• bir adet company. bu company kelimesi, globalleşmenin pislik yüzünü daha iyi ifade ettiği için özellike tercih ettim. globalleşmenin pislik yüzü de ne ola ki, ne güzel hepimiz aynı müzikleri dinliyor, aynı filmleri izliyor, aynı kıyafetleri giyiyor ve birbirimiz artık hiç yabancılamıyoruz. bu yabancılık-globalleşme meselesi iyi bir konu ama yeri burası değil, di mi?

    monsanto 50 ülkede faaliyet gösteren, 18.000'in üzerinde çalışanı olan, borsada hisseleri değerlendikçe değerlenen bir uluslarası şirket. şirketin ana faaliyeti genetiği değiştirilmiş ürünlerin ekimi, satımı vs. bu şirket, özellikle güney amerika ülkelerinde tarım piyasasına girerek, yerli, geleneksel, doğal tarımın karşısına rakip olarak dikiliyor. kimyasallarla üretilmiş ve genetiği değiştirilmiş mısırın piyasadaki fiyatı, ekolojik mısıra göre çok daha ucuz olduğundan tabii ki doğal üretim yapan çiftçi bu rekabete dayanamıyor. sabah sabah bir belgesel izledim de kafamın tası yerinden 10 metre yukarı fırladı, monsanto'nun ekim yaptığı tarlaların birinden soya toplayan bir çocukta lekelerle başlayan bir hastalık meydana gelmiş, hastalığın kaynağı üretim esnasında kullanılan kimyasallar.

    bu monsanto, ektiği genetiği değiştirilmiş tohumun patentini de alıyor. komik yani, nelerle uğraştıklarına bir örnek: amerika'da, monsanto'nun üretim yaptığı tarlalarda yetişen genetiği değiştirilmiş ürünlerin tohumları rüzgarla uçarak, civardaki doğal yollarla üretim yapan bir çiftçine tarlasına kadar ulaşıyor ve tarlada monsanto ürünleri yetişmeye başlıyor. bunu fark eden monsanto, patenti olan ürünleri izinsiz kullandığı gerekçesiyle çiftçiyi mahkemeye veriyor. ancak çiftçi aslan çıkıyor ve bu davanın ardın 'doğal üretim yapılan tarlanın dokusunu bozduğu gerekçesi ile' bir dava da monsanto'ya açıyor. sanırım hala sonuçlanmadı bu dava.

    sonuç: parası olan ekolojik mısır yiyecek de olmayan ne yiyecek? ama ekolojik bulamıyorsan zehir ye değil mi?
  • food inc'te de anlatıldığı gibi -en az- 75 özel dedektifi vardır. bu dedektifler, kendi kendine tohum hazırlamaya çalışan, önceki senenin hasadından kendine tohum çıkarmaya çalışan çiftçileri tespit eder, telif yasasını ihlalden mahkemelerde süründürürler. kendi tohumlarının genetik içeriği, kendilerinden tohum almamış herhangi bir çiftçinin ürünlerinde bulunursa, telif hakkı ihlalinden dava açarlar. bu türden durumlar "tozlaşma esnasında böcek veya rüzgar faktörünün önemine" rağmen, amerikalı yöneticilerce davaya uygun olarak bulunmuştur. bu işlerde, fda yönetimininin, monsanto'nun eski yöneticileri elinde bulunması etken midir? belki başka bir paralel evrende.

    kan kusturmak diye bir tabir var ya; onu yapıyorlar amerikan çiftçisine. piyasada monsanto ürünü olmayan tohum yok artık. ya onlardan tohum alacaksınız, ya da onlardan tohum alacaksınız. almadınız mı? tohum telif haklarını ihlalden hapis cezası almanız an meselesi (ki bu hapis cezası yine iyi, siyah jiplerle kaçırılıp dayak yemeniz de muhtemel, hem de feci halde)
  • searle'nin 1965'te aspartam üretimini gerçekleştirdikten sonra 1970'te aspartamın patentini alması ve 1983'te amerika'da alkolsüz içeceklerde aspartamın kullanımının yasal hale getirilmesinden sonra, 1987'de avrupa'da, 1992'de de amerika'da patent hakkının dolacağı biliniyor olmasına rağmen, 1985'te şirketin monsanto tarafından satın alındığını görüyoruz. yine 1985'te holland sweetener company [hsc]'nin bu bilinçle pazara dahil olduğu da hesaba katılırsa monsanto'nun bu tarihlerde bir risk [ki burada bağnaz bir risk alınmadığı da ortada] alması gerekiyordu.

    dolayısıyla, 1985'te coca cola ve pepsi ile 80% indirimle, 20 yıllık anlaşmalar yapan monsanto, holland sweetener'a beyaz bayrağı çektirmiştir. şirketin bu stratejisi, bugün pazarda monopol oluşunun temelini oluşturmaktadır.

    günümüzde monsanto, imf ile yaptığı anlaşmalar ile, borçlarını ödeyemeyen ülkelerin borçlarının ödenmesinde rol almasına karşılık, o coğrafyalarda tarım izni almanın peşindedir. iş bu nedenle de yıllardır kullanılmayan türkiye-suriye sınırındaki fertilize olmaya aç toprağın tarıma açılması için bir lobi oluşturulmaya çalışılıyor. mayınlı arazilerin temizlenmesi karşılığında sınırını israil'e teslim edecek olan türkiye, israil'e, bir düşmanına [israil-suriye] kafasını uzatıp baktığında içeride neler olduğunu görebilmesi için bir fırsat tanıyor olmanın ötesinde, suriye'ye daha verimli bir sınır kapısı açılıp güneyi ile olan ticari faaliyetlerini ileriye taşıma şansını da [ki yıllarca amerika buna müsade etmemişti zaten] ilanihaye ötelemiş oluyor. ve dahi, güney ile ticari faaliyetlerde yegane sınır kapısının habur oluşu da ırak'ın kuzeyinde konuşlanmış bölgesel yönetime, daha net söyleyelim, pkk'ya, senede $1.5-2 milyar civarında bir katkı sağlanmasına vesile oluyor.

    bu kısmın monsanto ile direkt ilişkilendirilmesi ne kadar yanlışsa, monsanto'nun modern dünyadaki asimetrik tekniklerle yönlendirildiğini gözardı etmek de aynı oranda vahim olacaktır. genetiği değiştirilmiş tohumların orta ve uzun vadede nüfuz ettiği coğrafyaları bağımlı hale getirip, organik tarımın kökünü kazıyacağını görememek [veya fazlasıyla görebilmek] ancak akp hükümeti'ne nasip olacağını düşündüğüm bir aymazlıktır. bu teknolojinin erişmesi muhtemel boyutun bir milletin genomlarıyla oynanması olacağını ileri sürmek, her ülkenin ırak gibi işgal edilemeyeceğini ifade etmek paranoyak bir yaklaşım olmasa gerek.
  • türkiye'den bazı bürokrat ve vekillerin ziyaret ettiği amerikalı şirket. keza bu ziyaret gazetelerde kenarda köşede kaldı ama aklımızın bir kenarında duruyor ve hemen bu ziyareti takiben şimdi bu ülkenin tarımı üzerinde genetiği ile oynanmış ürünlerini deneyecekler. avrupa birliğinin yasakladığı tohumları hem bize yedirecekler hem tozlaşma esnasında elimizde olan tohumların .mına koyacaklar. kuzu gibi sessiz sedasız kaldığımız bu ağır ve insan sağlığı üzerinde etkileri şüpheli olan besinleri biz 60 milyon denek efendi efendi yiyeceğiz çünkü eu efendiler genetik olarak modifiye edilmiş tarım ürünü almıyorlar ee ve fakat hani biz eu'da tarım konusunda güçlü idik. geleceğimizi elimize alacağız, yetmeyecek eldekileri de bozacağız. pek muhterem hükümet ergenekon, post modern darbe hede hödö geyikleri altında bir garip işler yürütüyor ve pazarı daralan monsento gibi globalize evil corp.'lar bizim gibi salakları ayakta düdüklüyor. lan bi durun ne oluyor? bu kadar mı ayakta uyuyoruz, yok mu bir dürten?

    (bkz: teessüf ederim)
    (bkz: evil corps)
    (bkz: gdo)
    (bkz: bu entry de mi götümüze kaçar)
    (bkz: aabi uyan geldik)

    edit
    --
    monsanto ahanda adamlar çatır çatır gdo tohum satıyor. kim alıyor ve kim yiyor bunları?
    --
  • 1998'de avrupa'ya açılma girişimleri sırasında 1,6 milyon dolarlık bir reklam kampanyası düzenleyerek insanlara gıda biyoteknolojisinin gelecek nesilleri doyuracak tek yol olduğunu yutturmaya çalışmış firma.

    verdiği ilanlarda genetiği değiştirilmiş bitkilerin yaygınlaşmasını gerektiren nedenleri sıralarken "kendinden* pestisidli" bitkilerin tarım kimyasalları kullanımını azaltacağını, bu sayede aşırı azotlanma, toprağın zehirlenmesi ve benzeri kötü etkilerin azalacığını iddia ediyor.

    yüzeysel yaklaştığımızda kavram güzel fakat bu açgözlü firmanın, genetiği değiştirilmiş bitkilerin insanlar üzerindeki etkisini veya gelecek nesillerin gıda kalitesini de pek düşündüğünü zannetmiyorum.
    ayrıca vandana shiva'nın dediğine göre monsanto ironik bir şekilde gelirinin en büyük kısmını tarım kimyasalları satışından elde ediyor. bu da ikiyüzlülüğün belgesi.
  • east indian company'den sonra kurulan global güçlerin elinde ve hizmetinde olan tehlikeli şirket. amacı gıdayı ele geçirmek ve tohum üretimi üzerinde tekel kurmaktır. bunu yaparken çok ulvi bir amaçla hareket ediyormuş süsü vermektedir. zavallı aç insanlar çok kıraç topraklara sahip oldukları için ekip dikememektedirler. bu peri padişahı ise onlara bu kıraç alanlarda da yetişen böcek ilaçlarından etkilenmeyen çok cici tohumlar sağlamakta ve hızla artan dünya nüfusunun beslenmesini sağlamaktadır. firmanın kabaca resmi söylemi olan bu fikir aslında koca bir yalana dayanmaktadır.

    firma amacı dünya tohum piyasasına yani gıdaya hakim olmaktır. bu amaçla içinde yaşadığınız ülkelerde dahil pek çok ülkede yasa değiştirmekte yönetmelik çıkartmakta ve tohum üzerine telif hakları getirmeye çalışmaktadır. bu yasa sayesinde ticari amaçlı üretim yapmak için tohumu monsanto yada adı değişik kardeş şirketlerinden almışsanız izleyen senede tohumluk olarak bir kısım ayırmanız yasaktır zaten genler ile oynayarak o ayırdığınız tohumdan ürün elde etmemenize çalışmaktadır. bu tohumlar onların malıdır ve şirkete para ödemez iseniz dava açar ve kazanırlar. bu şirketi büyük tarım çiftlikleri sevmektedir. çünkü ürün miktarı önceden tahmid edilebilir,böceklerden zarar görmez gdo tohumlar ile üretim yapmaktalar. diğer taraftan tarım ilacı kullanımında ise artış görünmektedir. bu tarım ilacını da monsanto pazarlamaktadır. şu anda bilinen gdo içeren ürünler içersinde bu şirketin icat ettiği tohumlar özellikle mısır göz önüne alındığında %85'i oluşturmaktadır.

    firma 1901 yılında kimya alanında faaliyet göstermek için kurulmuştur. ilk işlerinden biride coca cola'ya yapay tatlandırıcı sakarin satmaktır. 1940'larda bir plastik şirketine dönüşmüştür sentetik iplik ve polyethilene alanında faaliyet göstermektedir.sonrasında ise hepimizin bildiği ddt'yi bulmuştur. genellikle abd'nin ilk on şirketi arasında yer almıştır. çok insani bir şirkettir vietnam savaşı sırasında bulduğu bir madde ile amerikan ordusuna yardımcı olmuştur. bu madde bitkilerin üstüne püskürtüldüğünde tüm yapraklarının düşmesine yol açmaktadır. yani ormanda saklanan vietnamlıların üzerine bu maddeyi püskürtünce orman falan kalmamakta adamlar açığa çıkmaktalar. etkileri bugün dahi mekong nehir deltasında görülebilmektedir. sonrasında aspartam'a yatırım yapmışlardır. ddt'den iyi para kazanırken bu maddenin yasaklanması üzerine farklı alanlara geçmişlerdir. aslen ahtapot gibi bir şirkettir mesela led lambalar üzerine yatırım yapmışlardır,bayer ile ortaklıkları olmuş.

    bizi ilgilendiren faaliyetleri 1982 yılında başlıyor. bu tarihte ilk gdo'ları geliştiriyorlar.bu gdo'lu ürünler kullanılmaya başlıyor. ilk başya çifçiler çok mutlu çünkü bire on alırken bire yüz almaya başlıyorlar.gdo'nun zararları o dönem bilnmiyor hala daha tam ispatlanmış değil çünkü fda dahil bir çok kuruluşta çok aktifler pek çok araştırmayı gölgeleyebiliyorlar. sonrasında monsanto yasaları kendine göre tadil ediyor ve çifçilere dava açmaya başlıyor. monsanto geni içeren tohum satmaktan haklarında dava açılan çiftçiler bu genlerin tozlaşma ile geldiğini bunun doğanın bir marifeti olduğunu söylesede önce kanada yüksek mahkemesi sonrasında ise abd'de davaları kaybediyorlar. yani yan tarlana ahmet monsanto tohumu ekti sende kendi tarlanda ektin diktin sonuçta elinde kalan tohumların bir kısmını sattın eğer bu sattığın tohumlarda ahmet'in tarlasından gelen genler bulunursa yandı gülüm keten helva,adamlar sana dava açıyor ve tazminat alıyorlar.

    bu arada adamlar eğlenin diye disney'in de bir çok işine sponsor oluyor.halkla ilişkilerde hep güler yüzlü duruyorlar. bir çok davalara karışmış bulunyorlar. genellikle hükümetler ile iyi ilişkiler kurup tohum satma tekelini ele geçirmeye çalışıyorlar. kurdukları onlarca değişik isimde şirket mevcut. yani masum bir feşmekan ülke şirketinden aldığınızı tohumlarda bu firmanın imalatı olabiliyor.

    amaçları basit mümkün olduğunca çok para kazanmak bunun için her yol mübah. gdo olarak asıl faaliyet alanı kanola,mısır ve soya. günümüzde yetiştirilen mısır ve soya'nın %80-85'e varan bir oranı gdo kaynaklı tohumlardan gelmektedir. gdo'dan kaçarken şunuda unutmayın bu gdo'lu tohumlardan elde edilen mısırların büyük bölümünden ise glikoz şurubu yapılmaktadır.

    bu adamların hiç mi olumlu yanı yok derseniz aslen ilginç bir şekilde doğa dostu bir yanlarıda var. kanalo yağı belki insan için çok sağlıklı olmayabilir ama bu tohumlardan elde edilen bio dizel doğaya fosil yakıtlardan daha az zarar vermekteler. üstelik bu dehşetli mısır üretimi fazlası ise giderek petro kimyada kullanılan gerçek anlamda doğada çözülen plastik alternatifi poşet, kap ve levha yapımında kullanılmaktadır.

    yani paranın iki yüzü gibi sizin için çok kötü ve sağlıksız olan besinler farklı işleme teknikleri ile birdenbire doğa dostu ürünlere dönüşmekteler. gene de gdo'dan kaçının ve bu şirketin sizleri ileride hasta etmekten çekinmeyeceğini unutmayın. sonuçta onlar bilançolarındaki kara bakıyorlar sizin böbreğinizin gördüğü zarara değil.
  • genetik olarak modifiye edilmis bitkiler sektorunde kocaman bir sirket. ole ki bi zamanlar buraya alinan arastirmacilar biyo-muhendislik camiasinin dream teami olarak kabul edilirdi.
  • kapitalizm bir buzdağıysa monsanto suyun içinde kalan kısmıdır. kapitalizm bir madalyonsa monsanto öteki ve karanlık kısmıdır. insanı tek başına kapitalizmden tiksindirecek bir şirkettir.
  • milyonlarca maldan oluşan bir sürü mtv kliplerinde illuminati sembolü ararken onları güzel güzel içerden zehirlemekte olan şirket. arayın siz gözleri daha.
  • türk patent enstitüsüne 21 martta biodirect markasıyla başvuruda bulunmuş firma. monsanto’nun, tüm dünyada ve türkiye’de “ekolojik” ve “organik” anlamına gelen “bio” kelimesinin ardına sığınarak kimyasallar üretebileceği ve tarlalarımıza ve sofralarımıza zehir akıtabileceğini unutmadan buradaki kampanyaya imzaatalım.
hesabın var mı? giriş yap