• nepal'de dağ başından ilk izlenimlerim, hayalkırıklıklarım ve tabii ki leoparlar...

    (orjinalini dün bloga yazdım yorgun argın. demin de medium'a koydum. ikisi de resimli ve reklamsız)

    ***

    son 4 gündür durmadan yollardaydım. gerçi genel olarak hep yollardayım ama bu son günler biraz ağırdı. 96 saatin 70'i otobüste, kalanı da yol kenarındaki tuvaletlerde geçmiştir. yol dediysem, asfalt hak getire; her yer delik deşik, roller coaster gibi inip çıkarak gittik. o yüzden planladığım gibi pazar günü email listesi için otobüste birşeyler yazamadım (ama "bvvvvv illoolll reeewwee" gibi planlamadığım şeyler yazdım bolca, bir ara postmodern şiir kitabı olarak çıkaracağım).

    son günleri aklıma geldiği gibi yazayım yatağa yıkılmadan önce. (şu aralar lüks standardım: bir, yatak var mı? iki, yılanlar genelde evin dışındalar mı?)

    ***

    geçen gün katmanduya vardım. bazen gideceğim yerler hakkında bilerek önceden hiç araştırma yapmıyorum, googledan fotoğraflara dahi bakmıyorum ki sürpriz olsun. katmandu'nun çocukluğumdan beri kafamdaki imajı alplerdeki köylere yakındı nedense: havadar, her yerden himalayalar gözüküyor, mistik, rahat...

    o güzel hayaller, şehre varır varmaz beni bırakıp gittiler. sıcak, nemli, aşırı kalabalık, alt alta üst üste, gürültülü, tozlu bir yer. bangladeşe gitmedim ama orayı da böyle hayal ediyorum, dandik bir hint şehri gibi (dandik hint şehri = aşırı dandik türk şehri + 3000 ekstra inek ve 25 milyon ekstra insan).

    katmandu'da turizm trekking üstüne olduğundan, iki dükkandan birinin adı everest. everest trekking, everest restaurant filan neyse de, everest home decor, everest supermarket, everest motor... yahu size ne oluyor? salona dekor olarak karlı zirve mi yerleştireceksiniz?

    everestten sonraki en popüler isim olan annapurnayla ilgili garip bir şey geldi başıma: daha yeni gelmişim, konuştuğum ilk yerli "annapurna bilmemne tours" yazan bir kart verdi, ben de standart cevabımı verdim ("ben zaten her şeyi ayarladım, parasını da 5 sene öncesinden yatırdım evimi ipotekleyip, beş kuruşum kalmadı") ve eleman beni biraz süzüp gitti. iki dakka geçmedi, başka bir nepalliyi sürükleyip önüme attı. "herhalde kurban olarak bunu seçtiler, adetleri böyle, ayıp olmasın diye yiyecez artık napalım" diye adama çatalı batırmak üzereydim ki bana aynen "abi sana çok güzel bir kıyak yapıcam" dedi. aynen diyorum çünkü bunu türkçe dedi. ben o şaşkınlıkla bir haftalık turun kaça olacağını sorunca adam resmen fatality yaptı: "aaabi senin hatırın için 80 bine olur, o da zararına yani".

    dünyanın öteki ucunda, turan taktiğinden sonra türklerin en bilinen taktiği olan kapalıçarşı manevrasıyla karşı karşıya kalmıştım. zaten eleman aksaray'da öğrenmiş türkçe'yi. bizim de kültür emperyalizmimiz böyle oluyor demek ki. almadım tabii turunu, 80 bin demek 800 dolar demek, nepal'de o paraya 10 tane öküz alırsın (ben almadım ama düşünüyorum)

    ***

    katmandu'nun backpacker mahallesi, bir yandan diğer tüm backpacker ortamları gibi bir klişe: uyduruk yoga yerleri, rastalı olmayanı kapıdan almayan barlar, birbirinin aynısı 500 tane hediyelik eşya dükkanı. ama sadece bir sokak ötesi başka bir dünya oluveriyor. köy yolu gibi yollarda pat pat giden motorlar, at arabalarını sollayıp daracık sokağa girmeye çalışan bir kamyon, onun yolunu tıkayan toplanmamış çöp yığınını koruyan köpekler, önüne keçi bağlanmış berber dükkanında muhabbet eden yaşlılar, iki adımda bir cep telefonu dükkanı.

    cep telefonu dükkanlarının toplam işyerine oranı, bir yerine gelişmemişliğinin en kestirme ölçütlerinden biri olsa gerek. ayranı yok içmeye, iphonela gider sıçmaya. (gerçi artık helaya gitmeye de gerek yok, onun da app'i vardır)

    bu sokaklarda dolanırken aylar önce java'nın bromo yanardağında tanıştığım çifte rastladım (oraları ayrıca yazacağım). onların ısrarı sayesinde herkes gibi manzara noktasına değil de, 5 dakkada bir gürleyen yanardağın ağzına tırmanıp gündoğumunu tek başımıza izlemiştik, o yüzden kafamda not almıştım: "yıldız tarihi 2016.44a, kral tipler, ilerde görürsen çay ısmarla".

    ısmarladım. onlar da bana bir hikaye ısmarladılar: kız, avusturya’da düzgün bir işte çalışıyormuş, bir fabrikada müdür. fabrikanın deposunda hamallık yapan bu çam yarmasına aşık oluyor, beraber işlerini bırakıp sonu belli olmayan bir seyahata çıkıyorlar. paraları az, gelecekleri belirsiz ama sürekli kakara kikiri. kızın ailesi önce çok bozulmuş ama çocuğu sevince bunlar da katılmışlar seyahatin bir kısmına. nepal’de 3 ay boyunca yürüyecekler dağ tepe.

    yürüyecek yer bol ne de olsa. nepal everest’ten ibaret değil. 2 günlük rotalar da var, 2 aylık rotalar da. çoğu yer için rehbere gerek yok, kamp eşyası taşımaya da. yol üstündeki çay evlerinde kala kala gidiyorsun.

    ***

    çay bitince tesadüfler katlanıyor, meğer onların kaldıkları hostelde kalacakmışız. hostelin sahibi bunlarla bir haftadır haşır neşir olduğundan, bize özel muamele olarak kendi pişirdiği yemeği veriyor. o kadar acı ki, ne olduğu bile belli değil. acı kavramının vücuda gelmiş hali olabilir yediğimiz şey. ayıp olmasın diye oscarlık bir performans sergileyip, tat hücrelerimin soyunu kırıyorum.

    herkes yorgun olduğundan vedalaşıp odalara çekildik. odanın geceliği 7 dolar ama 70 dolarlık sıcak su kullanmışızdır hatunla. önümüzdeki 1–2 ay boyunca sıcak su olmayacak, zevkini çıkarmalı. ama tam çıkmıyor. yan odadaki hintli grubun gürültüleri suyun huzurunu bastırıyor. hindistan anayasasına göre bir odada altıdan az hintlinin kalması yasak, o yüzden aksiyon bol. hepsi erkek olan grup, bir noktada koridora çıkıp dansetmeye başlıyorlar. hem de saatlerce. benim 5 türk erkekle şu hareketi yapmam için ya kafamın acayip kıyak olması ya da doktordan “yarın öleceksin, koy götüne rahvan gitsin” raporu almış olmam gerek.

    bu tip durumlarda kendi kendine köpürmek veya kavga çıkarmak yerine donla çıkıp insanların ortasında dikilmek en etkili taktik. nedense o ana kadar insanları rahatsız ettiklerini umursamayanlar, bu manzara karşısında kendileriyle yüzleşmek zorunda kalıyorlar. donumla o hintlileri daha iyi birer insana dönüştürdüğüme inanıyorum.

    ***

    ertesi sabah 6'da otobüs durağındayız. yol kenarına sıralanmış 20-25 tane otobüs. hepsi aynı saatte kalkıyorlar, karavan gibi. ve bir deve kervanı kadar da yavaşlar. yemyeşil vadilerin arasından tıngır mıngır kıvrılıyoruz ama manzaranın arkaplanı bulutlar yüzünden gözükmüyor. yağmur mevsiminde manzara yakalamak zor iş.

    200 km'lik yolumuz, 5 mola ve 8 saat sonra bitiyor. sonra bir dolmuş. çantaları içeri koyup bir koltuk daha kaplamak ayıp olacağından tepeye atıyoruz, ip mip olmadan. her virajda arkaya bakıyorum, bu sefer düştü mü diye. 1 ay önce bir otobüstün bagaj kapısı kendi kendine açılmış, benim çanta düşmüştü. yoldan geçenler görüp almışlar. otobüsün yolunu kesen arabaya küfrederken, arka koltuktan benim çantamın çıkmasının yarattığı dumur hala taze. adamlara teşekkür bile edememiştim şaşkınlıktan.

    sonra otostop. bizi alan adam yol boyunca susmuyor, dilini anlamadığımızı umursamadan. bir noktada hmmm hmmm demeyi de bırakıyorum. yol kötüleşiyor, adamın arabasına acıyıp iniyoruz kalanını yürümek için. anladı mı bilmiyorum, belki de muhabbetinden sıkıldığımızı sandı.

    ***

    bir saatlik bir yürüyüş ve taşıdığım 20 kiloya ettiğim yüzlerce küfür sonrası, nihayet kalacağımız çiftliğe vardık. ev sahibi dünyanın en sakin insanı olabilir. o kadar sakin ki, yanına gelince dünyanın ikinci en sakin insanı oluyorsun. iki sene öncesine kadar üniversitede muhasebe dersleri veriyormuş. üniversiteden aldığı ayda 100 dolar, beslemesi gereken ağız sayısı da 8 olunca (sadece 2 çocuk var, kalanı akrabalar), babadan kalma çiftliğine dönmüş.

    iş çok, her güne saat 3'te başlıyor. önce bir saat meditasyon, sonra bufaloların sütünün sağılması, ekim.... bizim gibi tipleri ağırlamak epey yardımcı oluyor. hem biraz iş yapıyoruz, hem de yemek için günde 3 dolar veriyoruz. bu şekilde 4 gönüllüden aldığı para, eski üniversite maaşından epey fazla. bizim için de kazançlı: gidip katmandu’daki aksaray esnafından “otantik nepal köy tecrübesi” satın alacak halimiz yok.

    ***

    bufaloların üst katındaki fare boku dolu odaya çantaları koyar koymaz, ot kesmeye koyulduk. burası tropikal olduğu için, otlar da, içinde yaşayan hayvanlar da biraz büyük. sülükler, yılanlar, dev kertenkeleler, rengarenk böcekler ve leopar. leopar? meğer önceki gün komşunun köpeğini yemiş. diğer gönüllü çift, geceleri sürekli havlayan o köpekten illallah demişler ve sonunda köpeğin ölmesi için yarı-şakasına dua etmişler. ertesi sabah uyandıklarında hayvan sizlere ömür. ya bunlar vudu büyücüsü ya da köpeği harcayıp suçu leopara attılar.

    ortamda leopar var ama, orası kesin. geçen sene bir bebeği öldürünce askerleri çağırmışlar. bence leoparlar bunlara pusu kurup silahlarını çaldılar. marksist-feminist-çevreci bir gerilla hareketi oluşturmuş olabilirler.

    her halükarda, daha düne kadar sivrisinekten dengue fever kapmaktan ibaret olan hayati endişemiz bir anda the revenant seviyesine çıktı, kendi boğazımı dikişlemeyi öğrenmem lazım.

    ***

    bu orman-tarlada 600-700 tane kahve bitkisi var. aralarında muz, mango, papaya ağaçları, kayısı, domates ve türlü türlü baharatlar serpiştirilmiş. muz ağacı dışında hepsi aynı gözüküyor bana. bu çiçek böcek konularında mal geldim mal gideceğim resmen.

    bir yandan star talk dinliyorum, neil degrasse tyson ve nasa'dan bir bilimkadını, komedyenlerle beraber plutonun gezegen olup olmamasını tartışıyorlar. bu ormanda nesiller boyunca ot kesmiş, tohum ekmiş insanlar içinde, şu konuları dinleyerek iş yapan ilk kişi olabilirim. bir çiftçiyle nasa'yı buluşturan bu inanılmaz "erişim demokratikleşmesinin" hakkını çoğumuz vermiyoruz.

    yağmur başlayınca eve döndük. bizle beraber çalışan köylü kadın benim kestiğimin 3 katı ot kesmiş. dalgasını geçmek için tiyatral bir hareketle önümüze yığdı hepsini. "ben de senden hızlı kod yazarım" dedim içimden ama tatmin etmedi. zaten yazamam da artık, o önceki bir hayattaydı.

    bu sırada bufalolar şarıl şarıl işiyor diye mi bilmem, ziyarete gelmiş komşunun küçük çocuğu da ortalık yere işemeye başladı. köpekler zaten her yere işemişler. işte tam hayalimdeki sidikfest. o iştahla terasta bizi bekleyen pilav dağına, don kişot misali elimdeki mızrak-kaşıkla daldım. ve don kişot’un aksine galip geldim. şimdi bebekler gibi uyuyacağım.

    ***

    (sonradan not: bir müddet çalıştıktan sonra dağ bayır yürüyeceğiz. o işler bittiğinde daha güzel fotoğraflar eşliğinde bir iki yazı daha yazacağım. pratik bilgileri başka yerden bulursunuz, bana ilginç gelen yukardaki gibi bir tarz (bill bryson kahramanlarımdandır). önceki yerler ve karakterler hakkında da birikmiş notlar var, ara ara düzenleyip hem buraya, hem de blogdaki fularsız seyahat kısmına koyacağım. bunları doğrudan emaille de alabilirsiniz, reklam yok, spam yok)
  • coğrafi konum olarak güney asya’da, kuzeyde çin ve güneyde de hindistan’ın arasında kalan 147.000 km2 alana sahip bir kara ülkesidir. ülkenin kuzey kesimleri dağlık (himalayalar), güney bölgeleri ise ormanlık ve tarıma elverişli arazilerden oluşur. dünyanın en yüksek tepesi olan everest bu ülkededir.

    2004 yılında yapılan nüfus sayımına göre nepal’de 26.5 milyon insan yaşamaktadır. ancak nüfus sayımının sağlıklı olarak yapılamadığı bilinen bir gerçektir. bu yüzden 2007 itibariyle nüfusun 30 milyonun hayli üzerinde olduğu düşünülmektedir. örneğin resmi kayıtlara göre toplam nüfusun % 4.2’si müslümanlar olarak görünmekteyken, görüştüğümüz tüm müslüman kurum ve kuruluşlar bu oranın toplam nepal nüfusu içerisinde %7-8 lerle ifade edilmesi gerektiğini söylemektedirler.

    nepal’in resmi dili nepalce’dir. nepali şeklinde de ifade edilir. ülke genelinde anlaşabilmek için az da olsa ingilizce bilmek yeterlidir.

    23 aralık 2007 tarihine kadar anayasal monarşi (nepal krallığı) altında çok partili demokrasinin hakim olduğu ülkede köklü bir rejim değişikliğine gidilmiştir. bu yeni durumda nepal krallığı sembolik bir anlamda kalmış, devletin idare şekli tamamıyla çok partili demokrasiye dönmüştür. bu değişimin temelinde maocu silahlı birliklerin yıllardan bu yana süren eylemleri yatmakla beraber, halk nezdinde de kraliyet karşıtı görüşlerin derinlemesine yaygınlaşması de önemli bir etken olarak bulunmaktadır. son devlet başkanı kral gyanendra (aynı zamanda nepal kraliyet ordusu başkomutanı idi) toplumdan gelen bu baskılar karşısında demokrasiye geçişin startını vermiştir. türkiye’ye döndüğümde ajanslara düşen haberler, nepal parlamentosunun 29 aralık 2007 tarihli oturumunda monarşinin feshedilmesine onay verdiğini söylüyordu. yapmış olduğumuz gözlemler ve birebir görüşmelerimizde 2001 yılında tahta çıkan gyanendra’nın, halktan destek görmediğini ortaya koymuştur. son olarak halk en büyük tepkisini geçen yıl kral aleyhinde yüzbinlerce kişinin katıldığı gösterilerle ortaya koymuştur. bu gösteri üzerine 2007 nisan ayında monarşinin mutlak iktidarını sona erdiren çok partili hükümet kurulmuştur. gelinen noktada artık yeni bir dönem başlamaktadır. maocuların, monarşinin kaldırılması talebiyle 1996 yılında başlayan isyanında bugüne kadar 13 bin kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.

    nüfusun %80’inden fazlasını hindular oluşturmaktadır. nepal hinduların anavatanı olarak nitelenen bir ülkedir. hatta, nepal’deki hindular tarafından nepal, hindistan’daki müslüman nüfusun yoğunluğundan ötürü dünyadaki tek hindu ülkesi olarak anılmaktadır. müslümanlar vatandaşlık haklarını 2004 yılında elde edebilmişlerdir. o tarihten evvel vatandaş bile sayılmayacak düzeydedirler. ilk kez 2004 yılındaki nüfus sayımında müslümanların nüfusu hakkında ilk resmi veriler ortaya çıkmıştır. nepal budizmin doğduğu topraklar olarak da bilinmektedir. hemen her noktada budist tapınaklarına rastlamak mümkündür. buda’nın doğduğu köy olan siddhartanagar güney nepal’de yer almaktadır. budizm ve buda figürü nepal’in turizm gelirlerinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. özellikle 1960’larda başlayan batılı genç neslin turistik seyahatleri meşhurdur.

    katmandu’da durbar ve hanumandhoka meydanları tam anlamıyla tapınak mekânı. meydanı bisikletli faytonla dolaşabilmeniz mümkün. hinduların baba dedikleri çok renkli insanlarla karşılaşıyorsunuz. sarı, kırmızı, mavi, yeşil, hangi rengi bulursa takmış takıştırmış bu yaşlıca insanlar. kendilerini dinlerine adadıklarını ifade etmek istiyorlar böyle yaparak. meydanda bir anda oluşan koşuşturmacayı görünce hemen soruyoruz sağa sola. meğer kumari ziyaretçilerini selamlayacakmış. kumari hindu inancında tanrıçalardan biri. ülke genelindeki küçük kız çocukları arasından din adamlarınca seçiliyormuş kumari. ergen olduğu gün tanrıçalığı da sona erdiğinden hemen yeni kumari arayışına başlanıyormuş. fotoğraf, video kaydı almak yasak olduğundan tarık ile birlikte giriyoruz kumari’nin tapınağımsı sarayına. bir grup turistle beraber nepalin yerlilerinden bir grup orada. toplam 50’ye yakın kişi olarak oradayız. herkes gözünü üst kata dikmiş kumari’yi bekliyor. eller avuç içlerinden birbiriyle birleşmiş ve çene altında tutuluyor. bir tek biz eli cebinde bekliyoruz olacakları. kumari denilen kız görünüyor balkondan. rengârenk elbiseleri içinde, ağır makyajlı yüzüyle, itinayla taranmış ve süslenmiş saçlarıyla aşağıya çocuksu bir bakış fırlatıyor. ve yine şımarık bir çocuk edasıyla ‘hıh’ diyerek kayboluyor gözlerden. bir iki saniyelik bu görüntü mest ediyor orada bulunanları.

    nepal’de dinler arası çatışma ortamı çokça rastlanılan bir durum olmamakla birlikte, 2004 yılının ağustos ayında irak’ta direnişçiler tarafından bir abd şirketinde çalıştıkları gerekçesiyle öldürülen 12 nepallinin nepal’deki yansımaları müslümanlar açısından hayli zor olmuştur. müslümanlara ait işyerleri, müslümanların evleri, camiler ve müslümanların stk binaları yakılıp yağmalanmıştır. bütün bu olup bitenlere devletin kolluk kuvvetlerince herhangi bir müdahalede de bulunulmamıştır. müslüman nüfus o tarihlerde yaşananların yaraları sarmakla meşguller hala. sonradan islam dinini seçen hindular toplumdan ve ailelerinden baskı görmektedirler. hali hazırda nepalceye çevrilmiş kur'an meali bulunmamaktadır.

    bilindiği kadarıyla halk 61’den fazla etnik gruptan müteşekkildir. ülkede 70’den fazla lehçe konuşulduğu ifadelendirilmektedir.

    nepal, nüfusunun üçte biri yoksulluk sınırının altında yaşayan, dünyanın en az gelişmiş ve en fakir ülkeleri arasında gösterilmektedir nepal ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalıdır. halkın %76’sı tarımla uğraşmaktadır. %18 hizmet sektöründe ve %6’sı da sanayi sektöründe çalışmaktadır. ortaya çıkan tablo bu şekilde olmasına rağmen tarımın gayri safi yurt içi hâsılasına katkısı 2005 verilerine göre %38.3 seviyesinde kalmaktadır. yurt içi gayri safi milli hâsılada, finans ve emlakçılık sektörünün %11.1, inşaat sektörünün 10.5, sosyal hizmetlerin %10, ticaret, turizm ve otelciliğin %9.8, imalat sektörünün %7.8’lik bir payı vardır. ülkenin endüstriyel üretimi tarımsal ürünlere yöneliktir. bu ürünler jüt, şeker kamışı ve tütündür. maocularla son yıllarda yaşanan, rejim değişikliğine sebep teşkil edecek boyutlardaki çatışmalar sebebiyle oluşan güvenlik endişeleri turizmi olumsuz etkilemiştir. tüm bunlara rağmen nepal özellikle hidroelektrik santraller ve turizm konusunda dış yatırımcıların ilgisini çekmektedir. bunların dışındaki sektörlerde ise kısa vadede ekonominin düşük düzeyi, teknolojik olanaksızlıklar, nepal’in bir kara ülkesi olması, sivil çekişmeler ve doğal afetlerin yaşanma olasılığının fazlalığı gibi nedenlerle yatırım beklenmemektedir.

    nepal ihracatının tamamen tarıma dayalı olduğunu söyleyebiliriz. 2005 yılı itibarıyla belli başlı ürünlerdeki ihracat rakamları; hazır giyim 83.3, yün halılar 80.4, sebze yağı (veget ghee oil) 63.9, paşmina ( paşmina ürünleri dağ keçilerinin tüylerinin iç yüzeyi ile tüylerinin karışımından yapılmaktadır.) 37.1, jüt ürünleri 30.5 milyon amerikan dolarıdır. buna mukabil olarak genel ithalat rakamları 2005 yılında petrol ürünleri 367.6, taşıt araç ve parçaları 94.4, diğer makina ve parçalar 76.9, ilaçlar 50.9, tekstil 48.0 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. görüldüğü üzere ihracat kalemleri tarım ürünleri ve buna bağlı sanayi ürünlerinden oluşurken, ithalat kalemleri ise endüstriyel ürünler ve petrol ürünleri alanında oluşmaktadır. ihraç ürünlerinin alıcıları %70’e yakın oranda hindistan ve diğer kısım ise başta abd ve almanya olmak üzere batı ülkeleridir. nepal ithalatını %60 oranında hindistan’dan yaparken diğer ülkeler çin, singapur, endonezya, suudi arabistan, tayland ve malezya’dır. dış ticaret alanındaki bağımlılık da coğrafi ve nüfus bağımlılığında olduğu gibi hindistan üzerinde odaklanmaktadır. hindistan ülkenin ekonomik yapısında da belirleyici büyük bir güç durumundadır.

    ülkede kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasıla 2005 yılı verilerine göre 242.2 amerikan dolarıdır. bu rakamla nepal dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer almaktadır.

    doğumda yaşam beklenti süresi artmış olmakla birlikte 60 yıldan beri komşu güney asya ülkelerinin altındadır. çocuk ölüm oranının bölgede en yüksek olduğu ülke konumundadır. doğumda kadınların ölüm oranının da yüksek olması nedeni ile kadınların ortalama yaşam beklenti süresi de erkeklerden biraz daha azdır. cinsiyetten kaynaklanan farklılık kendini okuryazarlık alanında da göstermektedir. nepal’de kadınların sadece %26’sı erkeklerin de %62’si okuryazar konumundadır. nüfus artışı kırsal alandaki yaşamın bağımlı olduğu arazi sahipliğinde bölünmelere ve orman ürünlerinin tükenmesine yol açmaktadır. nepal, yılda %273 oranında büyüyen 26,5 milyonluk nüfusu ile nüfusun işlenebilir tarım arazisine oranının dünyada en yüksek olduğu yerlerden biridir. işsizlik oranı da oldukça yüksek seviyelerde ve işgücü göçü artmaktadır. 2005 yılı temmuz ayından 2006 yılı şubat ayı ortalarına kadarki dönemde yurt dışına giden çalışan sayısı 105.223 olarak gerçekleşmiştir. bu rakam bir önceki periyoda göre 74.636 kişi şeklindedir.

    nepal’in para birimi nepal rupee’sidir. 1 abd doları yaklaşık olarak 60 nepal rupee’sine tekabül etmektedir.

    14 bölgeye ayrılan nepal’in önemli şehirleri; başkent katmandu, bhairahawa, biratnagar, birgunj, dhangadhi, dhankuta, dipayal, nepalgunj, pokhara ve surkhet’tir.

    -ilk kez gideceklere tavsiyeler-

    bu ülkede avea hatlı cep telefonlarını kullanamıyorsunuz. türkcell hatlarda ise dakikası 4,5 ytl den konuşabilir ve adedi 1,5 ytl sms gönderebilirsiniz. yerel hatlardan almak isterseniz eğer mero mobil den başkaca şansınız yok. diğer faturalı hattı alabilmek için neredeyse iki hafta süren prosedürlerle uğraşmanız gerekir. mero mobil ile de türkiye ile bağlantı kurmak neredeyse imkansızdır.

    yemekleri oldukça baharatlı ve acılıdır. yemeklerinin genel renk görünümü kahverengidir. bizim damak tadımıza en yakın yemeği olarak momo yemeğini söyleyebiliriz. momo bizdeki mantının biraz daha büyükçe olanı ve baharatlılık açısından farklı olanı. yemeklerin yanında mutlaka sos da ikram ederler. özellikle çilli dedikleri acı biberleri meşhurdur ve acıyı sevenlere tavsiye edebilirim. katmandu da bir türk lokantası var; anatolia restaurant... adana ve urfa kebap, kıymalı pidesi falan var menülerinde. nepal yemeklerinden burada tadabilirsiniz. en azından mutfağından emin olabilirsiniz. temizlik açısından da iyi bir yerdir.

    katmandu havaalanına ilk indiğinizde hayatın çok yavaş seyrettiğini farkedersiniz. hatta istanbul'un hızına alışmış biri olarak aktarma için uğradığınız doha'da da yavaşlatamadığınız hızınızla diğer insanlara nazaran koştuğunuzu farkedersiniz önce.

    bir fotoğraf ve 30 amerikan doları karşılığında sorgusuz sualsiz vizeyi havaalanında alabilirsiniz. işlemlerde de hayli yavaştırlar aman diyim sinizrlerinizi bozmayınız. burada hayat genelde böyledir...

    havaalanından çıktığınızda taksiler yerine sizi alayı korsan olan taksiler bekler. bunlarla pazarlık yapmadan asla taksiye binmeyin. taksiler genelde suzuki nin küçük versiyonlarıdır. arabalara eşyalarınızla beraber fazla geleceğinizi asla unutmayın. hemen hatırlatmak da fayda var; direksiyon sağdadrı. çünkü bu ülke bir zamanlar ingiliz sömürgesinde kalmıştır.

    katmandu'da kalabileceğiniz bütçeniz ölçülerine göre üç otel ismi sayabilirim;

    de'l annapurna; en eski nepal otelidir. girişinden görünüşü budist tapınaklarını andırır. kılıçlı palalı falan nepal'in en iri adamı karşılar sizi kapıda. otelde şehirdeki gibi yerleşik bir koku vardır. odalarının pek de temiz olduğunu söyleyemeyiz. banyosu da pek temiz sayılmaz hani. yöresel şampuan ve sabunlar vardır banyosunda valizinize almanızı tavsiye ederim. geceliği 60 dolar + vergilerdir.

    yak yeti otel; temiz bir oteldir. kahvaltı için seçeneğiniz biraz daha fazlacadır. banyosu, hizmet kalitesi, yemek ortamı, otelin rahatlatıcılığı açısından tavsiye edilebilir. geceliği 80 dolar + vergilerdir.

    hyatt regency oteli; ismi ortada neticede... herşeyiyle güzeldir. havuzu ve gezilesi bir bahçesi vardır. katmandu nun sisli sabahlarını bahçesinde su sesi ve çiçekli yolları arasında geçirmeniz içinizi huzurla doldurabilir. fiyatı gecelik olarak oda+kahvaltı: 110 dolar + vergilerdir.

    ülkenin diğer bölgelerine iç hat uçuşu ile ulaşabilirsiniz. bunun için çok sayıda uçak firması mevcut. en bilineni budhha air dir. uçaklar küçüktür. 18 kişilik ve çift pervanelidir. himalayaların hemen yanıbaşından uçarak ülkeyi alçak sayılabilecek bir uçuşla (10 bin fit) temaşa edebilirsiniz.

    ülkenin güneyindeki hindistan sınırında bulunan bambu evlerden kurulu köyleri mutlaka görmelisiniz. bunun için biratnagar'a gitmeniz yeterli olacaktır. guski, rajbiraj, cchatabeli, görülmesi gerek köylerdir. lumbini de budanın doğduğu köydeki tapınakları görebilirsiniz. biratnagar'a giderseniz eğer dharan şehrini görün ve dağa mutlaka çıkın.

    hediyelik alışveriş için paşmina yı önerebilirim. hem ucuzdur hem de hediye ettiğini kişiyi memnun eder. bunun dışında, ağaç oyma hediyelik eşyaları da düşünebilirsiniz. hayır benim param çok falan derseniz deriden imal edilmiş giyim eşyalarına ve aksesuralara, altın ve gümüşlere bakabilirsiniz.

    havaalanlarında nepal vatandaşı olmayanlar neredeyse iki kat fiyata seyahat ederler bunu da bilin derim ben. ayrıca konaklama ve uçuşlarda ekstra vergilere de alışın ki şimdiden sonradan sürpriz olmasın size.

    her tarafta hürce dolaşan maymunlara rastalayacaksınız. bizdeki sokak kedileri gibidirler. yalnız size çok yaklaşabilirler. elinizde kemirdiğini meyveye ya da ne bileiym mesela pamuk helva ya gözdikip ele geçirebilirler.

    tarafikteki kornalara alışın bir de. korna çalmazsa sanki arabalar gitmiyormuş gibi bir şey nepal de. habire korna habire korna...

    hava sıcaklığı hiç bir zaman eksiye düşmez ülke genelinde. kış aylarında hava sıcaklığı gece 2-3 derecedir, gündüz 16-17 derece. en soğuk hali budur ülkenin. muson yağmurları da meşhurdur bu arada. kış aylarında doğunun meşhur gizemli sisiyle çokça karşılaşırsınız.

    yanınızda türk lokumu götürün ikram için. çok seviyorlar. çocuklara hediye götürme gibi bir niyetiniz varsa eğer, ya da çocuk görürüm de ona veririm diye düşünürseniz balon idealdir. balon nedir bilmeyen çok çocuk var oralarda. guski de bulunduğumuz esnada çocuğun birine türkçe al bunu şişir dediğim için balonun adı orada şişir olarak kaldı. demeden edemedim...

    kış aylarında orada yiyeceğiniz meyveler; -nadiren- üzümdür, çekirdekli mandalinadır, elmadır ve muzdur. meyveler hayli lezzetlidir.

    karayolu gezilerinde günlüğü şoförü ve benzini de içinde 50 dolara bir jeep kiralayarak gezebilirsiniz. bu araçlar, mitsubishi de olabilir tata da... mutlaka bir rehberle hareket etmenizi öneririz.
  • bir acayip ve bir o kadar da guzel ulke. soyle ki yuzolcumu, cografya, kultur ve nufus olarak cok rahat bir hindistan eyaleti olabilecekken; dunyanin en yuksek daglarindan, fillerin, gergedanlarin yasadigi ormanlara*, bilmemkac yuzyillik tapinaklardan yirmi yillik rock barlara oldukca genis bir cesitlilik sunmakta. katmandu ve cevresinde -mesela baktapur, mesela patan- cok eski ama hala aktif ve cok etkileyici tapinaklarda "huzur" bulup oncesinde veya sonrasinda 60larin hippi destinasyonu olmasindan dolayi yillardir iyice oturmus rock kulturunu koklayabileceginiz barlara gidebilirsiniz. chitwan bolgesinde* bildigin "jungle"da fil ustunde kaplan, gergedan, timsah, ayi vb gormeye gidebilirsiniz. "dunyanin catisi" denince kimsenin aklina gelmeyecek bir sey. sonra pokhara'da gol kenarinda sanki bir akdeniz kasabasindaymissiniz gibi hissedebilirsiniz. cevresindeki daglarda yamac parasutu, trekking ya da "parahawking" diye yalnizca buraya ozgu bir sey (bildigin vahsi kuslarla yamac parasutu) yapabilirsiniz. guneyde lumbini'de buddha'nin dogdugu yeri gorup, budistlerin haci olmalarina sahit olabilirsiniz. kuzey doguda tibet'e dogru dunyanin en yuksek tepelerine hayran hayran bakabilirsiniz... miniminnacik bir ulke ama o kadar farkli seyler sunuyor ki...

    7 farkli etnik unsur aralarinda hicbir catisma olmadan beraber yasayabiliyorlar. yuzde 70 kusuru hindu, kalan 20 kusuru da budist olan ulkede hicbir dinsel karisiklik yok. sokakta ya da issiz bir koyde yururken hicbir zaman tehdit hissedilmeyen bir yer. insanlari her zaman canayakin. tabii ki katmandu'da turistlerin ussu olan thamel'de magazalardan bir seyler alirken pazarlik yapmak sart. su aralar bir dolar 85 ile 87 nepal rupisi arasi bir sey ediyor. bir euro 110 ile 112 arasi degisiyor. katmandu, pokhara ve chitwan'in merkezinde degil de az yuruyup disinda yiyip uyursaniz gercekten yok paraya bir omur gecirebilirsiniz. hippiler zamaninda gunluk 3 rupiye kaliyorlarmis ki kac cent oldugunu hesaplayamayacagim bile.

    ulke kucuk ama yollar cok kotu oldugundan mesafeler uzak. mesela chitwan, katmandu'ya yalnizca 160 km uzaklikta ama tek yon gidis 7-8 saat suruyor. "turist otobusu" denen, normal otobuslere kiyasla az biraz daha rahat olup daha az kisi alan ve bu yuzden de 50-100 rupi daha pahali olan otobuslerle yolculuk yapilmiyorsa eger, havalar sicakken otobusun tepesinde oturup yolculuk yapilmasini oneririm. evet butun o virajlari falan dusununce cok tehlikeliymis gibi duruyor ama aslinda normal yolculuktan cok daha rahat.

    ulke su zengini olmasina ragmen ozellikle kuru donem olan kisin inanilmaz boyutlarda elektrik kesintileri var. su anda gunde 13-14 saat olmus durumda ki daha kotu zamanlarda gunde 18-19 saate bile cikiyormus (elektrigin oldugu zamanlarin cogunun gunun ilk saatleri-herkesin uyudugu saatler oldugunu dusununce de boyle yasamak cok zor aliskin olmayanlar icin).

    maocu gerillalar baska gruplarin yardimiyla da krali defedebildiler ama yaklasik 6 senedir hala daha yeni bir anayasa yazilamadi. bu yuzden siyasette inanilmaz bir istikrarsizlik var. her gun bos yere tartisiyorlar. yalniz garip olan su ki halk coktan ilgisini kaybetmis bu tartismalara, bir sekilde ulke ayakta duruyor.

    iki kocaman komsusu hindistan ve cin tarafindan kusatilmis durumda nepal. kultur, dil, tarih olarak hindistan'in bir parcasi gibi olmasina ragmen, ozellikle maocularin basa gelmesiyle cin ile de iyi iliskiler kurmus durumdalar. mesela cin ulkenin en buyuk hastane projelerine sponsor olmus, hindistan'la beraber baraj kurma isine girmis...

    nepalce hindi/urduca'ya cok yakin bir dil. nepallilerin hemen hemen hepsi 4 yasindan 100 yasindakine kadar televizyonda hint kanallari (televizyon bulabilirlerse tabii) izleyip anlayabiliyorlar. bollywood ve muzikleri burada da cok populer haliyle.

    geleneksel yemekleri "dal bhat" yani mercimek ile pirinc pilavi. pilav bizdeki ekmek mantiginda. her ogunde yeniyor. kahvalti dahil. yerel halk icin pilavsiz yemek olmaz. benim gibi vejetaryenler icin mukemmel bir yer tabii hinduizm ve budizm sagolsun. butun o baharatlarla basit sebze yemekleri oyle bir hal aliyor ki bagimlisi oldum. tabii ara ara katmandu'ya kacip "bati mutfagindan" yemem gerekiyor cunku siradan bir nepalli gercekten de her gun mercimek ve pilav yiyor. "tarkari" diye patates ve karnibahar ve muthis baharatlarla yapilan leziz ve aci bir sey de mevcut. et yemek halkinin yuzde 80'i gunluk 2 dolarin altinda yasayan ulke icin biraz luks tabii ama baska turistlerden ogrendigim kadariyla et yemekleri de guzel.

    en buyuk geliri turizm. ozellikle yagmurlarin bittigi eylul sonundan araliga kadar, sonra da subattan mayisa kadar olan zamanlar ziyaret etmek icin en guzel zamanlari.

    daha bircok sey var da elektrikler yok ve bilgisayarimin sarji bitmek uzere. sonradan eklerim daha. simdilik kisaca diyebilirim ki: belki de dunyada esi benzeri olmayan miniminnacik ama bir o kadar da cesitlilik sunan guzelim ulke. (bkz: resham firiri)
  • onbinlerce derdi olan, yollari asfaltsiz, havasi soguk, rakimi yüksek nepalli dostlarimiz "ulan oyle bi sik yapalim ki dünyaya kendimizi hatirlatalim" diyerek 240 yillik monarsilerini iptal etmek, yerine bildigin baskanlik sistemini oturtmaya ant icmisler.. son yirmi yilda zaten gaza gelen nepalli dostlarimiz önce 1990 yilinda gülhane parkinda bir aciklama yapmak istemis (polis tarafindan engellenmislerdir) sonra ayni aciklamayi katmanduda yapip parlementer monarşiye gecmislerdi.. simdi yine de rahatsiz olmus olacaklar ki o nepal kralini da ortadan kaldirmislar.. hayir adam zaten muzdarip.. yani düsünsenize bugun bana gelse "bilader bi pes atalim mi?" dese "kimsin?" diye sorsam "nepal kraliyim" dese "gel bi krali sikiim" diyerek otururum playstation in basina.. oyle sikko bir merci iken nepal krali olmak adamin kralligini da bitiriyorlar..

    velhasil nepalde kral olacagima türkiyede sahlepci olurum daha iyi.. edit:(usurum gerci) edit2:(nepalde soguk oldugundan sahlepci olmak daha bir sicak olabilir aslinda.. zira ocagin basindasin)
  • kendi milletinden olmayan biriyle ilk defa uzun bir süre yabancı dil pratiği yapma şansını yakalayan küçük bir kıza "beni unutma olur mu?" dediğimde, "unutmam ama sen de beni unutmazsan!" yanıtını almış olmam, bu ülkenin kurnazlıktan çok kere nasibini almış diğer insanlarına karşı geliştirdiğim öfkeyi bastırmıştır.
    işin doğrusu şu ya, uzunca bir süre konakladığım bu ülkede, gerçekten de oldukça farklı olaylarla karşılaştım. içinde iken insan, sıkılıyor gibi olsa da uzak kaldığında güzel tatların değerini ancak anlayabiliyor. bütün karmaşa, pislik, yoksulluk vb. olumsuzluklarına rağmen, önemli bir durak noktası idi nepal benim için. ne var ki, ülkeme döndüğümde yeniden haris bir insana dönebileceğimi umut etmiyordum! hoşçakal kathmandu vadisi ve hoşçakalın kirli tenleri ile sabah dört buçuktan akşam altıya birkaç mesai değiştiren yoksul ve şaşkın insanları nepalin!
  • başkent sokaklarında alenen uyuşturucunun satıldığı, tapınaklarının etrafında uyuşturucu kullanıp kendinden geçmiş insanların görülebileceği, renk spekturumu geniş yiyeceklerinden kaçınılması gereken, everest tepesinin ve biralarının ana vatanı ülke.
  • sınır kapısından girişte, 2 adet vesikalık ve 30 usd karşılığında vize alınabilinen, demiryolu olmayan, aynı anda hem çılgın hem sakin olabilen memleket. ülkenin en büyük otoyolu, iki şeritli ve yol çizgisi ya da ışıklandırma yok. viraja girerken korna çalmak zorunda sürücüler yoksa direk kafadan çarpışırlar. nüfusun çoğu budist, kalanı da hindu. hindular ölülerini pashupati'de yakıyorlar. hindistan sınırına yakın güney kısmında yer alan lumbini buda'nın doğum yeri ve budistler hacı olmak için buradaki maya devi tapınağını ziyaret ediyorlar. gelirinin büyük kısmı turizmden ve çoğu turist ülkeye himalayalar'da yürüyüş yapmak için geliyor. rafting, jungle safari gibi atraksiyonlarla zenginleştiriliyor bu turlar. yolsuzluktan çok çekmiş ve ülkeye yapılan yardımların çoğu yönetimdekilerin cebine girmiş. halkı çok fakir ama huzurlu, çok beklentileri olmayan, kısa boylu, zayıf, şirin insanlar nepalliler. bir de şimdiki krallarını pek sevmiyorlarmış.
  • ulkede yukseklikten dolayi oksijen cok az oldugu icin yangin cikma olasiligi yok, itfaiye departmanina ihtiyac duyulmiyan yer
  • üzüldüm ben.

    aslında buraya yazmaya başlarken aklımdan geçenler; çok etkileyici, çok farklı ülke falan demekti. öyle de, ama etkilenmemden daha çok üzüldüm ben. ülke çok fakir. insanların parası yok, yol yok, heryer çöp, çocukların üstlerinde kıyafet yok, terliklerle geziyorlar kış mevsiminde. üzülüyor insan. biz insanlar çok acımasız ve kötü bir türüz dünya üzerinde.

    onun dışında gerçekten apayrı bir dünya. insanları çok sıcak. ortamı çok güzel. barları bizim barlarımız gibi. geceleri sokaklarda nepallilerden daha çok avrupalılar var. tracking& climbing aşkı. ülke turistten para kazanıyor. nitekim himalayalar ve everest burada. rakımı çok yüksek. o yüzden öğlen saatlerinde oldukça sıcakken ( aralık ayı gündüz 18-20 derecelerde), gece inanılmaz soğuk oluyor.

    katmandu çok gürültülü. sanırım her aracın ve motosikletin korna çalması kültürü var burada. başım şişti. sürücü koltuğu sağ tarafta. tüm arabalar hyundai ve suzuki . birkaç tane de kia gördüm.

    hayvanlar kutsal. ülkenin temel dini hinduizmmiş ama heryerde buddha heykelleri ve tapınakları var. nepalli hinduizm'e inanan arkadaşlara, reerkarnasyona inanıyor musunuz diye sorduğumda; inanmadıklarını, dinlerini daha çok, geleneklerini devam ettirme amaçlı gördüklerini ifade ettiler.

    kendi dilleri var. selamlaşmak için 'namaste' diyorlar. son olarak 'ma timi laai maaya garchhu', seni seviyorum demek oluyormuş. (kendi ilgi alanım sonuçta)

    not: aslında şu açıdan da bakmak lazım. ülkede herkes fakir. yani bizim ülkemizdeki gibi varyap'ta oturup gecekondu manzarası izlemiyor birileri. uçurum yok gelir seviyeleri arasında. o yüzden bir çekişme yok insanlar arasında. gösteriş merakı, tüketim çılgınlığı yok. huzur var gercekten, samimiyet ve arkadaşlık var; bizde giderek kaybolan...
  • seyahatimin nepal kismini tamamladim, bhutana gectim, taze taze nepal gozlemlerimi paylasayim...
    nufusu 29 milyon olmus durumda.
    bayragin sivri kisimlari yukari bakacak sekilde cevirirseniz himalayalarin sivri tepelerini sembolize ettigini soylediler bize.
    vize artik 25 usd. havaalaninda sistem su; once odeme sirasina girer paranizi yatirirsiniz, sonra ikinci siraya girer sirayla 3 kisinin vizenizi yapistirmasini, onaylamasini beklersiniz. sorun cikmiyor, tatli tatli muhabbet ediyorlar, sacinizin rengi falan degistiyse sakalar yapiyorlar falan.
    turist dolu, kalabalik... cinliler, japonlar, amerikalilar ve ilginctir dogu avrupalilar cokcaydi.
    beko var burada mesela, % 5 de pazar payi varmis.
    asla somurge olmamalariyla ovunuyorlar... "fakiriz ama gururlu ve mutluyuz" diyorlar.
    hala bir parlementolari yok, demokrat ve komunist parti ulkenin anayasasinda anlasamiyorlarmis, ve kaos. komunistler komunist ilkelerini anayasada gormek isterken, demokratlar uluslararasi insan haklarini iceren maddelerde israr ediyorlarmis ve calismalar sonucsuz... bu durumda halk neredeyse monarsi geri gelsin, lanet olsun moduna girmis.
    tabi bu anlasmazlik, ekonomik istikrarsizlik da yarattigindan bir turlu kalkinma saglanamiyormus, yabanci yatirimci gelmiyor, ulkenin yatirim kararlari alinamiyormus. tarima baglilik % 80, endustri neredeyse 0.
    3 milyon nepalli yabanci ulkelerde calisiyor; yaklasik 2 milyon orta doguda, arabistan'da, katar'da, japonya ve kore'de calisiyor, ancak ne yazik ki ucuz ve niteliksiz isci olarak calisiyorlar ve ayda ortalama 250-300 euro kazaniyorlar, japonya ve koredekiler ise 700 euro civarinda kazaniyorlar. ulke ekonomisinin bir kaynagi da bu kisilerin gonderdikleri paralara bagliymis.
    sirayla kisa kisa sehir bilgisi geceyim;
    kathmandu
    santiye gibi, alt yapi calismalari yapiliyor.
    delhiden spice jethavayolu ile ucabilirsiniz, yaklasik 2-2,5 saatlik bir yolculuk yapiyorsunuz.
    once yazilmis zaten, tapinaklar ilk ziyaret yerleri
    kalabalik, cok kalabalik. yollar motorsiklet ve araba ve otobus dolu.
    bir okul cilginligi var, ozel okullar, ulke disi okullar vs onlarca reklam tabelasi var.
    bakhtapur
    meshur kopan manastirinin oldugu yer, hani su richard gereve bir kac diger hollywood unlusunun para yardimi yaptigi tibetten kacan rahiplerin bulunduklari manastir. bir cok manastira gore cok cok bakimli, guzel, sessiz, huzurlu bir yer.
    nagarkot
    deniz seviyesinden 2000 kusur metre yukarida. everesttepesini ve himalayalari ciplak gozle secebilecegini minik bir kasaba, koy karisimi bir yer. otel tavsiyem himalaya club otel, tek kelimeyle harika, tam evereste bakan balkonlari ve terasiyla muhtesem. sessiz ve huzurlu ve dolu. muthis bir derinlik var, vadi, daglar vs, gozler ne ise yaradiklarini anliyor desem yeridir. gunesin dogusu ve batisi da burada cok guzel, izlemek icin insanlar hazirlik yapiyorlar.

    alisveris icin hindistankadar zengin cesit olmasa da pashminalari ayri tutmak gerek, bizim ulkemizde 400-500 lira olan sallar burada 30-80 liraya geliyor, cesit ve kalite farkli ve bol. bir de yakbattaniyesi var degisik olarak. pazarlik payi saglam, soylenen fiyatin ucte birine cok sey aldik.

    yak demisken peyniri oldukca lezzetli, hafif sari ve biraz kasarvari ama daha hafif, tavsiye ederim.

    bahsettigim tum sehirlerde, daglarda internet var.

    insanlari cok iyi, saygili.

    gezdim, sevdim.
hesabın var mı? giriş yap