• eğer açıklamada yazılanlar doğruysa para, ün, başarı gibi şeyleri ellerinin tersiyle itip bence doğru olanı yapmış olan grup, helal olsun demek istiyorum buradan kendilerine... *
  • ulan bir dolu adamsiniz, nightwish'i mutlu grup yapip ciktiniz. "today i killed, he was a just a boy", "dead boys poem" gibi quote'larin yaninda bu grup frp temali muzik yapmaktadir ne mutlulugu, delirtmeyin adami.
  • yahu ne yapsalar sevdiriyorlar.

    mesele ne tarja, ne anette, ne de floor arkadaş, ki üçünün dönemlerini de ayrı ayrı çok severim. ama mesele tamâmen tuomas ve marco.

    grubun müziğini bu iki adam yaptığı sürece istersen muazzez abacı'yı getir koy oraya, yine dinletirler.

    daha fazla klişeleşmeden gidiyorum. koluma girip beni dışarı atarken bile "e doğruuu?" diyeceğim.
  • grupça floor'un* ayaklarına mı kapanırlar ne yaparlar bilemiyorum bi şekilde kendisini kalıcı olarak gruba dahil etmesi gereken grup. bunu söyleyeceğim aklıma gelmezdi ama kadın ghost love score'u tarja turunen'den bile daha içten daha çok hissederek söylemiş. hele 9. dakikadan sonraki performansına diyecek laf bulamıyorum son noktayı koymuş. o koro bölümünde tarja'da anette'de iplemez giderdi sahneden.
    http://www.youtube.com/watch?v=3brcfttchza
    bu kadını elinizden kaçırırsanız iki yakanız bir araya gelmez bir daha tuomas efendi. yıllar önce tarja tarzı bi vokal, onun kopyası gibi duran birini istemedik diyip bir metal sahnesinde en az karanlıkta kilise orgu çalan çıplak bülent ersoy kadar eğreti duran mıy mıy anette'yi seçmiştin. kaldın mı yine opera vokal yapan metalci hatuna ? yazık oldu dark passion play ve imaginaerum albümlerine.
  • tarja'yı filan bırak, bu gruba adam gibi bir baterist girse nasıl dağıtırlar etrafı onu düşün. tabi adamlar arkadaştır şimdi, atsınlar demiyorum, ama amcacım* sen de yıllardır bir ilerleme kaydedemedin yahu, hala daha çıp tak çıpı tak çıp tak çıpı takı çıp tak çıpı tak çıp tak çıptıkıtaktak.
  • finlandiyali, a$mi$ kadin opera vokalli power metal grubu.
  • opera stili soprano bayan vokali rock muzikle bu kadar yakindan ilk tani$tiran grup.. 1997'de angels fall first isimli muzikal anlamda ba$arisiz albumlerine ragmen bu tarz bir orjinallige sahip olduklari icin o donemin yukselen power metal akimiyla beraber cok fazla me$hur oldular.

    tum avrupa'da sati$ listelerinin tepesine oturdular, ulkeleri olan finlandiya'da cok sevildiler, ki$ olimpiyatlarinin acili$larinda soylediler ve grubun haberleri ulkelerinin televizyonlarinda prime timeda halka duyuruldu.

    gitar ve klavye bakimindan hicbir orjinallik ta$imamalarina ragmen tek ba$ina vokalin bu kadar etkili oldugu grupta hatunun tempra olmasi kacinilmazdi ve gruptan atildi. yerine duzgun birisini bulabilecekler mi, yoksa son 10 yilda diger gruplarda bolca oldugu gibi hatun grubuna tipi$ tipi$ geri mi donecek gorecegiz.

    ikinci albumleri oceanborn kanimca doruktur, wishmaster, century child ve once'da sirasiyla $arki uretme kisirligina girdikleri birbirinin ayni riffleri cok kullandiklari soylenebilir.. tarja'nin gidi$i gruba yeni bir soluk getirmesi bakimindan bir avantaj da olabilir bu bakimdan.

    angels fall first, sleeping sun, gethsemane, walking in the air, sacrament of wilderness, she is my sin, the kinslayer, come cover me, deep silent complete, end of all hope, feel for you, wish i had an angel, nemo ve ghost love score grubun me$hur ve epey guzel cali$malaridir.

    favori yeni hatun vokal icin (bkz: simone simons)
  • from wishes to eternityde izlediğim kadarıyla sahne şovları vasat olan grup. `tarja turunen'in arada bir seyirciyi çoşturma adına yaptığı bi kaç hareket, ve tuoma'nın klavyesinin başında kendini kaybetmesi dışında pek bi aktiviteleri yok. jukka nevalainen desen, elinde baget çevirme dışında bi olayı yok, gerçi bir davulcudan ne kadar sahne şovu beklersin tartışılır ama e be güzelim lars ulrich bile senden daha iyi çoşturuyor seyirciyi? marko ve emppu zaten ölü gibi, bi ileri bi geri.insan ne ister? çoşmak ister, steve harris gibi gitarı silah yap, seyircileri hedef al, onu ister insan, bruce dickinson gibi dağ taş dinleme dolaş koş kop delirt seyirciyi, insan onu ister. neyse sizide böyle kabul etmek lazım, eleştirinin dozajını abartmayalım.
    şimdi efendim, nightwish'te en çok öne çıkan eleman tarja turunen olmasına rağmen, grubun fikir babası ve tetikleyicisi aslında klavyeci tuomas holopainen. tuomas yanına grubun şimdiki kadrosundada bulunan iki elemanı alıyor (tarja ve emppu) ve üç şarkı kaydediyor. bu şarkıların tamamı akustik ve davulsuz. sonra bu parçaların davullu ve distortion'lı halini merak eden elemanlar, gruba jukka nevalainenide alıp bu parçaları tekrar kaydediyorlar. 1997 nisanında stüdyoya giren grup 7 şarkı kaydederi. bu şarkıları duyan spinefarm grupla iki albümlük bir anlaşma imzalar. ağustosta tekrar stüdyoya giren grup 4 yeni şarkı daha kaydeder, ve the carpenter adlı single'ı piyasaya sürer. bu single finlandiya resmi listelerinde 8. sıraya kadar yükselir, hemen ardından kasımda angel fall first albümü piyasaya çıkar ve aynı listede bu albümde 31. sıraya kadar yükselir.
    albüm hakkındaki kişisel görüşlerim ise, diğerleriyle karşılaştırıldığında albüm gerçekten zayıf (ancak diğerleriyle karşılaştırıldığında, genelde o kadarda kötü değil). albüm elvenpath gibi nightwish tarihinin en manyak parçalarından biriyle açılıyor ancak aynı başarı albümün tamamına yansıyamıyor. özellikle the carpenter'a sonradan eklenen tuomas'ın vokali çok tepki topladı, nightwish forumunu takip edenler bilir, "tuomas, leave tarja alone" temalı postlar birbirini kovalamaktaydı. albüm genel olarak, nightwishin şimdiki soundu hakkında fikir veremez çünkü bence nightwish kendini oceanborn ve wishmaster'da bulmuştur, soundu o albümlerde iyice oturmuştur. yani nightwish'in soundu hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin başvuracağı albüm angel fall first olmamalıdır. tabi bu albümün şimdiki nightwishle alakası olmadığını anlatmaya çalışmıyorum ancak oceanborn ve wishmaster'ın geneline yayılmış o nightwish havası bu albümde sadece elvenpath'te ve belki biraz know why the nightingale singste kendini iyice gösteriyor, diğer parçalarda da var hafif ama bu iki parça kadar önde değil tabi.
    neyse hikayeye geri dönmek gerekirse, bu albümden sonra grup konserlere çıkmaya başladı ancak 97-98 arasında jukka nevalainen ve emppu'nun askerde olması dolayısıyla sadece 7 konser verebildi. bu arada spinefarm'da "bu grupta iş var" düşüncesiyle albüm anlaşmasını 3'e yükseltti.
    nisan 1998'te, bence nightwish'in en iyi kliplerinden biri olan the carpenter klibi çekildi (izlemediyseniz izleyin bulun). 98 aralıkta ise ikinci albüm oceanborn finlandiyada piyasaya sürüldü. bu albüm hem finlandiyada oldukça büyük ilgi gördü, 5. sıraya kadar yükseldi (angel fall first 31'de kalmıştı), hatta bu albümden önce çıkan sacrament of wilderness single'ı haftalarca bir numarada kaldı. iki üç ay sonra albüm finlandiya dışındada piyasaya sürüldü. dışardada büyük ilgi gören albüm sayesinde grup turlara başladı ve büyük organizasyonlara katıldı. 99 ağustos'unda almanyada sleeping sun, walking in the air, swanheart, angels fall first parçalarını içeren single çıkarıldı ve ilk ayında 15 bin adet sattı. oceanborn ve sacrament of wilderness finlandiyada altın plak kazandı ve grup rage'le birlikte 26 konserlik bir avrupa turuna çıktı. oceanborn hakkındaki kişisel görüşlerime gelince, albüm tam bir nightwish klasiği, stargazers'tan walking in the aire kadar eşsiz bir müzik ziyafeti. walking in the air ve swanheart gibi harika balladlar, moondance gibi yöresel ezgiler (ki bu şarkı finlandiya halk şarkılarından biri), stargazers, gethsemane ve diğerleri gibi hareketli gaz parçalarla albüm her türlü isteği karşılayacak mükemmel bir albüm. ayrıca grubun soundu bulduğu ve hafiften oturttuğu albümdür, tarja turunenin vokal performansının yanında süper klavye performansıyla tuomas holopainenede saygı duymak gerekir kanısındayım. tuomas holopainen yaptığı hatayı bir daha tekrarlamayıp vokallerden çekiliyor bu arada. gerçi grup erkek vokal kullanmayı yine bırakmıyor ama bu sefer hem daha az, hemde başka bir kişiyi kullanıyor.
    2000'in başlarında ise grup başka bir klasik olan wishmasterı kaydetmek için tekrar stüdyoya giriyor. bu arada grup eurovision'da finlandiyayı temsil etmek için sleepwalker adlı parçayla elemelere giriyor ancak başarılı olamıyor. (sleepwalker'ı dinlerseniz zaten nightwish'ten çok uzak olduğunu göreceksiniz).
    2000'in mayısında wishmaster yayınlanıyor ve hemen ardından tura çıkılıyor. bu arada finlandiyada bir ilk gerçekleşip, bir metal grubu resmi finlandiya listelerinde birinci sıraya yükseliyor ve 3 hafta boyunca ordan inmiyor. ayrıca almanya listelerine 21 ve fransa listeleride 66. sıradan giriyor.
    29 aralık 2000'de finlandiyada gerçekleştirilen konser from wishes to eternity adı altında sadece finlandiyada dvd olarak piyasaya sürülüyor.
    spinefarmla bir albümlük anlaşma daha imzalayan nightwish son albümleri için 2001 ortalarında stüdyoya giriyor ve 2002 başlarında century child adlı son albümleri piyasaya çıkıyor.
    wishmaster hakkındaki görüşlerimin oceanborndan hiç bir farkı yok çünkü grup 3. albümüyle kendini artık tamamen bulmuş bir şekilde döktürmeye devam ediyor. ballad ihtiyacımızı dead boy's poem ve two for tragedy ile giderdikten sonra she is my sin veya the kinslayer gibi ya da crownless gibi parçalarla tempoyu yükseltiyor. bu albümde klavye biraz geriye çekilmiş, gitar hafif daha önde. tarja'nın vokalinde bir gelişme yok, gelişme olmasınıda beklemiyordum zaten çünkü ben ve çoğu kişi memnun sanırım vokalden. son çıkan century child'ı ise henüz dinlemedim ama forumlardan edindiğim bilgi kadarıyla yine nightwish yapmış yapacağını ve ayrıca yeni bir erkek vokalist alınmış ve bazı parçalarda boy göstermiş (yine beğenilmemiş, o ayrı).. en kısa zamanda dinlemeye çalışacağım.
    yani eğer artık herkesi baymaya başlayan power'dan sıkıldıysanız ve power metal adına yeni bişeyler arıyorsanız kesinlikle kaçırmamanız gereken bir grup. yeni birşeyler denemekten korkmamaları sonucu hakettikleri yeri aldıklarına inanıyorum, single'larının 15 bini geçkin satış rakamı veya kazandıkları altın plaklar bunun göstergesidir. ve ayrıca müzisyenlerinde hepsi birbirinden başarılı. mesela tarja turunen'in vokalinin yanında flüt ve klavye çalmak gibi yetenekleride var. jukka nevalainen davul çalmaya 5 yaşında başlamış ve değişik türlerden gruplarla birlikte çalışmış ve her davulcu gibi dream theater'a tapıyor, klavyeci ve grubun kurucusu tuomas holopainen ise 8 yaşından beri klavye çalıyor, ayrıca bir jazz grubundada saksafon çalmışlığıda var.
    (bkz: e artık başka ne diyim)
    http://www.nightwish.com/
  • arkadas illa cocugumuzu mu keselim ya! hayir bu kadar net konusabildigim bir sey yok, ne tarja nightwish'siz ne nightwish tarja'siz oluyor. ne bu eziyet bize ve kendinize anlamis degilim ki, lutfen ya, yalvariyorum su yasimda size!

    edit: kafa guzelmis!
  • geçirdikleri pembe dizivari olaylara rağmen, ikibinlerin en büyük bayan vokalli metal grubudur. tarja turunen'in gruptan çıkarılması da gidişatlarının önüne set koymuş gibi görünmemektedir.

    nightwish'in bugün bu kadar büyümesinin sebebi, doğru zamanda doğru hamleleri atmış olmalarından kaynaklanır. istemli bir şekilde olduğunu ise düşünmüyorum, şans yanlarında oldu. şu şekilde açıklayabilirim nightwish, oceanborn ve wishmaster ile özellikle avrupa'da adını duyurmuş, bilinir olmuştu. 2003'te evanescence'in patlamasının ardından yayınladıkları 2004 tarihli once ile nightwish, çok çok büyük bir grup haline geldi. dünya turnesi yaptılar, gariban ülkemi saymazsak bayağı yer gezdiler. dünyanın bayan önderliğindeki metal/rock gruplarına bir anda bu kadar meraklanması, zaten 6-7 senedir yeraltı sahnede başarısının temelini atmış nightwish'i direk göz önüne koydu. yaptıkları müzik farklıydı, o zamana kadar metal müzikte bayan vokaller ya vahşi bir imajda, ya da meleksi vokallerle ön plandayken, nightwish, tarja turunen'in eğitimli sesini öne çıkardı, power metal temelinde, orkestrasyona ağırlık veren operatik bir müzik yaptı. şu an symphonic metal yapan bayan vokalli grupların hepsi, kendilerine yol açan grup olarak nightwish'i sayarlar, bayan vokaller ise tarja turunen'in adını destursuz anmazlar. bir ilk olmaları ve istikrarlı büyümeleri, şans faktörüyle de birleşince, nightwish bu kadar büyük bir grup haline geldi.

    tarja turunen, metal müzik açısından önemli bir isimdi, evet. operatik vokalleri bu kadar ciddi olarak ilk o denedi, imajıyla da bir tarz yarattı. nightwish ondan ayrı düşünülemiyordu. ama sonuçta olanlar oldu, kendisinin diva tavırları ve kocası öne sürülerek tuomas holopainen tarafından kendisine yol verildi. bu arada, tarja-tuomas ilişkisinin de amy lee-ben moody gibi olduğunu düşünüyorum yoksa adam bye bye beautiful, master passion greed gibi şarkılar niye yazsın, değil mi? tuomas birkaç sene önce aralarında hiçbir şey olmadığını söylemişti ama büyük ihtimal tek taraflı bir durum vardı. tarja'nın kocası hakkında da yorum yapmadan duramayacağım. çok çirkin lan! he, konuya dönersek, yani yine bir kadın bir grubun önüne geçti. ama nightwish bu durumu atlattı.

    anette olzon'u takdir etmeyen çok kişi var ama ben kendisi hakkında olumluyum. zaten tarja gibi soprano bir vokalist almayacaklarını söylemişlerdi ve anette gibi daha pop bir sesi olan vokalist aldılar, bu sebeple daha farklı bir tarza gittiler. ki nightwish, zaten century child'dan beri saf senfonik power metal yapmıyordu, atmosfere epiğe daha da bir dayanmıştı, tarja turunen daha düz vokaller yapmaya başlamıştı, once'da yoğun şekilde industrial metal kokan şarkılar vardı. dark passion play'de ise malum değişimler sebebiyle etkileşim yelpazesi iyice açılmıştı. anette'nin vokal kabiliyetinin tarja kadar yüksek tonlara çıkmaya elvermeyeceği zaten açıktı. sonuç olarak şöyle bir çözüme gidildi, marco hietala'da artık ana vokalist gibi bir ağırlığa sahip oldu, anette olzon ile paslaşarak söylemeye başladılar. bu formül zaten tarja varken de kullanılıyordu ama anette ile marco da çok öne çıkmaya başladı. eski şarkılarda kulaklar tarja'yı arar mı, şüphesiz, ama bir şekilde de bu açık kapatılır. zaten eski şarkılardan, wishmaster, ever dream, sleeping sun gibi belli başlı klasikler çalınıyor artık. devil and the deep dark ocean gibi şarkıları duymamız neredeyse imkansız. kesin olan birşey daha var ki, bu gruba tarja turunen hayatta dönmez. o kocadan ayrılıp, tuomas'ın altına yatarsa anca işte... o yüzden hala "deryaaa deryaaa, nettin guzum, geri dön noluv seni çok sefiyom!!!" muhabbetleri yapmak sizi üzmekten başka işe yaramaz. şöyle de sempatik bir performans varken, daha anette'yi de yermemek gerek. ki hatunda gayette gelişme var.

    ha, ben o kadar yazıyorum da, gerçeğe bakarsak zaten nightwish'in durumu kek kebap, acılı adana, ne derseniz deyin, mis gibi. anette olzon'un gruba uyum süreci oldukça iyi yönetildi ve hala tarja için üzülen hayranlara rağmen güçlü bir albüm yaratıldı. şu an da karşımızda, dört yıllık aradan sonra yeni bir nightwish albümü duruyor. iki defa dinledim ve gayet tatmin edici buldum. grubun müziği gün geçtikçe ileriye gidiyor, farklı etkileşimler ve denemeler ile daha da zenginleşiyor. tarja'nın gidişi, tuomas'ın daha eklektik, epik ve tiyatral şarkılara yönlenmesine sebep oldu diye düşünüyorum. çünkü artık elinde iki tane ana vokal var ve bu sertlik-yumuşaklık dengesini daha iyi ayarlayabiliyor. tarja turunen ile bu sebeple yollar tamamen kopmuş durumda zaten. şahsen, tarja'nın nightwish sonrası pek kayda değer iş yapamadığını düşünmüyorum. metal yapmaktansa opera işine yönelse daha iyi olur. yaptığı solo albümler nedense beni pek yakalamadı.

    dağılmış entry durumundan çıkayım, tarja turunen ile nightwish artık iki cihanda bir araya gelmezler, altı yıl üzerinden geçmiş zaten, anette ile yenilenen nightwish müziğinin tadını çıkartın. eskileri istiyorsanız, onlar hep aynı yerde duruyorlar. ama yeni nightwish'ye hiç kötü değil. ben tuomas holopainen'i destekliyorum. yürü panpa.
hesabın var mı? giriş yap