• "bir ceza avukatının anıları" adlı kitabı ast tarafından oyunlaştırılmıştır. altan erkekli'nin o oyundaki performansı halen anlatılır.
  • şu söz ona ait;
    "suçluyu kazıyınız altından insan çıkar".
  • derslerini dinlemek bir zevkti.öğrencisi olmakla gurur duyduğum ender hocalardan biriydi.avukatı olduğu bir davaya bakıp hüküm vermek de ayrı bir duygu idi...
  • prof. dr. uğur alacakaptan'ın yazdığına(ghd s.2) göre:
    -ondan ilk öğrendiğim şey çalışmaktan yorulmamak oldu. ben çiçeği burnunda bir asistanken hoca’nın temposu gözümü korkutmuş olmalı ki ona şöyle bir soru yönelttim: “sayın hocam, dünyanın en büyük siyasi liderleri dahi arada bir tatil yapıyorlar, siz böyle bir ihtiyaç duymuyor musunuz?” yanıtı son derece kesin, ilginç ve ders verici bir yanıttı: “uğurcuğum ben dinlenmek ihtiyacı duyuyorsam, ölümüm yaklaşmış demektir.”
    bir şiirindeki mısra ise şöyledir:“isparta’da hapishane vardır, halı dokunur; idam tasdik çıkarsa kur’an okunur.”
  • faruk erem’e dair bazı anılar: (lsc00)

    eralp özgen :
    hocamla ne yazık ki bazı huylarımız benzemezdi; örneğin hocam çok erken yatar, çok erken kalkardır; hocayı sabah 06.30- 07 de yazıhanesinde bulabilirdiniz. ben ise, hocamın tersine geç yatmayı, geç kalkmayı seven diyen biriydim.

    vedat karadeli (av) :
    bir ceza davasında, karşı tarafın avukatı güzel bir savunma yaptı, hoca da memnun oldu. biraz sonra dışarı, salona çıktık, avukat arkadaş koşarak geldi, “hocam, ellerinizden öpmek istiyorum; ama müvekkillerim arkada” dedi. onun üzerine, faruk hoca bu genç arkadaşa döndü, “evlat, ben de seni yanaklarından öpmek istiyorum; ama benim de müvekkillerim arkada” dedi.
    faruk hocanın bize 3. öğretisi: “karşı tarafı kesinlikle hasım gözü ile görmeyeceksiniz. avukatlık mesleğini icra ederken, karşıda oturan sanık yargılan kişidir, senin hasmın değil” derdi bize.
    bir davada benim genç, heyecanlı olduğum dönemlerde, idamla yargılanan bir sanık vardı. kalktı- biz midahil tarafıyız- biraz da yüksek sesle sanığın idamını istiyorum dedim. hocam cübbemin eteğinden çekti. tabi o arada bir şey söylemedi, dışarı çıktık, bana şu öğretide bulundu, dedi ki , “hiç kimsenin yüzüne karşı onun idamını isteme, sen türk ceza kanunu’nun 449 veya 450. maddelerinin tatbikini istiyorum de, mahkeme senin ne istediğini muhakkak anlayacaktır. bu bakımdan bu idam lafı çok çirkin bir laf, bunu bir daha kullanma” dedi.

    vural savaş:
    kitabım üzerinde çalışmaya başladığımda, faruk hocanın yazdıkları tabi - büyük bir şerh olarak başlamıştık- çok önemli; ben de değişik bir şerh yazmak istiyordum. yani bir konuyu en iyi, kim anlatmışsa, oradan geniş bir pasaj alayım “bu ileride başımıza iş açar mı, açmaz mı?” diye tereddütlerim vardı; tabi en çok yararlanacağım insanların başında faruk hoca geliyordu. hazırladığım; en çok ondan alıntı yaptığım birkaç maddeyi, kendisine gösterdim: “efendim siz bunları inceleyin, ben sizin fikirlerinize çok önem veriyorum, fakat bu kadar geniş pasajlar almak biraz telif haklarına da aykırı gibi geliyor. yarın sizi ziyaret edeceğim” dedim. tekrar yazıhanesine gittiğimde, bana sarıldı, beni öptü ve bana aynen şunu söyledi: “insan eser veriyorsa, ileride yaşamak için verir. ben bu kitapları para kazanmak için yapmadım. senin benim eserlerimden bu kadar geniş alıntı yapman beni çok duygulandırdı, ben sana teşekkür ediyorum” dedi.
  • zamanında cumhurbaşkanlığı baş danışmanlığı da yapmı$tır. 1999'da vefat etti.
  • "bir ceza avukatının anıları" isimli kitabından esinlenerek oyunlaştırılan "elma hırsızları" ankara devlet tiyatroları 2011-2012 sezonunda sahnelenecek...
  • insani ve edebi yönü hukukçuluğundan ağır basıyor. hümanist yaklaşımının temelinde bir ceza avukatının anıları kitabında yer alan ve suçsuz yere hapis yatanların hikayeleri yatıyor olmalı. kitabında yazdığı olayların tümüne yakını çok etkileyici. yazarının gerçekleri anlatıyor olduğunu bilerek okumak bu etkiyi arttırıyor.
hesabın var mı? giriş yap