• "fani olduğunu unutma", "öleceğini hatırla" anlamlarına gelen , ressam hans holbein'in en bilinen ve üzerinde en çok konuşulan eseri the ambassadors 'da yer verdiği , latince bir söz ve felsefedir.
    görsel

    holbein bu eserinde , ihtişamlı giyimleriye dikkat çeken iki kişi resmetmis ve resme bir tahta parçası gibi gözüken ,özensizce yerleştirdiği bir detay eklemiştir.
    görsel

    bu tahta parçası gibi duran şey aslında bir kafatasıdır.
    görsel

    kafatası sembolü daha once bir çok sanatçı tarafından "memento mori" felsefesine atıf olarak kullanılmıştır ancak, holbein bunu büyük bir ustalıkla yapmıştır. (bkz: anamorfoz)

    şöyle ki , bu tahta parçasının kafatası olduğunu ,bulunduğunuz yer ve açıyı değiştirerek baktığınızda farkedersiniz.
    görsel

    bu resmiyle holbein , aslında net bir mesaj vermiştir ;

    "memento mori"

    bir gün öleceğini hatırla ve şimdiyi(anı) yaşa.

    yapamıyorsan, bulundugun yeri ve bakış açını değiştir.

    çünkü göremediğin şeyleri ancak böyle görünür kılarsın...

    edit : çam sakura şehir hastanesi'nde yatmakta olan
    kalp hastası amcamız turan tunçay için a rh(-) negatif kana ihtiyaç vardır.
    kan verebilecek olanlar
    irtibat: oğlu
    0546 968 26 71
  • latincede "ölmen gerektiğini unutma" anlamına gelir.
  • stoacıların bu sözü dillerinden düşürmemelerinin bilgece bir nedeni vardı. ölümün her zaman yanıbaşında olduğu bilgisine sahiptir insan. ama aynı insan, bu bilgiyi sıklıkla unutur ve ölmeyecekmiş gibi yaşar. bir gün ölecek oluşumuz, sahip olduğumuz tek kesin bilgi. bu hayattaki tek hakikat. ölümsüz olduklarına inanan despotlar bile son nefeslerini verirlerken bu gerçeği bizzat yaşamışlardır. sahip olabildiğimiz tek kesin bilgiyi de dışlıyoruz, bu bilgiyi görmezden geliyoruz. oysa ölüme sarılmak gibi bir mecburiyetimiz var. aldığımız her nefes bizi ölüme taşıyor. aslında biz yaşamıyoruz, ölüyoruz. ama bunu göremeyecek kadar körleşiyoruz, ölüme koşa koşa gitmemize rağmen hayata atıldığımızı zannediyoruz. bunu da birçok çirkinlik pahasına yapıyoruz.

    şimdi düşünün bakalım, ölüm korkusunu yenebilmiş, onu dostmuş gibi gören birisi kolay kolay yoldan saptırılabilir mi? böyle bir insanı baştan çıkarmak kolay mı? hayatının geçici olduğunu aklından çıkarmayan biri, geçici olan nimetlere önem verip bunlar için şerefsizlik yapar mı? rüşvet yer mi, yolsuzluk yapar mı, kudretini kötüye kullanır mı, hırsızlık yapar mı? gelip geçici hazlar için onurunu satar mı? bir şeyleri yitirmekten korkup da haklı olduğuna inandığı bir davadan vazgeçebilir mi? adaletten taviz verir mi? haksızlıklara karşı susabilir mi? tüm bunların altında, hayata tutunma arzusu ve ölümü görmezden gelerek yaşama tarzı yatar. insan ne kadar şerefsiz, aşağılık, bencil, kötü, açgözlü, hırslı ise o kadar fazla hayatı umursuyordur, o kadar fazla yaşama isteğiyle dolup taşıyordur, o kadar fazla ölümü yadsıyordur.

    stoacılar memento mori’yi bu yüzden dillerinden düşürmüyorlar. “geçicisin ve bunu bilerek yaşa.” demek istiyorlar, “tıpkı senin gibi geçici olan şeyler için onurunu satma, aşağılıklaşma.”

    respice post te! hominem te esse memento. | arkana bak! yalnızca bir insan olduğunu anımsa.
  • çok etkileyici bir roma geleneğinden kalma söz.
    roma cumhuriyeti zamanında sadece savaş kazanan generallerin roma sokaklarında gerçekleştirdikleri zafer resmi geçidi* esnasında adı corona civica olan bir taç takmalarına izin verilir, generalin başının üstünde bu tacı tutan kölenin görevi de sadece tacı tutmak değil, aynı anda muzaffer generalin havaya girmemesi için* generalin kulağına sürekli "memento mori" (ölümlü olduğunu unutma) sözünü fısıldamaktır.
  • bir the x files klasiği...

    never again adlı, mulder ve scully arasındaki iletişimsizliğin, dile getirilemeyenlerin insanı gerdiği bir bölümden hemen sonra, aralarındaki eşsiz uyumu, arkadaşlığı, dostluğu, vazgeçilmezliği göstermesi açısından çok çok önemli bir bölümdür.

    herşeyden öte, scully'nin gücünün eşsiz örneğidir, mulder'ın bağlılığının göstergesidir. neden eşi benzeri olmayan iki karakter olduklarının kanıtıdır bu bölüm...

    scully'ye hayran olunası bir bölüm; çünkü inanılmaz derecede güçlü, hele annesi omzunda ağlarken öyle kalması, hiçbir tepki vermemesi, "daima güçlü olan sendin" dediğinde bile bir şey dememesi... teselli edilmesi gereken iken, teselli eden olması, ve o haldeyken bile mulder'ın devam etmesi için bir sebep sunmaya çalışması, umutsuzken ona umut vermek için çabalaması, inanılmaz özverisi ve sonunda, içindeki savaşçı ruhu tekrar ortaya koyması, yenilmemesi, mücadele etmesi, hayata devam edebilmesi nedeniyle hayran olunası bir karakterdir.

    mulder'a hayran olunası bir bölüm; çünkü scully'nin ne kadar özgüvenli ve kontrollü, ne kadar kendine yetebilen bir insan olduğunun farkında olup onu bu kadar iyi tanıdığı için "yeri geldiğinde" öne çıkıp onun fikirlerine ve kararlarına müdahale edecek kadar öngörülü ve saygılı (burada unruhe'ye götürmek istiyorum sizi, orada scully kurtulduktan sonra elini uzatır mulder scully'ye, sadece elini uzatır, başka hiçbir şey yapmaz ve konuşmaz bile.. scully'nin kendi kendine kalması gerektiğinin öyle de güzel bilincindedir ki).. gerektiğinde scully'nin görmesi gerektiğine inandığı şeyi ona göstermek için nereden nasıl girmesi gerektiğini o kadar iyi bilmektedir ki.. söz konusu scully olduğunda, gözünü kırpmadan ruhunu csm'e satabilecek kadar gözüpek olması, scully'ye öyle de değer vermesi cabasıdır.

    aralarında iletişimsizliğin getirdiği duvar olmadığı zaman o kadar iyi anlarlar ve anlatırlar ki kendileirni birbirlerine.. o kadar model alınası karakterlerdir ki aslında..

    ve skinner.. çocuklarını tehlikeden sakınmak için kendini tehlikeye atan bir baba gibi hareket ederek aslında ne kadar değerli bir rolü olduğunu anlamamızı sağlayan kişi.. mulder'a karşı burnundan kıl aldırmayan, csm'e teslim olan "ama kendini ezdirmeyen" bir adam.. kendini feda etmesinin tek sebebi mulder ve scully'nin bir arada olması gerektiğine inanması, kendisi olmazsa da devam edebilirler ama birbirleri olmadan asla.. ve onların baş koydukları yola o kadar inanıyor ki, o yolda saf olarak, kirlenmemiş olarak ilerlemeleri gerektiğine o kadar inanıyor ki, bölümde de söylediği gibi "ona bir şey teklif edersen, sana sonsuza kadar sahip olur" diyerek mulder'ın csm'e teslim olmasını engelliyor ve kendisini feda ediyor. etkisiz eleman modundaki yüce kişilik..

    yazarların yeteneklerini konuşturması bir yana ki bir yana bırakılmaz biliyorum, ama oyunculukların ne kadar göz doldurduğuna da bir bakar mısınız? gillian anderson almış başını gitmiş, coştukça coşmuş, ve herkes ona ayak uydurmaya bakmış. herkes kendine düşeni inanılmaz iyi yerine getirmiş.. parlayan scully olsa bile, diğer herkes te onu parlatmak için elinden geleni yapmış ama kendi payına düşeni de kusursuz yapmışlar..

    her şeyiyle dört dörtlük bir bölümdür memento mori. x filesx files yapan herşeyin, herkesin emeğinin en iyi göstergelerinden biridir.
  • stoacilarin onemli dusturlarindan birisidir.. "ölümü hatırla" anlamina gelir, ayrica barok sanatta da kullanilan bir ifadedir.
  • bakış açısına göre carpe diem'i destekleyebilir de.

    şöyleki:
    "nasıl olsa öleceksin unutma, hayatının tadını çıkar"
  • latincede "öleceğini hatırla" anlamına gelen söz.

    viktorian dönemde fotoğrafçılığın henüz yeni yeni oluşmaya başladığı dönemde, sevilen bir kişi öldüğünde bazen tek başına poz verdirilmiş haliyle, bazen de ailesiyle birlikte fotoğrafı çekilirmiş. bu fotoğrafların bir kısmında cesedin gözlerini açar, bir kısmında film üzerinde oynayarak gözleri açıkmış gibi gösterir, hatta canlı görünsün diye cesedin yanaklarını hafifçe pembeleştirirlermiş.

    fakat bu tarz "hatıra" fotoğraflarının öyle bir yanı var ki, beni feci derecede ürküttü. diyelim ki ölen kişinin yanına iki akrabasını oturtup fotoğrafı çekmiş olsunlar. o dönemlerdeki fotoğraf makinelerinin pozlama süresi uzun olduğundan, canlı kişiler minimum hareketleri (nefes alma gibi) nedeniye bulanık çıkarken, oturan ceset tamamen hareketsiz olduğundan son derece net çıkmaktaymış.

    işte bu fotoğraf akımının adına memento mori (post-mortem fotoğraf akımı) denmekte. şahsen son derece ürkütücü buldum.
  • icinde olumu, gelip gecicilik fikrini barindiran, hatirlatan sanat eserlerine bu ad verilir. bu turun ornegi resimlerde, olumu çagıstıran, kafatasi, kum saati, mum gibi objeler oldugu gibi, yasamin gorkemi, ayni zamanda degersizligine gondermeler ile, cicek, sarap veya kitap gibi dunya nimetleri de bulunur. ‘memento mori’ resimlerin en revacta oldugu donem, hristiyanlikta yasamın sadece olume hazırlıktan ibaret bir surec olduguna inanilan 17.yuzyil, ancak yine de, verilecek en iyi ve en yakin ornek, picasso’nun komunist bir partizanin olumunden esinlenerek yaptigi “goat’s skull, bottle and candle” adli tablosudur kanımca.

    buna benzer, yine bir 'memento mori' ornegi sayilabilecek daha buyuk capta bir konsept latin’lerin kutladıkları “oluler gunu”nde gorulur. olum ile ilgili her turlu objeyi, susleyip pusleyip hayatin icine katmak, bu yolla deger vemek, unutmamak veya kabullenmeyi kolaylastirmak mantigini tasir bu gun. oluler gunu’nde olen kisinin ruhunun bir gunlugune sevenlerini ziyaret edecegine inanilir ve o kisi icin en sevdigi yemekler hazirlanip, onu hatirlatan onun kullandigi esyalar bir araya getirilir. oluler gunune verilen deger, latin sanati’na da yansimistir. buna verilebilecek orneklerin en bilindiği illustrator jose guadalupe posadas’in catrina’sidir. oluler gunu ile ilgili suslemelerin bir cogunda catrina’ya rastlamak mumkundur.

    tumu meksikali sanatciların eserlerinden olusan bir muzede, ozel bir sergi gormustum olulerin ardindan yapılan gercek ani koselerine dair. duzenlemenin ortasinda olen kisinin çogunlukla gulerken bir resmi ve cevresinde dogumundan itibaren sahip oldugu kimi eşyalar, madalyalar, nisanlar, kullandıgı catal, bıcak, uzerinde saclar kalmış bir tarak, ayakkabilari, en sevdiği sekerlemeler ve benzeri pek cok baska esya duruyordu. her biri ayrı yaş, cinsiyet veya sınıftan sekiz on kişinin ve bunun yanısıra bir okul gezisine giderken trafik kazası gecirip olen ilkokul ogrencilerinin canlandirma bir sınıfta siralarinin uzerine konmus kalem, kagit, toka, yarım bırakılmış bir cikolatanın bulundugu bu sergi ciddi anlamda insanın gözüne soka soka basli basina bir ‘memento mori’ ydi. hafif loş bir ışıkta gezilen serginin benim açımdan en yüzeysel ve urpertici çıkarımı ise şu oldu ki, kullanilmis, kisinin ayaginin seklini almis bir ayakkabi kadar, o kisinin ruhunu tasiyan bir başka nesne daha yok. hatta, olmus kimselerin ayakkabilarini toparlayip, ‘memento mori’ isimli bir muze bile acilabilir bence.

    bununla ilgili, yıllar once trt’de alfred hitchcock kuşağında izledigim bir filmde, olmus bir kadinin ayakkabilarini cop kutusunda bulup kullanmaya baslayan bir kadın, kendini ayakkabinin asil sahibi diger kadın gibi hissetmeye baslıyor ve cinayete kurban giden bu kadının intikamini almaya basliyordu. hafizamda, filmin sonunda hitchcock’un biz izleyenleri nasıl sasirtmis oldugundan çok kadının kirmizi topuklu ayakkabıları iz birakmis.

    son olarak elbetteki olu ozanlar dernegi’de bu noktada es geçilemez bir ornek. ogrencilerinin kafasına carpe diem deyisini kazıyan keating de siki bir ‘memento mori’cidir bana gore. ‘carpe diem’ bardagin dolu tarafi ise, ‘memento mori’ bos tarafidir, zira,
    --- spoiler ---
    filmin bas karakterlerinden, carpe diem fikrine en cabuk adapte olan neil bile, hayati yakalayamadigi noktada, hayattan kopmayi tercih eder. en cok yapmak istedigi seyi yapip, bir tiyaro oyununda oynayip hayatinin en mutlu gecesini yasayan neil, o gecenin sonunda baba baskisina daha fazla dayanamayarak kendini oldurur.
    --- spoiler ---

    olum duygusu insanin icinde duran bir fitil gibidir. durup ‘memento mori’ diye dusunmeye gerek yoktur veya zincirlikuyu’dan her geciste insanin gozune gozune sokulan “her canli bir gun olumu tadacaktir” yazisini gormeye de gerek yoktur hatirlamak icin. yasama istegini besledigin olcude o fitilin atesini de icinde bir yerlerde canli tutarsin zaten. fitil ates aldigi anda, “oluler gunu”nde size sunulabilecek tum degerlileriniz, degerini kaybeder de aslinda. geriye bir picasso kalir bir de catrina belki. bir kecinin kafatasi, sise ve bir mum, los bir isik ve etrafa serpistirlmis rengarenk ciceklerden olusan resmi karsisina bir sandalye atip seyretmek ve gecip gitmek gerekir sonra hemen.
  • xfiles in 4.sezonunda bulunan bir bolumunun ismi
hesabın var mı? giriş yap