• “...başkasının mutsuzluğu düşüncesiyle beni avutamayacaksınız. acısını çektiğim şey bana aittir.” (s.14)

    “burada her birimizin kendi hapishanesi var, ama hapishanesinde herkes özgür.” (s.15)

    “beni okumayın. okunacak bir metin olarak ben, yazarken senden yavaş yavaş varlığını çekip alan tükenişle var kalıyorum.” (s.77)

    (bkz: sonradan sonsuz yineleme)
    (bkz: kabalcı yayınları)
  • eski defterlerden birinde, karşıma çıkan bir alıntı maurice blanchot'tan;
    "kötü uyuyan insanlar aşağı yukarı, her zaman suçlu gibi görünürler: ne yaparlar? geceyi var kılarlar"...
  • "eylemden yana olanlar harekete geçmeyen edebiyatı reddederler, tutkuyu arayanlar ise harekete geçmemek için yazar olurlar."
    (karanlık thomas)
  • dil'de, gösteren ve gösterilenin örtüşmesinin mümkün olmadığını, dilin nesnelere tekabül etmediğini ve dilin görevinin nesneleri söylemek olmadığını çünkü dilin kendi kendisini konuştuğunu söylemiştir. dil vasıtasıyla öznenin asla kendini dile getiremediğini düşünür. bu sebeple insanın özgürlüğünün engellendiğini ve insanların aslında dil tarafından konuşulduğunu savunmuştur.
  • ömrümü yiyen üç yazardan biri. diğerleri: bataille, barthes.

    bunlar tuttuğum son notlardan bir bölüğü:

    "insan," der hegel, "yapacağı işten yola çıkarak fiili gerçekliğe yönelmedikçe ne olduğunu bilemez; o zaman da yapmadan önce ediminin amacını belirleyemez; halbuki, bilinç olduğundan, eylemi bütünüyle kendine ait olarak, yani amaç olarak önceden görmelidir."
    (bkz: karanlık thomas)

    "birbirleri için mevcut olabilmek için kendi mevcudiyetlerinden vazgeçmiş bir halde, bekliyorlardı, birbirlerini arıyorlardı."
    (bkz: bekleyiş unutuş)

    "başkaları tarafından unutulmak hiç umurumda değil. ben sizin tarafınızdan, sadece sizin tarafınızdan unutulmak istiyorum."
    (bkz: bekleyiş unutuş)

    "... her varlığın varoluşu ötekine veya ötekilerin çokluğuna çağrıdır."
    (bkz: itiraf edilemeyen cemaat)

    "kendinden kaçmayı isteyerek kendi saplantısına batan kör uyanıklığıyla edebiyat; varoluş varoluştan çıkma olanaksızlığıysa, dipsiz derinlikte olan şey çoktan dipteyse, kendisine karşı çarenin olmadığı çareyse, varoluş saplantısının tek tercümesidir."
    (bkz: kafka’dan kafka’ya)
  • "hiçbir aşk romanında, bir kişinin yorgun olduğunu söylediklerini görmedim. bana yorgunluk'tan sözedilmesi için blanchot'yu beklemem gerekti."
    (roland barthes, fragments d'un discours amoureux, 1993, metis, s. 107)
  • “kadın beklemiyordu, adam beklemiyordu. yine de aralarında bekleyiş mevcuttu.” / bekleyiş unutuş
  • bana oyle geliyor ki -ki oyle gelmesi normaldir, size oyle gelmiyorsa sorun blanchot'da degil- her blanchot kitabinin -ki buna sonradan sonsuz yineleme de dahil -ki korkunc bir kitaptir-- cift okumasi mumkun.

    cift okumadan kastim, okunanin -ki karanlik thomas'da cift ad, cift varlik ve cift yokluk olarak thomas'ya yuklenen sifatlardan biridir- aslinda hem blanchot tarafindan yazilmis hem de yazilmamis olmasi ihtimalidir -ki gercekligi de denebilir. ancak bu konuda blanchot, belirsizlige meydan okuyarak soyle diyor:

    " "
    gordugunuz* gibi, blanchot'da asil olan nesne degildir. yaziyi bir nesne olarak dusunecekseniz, okumayi ogrenmeniz zaman israfi olmus. orada var olan gorulmeyendir. blanchot'ya gore yazi budur: gorulmeyen. ustune vidi vidi yapmayi da sevmez.

    nitekim, l'experience interieureunuz icin bulunmaz nimettir.
  • derrida bu adı işitmenin ne demek olduğunu blanchot'nun ölümünün ardından kabir töreninde şu sözlerle anlatmıştır:

    "bu adı başka türlü, gerçekte kendisinin üçte birini temsil eden, alıntıladığımız ve ilham aldığımız eşsiz bir yazara ait olarak işitirdim: bu adı, saygı duyduğum; düşünce ve varoluştaki açıklayı-cılığındaki, geride durmasındaki güce; örnek çekingenliğinin; o zamanın eşi benzeri olmayan ve kendisinin de ileriye, mümkün olduğunca ileriye taşıdığı ölçülülüğüne; ve etik ve siyasi bir ilke olarak, bütün söylenti ve görüntülerden; kültürün bütün iştah ve eğilimlerinden; basının, fotoğraf ve ekranların bütün ivecenliği ve alaşağı ediciliğine karşı duruşuna hayran olduğum o büyük adamın adı olarak işitirdim."

    yine deleuze müzakereler'de blanchot'ya ve yapıtına hayranlığını açıklarken ya da foucault dışarı düşüncesi ile dışarıya saçılan gerçeğin karanlığına övgüler dizerken ya da lacan karanlık thomas'yı okurken hep benzer şekillerde işitiriz blanchot'nun yankılarını. ama bir an gelir ki, bu an blanchot tarafından üstlenilen karanlığın yoldaşlık anıdır, bu anda blanchot yakınında levinas'ı görür... ona karanlık bir yoldaşlık eder...
hesabın var mı? giriş yap