• içinde türkçe olarak "üç tane yumurta pişiresin." cümlesinin geçtiği film. (filmdeki aile azeri kokenlidir)
  • --- spoiler ---

    filmin en can alıcı sahnelerinden biri muhsin mahmelbafı gören çakma mahmelbafımızın ağlamasıdır. arkadaş bu nasıl bir tutkudur,çocuk kendini neden mahmelbaf olarak tanıttığını mahkemede anlatırken hayran kalıyorsunuz çocuğa, yok arkadaş bu çocuğun gerçekten sanata, sinemaya olan tutkusunda acayip ve gözünüzden kaçmayan bi gerçeklik var. sonuç olarak 'o zaman şu an kendimi oynuyorum' deyişinde, tolstoydan alıntı yaptığında, hakimle konuşurken araya sanatla ilgili vecizelerde bulunduğunda çocuğun kendisine değil sinemaya olan tutkusuna hayran kalıyorsunuz.hakim bile mal mal bakıyor çocuğa, anlamakta zorluk çekiyor bu tutkuyu,hakimin çocuğu anladığını zerre düşünmüyorum sadece iyi niyetli olduğunu hissediyor ve davacılardan çocuğu affetmelerini istiyor.işsizliğe ayrı bir eleştiri var filmde adamlar koskoca mühendis olmuş, kimi ekmek satıyor, kimi iş yok çalışamıyor,millet karnını doyuramadığı için sanatla ilgilenemiyor,tabiki adamlar çocuğun mahmelbaf olduğunu çakmazlar hayatlarında bi sinema dergisi alıp da okumamışlar ki.sonuç olarak düşünen adam acı çeker diyoruz ve entrymizi çakma mahmelbafımızın ifade ettiği sözlerle süsleyip bitiriyoruz:
    "hapishanede kendimi mutsuz hissettiğimde kuranı kerimdeki 'dertli bir yürek için en iyi teselli allahı zikretmektir.'diyen ayeti düşünürüm.moralim bozulduğunda ya da kederle dolduğum da kimsenin duymak istemeyeceği ruhumdaki ızdırabı ve acıyı dile getirme ihtiyacı hissederim.sonra filmlerinde tüm acılarımı dile getiren ve o filmlerini tekrar tekrar izlememe sebep olan iyi bir insana rastladım(mahmelbaftan bahsediyor).başkalarının hayatlarıyla oynayan fakirlerin,çoğu maddesel olan basit ihtiyaçlarına kayıtsız kalan zenginleri sergilemeye cesareti olan bir insan.o yüzden bu kitap beni teselli etti.kendimle ilgili ifade etmek istediğim şeyleri anlatıyor."

    --- spoiler ---
  • iranlı sinemacıların sanatı yoktan var etmelerine hayranım. adamlar neredeyse sıfır bütçeyle harika ve ilham verici işler ortaya çıkartıyorlar. türk sinemacıların örnek alması dleğiyle...

    iran sinemasının ve dünya sinemasının en büyük yönetmenlerinden biri olan abbas kiarostami, insanı hüzünlendiren ve en az yaşam kadar gerçek bir sinemayı hayatımıza sokuyor. herkesin bir bahanesinin olduğunu gösteriyor.

    martin scorsese' nin de dediği gibi: "o, sinemada sanatsal yaratıcılık düzeyinin doruk noktasıdır."
  • orijinal muhsin mahmelbaf ile kucağında pembe krizantem saksısı taşıyan sahte muhsin mahmelbaf'ın barışmak için kandırılan aileye doğru motosiklet üzerinde yaptıkları yolculuk sinema tarihinin en güzel sahnelerinden biridir.

    https://youtu.be/z_tgkf_jnck

    (bkz: il giorno della prima di close up)
  • hayatta tutanacak pek bir şeyi olmayan, çoğunlukla işsiz kalan ve yaşadığı acıları izlediği filmlerde gördüğü için belki de sinemayla ilgilenen başka birinin yerine geçerek kısa zamanlıda olsa yaşadıklarından sıyrılan bir adamın hikâyesini anlatan abbas kiorastami filmi.

    --- spoiler ---
    iran sinemasının ortak bir dili var bu filmde de bunu çok rahat gözlemleyebiliyorsunuz, anlatılan acıyı kendinize çok yakın hissedebiliyorsunuz, empati kurmayı çok kolay yapıyorsunuz çünkü oyunculuklar çok doğal, diyaloglar izlerken sizi yormuyor, zorlamıyor. sabzian'ın yaptığı size o kadar masumane geliyor ki çünkü hayatta belki de ilk defa insanlar onu önemseyip, dinleyip dediklerini yapıyorlar ve o'na saygı gösteriyorlar, özellikle son sahneye kadar pişmanlığının sürmesi oldukça vurucu çünkü bu yaptığı çok naif olmasına rağmen kendini affedemiyor bir türlü.

    neden kendini yönetmen makhmalbaf gibi tanıttığını da oldukça kafa açıcı cümlelerle ifade eder:'' o'na hayranım çünkü filmlerinde çekilen acıları anlatır. aslında benim gibi insanların dili olur. özellikle "kutsanmış evlilik"teki gibi. bay kiyarüstemi'nin "yolcu"da yaptığı gibi. tahran'daki futbol maçına gidebilmek için içinde film olmayan kamerasıyla para karşılığı insanların fotoğraflarını çeken çocuğa benziyorum. ama uyuyakalıp maçı kaçırmıştı. ben de maçı kaçırdığımı düşünüyorum.''
    --- spoiler ---
  • hüseyin sabziyan, abbas kiyarüstemi ile yeni bir belgesel film için ilk buluşmasına giderken astım krizi geçirmiş, dört ay komada kalmış ve 52 yaşında yaşama veda etmiş.
  • --- sahte muhsin mahmelbaf'ın mahkemedeki ifadesinden spoiler ---

    - hapishanede kendimi mutsuz hissettiğimde…
    …kuran’ı kerim’deki
    ”dertli bir yürek için…”
    “…en iyi teselli allah’ı zikretmektir.”
    diyen ayeti düşünürüm.
    moralim bozulduğunda ya da kederle dolduğumda…
    …kimsenin duymak istemeyeceği…
    …ruhumdaki ızdırabı ve acıyı..
    …dile getirme ihtiyacı hissederim.
    sonra, filmlerinde tüm acılarımı…
    …dile getiren ve o filmlerini…
    …tekrar tekrar izlememe…
    …sebep olan, iyi bir insana rastladım.
    başkalarının hayatlarıyla oynayan…
    …fakirlerin, çoğu maddesel…
    …olan basit ihtiyaçlarına
    kayıtsız kalan zenginleri…
    …sergilemeye cesareti olan bir insan.
    o yüzden bu kitap beni teselli etti.
    kendimle ilgili ifade etmek istediğim şeyleri anlatıyor.
    rolünü bitirdiğine göre, bir yönetmendense…

    + …oyuncu olabileceğini düşünüyor musun?
    - bunu söylemek bana düşmez.
    sanırım oyuncu olmayı tercih ederim.
    içimde hissettiğim
    …tüm acıları ve…
    …yaşadığım kötü şeyleri
    ifade edebilirdim herhalde.
    oyunculuğumla, hissettiklerimi…
    …aktarabilme fikri…
    …hoşuma gidiyor.
    + şu anda kameraya rol yapmıyor musun?
    şimdi yaptığın ne?
    - çektiklerimi anlatıyorum.
    bu rol değil.
    içimdekileri anlatıyorum.
    benim için sanat…
    …insanın, içindekileri dışarı vurmasıdır.
    tolstoy…
    “sanat, sanatçıların kendi içlerinde…”
    “…geliştirip, paylaştıkları
    duygusal bir deneyimdir” demiş.
    yaşadığım zorlukların ve…
    …acıların, iyi bir oyuncu olmama
    uygun bir altyapı hazırladığını…
    …düşünüyorum.
    bu şekilde iyi rol yapıp içimdekileri…
    …dile getirebiliyorum.
    neden oyuncu olmak yerine yönetmen taklidi yaptınız?
    yönetmen rolü yapmak başlı başına bir performans.
    bence bu zaten oyunculuktur.
    + şimdi kimin rolünü oynuyorsunuz?
    - kendiminkini.

    --- spoiler ---
  • jean renoir'nın da dediği gibi herkesin bir gerekçesi vardır şu hayatta. işte kiyarüstem de, hüseyin sabziyan'ın gerekçesini anlatır nema-ye nazdik'te.
  • filmdeki mahkeme sahnelerinin gerçek görüntüler mi yoksa kurmaca mı olduğuna, izlerken bir türlü karar veremediğim film.

    internet taramasında, her ikisini de iddia eden yazılar buldum.

    benim şahsi ve nihai fikrim: mahkeme görüntüleri gerçekti. mahkeme sahneleri dışındaki tüm sahnelerin kurmaca olduğunu biliyoruz (ama tabi kurmacanın tarifini de alt üst ediyor abbas kiyarüstemi, kurmaca sahnelerde gerçek olay tekrar canlandırılırken, herkes kendisini oynuyor). ama sadece mahkeme sahneleri başlarken o klaket sahnesi var. eh filmde bir sürü şey ters çevirme üzerine kurulu olduğuna göre, klaket gösterilen tek kısımın da aslında kurmaca olmayan tek kısım olduğunu düşünüyorum.
  • kendisini iran'in hallice ailelerinden birine meshur yonetmen muhsin mehmelbaf olarak tanitip sonrasinda cevirdigi oyun farkedilince dolandiricilik sucundan hukum giyen ve iyi halden cezasi indirilmis bir adamin * basindan gecen olaylarin yonetmen abbas kiyarustemi tarafindan yari film-yari belgesel tarzinda sunuldugu basyapittir.

    bir zamanlar huseyin sabziyan ile beraber ayni matbaada isci olarak calisan arkadasi zaman icinde isleri buyutur ve patronundan matbaayi satin aldigini soyler ve devaminda bizim cakma muhsin mehmelbaf icin ''o surekli sinemadan konusur, kazandigi parayla sinema dergileri alir, film seyretmeye giderdi, ailesi bile onu bu sinema meraki yuzunden terketti'' demistir.

    huseyin sabziyan'la yapilan bir roportajda: ''neden boyle ettin?'' sorusuna ''ben de sinemanin mecnunuyum, neyim varsa ona verdim '' diyecek kadar ortalamanin ustunde kimine gore saplantili bir bicimde sinema asigi oldugunu herkese ispatlamistir.
hesabın var mı? giriş yap