• ilk 10 dakikasında averaj bir evliliği tek kelime etmeden özetleyen etkileyici bir başka kim ki-duk filmi. sadece ilk 10 dakikasında değil, bütün bir film boyunca oyuncular tek kelime etmediler, ihtiyaçları da yoktu zaten. kelimeler yoktu ama sesler olduğundan daha abartılı kullanılarak hayli güçlü bir etki veriyordu doğrusu. çok zorlanarak izlediğim nadir filmlerden biri.

    --- spoiler ---

    aynı eve kutsal evlilik bağıyla hapsolmuş 3 karakter, aldatan, ilgisiz (oğlunun yanlış düğmelenmiş ceketini gördüğü halde uyarmaya gerek bile duymuyor) bir baba, aldatılan, depresyonda ama yine de oğlunun düğmelerini düzeltmeyi ihmal etmeyen bir anne ve ergen bir oğulun döngüsel hikayesi.

    aldatan eşin penisini keserek iktidarını sonlandırmaya karar veren kadın, oğlunun da büyüdüğünü ve onun da bir erkek olduğunu fark eder. kocasıyla olan mücadelesini kaybedince bu defa oğlunun erkekliğini yok etmeye karar verir. kendi yerine geçmelerinden korktuğu için çocuklarını yiyen satürn gibi, anne de bir gün kocasının yerine geçecek olan oğlunun penisini yer. annenin oğlunun penisini buda heykeli altında duran tırpanla kesmesi yine kronos'u hatırlattı. tek farkla, bu defa babanın iktidarını elinden alan oğul değil anneydi.

    --- spoiler ---

    not. yunan'da kronos= roma'da satürn.
  • henüz seyrettiğim ve de ne düşüneceğimden emin olamadığım sevgili ve saygıdeğer kim ki duk'un son filmi.

    --- spoiler ---

    filmin anahtar kelimeleri ne deseler şüphesiz; penis, iktidar ve de tahakküm derdim doğrusu.

    zamanın döngüselliğine vurgu, before the rain tadı bıraktı bende. annenin budisti izlerkenki hali aklıma şüphe sokmuştu ama ötelemiştim o fikri kafamdan. sonunda aa ama öyleymiş ya diye hayrete düştüm. nedense beklemiyordum herhalde ustadan böyle bir yorum. gerçi diğer filmlerini düşününce zaman-mekan konusunda da böyle bir noktaya gidebilecek yorumları vardı ama.

    annenin kocasından intikam almak üzere onun penisini kesecekken oğlunun penisini kesmesini, kendisi dert, tasa içindeyken evin erkeklerinin zevk sefa peşinde olmasına duyduğu öfkeye verdim. çünkü arabada kocası başka kadınla sevişirken oğlu da görmüştü onları. ama umrunda mı? kadın olanın yaşadığına dair geliştirdiği bir tepki var mıydı? yoktu. üstüne kadın kocasının penisini kesmeye gitmeden önce oğlu mastürbasyon yapıyordu ve de kadın bunu da görmüştü. o olmazsa, oğlu olsun deyip kendisini cinsiyetinden dolayı ailenin dışında bir yerde konumlandırması bir an anneliğini unutmasını ve intikam duygusunun ağır basmasını da buna yordum.

    babaya söyleyecek söz bulamıyorum doğrusu. madem aldatıyorsun, çaktırma. ya da hal çaresini bul. zaten aldatılmak insanın yüreğinde onulmaz yaralar açar, bir de kalpli malpli kaydetmişsin sevgilini telefona yeni ergenler gibi. hayır sonra duyduğun suçlulukla penisini kestirsen ne olacak? ayrıca oğlun için ceza demek hapse girmek demek değil, penisinin ortalık yerde gösterilmesi. sen napıyorsun be adam? açmışsın karakolda onca insanın arasında benim oğlum yapamaz modundasın. çocuğu iyice delirttin.

    çocuk sana diyecek bir şeyim yok. erginlenmeyi çok acı deneyimledin. oidipus kompleksinden tut, sado-mazo eğilimlere dek uzandın. erginlenmek için yaşadıklarını düşününce şimdi üzüldüm doğrusu.

    --- spoiler ---
  • film ekimi kapsamında izlediğim kim ki duk 'un 2013 yapımı diyalogsuz filmidir. film cinsellik üzerinden parçalanan bir aileyi konu almaktadır.
    --- spoiler ---

    her ne kadar film psikanalitik açıdan değerlendirilmeye çalışılsa da film buda felsefesine selam çakmaktadır. malumunuz buda toplumun üst kesiminden olmasına rağmen her şeyin bir gün biteceğini ve bu acının kaçınılmaz olduğunu farkedip bu hayatı bırakmıştır. nefsini öldürüp (aslında öldürmekten de beter yaptığı) hayattaki bütün zevk ve bağlılıklardan uzaklaşmıştır. kim ki duk bu acıyı daha şiddet dolu bir hale getirip kahramanı başka bir yoldan budayla buluşturdu. filmin iki sahnesinde de bu açık bir şekilde görülmekte. psikanaliz meselesine gelince; adam(kim ki duk) hayatında kitap okumadığını, ilk filmi otuz yaşında izlediğini istanbuldaki söyleşide açık açık söyledi daha ne kastrasyonu, ensesti,psikanalizi. freud desen çok yaşa diyecek adama kalmış yok film otoritesi yok topumsal analiz dehası yakıştırmalar...

    --- spoiler ---
  • david lynch ile birlikte paris'te: görsel
  • bir erkeğin bir kadına verebileceği tek şey sikidir ve ona da mukayyet olmazsa koparıp atarlar temalı filmdir.
  • cizgi roman dunyasinin hem leonardosu, hem picassosu, hem dalisi olabilen yegane insandir. leonardodur cunku teknigi kusursuzdur, perspektif, kadraj, deseni essiz benzersizdir; picassodur, cunku cagdaslarinin cag olarak otesindedir, cagi ileriye alan adamdir; dalidir cunku kaytan biyiklidir.

    40 days dans le desert isimli eserinin kare kare, imge imge sanat tarihcilerinin ve uzmanlarinin incelemesinin elzem olduguna inaniyorum. acikcasi cok kes kel alaka amma soylemeliyim ki tarzina hayran oldugum, yetenegini alkisladigim turk cizerlerinin de, ara sira da olsa sandiklarinin kuytu koselerinden cikip (ya da oradan disariya dogru donup) tarama ucunu biraz daha boylesi mecralara kaydirmalarini, bolgesel ve dar bir alana degil, genis bir perspektife yaymalarini bekler, umar ve desteklerim. (ince mesaj verdim, insallah hedefine ulasir.)
  • sinemaya da ayağini atmiştir mösyö moebius, bizim alien'deki kostumleri çizen kimdir ulan? derseniz her alelade vatandaş size "moeeebiiuuss master obiiii" cevabini verebilmelidir... beşinci element'in dekorlarini hazirlayan da bu amcamdir...
  • ilk kez 80'lerin sonu 90'lı yılların başında taksim, gümüşsuyu'ndaki bir kitapçıdan aldığımız fantastik dergi heavy metal'ın sayfalarında karşılaştığım, çizer, yazar, üstün insan.
  • müthis bir hayal gücüne ve cizim yetenegine sahip usta çizer. modern bilimkurgu-fantazi ona cok sey borcludur. stan lee ile de bir silver surfer albümü icin calısmıslıgı vardır. amerikan heavy metal dergisi metal hurlant dan esinlenilerek hazırlanmıstır. westernden fantazi stile gecmesi ise sasırtacak derecede ayrı bir konudur. takdir edelim.
  • ulu moebius yok mu? ama ayip ettin sayin sözlük... moebius hepimizin ögrenmiş oldugu gibi 1976 -79 yillari arasinda arzach'i yaratmiş olan amcadir... bunun dişinda, buralarda pek bilinmeyen blueberry isimli değişik bir western yaratmiştir, bundan otuz sene kadar önce... metal hurlant isimli underground - science fiction ve rock''n roll'u bir araya getiriyorum ben diyen bir dergide de bulunmuştur... asil ismi jean giraud'dur, fransizdir...
hesabın var mı? giriş yap