• kendisini eskiden beri takip ediyor olsam da nilay örnek’e kendimi yakın hissetmem nasıl olunur isimli podcasti ile oldu. sayesinde çok şey öğrendim, bilmediğim ilgilenmediğim konularla ilgili insanları konuk ettiğinde bile, sorduğu sorular sayesinde kendimi konuştukları şeylere yabancı hissetmedim.

    geçenlerde ibrahim selim spotify’ın podcast yapımcılarına ödeme yapmadığını söylediği bir gönderi paylaştı kendinden örnek vererek. inanılmaz şaşırdım zira nasıl olunur’a sponsor bile almışlığı yok.

    dijital platform üyeliklerimin süresi dolduğunda eğer bana avantajlı bir kampanya sunmazsa biraz beklerim, üyeliğimi hemen yenilemem ya da herhangi bir platforma ücretli üyeliğim varsa ve o vakitler biraz yoğun bir tempodaysam üyeliğimi dondururum. spotify için bunları yapmayı geçtim fiyat güncellemesi ile ilgili attıkları mail ya da mesajları bile doğru düzgün okumadan üyeliğimi devam ettirdiğim tek platform diyebilirim ki reklama maruz kalarak bile podcast ya da müzik dinleyebilme şansım var. podcast yapımcılarına bunu yapmasına gerçekten çok öfkelendim ama maalesef hala rakipsiz…

    biz toplum olarak tepkimizi bile kaybettik de dünyada bu emek sömürüsüne ses çıkaran yok mu onu hiç anlamadım. valla dün akşamüstü o sinirle açtım youtube’u nasıl olunur’un tüm bölümlerini üşenmeden tek tek like’a boğdum. benim elimden bu geldi, umarım birileri bu haksızlığa karşı daha büyük bir tepki gösterebilir.
  • her umut ortak arar’da yaptığı son paylaşıma gerçekten hiç anlam veremedim. konu orhan pamuk’un kentsel dönüşüme girecek apartmanı ve hem yorumlara sabitlediği komşu paylaşımlarıyla, hem kendi postundaki imalarla orhan pamuk’la uğraşıp durmuş. yirmi bin kitabı nasıl saymış’tan, komşuların dairelerini zorla almaya çalışıyor’a bir sürü temelsiz iddia dolu. bu gazetecilik mi şimdi? adam binayı müze yapmazsa çıkıp özür dileyecek misin sabitleyerek destek verdiğin yorumlar için? orhan pamuk’u arayıp sordun mu? sizin için böyle böyle diyorlar, var mı diyeceğiniz dedin mi?

    resmen ülkedeki orhan pamuk nefretini arkasına almış duyar kasıyor. bir tane de komşu bulmuş, “çok üzüldüm, vah vah” diyerek boş yapıyor. sen ne biliyorsun o komşu doğru mu söylüyor, adama iftira mı atıyor? mezkur komşu da apartmanda dört dairesi olan ciddi bir pay sahibi, öyle vahlanacak bir durumu yok yani. nasıl bir çıkar çatışmaları var belli değil. ama abla dedikoduyu bulmuş ya, “vurun abalı’ya”! habercilik yapıyor güya.

    yirmi bin kitabı da nasıl saydığını anlatmış benim çok bilgili, okumuş geçinen ablacım. aç, oku, öğren. çok zor bir hesap yok zaten ortada. azıcık kafası çalışan herkes yapabilir. benim de kütüphanem var, hiç saymadım diye yaşayan en detaycı romancılardan birini mi küçümsüyorsun aklın sıra? senin pr gönderisi dolu kütüphanenin bir değeri olmadığındadır o. yarın bir gün bir üniversiteye bağışlaman gerekirse öğrenirsin.
  • podcastini ara ara dinlerim, iyi işlere imza atıyor. sayesinde ufkum da genişledi, sağolsun.

    ama söylemeden geçemeyeceğim, virtue signaling bir insana dönüşse kendisi olurdu. en doğru, en duyarlı, en entelektüel (tek l) sensin ablacım. anladık tamam. belki rahatlar garibim.
  • nasil olunur podcast serisi fikir olarak cok iyi, konuklari da guzel seciyor zevkle dinletiyor ama alakasiz yerlerde attigi gurultulu kahkahasi kulak tirmaliyor. ornegin can öz‘un konuk oldugu bolumde turkiye’de kac yayinevi var diye soruyor, adam “1789, fransiz ihtilali ile ayni” diyor arkasindan oyle bir kahkaha geliyor ki soyle oluyorum “?????” ben mi anlamadim acaba? espriyi mi kacirdim? serdar kuzuloglu‘nun oldugu bolumde de adam bir sey anlatiyor araya girip alakasiz bir anisini anlatiyor. konuklarin hatrina katlaniyorum, yoksa cekilecek dert degil.
  • aşırı politize olmanın vasatlaştırdığı isimlerden biri. kırk küsür sene antrepolarla kapatılmış, vatandaşın adımını atamadığı, hatta varlığını unuttuğu sahil hattına yapılan galataport için "deniz kenarında yürümek istanbulluya haram oldu" diyebilen birisi. bilen bilir, giden görmüştür, mis gibi, harika ve herkese açık bir sahil hattı ortaya çıktı galataport sayesinde. uzun yıllar sonra istanbul'a gittiğimde hayretler içinde kaldım. çok şık, son derece estetik bir yer olmuş galataport.

    yani boş yapmaya gerek yok. fazla politizasyon akıl sağlığını tehdit eder. net.
  • gurme kanalında program yapıyor ama olayla alakası yok. aaa bezelyeden meze mi yaptınız diyor, karşıdaki "maş fasulyesi" diye düzeltiyor. ermenice kitaptan tarif diye anlatıyor, kitabı biliyorum diyor.

    neden bu işe atıldığı gayet net. "yanımda kamera götürür beleşe yerim" mantığı. nerede görsem tanırım bu tipleri. kene, vampir, zombi diyin suratına karşı, boş boş sırıtır. en fazla 2 dakikalık yüz kızarıklığı çünkü.

    hayatımdan çaldığı 20 dakika için çok kızdım.
  • işini iyi yapıyor olsa da insanın yıldızı parlamayınca ne kadar güzel iş yaparsan yap bir yerde büyük bir değer yaratmıyor. kesinlikle sempatik biri değil buna eminim artık zira çok dinledim podcast'lerini. ezberledik artık tarzını tavrını. tamamen sevdiğim konuk olursa onun hatrına dinliyorum. olmadık anlarda kahkaha atması ve her halta şahaneee demesi gerçekten ama gerçekten itici. şu vahe kılıçarslan gıcığı var ya o da her önüne gelen vayyy vay vay muhteşem diyor ya hah tam olarak o aşırı iticiliğin aynısı. serhan asker'in 2 üst kadın versiyonu gibi lfdkgflg yok yok o kadar değil ama anladınız bence siz.
  • şöyle bir huyu var, ne zaman toplumu ilgilendiren bir olay olsa sessizce bekliyor 24 saat kadar, o olaya sosyal medyada çoğunluk nasıl bir tepki verirse öyle bir twit atıyor. olayları önceden görmeme ihtimali yok, çünkü sürekli sosyal medyada online. bu rahatına düşkünlük, bu cesaretsizlik yakışmıyor çünkü sürekli muhalif geçinmeye çalışıyor. ya cesur gazeteci takılmaktan ya da bu korkaklıktan vazgeçmeli...
  • tuketim kulturu veya sosyolojisi adina saniyorum ki tek satir okumadan, ustelik de fictional karakterlerden genellemeler uretmeyi seven bir insan izlenimi veren yazar. bahsetmeye calistigi eczaneye, manava falan laflamak icin giden fatma teyze zaten son 50 yildir cesit makaleye konu olmustur; olay zaten fatma teyzenin avm keyfi degildir. velev ki fatma teyze cesitli sosyal faydalari icin avm'ye gidiyor olsun, bu avm'leri bastaci edecegimiz anlamina mi gelmeli? hic mi elestirmek yok? vay benim fatma teyzem, bi avm eglencen vardi onu da cesitli koseyazarlari cok mu gordu diye olaya girmeye calismak "temelsiz"dir.
    http://www.haberturk.com/…radikalin-sokak-yazarligi
    neyse kinayip laflar hazirladigi yazdiyi anlamadigini gostermis oldu, ki bu beni bir okuyucu olarak korkutuyor. baskasinin yazdigini okuyup anlamadan bu konuda etrafa fikir sacmak, cokca muzdarip oldugumuz okudugunu anlamadan yayma kakofonisine yeni bir eklenti ne de olsa. eh..

    avm'lerin cesitli 'sosyal' faydalarindan bahsettikten sonra kose yazari ve dogruyu gormek icin gerekli nokta kelimelerini ayni cumlede kullanmis. kose yazari bana dogruyu gostermesin arkadas, boyle bir beklentimiz yok cok sukur halk olarak. (ayrica dogru ne?). hicbir ingiliz kisinin de misal the guardian'da bugun hangi kahin dogruyu gostermis diye kosarak gaste aldigini gormedim. gorus ve analiz bekliyoruz. mumkunse tek satir okumadan vay benim fatma teyzemin avm keyfine camur atan kaka koseyazarlari sirca kosklerinde otursun kivaminda olmasin bu gorus ve analiz. once okusun, sonra okudugunu anlasin, sonra yazsin.(zaten once okuyup anlar ve sonra yazarsa, fikrine katilmasak bile eyvallah diyebilecegiz). ayrica sozluk olarak genellemeleri sevmiyoruz, bunu da dusunsun.

    (kusura bakma sevgili sozlukcu, konu tuketim kulturu olunca desteksiz ve hezeyanli yazilmis makale alerji yapiyor beatrix bunyesinde. bir tuketim kulturu akademisyeni olarak sirca koskumden bildirdim)
  • televizyonun kotulukleri saymakla bitmez de en buyuk kotulugu herhalde daha once hic bilinmeyen, taninmayan, varligindan dahi haberdar olunmamis bir insani tanitmasi, ismini filan ogretmesi oluyor. kendisi bu bu insanlara ornek olarak kabul edilebilir. gazeteciligini bilmiyorken televizyondaki life style programciligi ile tanismak ilginc oldu. anlasilan gazeteciliginde tatsizliklar haksizliklar olmus ve televizyon gunleri baslamis. programlarinin icerigi hakkinda diyecegim az, kendisinin tarzi hakkinda ise cok olur. oyle sapkalarla, takilarla "cok tarzim bobo chic giyiniyorum" demekle oyle olunmuyor. ah o yuzukler, ah o kolye, o kupe hepsi bir arada birbirinden uyumsuz ve seyreden icin rahatsiz edici. ustundeki bir de satenimsi garip bir cache-coeur gibi bluzu geciyorum ve tabii daha once deginilmis muthis kotu röflesini hic yazmiyorum bile. naan ve sidika ugruna bayagi bir gorsele katlanmisim. bir de catal bicak kullanamiyor. "herkes kullanmayi bilmek zorunda mi kardesim" diye gelinmesin; uzerim. eger bir insan televizyonda sehir konulu baslikli yemek/lifestyle programi yapiyorsa, konusurken de agdali sifatlar kullaniyorsa, yemek yemeyi de bilmeli, catal bicak kullanmayi da. anadoludan yerel lezzetler programi yapmadigina gore programina ismini veren "sehir" kelimesinin altini doldurmali.
hesabın var mı? giriş yap