• müslümanların sahabe diye saygı gösterilmesini beklemeleri işin bahanesi aslında.
    biliyorsunuz islam kulaktan kulağa kişiden kişiye aktarılan, doğru düzgün fiziksel kanıtları olmayan bir din.
    şimdi sen muaviye'yi sorgularsan, yezid zaten ne olduğu belli ondan bahsetmeyelim deniyor, böyle böyle tüm emevileri sorgulaman lazım. bu durumda islamın erken döneminde koca bir boşluk oluşur. en çok da çoğunluk olan sünnilerin kaynakları sorgulanır hale gelir.

    peygamberin torununun kafasını kesmekten çekinmeyen emeviler, dine bir şeyler eklemek veya çıkarmaktan çekinir mi?
    mesela müslümanlar kurandan çok hadislerle dinlerini şekillendirirler çünkü kuran islama şekil vermek için yeterli bir kitap değildir. şimdi emeviler döneminde hadisler henüz yazıya geçirilmedi, kuran da son halini almış değildi.
    bir kitabı elinize alın ve i'ler ü'ler ç'ler dahil tüm noktalama işaretlerini istediğin şekilde değiştirebileceğini düşünün. ne taklalar attırırsınız değil mi o kitapta anlatılan şeylere. işte haccac da bunu yaptı. neymiş kelimeler farklı şekillerde anlaşılabiliyormuş, haccac noktalama işaretlerini ekleyerek kelimelerin hangi anlama gelmesi gerektiğini belirlemiş. yani bir tane insanın burada bunu demek istiyorlardır, şuna bir işaret koyayım da bundan sonra herkes böyle anlasın demesiyle bin yıldır o kelime o adamın istediği şekilde anlaşılıyor. tabi komple ayet ekleyip çıkardılar mı bilemiyoruz. neyse, hadisler de henüz yazıya geçirilmemişti ve onlar da manipülasyona çok müsaitti.

    işte tüm bu konular kurcalanmasın diye, müslümanlar da muaviye'yi, yezid'i, haccac'ı vs. hiçbirisini kurcalamazlar. geçmiş gitmiş, ağzımızın tadı kaçmasın derler.
  • yezit döllerinin yalaya yalaya bir hal oldukları saltanatçı.

    not: sünniyim.
  • lakabı kalın bağırsaklı olan şahıs.
    peygamberin gün içerisinde üç kez çağırmasına yemek yediği bahanesiyle gelmemesi üzerine "allah onu doyurmasın" dediği melun.

    hilafet gaspçısı olduğu gibi pek çok yalan hadisin ravisi ve ravi ettiricisidir.

    "ümmetim 72 fırkaya ayrılacak, yalnızca 73.sü cennete girecek" hadisinin sonuna "bu 73. fırka ehli sünnet vel cemaattir" diye bir ibare ekleyip bu ismi tarihte ilk kullanan münafıktır.

    muhammedî sünniliği bırakıp emevi sünniliğini kurmuştur.

    ehlibeytin ve ehlibeyt sevdalılarının kıyamete kadar davacı olacakları şahsiyettir ayrıca.
    "zalime ses çıkarmayan zulmüne ortak olur"
  • peygamber'in olumu sonrasinda ortaya cikan karmasa ilk iki halife zamaninda etkisini tam olarak gosteremese de ozellikle osman ve ali'nin halifeligi sirasinda muslumanlar arasindaki siyasi sorunlar acik secik dile getirilmeye baslandi.

    harhangi bir devlet kulturunun bulunmadigi bu toplum, birdenbire cok genis topraklar uzerinde hukmetmeye baslamisti, fakat bunun agirligini kaldiracak bir bilgi birikimi, insan kaynagi veya teskilatlanmasi yoktu.

    koca devleti ne kadar iyi niyetle olursa olsun halifeler zamanindaki kabile sistemi ile yurutmek takdir edersiniz ki guctur. bir de elde edilen silahli zaferler sonunda kazanilan ganimetlerin paylasilmasi sorunu vardi ve musluman olan her kabile bu paylasim sartlarini kabul etmiyor, daha fazla pay istiyordu. ve sonucta sahabe de olsa, insan insandi...

    aslen simdiki muslumanlarin dini anlam yukledigi bircok olay, gercekte bu donemki siyasi cekismelerin bir sonucu olarak ortaya cikan ve "din" ile uzaktan yakindan ilgisi olmayan seylerdi. kacinilmaz olarak bu yonetim kargasasinin icinden daha biri cikti ve iktidari ele gecirdi. ustelik ali ve selman da dahil olmak uzere tum sahabeler bu gercegin farkindaydi. cunku bu kadar fazla milleti, bu kadar fazla kabileyi ve birdenbire inanilmaz artis gosteren nufusu kontrol edemediklerini goruyorlardi.

    ozellikle mekke'nin fethinden sonra baslayan cok yogun islamlasmanin "buyuk olcude" ganimete ortak olma veya elindekinden olmama kaygisindan kaynaklandigini soylemek yanlis olmaz. o doneme kadar fakirlik icinde ve sadece ticaret yaparak gecinmeye calisan yore araplari birdenbire hayal bile edemeyecekleri zenginliklere kavusmuslardi. ve bu zenginlik zaten kabile yapisina sahip olan toplumda, kabile reislerini cok buyuk guclere kavusturmustu.

    olaya bu acidan bakildiginda belki muaviye olayi daha iyi anlasilacaktir.
  • hz. ali ile karşı karşıya geldiğinde, ilk müslümanların, hz. muhammed'in mekke'nin fethi öncesinde müslüman olmuş "sahabe"lerinin tamamı da denilebilecek kadar büyük bir çoğunluğu onun karşısında ve hazreti ali'nin yanında yer almışlar, onunla savaşmış kanını dökmeye çalışmış ancak güç yetirememişlerdir. muaviye'nin misyonunu oğlu yezit tamamlamıştır. sonuçta onun hakkında zamanında peygamberin sahabelerinin konuştuğu kadar kötü konuşmak insanlara çok görülmese gerektir.

    edit: bu arada vahiy katibi olduğu iddiası da herkesin kulağında hafızasında kalmış ama bir delili kanıtı olmayan bir emevi uydurması galiba. çünkü adam muhammedin ölümünden 2 yıl önce mekke fethinde kılıç zoru ile müslüman oluyor. muhammed medineye dönüyor, muaviye mekke'de kalıyor. bu son iki yılda ne zaman ne kadar hangi ayet indi de, muaviye muhammedin yanında bulundu ve vahiy katibi kabul edildi ve yazıya geçirdi.. kronolojik ve lojistik olarak imkansız görünüyor. konuyla ilgili sünni tarikatçıların da iddiaları bu yönde: https://rentry.co/oy44p yedek link
  • hz. ali'ye karşı savaşmış, hz. hasan'a karşı savaşmış, hz. hasan'ı zehirleterek şehit ettirmiş, oğlu yezid'i -ki adı günümüzde hakaret olarak kullanılır- kendisine vasi tayin etmiştir. düpedüz ehli beyt düşmanıdır. muaviye karşıtlarını "sahabe düşmanı" olmakla suçlayanlara, muaviye'ye hazret diyenlere duyurulur. "sahabe düşmanlığı" diye bir şey varsa, muaviye de bir sahabe düşmanıdır. sahabenin en seçkini olan ehli beyt'in düşmanıdır.
  • son ana kadar müslüman olmayan ve mekke fethedilince zorunlu olarak müslüman olan ebu ebu süfyan'ın oğludur. mekke fethedildiği sırada mekke yöneticisidir babası.
    bir caferi olan hüseyin hatemi'ye göre melun olan, islam'ın sünni yorumuna göre ise hiçbir sahabe aleyhinde konuşulmadığı ve hepsi piri pak addedildiği için hürmetle anılan zat. ayrıca vahiy katibi'dir kendisi.
  • öyle kuran'daki ayetleri eğip bükerek, aklınca yorumlayarak temize çıkarılamayacak şahıstır. bir kısım zevat utanmasa "şu ayet doğrudan hz. muaviye radiyannallahuanh hazretlerine işaret ediyor" bile diyebilir ama yok öyle bir şey. ayetler geneldir. peygamber'i görmüş olan herkesi sahabe kabul edersek vahiy katipleri hariç olmak üzere de islam'dan dönmüş insanlar vardır. yani tutup da "onlar sahabeydi ama. kuran'da da onlara işaret var, onlar süper müslümanlardır" demek gibi bir şeydir muaviye'yi ayetleri yorumlayarak allamak pullamak.

    yok bilmem ne alim ne demiş, yok şu hadiste şöyle geçiyormuş. uydurma hadisler, emevileri yıkayıp yağlasın diye kese kese altın saçılan hadisçiler, emeviler döneminde emevi hanedanından çıkarı olan alim denen kişiler, daha sonra bunları tartışılmaz otorite kabul edilen din ve tarikat adamları istedikleri kadar safça inanarak ya da çıkarları gereği övsünler muaviyeyi. bir kadar da aleyhinde rivayet var. tabi bizim dogmatik mümin kardeşlerimiz her şeye gözlerini kapatıp kendilerine belletilenlere sarılırlar. düşünmezler. onların yerine düşünenler vardır.

    neyse madem "o öyle dedi, bu böyle dedi" diyoruz, ben de birinden örnek vereceğim. muaviye ile ihtilafın doğrudan tarafı hz. ali. hz. muhammed'in damadı ve amcasının oğlu. ilim şehrinin kapısı. haydarı kerrar. hz. muhammed'in soyunu devam ettiren kişi. bakın muaviye'ye ne diyor:

    "bundan sonra, öğütlerle yazdığın, sapıklığınla bezediğin, kötü ve batıl reyinle gönderdiğin mektubun geldi. bir kişinin mektubu bu ki ne doğru yolu görüp onu sevk edecek gözü var; ne onu yedip gerçeğe götürecek kılavuzu var; sapıklık onu çağırmış, o da ona uymuş gitmiş. dalâlet onu haydamış; o da ona tâbi olmuş; hezeyan ederek beyhude sesler çıkarır; hatâlara düşerek adım atar, yol yitirir."

    "bırak şu işi de soru gününü düşün, ona hazırlan. sıva eteklerini, yol yitirmişlerin sözlerine kulak asma; yoksa bu halde devam edersen, bu gaflete düşüp gidersen haber vereyim sana; içinde bulunduğun nâz-u naim seni aldatmış, benliğe atamış; şeytan boğazına sarılmış, seninle murâda yetmiş; senin içine girmiş, can, kan bulunan her yerini kendine gezinti yeri etmiş.

    ey muâviye, siz ne vakit halka hâkim oldunuz, ne vakit ümmetin buyruğunu ellerinize aldınız; hem de geçmiş zamanlarda bir hakkınız, üstün bir şerefiniz yokken? allah'a sığınırız kötülüğe düşüren sebeplerden. isteklerin gafletine düşüp gitmekten, içinden, dışından gizli açık aykırılığa düşüp karşı durmaktan çekinmeni söylerim sana.

    beni savaşa çağırdın; halkı bir yana bırak, tek başına karşıma çık; iki tarafı da savaş zahmetinden kurtar da hangimizin gönlü kararmış, hangimizin can gözü kapanmış, belli olsun. ben ebü'l-hasan'ım, senin atanı, dayını, kardeşini bedir günü öldürenim; o kılıç şimdi de yanımda; o yürekle düşmanımla buluşacağım. dinimden dönmedim, yeni bir peygambere uymadım; ben, sizin isteyerek terk ettiğiniz, zorla ve istemeyerek girdiğiniz dosdoğru yoldayım."

    "isyan ve zulüm, yalan ve iftira, insanı dünyada da rezil eder, âhirette de; bunlara uğrayanlar, din bakımından da işte budur o kötü kişi diye parmakla gösterilir, âhiret bakı-mından da. ayıplayanlar katında zulmeden, iftirada bulunan kişinin ayıbı da belirir, söylenir, kusuru da.

    ve sen, çağı geçtikten sonra elde etmek istediğin şeyi elde edemezsin; bir bölük de haksız olarak şüphelere düşerler; işleri isteklerine göre ve allah hükmüne aykırı yorumlarlar; allah onların yalanlarını da meydana çıkarır; bunu da inkâr edemezsin. çekin o günden ki kişi, yaptığının iyiliğini bulacak, sevinecektir o gün, yularını şeytanın eline veren, onun yettiği yere giden kişi de nâdim olacaktır o gün.

    sen bizi kur'ân'ın hükmüne çağırdın; oysa ehli değildin onun. senin çağrına uymadık, kur'ân'a uyduk; onun hükmüne razı olduk."
    http://www.caferilik.com/…ulbelaga/meal/385-460.htm

    bunlarda okuyup düşünenler için ibretler vardır. hep tekrarlıyorum. hani arkadaşlar çok müslümanlar ya. kuran'dan ayet veriyorum: "emrolunduğun gibi dosdoğru ol" ama bu öğüt tutulmuyor. bu defa başka bir ayet veriyorum. umarım aklederler: "allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır."*
  • cahilin birine,sen benim vekilimsin demiş ve o kişinin biatını kabul etmiş kafirdir.

    madem birilerinin saçmalıklarını kafamıza takıp gözlerimiz okumaktan kör eder pahasına, olmadı 9 sene şam da yaşama pahasına yazacağız. gelelim saçmalamaların cevabına. adaletinden dolayı ki öyle olmasaymış hepsini kılıçtan geçirseymiş, zülfikarı boyunlarına kolye yapsaymış bugün bunları konuşmuyor olurmuşuz ayrı mesele. evet adaletinden dolayı mevcut valilik görevine devam eden kişiyi kendisine biat etmesi şartı ile görevinde bırakmıştır. aynı hazreti ali kendisi halife olduktan sonra kendisinden makam isteyen halasının çocuklarına zubeyr ve talha ya da avuçlarını yalatmış, yandaşçılık particilik ayrımcılık yapmamıştır. her şeye rağmen, maalesef her şeye rağmen.

    hazreti alinin muaviyeye yazdığı mektuptan;

    bundan sonra, öğütlerle yazdığın, sapıklığınla bezediğin, kötü ve batıl re'yinle gönderdiğin mektubun geldi. öyle bir kişinin mektubu ki bu gelen mektup,ne doğru yolu görüp onu sevkedecek gözü var, ne onu yedip gerçeği görecek klavuzu var;sapıklık onu çağırmış, o da ona uymuş gitmiş.

    nasıl da dünya kendisini süslemiş, lezzetleriyle seni aldatmış,seni çağırmış,icabet etmişsin, ona uymuşsun, emretmiş itaatte bulunmuşsun. seni öylesine bir kapacakki bir kapan, ondan kurtulmana imkan olmayacak; ondan seni bir koruyan, bir kurtaran bulunmayacak.

    şeytan senin boğazına sarılmış, seninle murada ermiş; senin içine girmiş, can, kan, bulunan heryerini kendine gezinti yeri etmiş.

    ve son olarak;

    beni savaşa çağırdın; halkı bir yana bırak, tek başına karşıma çık; iki tarafıda savaş zahmetinden kurtar:))(pardon ciddiyet bozulmasın).kurtar da hangimizin gönlü kararmış, hangimizin can gözü kapanmış, belli olsun. ben senin atanı, dayını, kardeşini bedir günü öldürenim, o kılıç şimdi de yanıumda; o yürekle düşmanımla savaşacağım. dinimden dönmedim. `ben sizin isteyerek terkettiğiniz, zorla ve istemeyerek girdiğiniz dosdoğru yoldayım.`
    kaynak;

    nehc'ül-belaga

    hazreti alinin mekturpları, hutbeleri, vasiyetler,, emirleri

    der yayınevi, hazırlayan: abdülbaki gölpınarlı
  • halifeliği babadan oğula geçen saltanata dönüştürmesi, camilere siyaseti ilk kez sokup minberlerden yıllarca hazreti ali ve çocuklarına hakaretler yağdırması (sünni kaynaklarca da doğrulanmıştır.) hilecinin, üçkağıtçının, dalaverecinin önde gideni olması*, ebu süfyan'nın oğlu ve yezit'in babası olması nedeniyle şii ve aleviler arasında adı lanet ve nefretle anılan emevi halifesi.
hesabın var mı? giriş yap