahmud, bu haberi duyunca süratle gelerek kaleyi tekrar ele geçirdi. ihanet eden hıristiyanları cezalandırdı. halep bölgesine hakim olup, hıristiyanların elindeki keferlasa ve artak’ı aldı.

    1148’de seyfeddin gazi musul’da vefat edince bazı komutanlar nureddin’in atabey olmasını istediler. fakat, kutbeddin mevdud, atabey oldu.

    sincar valisi, nureddin’i davet ederek şehri teslim edince, mevdud ordusuyla harekete geçti. fakat iki kardeş arasındaki anlaşmazlık barış ile neticelendi. nureddin, humus ve rakka’yı alıp sincar’ı kardeşine verdi (1149). bu tarihten itibaren iki kardeş, haçlılara karşı müslümanları birleştirmek için çalıştı. nureddin, antakya topraklarını zapt etti. harim civarını yağmalatıp, innib kalesini kuşattı. sıra ile harim’i ve famiye kalesini aldı. mevdud da nureddin’in bu muharebesine katıldı. 1153’de hıristiyanlardan askalan’ı aldı. askalan’ı kaybeden hıristiyanların şam’a yönelmeleri üzerine şam’ı emir mucirüddin’den alarak kendi toprakları arasına kattı (1154). esediddin şirkuh’u şam valisi yaptı ve haçlıların saldırılarını bertaraf etti. sonra mısır işleriyle alakadar olmaya başlayan nureddin zengi, şirkuh ve yeğeni selahaddin eyyubi’yi mısır’a gönderdi. 1164 yılında harim’i yeniden haçlılardan aldı. 1169 yılında şirkuh, mısır’da hakimiyeti ele geçirdi. selahaddin eyyubi, nureddin zengi’nin emriyle 1171 yılında fatımileri tamamen ortadan kaldırdı.

    1173 yılında anadolu’ya giren nureddin zengi,ikinci kılıçarslan’a ait bazı kasabaları ele geçirdi. bu esnada bağdat abbasi halifesi kendisine musul, elcezire, irbil, hilat, suriye, mısır ve konya hükümdarlığını tasdik ettiğini belirten bir menşur verdi. fakat çok geçmeden sultan nureddin zengi, şam’da vefat etti (1174). kendi yaptırdığı nuriye medresesine defnedildi. 1147-1149 yılları arasında gerçekleşen ikinci haçlı seferini neticesiz bırakan islam kahramanlarından biri olan nureddin zengi, kurduğu eğitim kurumları, sosyal tesisler ve yaptığı imar faaliyetlerinin yanında, güçlü bir devlet kurucusu olan selahaddin eyyubi’yi yetiştirmesiyle de tanınmaktadır. halep, şam, hama, humus, baalbek, menbic ve diğer şehirlerde büyük medreseler, camiler, imaretler, kervansaraylar, hastane ve dar-ül-hadisler yaptırdı. masrafların karşılanması, tamiratı ve yaşatılması için büyük vakıflar bıraktı. şam’da yaptırdığı büyük hastane, devrin en meşhur mütehassıs doktorlarının hizmet verdiği bir sağlık müessesesiydi. hadis üniversitesi mahiyetindeki ilk dar-ül-hadisi o kurdu ve pek çok kitap vakfetti. rasadhane kurdurarak, güneş saati yaptırdı. dindar olup, ilim adamlarının hamisiydi. karargahında dahi kur’an-ı kerim okutup, hürmetle dinlerdi. ülkesini adaletle idare ettiği için“melik-ül-adil” lakabıyla tanındı. haftada iki gün halkın huzuruna çıkarak şikayetleri dinlerdi. haksızlıkların önüne geçmek ve devletin menfaatlerini korumak için, hassas bir haber alma teşkilatı kurdu. haberleşmede güvercinlerden de faydalandı. kendisinin ve aile çevresinin ihtiyaçlarını, ihsanlarını, şahsi malından karşılardı. ganimetten, alimlerin helal dediklerinden başkasını almaz, altın, gümüş kullanmaz ve ipek giymezdi.
  • atatürk’e göre selahaddin eyyubi’den daha büyük olan türk hükümdarıdır.

    ‘’eyüpoğullarından selâhattin, haçlılardan kudüs’ü kurtarmış olmakla tanınmış büyük bir türk’tür. fakat ondan daha büyük olan bizzat selâhattin’i ve onun başarılı ordularını ve vasıtalarını hazırladıktan sonra ölen büyük türk nurettin’dir. insanlık tarihinde silinmez satırlarla varlığını yazdırmış olan odur.’’

    (kâzım özalp, özalp, atatürk’ü anlatıyor, milliyet gazetesi, 22x1.1969)
  • selahaddin eyyubi'yi yetiştiren zengi ailesindeki son hükümdardır. selahaddin'in kudüs fethi dolayısıyla geri planda kalmış olsa da, kudüs'ü fetheden ordu aslında nureddin'in ordusudur. unutulmuş türk büyüklerindendir.
  • imadeddin zengi'nin üç oğlundan en ünlüsü en küçüğüdür. duygularını gizlemesini bilen, adil bir liderdi. babasının acımasızlık ve vicdansızlık özelliklerini almamıştı.

    ibn esir e göre 29 yaşında uzun boylu esmer, geniş alınlı, sakallı ama bıyıksızdı ve son derece güzel ve süzgün bakışlı gözleri vardı. babasının bıraktığı ve tüm suriyeyi kontrol etme emellerine kavuşmak için propagandada ustalaştı, yüzlerce bilimadamını şiirler, mektuplar ve kitaplarla kamuoyunu etkilemek için görevlendirdi. kendi kişiliğini öne çıkardı. yiyecek ve giysilerinin teminini kendisi yapıyordu,savaş alanlarında çoğunlukla hayatını tehlikeye atıyor,her zaman yanında iki yay bulunduruyordu.
  • tam adıyla nureddin mahmud zengi. şahsi kanaatime göre gelmiş geçmiş en büyük türk hükümdarıdır. babası imadeddin zengi'nin aksine sadece iyi bir asker ve komutan değil aynı zamanda oldukça mahir bir yönetici, adil bir kral, son derece alçak gönüllü bir insandır. dönem tarihçilerinden arap vakanüvis ibnü'l esir kendisinden “hulefa-i raşidin ve hz. ömer'den sonra onun kadar adil bir hükümdar görülmedi” diye bahseder.

    kudüs fatih'i selahaddin eyyubinin efendisidir, rivayet odur ki, selahaddin eyyubi kendisinden çekinir, karşısında ezildiğini hissettiği için onunla görüşmek istemezmiş.

    maalesef bu topraklarda yeterince tanınmaz, kıymeti bilinmez. suriye, ırak, filistin ve hatta mısır'da bu gün müslümanlar yaşıyorsa sebebi bu büyük hakandır. her savaş öncesi ettiği şu dua karakteri hakkında bize fikir verebilir;

    “ allah'ım zaferi mahmud'a değil islama ver, mahmud köpeği kim ki zaferi haketsin”

    ruhu şad olsun.
  • hakkında girilen bilgilerde en çok kullanılan ismi ikinci planda tutulan önemli tarihi şahsiyet. asıl adı nureddin mahmut'tur. zengi, nureddin mahmut'un babasının adıdır ve bazı kaynaklarda takma adı ve babasının adınını birleştirilerek nureddin zengi denmiştir. ama yaygın olarak kullanılan ismi nureddin mahmut'tur. her savaş öncesi ettiği dua etkiliyecidir. "allah'ım zaferi mahmut'a değil islam'a ver. mahmut köpeği zafere layık adam mıdır?"
  • tam künyesi ''nureddin ebü'l-kasım mahmud b. melik atabeg kasimü'd-devle imadüddin ebu said zengi eş-şehid b. melik aksungur atabeg kasimü'd-devle et-türki es-selçukî'' olan türk atabeği.

    14. yüzyıl önemli tarihçilerden ibn kesir, el bıdaye ve'n-nihaye adlı eserinde nureddin zengi'nin özelliklerini şöyle anlatıyor:

    merhum nureddin'in evsafı

    uzun boylu, esmer tenli, güzel gözlü, geniş alınlı, hoş suretli bir kimseydi. şekli türklerinki gibiydi. sadece çene kısmında sakalı vardı. heybetli olup aynı zamanda mutevazi idi. üzerinde celalet, azamet ve nur vardı. islâm'a saygı gösterir, dinî kuralları tazimle karşılardı. şeri-ata büyük önem verirdi. (ibn kesîr, el bıdaye ve'n-nihaye, çağrı yayınları, cilt 12, s.503)

    adaletini ve icraatlarını ise şöyle anlatıyor:

    şehametli, şecaatli, yüksek himmet sahibi, iyi niyetli, saygılı, dindarlığı apaçık belli olan bir kimseydi. caber kalesini kuşatmakta iken hicretin 541. senesinde babası öldürüldü. nitekim bu hususu önceki kısımlarda da anlatmıştık. melik, halep'te bulunan oğlu nureddin'in yanına geldi. kardeşi seyfeddin gazi ona musul'u verdi. sonra kendisi ilerledi. hicretin 549. senesinde dımaşk'ı aldı. ahaliye iyi davrandı. onlar için medreseler, mescidler ve hankâhlar yaptırdı. yollarını ve caddelerini genişletti. yolların ve caddelerin kenarlarına kaldırımlar yaptırıp çarşıları ve pazarları genişletti. hayvan pazarına, buğday pazarına, kavun, karpuz satılan yerlere ve benzer ma-hallere vergiler, harçlar koydurdu. hanefî mezhebine mensuptu. alimleri ve yoksulları sever, onlara saygı gösterip ikramda bulunur ve iyilik ederdi. hükümlerini güzelce, adaletle ve şeriat-ı mütahharaya uygun olarak verirdi. adalet meclisleri kurar ve bu meclisleri bizzat kendisi yö-netirdi. bu meclislerine her mezhepten kadılar, fakihler ve müftüler katılırlardı. bütün müslümanlar ve zimmiler rahatça kendisine ulaşabil-sinler ve onlara eşitçe muamelede bulunabilsin diye keşk mıntıkasında bulunan mescidü'l-muallak'ta salı günleri adalet meclisi kurardı. daha önce harabe olan yahudi mahallesine sur çekti. kessan kapı-sını kapattı. babül-ferec'i açtı. daha önce orada hiç kapı yoktu. kendi ülkesinde sünneti izhar etti. bid'atı öldürdü. babasının ve dedesinin hakimiyeti zamanında ezanlarda okunmayan 'hayye alassalâ ve hayye alelfelah' cümlelerinin okunmasını emretti. önceleri ezanda bu iki cümle yerine sadece 'hayye ala hayril amel' ifadesi okunuyordu. çünkü böylece rafizilerin sembolü ortaya konulmuş oluyordu. nureddin, hudutları korudu. kaleleri fethetti. haçlıları defalarca bozguna uğrattı. onların ellerinde bulunan birçok müstahkem kaleyi kurtardı. müslümanlara ait olan bu kaleler, onlar tarafından istila edilmişti. nitekim bu husus önceki senelerin olaylarından bahsedilirken detaylı olarak anlatılmıştı. hacılara sataşmasınlar diye bedevilere birçok arazileri ikta olarak verdi. dımaşk'ta bir hastahane yaptırdı ki, şam mıntıkasında ne daha önce ne de daha sonra bu hastahanenin benzeri görülmemiştir. öksüzlere okuma yazma öğretecek öğretmenler için vakıf kurdu. onlar için nafaka ve elbise tahsis etti. haremeyn'e de yani mekke ve medine'de mücavir olarak yaşayan kimseler için de vakıf kurdu. bütün hayır yollarında sarfedilecek parayı temin etmek için vakıflar kurdu. dullara ve muhtaçlara bakılması için de vakıf kurmuştu. dımaşk'taki emevi camii yıkılmaya yüz tutmuştu. bakım ve onarımına nazır olarak musullu kadı kemaleddin muhammed b. abdullah eş-şehrezorî'yi tayin etti. bu zatı ayrıca dımaşk kadilkudatlığına da tayin etti. kadı kemaleddin dımaşk camii'nin onarımını yaptırdı. dört meşhedini açtırdı. hicretin 461. senesinde çıkan yangında camiinin eşyaları o meşhedlere konulmuştu. camiinin bilinen vakıflarına ek olarak vakfedicileri bilinmeyen, şartları hakkında bilgi sahibi olunmayan bazı vakıfları da ilave etti ve hepsini bir vakıf haline getirdi ve bunlara da 'malü'l-mesâlih' adını verdi. ihtiyaç sahiplerini, yoksulları, düşkünleri, dulları, öksüzleri ve benzeri muhtaç kişileri de bundan yararlandırdı. allah rahmet etsin nureddin, güzel yazı yazan, çokça dini kitapları mütalaa eden, peygamberlerin izine tabi olan, namazları cemaatle kıl-maya özen gösteren, çokça kur'ân okuyan, hayır yapmayı seven, iffetli, namuslu, tutumlu kendi şahsına ve aile efradına giyecek ve yiyecekleri ölçülü olarak veren bir kimseydi. hatta denilmiştir ki: 'kendi zamanın-daki en düşük fakir bile ondan daha fazla para harcardı.' bununla beraber o, para biriktirmez ve dünyaya önem vermezdi. ne öfke, ne de sevinç halinde ağzından asla kötü bir söz çıkmamıştı. vakarlı ve suskun bir kimseydi. ibn kesir dedi ki: 'ömer b. abdülaziz'den sonra melik nureddin gibisi gelmedi. onun kadar adaleti araştıran, onun kadar insaflı ve merhametli bir kimse görülmedi. humus'ta birkaç dükkânı vardı. bunları kendi payına düşen ganimetlerle satın almıştı. bunların kira gelirleriyle geçimini sağlardı. karısı bu kiraları artırarak nafakasını temin etti' melik nureddin, beytülmaldan kendisine ne kadar nafakanın helal olacağını alimlere sordu. onların verdiği fetvada belirtilen miktarda beytülmaldan nafaka aldı. açlıktan ölse bile fazla nafaka almadı. kürre ile çok oynardı. büyük salihlerden biri onu bu yüzden kınadı. o da şu cevabı verdi: 'ameller niyetlere göredir. ben bu oyunu oynamakla atlan hücuma ve geri kaçmaya alıştırmak istiyorum. biz cihadı terk etmeyiz' melik nureddin ipek elbiseler giymezdi. kendi kazancını yerdi. kılıcıyla ve mızrağıyla elde ettiği paralarla geçimini sağlardı. (ibn kesîr, el bıdaye ve'n-nihaye, çağrı yayınları, cilt 12, s.493-503)
  • ibn munkız'ın anılarında da gördüğümüz şahsiyet. selahaddinin büyüğü konumundadır bu anılarda, hem siyasi hem kişisel anlamda. dikkat çeken bir nokta ise selahaddin ve nureddinin türkçe konuşması ibn munkız'ın anlatımında.
  • tam adı nureddin mahmud zengi'dir. bu zatı muhterem muttaki yani dini itikadı yüksek olan mübarek bir şahsiyettir. bunu şundan anlıyoruz ki, efendimiz hz muhammed sav, mübarek bedenini kaçırıp satmak isteyen ve bunun için plan ve kazı yapan iki kişiyi, nureddin zengi,ye rüyasında göstermiş ve beni bunlardan kurtar demişlerdir.

    bu rüya üzerine hicaz bölgesine giderek medine-i münevvere'de herkesin katılmasını sağlayacak büyüklükte bir şölen düzenleyerek izzet ve ikramlarda bulunur. herkesle tek tek görüşen nureddin zengi, rüyasında gösterilen iki kişiyi bulamaz. gelmeyen başka kimse kaldı mı diye sorunca; iki dervişin çadırlarından çıkmadığını ve sürekli ibadetle uğraştıkları için gelmediğini söylerler. bunun üzerine onlarında çağrılmalarını emreder ve geldiklerinde bu iki sözde derviş'in o şahıslar olduğunu görür fakat bozuntuya vermez ve çadırlarını görmek ister. hernekadar telaşlansalarda mecburen giderler ve sultan, halının altında kazılmış olan tüneli farkeder ve bakarlarki kabri şerife çok az bir mesafe kalmıştır.

    bu iki hırsız derhal idam edilir ve bir daha bu şekilde bir teşebbüsün olmaması için kabri şerif'in etrafına kurşun döktürür.

    böylesine bir şeref herkese nasip olmayacak cinstendir. bu durum nureddin mahmud zengi'nin manevi mertebesini belli etmektedir. zaman'ında da adil hükümdar olarak bilinen bu mübarek şahsiyet, bütün müslümanların bilmesi gereken ve hayırla yad edilmesi gereken bir zatı muhteremdir.

    allah ondan razı olsun
hesabın var mı? giriş yap