• kafi derecede oyuncağı olmadığı için hayal kuran çocukların iki hedefi vardır. ilk hedef, ünlü bir sporcu, şarkıcı ya da süper kahraman olmaktır. bütün çocuklar ister ama bazıları hedefe ulaşır. ikinci hedefe ulaşmak ise daha zordur. babalarına bakarlar ve ben çocuğuma karşı böyle olmayacağım diye kendilerine söz verirler, baba olduktan sonra ise babaları gibi olduklarını farkedip üzülürler. michael jackson iki hedefine birden ulaşan bir çocuk, yıldız, baba. bir çocuğun hayal bile edemeyeceği yerlere geldi. bir baba olarak çocuklarına babası gibi davranmamayı başarabildi. kızı ağlarken, dünya; bir yıldızın, ikonun, üzerinden para kazanılmaya çalışılan bir çocuğun, bütün sevdikleri tarafından sömürülen bir adamın değil kızı için her şeyi yapan bir babanın öldüğünü anladı. para pul için çocuklarının fotoğraflarını satmadı, paparazzilerle anlaşıp üzerlerinden para kazanmadı, sahneye sürmedi, kendi çocukluğuna verdiği sözü tutabildi, aşkolsun.
  • 8 senedir ortada olmayan bir adam öldüğünde ve şarkıları, videoları dönmeye başladığında, elbette kendisini yeni keşfeden genç bir jenerasyon ortaya çıkacaktır. bunu anlıyorum. anlamadığım ise michael jackson'ı sadece tabloid dedikodularından tanıyan, popüler olduğu için kaka diyen, müthiş zevk sahibi, adını dünyada sadece 50 kişinin bildiği ama en sağlam müziği yapan bir takım grupları dinleyen ve dinlediği müzikle gurur duyma gibi sikko bir alışkanlığı ergenlikten itibaren default gelen iyi aile çocuklarının adam hakkında ahkam kesme ve milletin zevkine ambargo koyma hakkını kendinde görmesi.

    bu adam senin türkiye'ye konsere gelsin diye yıllarca ağladığın adamların en krallarına el açtı, yol verdi, birlikte çalıştı, haberin yok. senin o alternatifin alternatifi olmasıyla övündüğün gruplar bir müzik şirketiyle anlaşıp, kör bela iki albüm, bir video çıkarabildiyse, bu michael müzik şirketlerine, müzik endüstrisine ve video klip teknolojisine çağ atlattığı içindir.

    vay efendim siyahtı, kendini beyazlaştırdı!

    google görsellerde vitiligo diye aratırsan, bu hastalığı michael jackson hayranlarının götlerinden uydurmadığını göreceksin. ama bakma boşver. klavye başından sallamaya devam et, çok karizmatik oluyosun, hele de o bronzlaşmış teninle.

    ama çocukları taciz etti!

    adam açılan davalarda suçsuz bulunmuş. davayı açanların iftira ile çamur atıp para sızdırmayı amaçladığı delillerle ispatlanmış (bkz: michael jackson ile ilgili büyük yanılgılar). ama sen sallamaya devam et. çocukları sen mi peşkeş çektin adama? ondan mı bu kadar eminsin? madem bu kadar eminsin, gidip mahkemede tanıklık edeydin. etmediysen michael'ın suçuna ortak oldun. burdan sallayarak da taciz iftiralarını atanların suçuna ortak oluyorsun. her halukarda suçlusun.

    o haz aldığın aykırılığın, sözde farkındalığın ve tespitlerinle var ya, en fazla bir sivrisinek, bir sözlük trolü kadar ciddiye alınıyorsun.
  • daha onu tanımayan hiçkimseye rastlamadım, herkes tanıyor. ama tabi herkes arkasından ağlamıyor.
    arkadaşlarım artık alıştı, babamlar gülüp geçiyorlar, bir tek kardeşim anlıyor beni, neden ağladığımı...

    5 yaşında sahneye babası tarafından dövülerek zorla çıkartılmış, çocukluğunu yaşamasına asla izin verilmemiş, 50 küsür yaşında bile çocukluğuna özlem duyup, çocukluğunu yaşamaya çalışan bir insan.
    çocuklara olan aşırı sevgisi yüzünden adı pedofiliye çıkmış, hiçbir zaman kanıtlanamayan (ancak öldüğünden sonra iftira olduğu itiraf edilen) iddialarla boğuşmuş bir insan.
    hastalığıyla dalga geçilmiş, burnunun büyüklüğüyle dalga geçilmiş, dalga geçmesinler diye burnunu küçültmesiyle dalga geçilmiş bir insan.
    ve tüm bunların üstüne, o yaşayamadığı çocukluğunu dünya üzerinde rengine, ırkına, dinine bakmadan bütün çocuklar yaşayabilsin
    ve o çocuklar gitgide daha da kötü bir yer olan bu dünyayı kurtarabilecek kişiler olarak büyüsünler, umudumuz olsunlar diye ömrü boyunca bütün gücünü, parasını, vaktini, popülaritesini harcamış bir insan.

    bakın sanatından ve dünya üzerinde şu ana kadar gelmiş geçmiş en büyük eğlendirici (saçma biliyorum ama entertainer'ın daha mantıklı bir türkçe'sini bulamadım) olmasından falan bahsetmiyorum. doğuştan gelen yeteneklerinden falan bahsetmiyorum. 35 yıl boyunca her çıkardığı albümle farklı farklı insanlara hitap edebilmesinden falan bahsetmiyorum. aynı anda "pop, rock & soul"un kralı sayılabilmesinden bahsetmiyorum. aldığı ödüllerden ve rekor kırma rekortmeni olmasından bahsetmiyorum. yaşarken dünya üzerinde yaşayan en ünlü insan olmasından bahsetmiyorum. 10 milyon satıştan aşağı düşmüş albümü olmamasından bahsetmiyorum. dünya üzerinde "ölün" dese ölecek milyonlarca insan olmasından bahsetmiyorum.

    kendisine, kıçının üstünde klavye başında cahilce ama küstahça "pedofili" demekten, "rengini beyazlattı" demekten başka hiçbir vasfı olamayan insanlar daha fazla eğlensin diye yarım asıra yakın yaptığı şeylerden bahsetmiyorum.

    onlar bile daha güzel bir dünyada yaşayabilsinler diye yaptıklarından bahsediyorum.

    bugün, dünya üzerinde eğer hala umut varsa, bu dünya daha güzel bir yer olsun diye didinen insanlar varsa, hala çocukları seven insanlar varsa, ve onların geleceği için çalışan insanlar varsa; bunun nedenlerinden biri de senin bu insanların yapabilecek güçlerini farketmesini, bir şeylerin farkına varmalarını, iyi çocukluk yaşayıp iyi birer insan olmalarını sağlamandandır.

    o yüzden, rahat uyu michael!

    fans love you! your majesty, my king!
  • ölmemişimdir.
  • 90lı yılları yaşamamış hiçbir insan bu adamın popülaritesinin boyutlarını tam olarak idrak edemez. çünkü ne öncesinde ne sonrasında hiçbir star onun kadar yüksek bir noktaya çıkamadı. muhtemelen kimse de o seviyeye çıkamayacak. anadolu'nun ücra bir köyünde de olsanız, sibiryalı bir çiftçi de olsanız tanırdınız mj'i. internetin olmadığı, tek tük kanallı tv çağından bahsediyoruz. her yönüyle çok güzel, çok özel bir insandı.
  • ne kadar güçlü, ne kadar saygı duyulası bir insan olduğunu vefatıyla bir kez daha fark ettirmiştir.

    muhteşem yetenekli olmasına rağmen ne şanssız, ne bahtsız bir ömür geçirmiş aslında. bizler onu hayranlıkla izlerken meğer içinde ne fırtınalar kopuyormuş, ne yalnız, ne acı dolu bir adammış michael.

    otopsi raporları ortaya çıktıkça, eski doktorları, eski bakıcıları basına açıklama yaptıkça, onun yakasına yapışıp bir türlü bırakmayan sağlık sorunlarına karşı nasıl da dimdik durmuş olduğunu farkettim ve ona çok daha fazla saygı duydum.

    kötü bir çocukluk yaşadı, kötü bir psikolojik geçmişi vardı. ilk kez sahneye çıktığı 5 yaşından beri deyim yerindeyse eşek gibi çalıştırılıyordu, yorgun ve uykusuz olduğu günlerde bile babası tarafından dövülerek, ayağının altına çakmak tutulup uyandırılıyor, prova yapmaya zorlanıyor, sahneye çıkartılıyordu, tek odalı bir evde 9 kardeşle fakirlik ve dayakla geçen yıllardan sonra michael ilk kez para kazanmaya başladı, daha doğrusu babası artık kendi kazandığı paradan ona da para vermeye başladı, 1980'lerin başlarında michael çok başarılı işler yapıyordu, off the wall ve arkasından çıkardığı thriller albümleri dünyanın en çok satan albümleriydi.

    michael'ın ünü arttıkça daha da içine kapanık, utangaç bir mizaca büründü. hiç gerçek bir aşk yaşayamadı. dostlukları da ne kadar gerçekti hiçbir zaman emin olamazdı. "güvenebileceğim tek kişi hayranlarım" demişti bir röportajında. ne acı. mikroskop altında geçen bir ömürdü onunki. nasıl sıradan, nasıl normal olabilirdi ki.

    kendisini neverland adını verdiği evine kapattı. öyle bir ev ki içinde hayvanat bahçesi, lunaparkı, alışveriş merkezi, sineması ve hatta kendi özel çöp öğütme merkezi bile bulunan bir yer. hiçbir zaman yaşayamadığı çocukluğunu burada yaşamayı planlıyordu. ancak neverland'e yerleşmesiyle beraber borçlanmaya başladı. ona "milyarder gibi harcayan milyoner" diyorlardı. öldüğünde 400 milyon $ borcu olacaktı.

    michael 80'lerin başında ilk kez dünya turnesine çıktı, bu dönemde belki aşırı stres ve yorgunluktan, cildinde parçalar halinde beyaz bölgeler ortaya çıktı, beyazlamalar hızla büyüyordu, michael bir süre bunları makyajla kapatmaya çalıştı, (http://floacist.files.wordpress.com/…007/07/175.jpg) . zamanla beyazlayan bölgeler tüm vücudunu kaplayacaktı. ( http://img.photobucket.com/…tice/tdcauvitiligo5.jpg ) bu dönemde ilk kez vitiligo teşhisi kondu.

    yine bu dönemde çok ender görülen ve bağışıklık sistemini çökerten, ciltte yaralara yol açan bir hastalık olan lupus teşhisi kondu. ( http://img.photobucket.com/…hit2thelimit/sb3hx4.jpg )

    zamanla bağışıklık sistemi o kadar zayıflayacak ve cildi o kadar hassaslaşacaktı ki maskelerle, kapalı kıyafetlerle, şemsiyelerle sürekli kendini korumak zorunda kalacaktı.

    aynı dönemde pepsi michael'la büyük bir reklam anlaşması yaptı. ancak şanssızlıklar başlamıştı bir kere. reklam çekimi sırasında saçları yandı, kafatasında 3. derece yanıklar oluştu. kafasının sol tarafında bir daha da saç çıkmadı, ömür boyu peruk kullanmak zorunda kalacaktı.

    kafatası yanıkları şiddetli ağrı yapıyordu, michael ilk kez bu dönemde ağrı kesici kullanmaya başladı.

    aynı dönemde michael günde 10-12 saat kadar dans provası yapıyor ve bu provalar sırasında sık sık düşüyor, belini, sırtını incitiyordu. birgün yine düştüğünde bir omurga kemiğini kırdı. aşırı yorgunlukla beraber kırıklar ve incinmeler üstüste gelince sırt ağrıları dayanılmaz bir hal almıştı. daha da çok ağrı kesici aldı.

    aşırı açlık ve susuzluk nedeniyle çok kez baygınlık geçirdi ve dans pistinde baygın halde bulundu.

    90'ların başlarında michael ağrı kesicilere bağımlıydı. hergün onlarca hap içiyordu. 1993'te tedavi gördü, ama tedavi bitiminde hemen yine ağrı kesicilere geri döndü.

    1995'te bir konser sırasında açlık ve susuzluktan dolayı tansiyonu düştü ve bayıldı. bu dönemden sonra da enerji artırıcı haplara bağımlılık geliştirmeye başlayacaktı.

    2000'lerin başlarında alpha-1 antitrypsin deficiency adlı yine çok ender görülen bir hastalığa yakalandı, bu ciddi bir akciğer hastalığıydı, tüm iç organları harap ediyor, zamanla akciğer nakli zorunlu hale geliyordu. bu da çok riskli ve yaşama riski çok az olan bir operasyondu.

    aynı yıllarda cilt kanseri teşhisi kondu, kanser tedavisine çabuk cevap verdi, otopsisinde kanseri yendiği ortaya çıkacaktı.

    yine 2000'lerin başlarında sırt ağrıları onu yürütemeyecek noktaya geldi, bir süre tekerlekli sandalye kullandı, ama kullandığı ağrı kesicilerin dozunu artırarak bunun da üstesinden geldi. büyük bir geri dönüş konseri planlıyordu. bunun için de daha çok ağrı kesiciye ve daha çok enerji hapına ihtiyacı olacaktı.

    tuhaf olan, 20'li yaşlarında çıktığı bad dünya turnesi sonunda çok yorulduğunu, bir daha asla dünya turnesine çıkmayacağını, yalnızca özel konserler vereceğini ve albümler yapacağını açıklamış olmasına rağmen, tekrar tekrar her albüm sonrası dünya turnesine çıkması ya da "çıkartılması" idi. 20'li yaşlarda dayanamadığı yorgunluğa 50 yaşında nasıl dayanabilecekti ki?

    tüm bunlar olurken bir yandan da basının üzerinde oluşturduğu ağır baskıya karşı durmaya çalışıyordu. sanki planlı bir ezme, yok etme hareketi yapılıyordu michael'a karşı. üzerime gelmeyin, yalvarırım beni yalnız bırakın, iftiraya uğramaktan bıktım diye şarkılar yazıyordu, ne yapabilirdi ki...

    artık öyle çok ilaç alıyordu ki, ilaç temin edebilmesi yasal olarak imkansız hale gelmişti, o da uydurma kimliklerle ilaç almaya başladı. öldüğünde eczacısı, ayda 30.000 dolarlık ilaç aldığını söyleyecekti. michael günde 40 vicodin alıyordu. vicodin dışında, hergün demerol , xanax , soma , zoloft , paxil ve priolosec kullanıyordu.

    hergün anti depresanlar, ağrı kesiciler , sakinleştiricilerden oluşan bir grup ilaç alan michael aynı zamanda anorexia olmuştu, aşırı çalışmaktan dolayı yemek yemek aklına bile gelmiyordu. öldüğünde 50 kiloydu ve midesinde-bağırsaklarında ilaçtan başka hiçbirşey yoktu. yardımcısı michael'ın sık sık midesini yıkadığını açıkladı.

    otopsisinde sırtında çizikler ve morluklar olduğu görüldü. michael muhtemelen yine çok uzun saatler çalışmış ve düşmüştü ve muhtemelen yine daha çok çalışabilmek, daha iyi olabilmek için daha fazla ilaca sarılmıştı.

    sonunda kalbi bu yorgunluğa dayanamayacak, aniden duracak ve tüm müdahalelere rağmen bir daha çalışmayı red edecekti.

    bunlar, hayattayken bilinmeyen gerçekleriydi michael'ın. keşke herkes onun kadar güçlü olabilse, ama değil bunları yaşamak, empati kurmaya çalışmak bile korkunç....o ki hem bu acılarla yaşamış, hem de böylesine başarılı olmuş. hayranlarına mümkün olduğunca hiçbirşey belli etmemeye çalışmış. güçlü görünmek istemiş. dünyaya eşi benzeri gelmemiş, gelemeyecek bir efsane olmuş. kulağımızdan silinmeyecek melodiler yaratmış, ölümüne dans etmiş, ölümüne şarkı söylemiş...

    ne büyük adammışsın michael, umarım gittiğin yerde çok mutlu olursun.
  • dunyada tanimayan insan olmadigini dusunebilecegimiz kadar meshur, milyonlarca hayrana ve tabii ki bi o kadar da kendinden nefret edenlere sahip, dunyanin en cok satan albumunu cikarmis, danslari, muzigi, klipleri ile yeri gogu oynatmis, konserlerinde enfes sovlar sunan ve artik zenci olmayan ve ve ve yuzu super deforme olmus -ajda pekkandan cok estetik- supermegahiper star..
    yarattigi sansasyonlari ile de meshurdur: cocuklara cinsel taciz, 35. estetik oparesyonunu oldu, rengini actirdi, oksijen cadirinda uyuyor, lisa marie presley ile evlendi, bosandi walla, porno yildizi arkadasinin rahmini kullanarak cocuk yapti vs vs..
    kendine has bir tarzi vardir: siyah lofir ayakkabi, beyaz corap, kisa pacali pantalon, gomlek, sapka, pullu eldiven ve estetiklerle orjinaliteyi yakalamis bir yuz..
    koydeki memet emminin bile taniyip, izleyip, arada bir moonwalk yapmaya calistigi bir akim.. olunce ne olucak merak konusu......

    edit, 26.06.2009: "olunce ne olacak merak konusu?" izliyoruz saskin saskin...
  • yedi yaşındaki oğluma ölümünü hatırlasın diye black or white klibini izlettirdiğim kral. oğlum durduk yerde bana sormasın mı; baba bir elini yukarı kaldırıp diğerini karnında tuttu ne demek istedi diye. anlık bir görüntü işte. ben de hava atarak dedim ki; bir dans figürü işte, bak oğlum biz zamanında çok izlerdik bu adamı tv de bu klibi çıkardı eskiden çok güzeldi o günler diye. sonra döndü bana dedi ki; hayır baba anladım adam heykelin yaptığını yapıyor dedi, özgürlük heykelini yani.
    dondum kaldım. artık neremle izlediysem yıllardır.
  • michael jackson'a overrated diyen üstüne yaşasa çok az satardı diyen 2000 sonrası doğmuştur.

    kariyeri "bitmiş" hali şöyle: müzik tarihinin en ciddi itibar suikastleri ve davalarıyla karşı karşıya kalmasına, son albümü sony ile çok kötü tartıştığı için hiçbir reklam ile pazarlama yapmamasına, turneye çıkmamasına, yüzü nedeniyle dalga geçilmesine ve albümden sadece tek bir şarkıya klip cekebilmesine rağmen 2001 gibi bir tarihte çıkardığı albüm 10 milyondan fazla satmıştı.

    adam 10 sene şarkı çıkarmadı, hiçbir yere çıkmadı, ortalarda gözükmedi ve çok yıprandı ama 2009'da on tane stadyum konseri verme haberi olunca her yerde büyük gündem oldu ve o kadar talep oldu ki konserleri arttirdilar, 50 tane stadyum konserinin biletleri bir saate tükendi. aynı stadyumda verilen 50 konser talepleri hiç doyurmadı kara borsada deli gibi fiyatlara satıldı. millet konsere gitmek için londra'ya bambaşka ülkelerden biletler aldı.

    günümüzdeki şarkıcılar stadyum konseri bile veremiyor bu adam ölü kariyeri ile hepsinden fazla talep alıyor dahası öldükten yıllar sonra bile beğenmeyip albümlere almadığı şarkılarla en çok satanlar listesine girip ölü haliyle en çok kazanan insanlardan biri oluyor. bu adam mı yaşasaydı unutulacak?

    en iyi döneminde ölmedi 8 yıldır albüm çıkarmamış, köşeye çekilmiş halde öldü ve ölüm haberi duyulduğunda google çökme tehlikesi yaşadı birden yüklenen michael jackson aramaları nedeniyle, saldırı altında olduklarını düşünecek denli o zamana dek görülmemiş bir trafik oldu.

    michael'in vokaline laf atmak da ayrı komedi. günümüzdeki ünlü çoğu vokalist mj'nin vokal tekniğini kullanır ve ondan etkilenmiştir, bruno mars ve the weekend gibi.
  • çocuklugundan nefret etmeyi, çocukluguna dair herseyi karalmayi kendini kurtarmak olarak algilayanlarin bir numarali günah keçisi.
    çogu zaman ,müzigine, sözlerine, ve inanilmaz cok yönlülügüne bile bile yüz vermeyip, amerikanin boyali basinin hedef gösterdigi
    bir takim özelliklerine takilip kaldigimiz, en akli basimizda olanin bile hakkinda
    "oksijen cadirinda yatiyomush abi.", "cocun düdüklüyomush abi", "rengini actiriyo koduum"
    dedigi sahsiyet.
    milyonlarca dolarin arasinda yasayan bir yanliz adam.(cocuk)
hesabın var mı? giriş yap