• einstein görünümlü ceza hukuku profesörüdür.
  • hümanizm i sonuna kadar sindirmiş değerli hocam. pek farkedilmese de dünyanın sayılı ceza hukuku teorisyenlerindendir.
  • şeker gibidir, sınıf olarak suyuna gittiğiniz müddetçe o da sizin suyunuza gider. dersi iyi anlatır, ceza hukukuna hakim olan tüm prensipleri ve doktrindeki tüm teorileri iyi bilir. hatta kendisi de teorisyen gibi bir insandır zaten. üst üste koyulduğu takdirde, apartmanın 1.katına falan gelebilecek kalınlıkta ve sayıda kitaplar yazmıştır.

    ama son zamanlarda, yeni türk ceza kanunu'na göre düzenlenmiş ceza hukuku genel hükümler kitabının fiyatının 40 ytl'ye çıkarılmasına, sırf sert kapak olsun aşkıyla yanıp tutuştuğu için ses çıkarmayan profesördür kendisi.

    ''abi öğrenciyiz, bi güzellik yapamaz mısın be?'' dedirtir. dedirtendir.

    ceza hukuku genel hükümler dersi finalinden sonra gelen edit: iki dönemlik emin artuk öğrenciliğim boyunca anlamış bulunmaktayım ki; emin artuk, ters köşeye yatıranların şahıdır, şahbazıdır.
    kontrpiye ustasıdır. her sınavda ''acaba bu sefer ters köşeye yatırmaz mı lan?'' diye düşündürtür ama her zaman ters köşeye yatırır. böyle bir paradoks içinde çalışırsınız emin hoca'nın derslerine.
    ey öğrenci arkadaş;
    kesinlikle beklenen konulara çalışma, git, en saçma sapan, en kıyıda köşede kalmış konulara çalış. ya da vazgeçtim vazgeçtim sen en iyisi beklenen konulara çalış. ya da, hmm...
    düşün yani, tavsiye bile veremiyorum, o kadar ki ters köşe ustasıdır. süper penaltı atar.
  • prof. nuray eksi devletler özel hukuku dersinde , kendisi için , türkiye'nin en yakışıklı dekanı yakıştırması yaparak beni benden almıştır*
  • yeditepe üniversitesi hukuk fakültesinde ders verdiği için kendimi şanslı hissememi sağlayan hocaların hocası. beccaria'yı gramatica'yı faruk erem*'i bize tanıtmış, ceza hukukuna, suçluya da mağdura da nasıl bakılacağını , cezanın amacını benimsetmiş şahsiyettir. sınav öncesi öğrencilerini rahatlatan sınav sonrası beklentilerinin aslında daha yüksek olduğunu söyleyen ve öğrenciyi hep daha iyisi için motive eden, kendi hayatından ara ara hatıralarını anlatıp bizi büyüleyen insandır o. ters köşe yapsa da yapmasa da, ceza genelden kalsak da geçsek de biz her şekilde severiz kendisini.
  • ömrü hayatımda kanlı canlı olarak gördüğüm, dersini aldığım bütün hocalar içerisinde öğretmen sıfatını en çok hakeden değerli insandır. ömrü uzun olsun.
  • bir bilim insanı nasıl olmalı sorusunun yaşayan cevabıdır. o hukuku ve bilimi doçent ya da profesör olmak olarak değil sorgulamak ve merak etmek olarak görür. kitaplarında yüzlerce dipnotun yarattığı sahte ve mekanik şişkinlik, o bunu demiş bu şunu demişten ziyade, tutarlı ve destekli bir şekilde ortaya konmuş teoriler, fikirler ve öneriler görürsünüz. kendi fikirleri ile ilerler, sadece yorumlamaz, aynı zamanda "ileri sürer". türkiye'nin ender ceza hukuku teorisyenlerindendir. çok iyi seviyede fransızca ve almanca bilir. saint-benoît fransız lisesi mezunudur ve yüksek öğretimini de almanya da yapmıştır. tanımayanlar varsa da onların ayıbıdır. ceza hukuku gibi pozitivist ağırlıklı bir alanın merkezine insanı nasıl koyarsınız sorusunun cevabını merak ederseniz kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. mehmet emin artuk'un öğrencisi olmuş olmak benim için büyük bir şanstı. kendisine uzun ömürler dilerim.
  • güzel ders anlatabilen nadir hukuk profesörlerindendir.

    kendisinden 2005-2006’da ceza genel, 2006-2007’de ceza özel dersini alan bir öğrencisi olarak dersine girmekten en keyif aldığım 2-3 hocadan biriydi kendisi.

    diğer fakülteleri bilemem ama hukuk’ta prof.lar genelde pek iyi ders anlatamazlar. artık yorgunluktan, bıkkınlıktan, heyecanını kaybetmekten midir bilemiyorum.

    ama emin artuk hoca, genç akademisyenlerden bile daha aşkla ve şevkle anlatırdı dersleri. elinde sadece küçük bir kanun kitapçığı bulunur, ceza hukukunu o kadar özümsemiştir ve yalayıp yutmuştur ki, bir saniye bile teklemeden, ıı demeden iki saat boyunca nefes almaksızın anlatır. ve kafanıza güm güm çakar, anlamama ihtimaliniz yok, ve ders boyunca bir salise bile sıkılmazsınız, hoca ara vermesin, ders hiç bitmesin diye dua edersiniz.

    ki, ben 2. eğitimdeydim, emin artuk hoca’nın dersleri genelde saat 15:00, 16:00’dan sonra olurdu. günün yorgunluğundan eser göremezdiniz hocadan.

    dersinde 200 küsür kişilik anfi tıklım tıklım dolar, anfinin koridorlarına bile başka sınıflardan sandalye koyulur, o da yetmez anfinin kapıları açılır ve okulun koridorunda sandalyeye oturup dersi takip ederdi öğrenciler.

    ve emin hocanın en sevdiğim özelliği, mikrofonu eline alıp anfiyi gezerek ders anlatmasıydı, yukarıdan aşağı, sağdan sola. derse olan konsantrasyonunuz tavan yapardı.

    en çok kullandığı kalıp “laf-ı güzaf” dır.
    mesela “bu işin özü .........dur. gerisi laf-ı güzaf” gibi.

    bir defasında da bir derste islam ceza hukukunu anlatıp, sonunda da, “onlar bu işin üstadı, alimi, bizler sadece amatörüz” demiştir.

    hayatımın 4 yıllık hukuk fakültesi döneminde, dersini dinlemiş olduğum için kendimi şanslı hissettiğim nadir hocalardandı kendisi.
  • an itibariyle ceza hukuku genel hükümler kitabıyla bana kan kusturmaktadır.
  • yaptığı işi seven, mütevazi bir kimsedir. çok iyi bir ceza hukukçusudur. not istemeye gidersen kızar, kitap istersen seve seve verir.
hesabın var mı? giriş yap