• insanin her bir ihtiyaci karsilandiginda gittikçe g.tünün kalktigini teorik olarak analiz eden piramit.
  • temel gereksinmeler ve üst düzey gereksinmeler olarak ikiye ayrılır..
    üst düzey gereksinmeler:kendini gerçekleştirme,merakını giderme,bilme ve anlama,estetik ve yaratıcı gereksinmelerdir.
    temel gerksinmeler:biyolojik ve bedenselgereksinmeler,statü kazanma,güvenlikte olma,sevme-sevilme kendine saygı duyma gibi gereksinmelerdir.
  • insanogluna hizmet olsun diye yemeden icmeden* calisan ve karinca kararinca bir teori yaratan maslovun, sozlukte resmen pacavra haline gelmis akademik ve bilimsel itibarini en azindan sakalli tavernaci seviyesine yukseltmek andi ile aciyorum entryi..

    neler denmedi ki bu adam hakkinda? yok piramidinin taban alanini piyle carpinca dunyanin gunese uzakligini vermiyormus, ne bicim piramidmis; yok ucgenin en tepesinde illuminatinin gozu varmis 33. dereceden masonmus; yok insanlar acken de sevisiyorlarmis, maslov yemekten anlamayan bir top muymus, vs vs. bos laf efendim bunlar.

    evet dogrudur, maslov hiyerarsisinin bu kadar tutulmasinin nedeni, bir yandan amerikan sirket kulturunde yetisen genc kapitalik bireylere yeterince bilimsel bir motivasyon kaynagi vazifesi gorurken, bir yandan da organizational behavior tarzi mesleklere gonul verenleri entellektuel acidan fazla zorlamadan is sahibi yapmis olmasidir. ama sirf bilim dunyasinin isletmecilere duydugu ebedi kin yuzunden cope atmak yazik olur bu teoriyi.

    yavas yavas gidelim efendim. ilk buyuk elestiri nedir maslova karsi? bireylerin farkli ihtiyaclara sahip olabilecegi, bunun hiyerarsik olmasi gerekmedigidir. ne yazik ki bu farklilasmanin tek dayanagi kultur ve egitimdir efendim. burada egitimden kasit deneyim, kosullandirmalar, bilincaltini ele gecirip hayati bize zindan eden travmatik anilar, ogrenmek gibi sureclerin tumudur. psikolojimiz koklu bir degisimden gecti mi maslovun hiyerarsisine uymayabiliriz ama bu koklu degisimlerin buyuk kismi yuksek duzeyde (zihinsel aktivite bakimindan) etkilesimlerden sonra meydana gelecektir ki bu da medeniyetle alakali bir kavramdir.

    dolayisiyla maslovun hiyerarsisi, kulturun etkileri azaldikca ve mevzu biyolojinin alanina girdikce daha tutarli olur diyerek ikinci elestirimize geliyoruz: insan mekanik bir robot degildir, karni doymazken ruhu doyabilir. bu elestiri direk olarak onceki yanitimi takip ediyor, zira dedim ki "insan hayvanlastikca (kulturunun etkisi azaldikca) pekala maslov abimizi hakli cikarabilir" bu elestiri de diyor ki, insan dogaya da donse, yine bu kadar alcalmaz, yine ac karnina edebiyat yapabilir*.

    [yasal uyari: simdiki iddialarin hicbir bilimsel temeli yoktur, beni bilim sarlatani diye manset edip, ugur dundari basima musallat etmeyiniz] iste buna karsi cikarim arkadas, arguman da sudur. insanin dusunme sureci konustugu dille yakindan baglantilidir. wittgensteini kicimdan anlamis olmamin verdigi rahatlikla diyorum ki, yuksek seviye dusunceleri ve soyut kavramlari, dil olmadan yaratamazsiniz. ormanda dogup buyuksek, hobbesun deyimiyle "doga durumu"na donsek, insan hobbesun iddia ettigi gibi vahsi bir hayvan olmasa bile, dil kavramindan yoksun olacagi icin [dikkat edin burada dil, hem pratikte kulturun temelidir hem de medeniyeti sembolize etmektedir] maslovun hiyerarsisinde yuksek seviyelerde bulunan kavramlari olusturamayacak. ve doga durumumuz "kotu" olmasa bile, sirf bu entellektuel gelisimimize getirilen sinirlama yuzunden piramidin alt basamaklarina mahkum olacagiz. butun duygular, dusunceler, soyut her turlu kavram, siz farkinda olun ya da olmayin, beynin ilgili kisimlarinda yaratilirken bu dil yetenigine hayati derecede baglidir.

    bu en temel olsa da sadece ilk engeldir. ikincil nedenlere gelince, medeniyet olmadigi icin, yasam karmasik olmadigi icin, zaten entellektuel olarak zorlanmayan bireyimiz ancak en temel davranislari gosterecektir. dedigim gibi makinelesecektir, daha dogrusu hayvanlasacak.

    buna karsi cikan, insanda a priori bir bilgi birikimi veyahut karmasik bir vicdan ve duygu yetenegi bulunduguna inanan sevgili bilim bocuklerine su soruyu sormak istiyorum: oyleyse neden uygarligin gelisimi bu kadar uzun surmustur? neden yazi ve konusma icad edilir edilmez insanlar arasindan bir shakespeare cikmamistir? hatta daha da temelde, neden yazinin icadi bu kadar uzun surmustur?

    madem ormanda dogsaniz da maslovun hiyerarsisinin disina cikacaginizi dusunuyorsunuz (ki bu ya priori bir ustunluk gerektiririr ya da en azindan bir yasam suresince bilincin o seviyeye gelecek kadar karmasiklasabilmesini gerektirir) o zaman ilk insanlar da bir yasam suresinde ayni basarilara imza atabilirlerdi. ama olmadi, onun yerine milyonlarca yil cok ufak gelismelerle hayvan gibi yasandi. fakat bu gelismeler kumulatif oldugundan ve kultur yoluyla aktarildigindan eninde sonunda yeni cigirlar acildi, sehirler kuruldu, yazi bulundu, bilimler, sanatlar bulundu ve shakespearlar cikti. bu surec icindeki her basamakta gelisme bir sonraki nesile kultur yoluyla aktarildi, yoksa onlarda dogustan bir yetenek gelismedi. zaten evrim teorisini ve dogal seleksiyonu anlamis biri aksini iddia etmez, "cok kitap okudum cocugum ac kalsa da edebiyat sevdalisi olur" demez. diyeni de tarih rezil eder (bkz: lamarck).

    evet efendim, bu baglamda diyorum ki, ogrenme surecimiz (ki bu fizyolojik bir surectir, noronlar baglanir cozulur) entelektuel gelisimimizi, zihinsel yeteneklerimizi gelistirir ve maslovun piramidinin neresine ulasabilecegimizi gosterir. kultur ve ogrenim yoluyla iletilen eski caglarin kumulatif bilgisiyle, bu surecte cok basarili olunabilir ve maslovun hiyerarsisinde ciddi degisikliklere yolacacak kadar psikolojik derinlige ulasilabilinir. ama bu derinlik "doga durumu"muz icin gecerli degildir.

    boylece maslov efendiye saygilarimi sunuyorum. gitmeden once de bir elestiri yapayim bari zati muhtereme. ailemizin filozofu schopenhaueru okuma firsatin olsaydi, oturur o piramidinin ortasina kallavi bir dikilitas koyardin, ustunde guc yazan. zira guc istemi, yasama iradesinin disavurumudur ve en bu nedenle en yuksek oncelige sahiptir.
  • maslow'un teorisinin bir baska üzücü yönü piramitin alt basamaklarindaki ihtiyaclari tam olarak tatmin edilmemis olarak üst basamaklara cikan kisiler hayatlarinin sonlarina kadar alt basamaklara bagli ucubik bir yasam sürerler. bu kisilerin ihtiyac yogunluklari iki basamakta aynı anda bulunan uzamis bir sekize benzeyen tuhaf bir sekildir.
    (bkz: sozlukte resim ihtiyaci hissedilen anlar)

    bu tipe örnek olarak : (bkz: 60 yasinda akli karida kizda kalmis adamlar)
  • gunumuzde degi$tigi gozlenen hiyerar$i.
    insanlar artik ac da kalsalar siki$mek istiyorlar. bu raddeye geldi bu i$.
  • 5 kategoriye ayrılmıştır.

    adım adım gidelim ve türkiye'de neler olduğuna bakalım.

    1- fizyolojik ihtiyaçlar: açlık, susuzluk gibi yaşamsal şeylerdir. ülkemizde bu ihtiyaç gerçekleştiriliyor. mesela somali, zimbabwe ya da haiti'de yaşayanlar bu ilk ve en temel gereksinim için uğraşıyorlar.

    2- güvenlik ihtiyacı: korunma, barınma, tehlikelerden kaçınmadır. ülkemizde diğer gelişmiş ülkelere oranla "evsiz" sayısı daha az olmakla beraber maalesef artmaktadır. evsiz (homeless) olmak ekonomik olabileceği gibi ailesel faktörlerden de kaynaklanmaktadır. ancak yapılan araştırmalarda ülkemizde evsiz olanların geneli aile içi sorunlar nedeniyle bu durumdadır. güvenlik ihtiyaclarını sağlayamayan insanlar son zamanlarda artmakla beraber genele vurulduğunda ülkemizde güvenlik ihtiyacı çoğu zaman yaşanmaktadır. ev, hane, ocak gibi kavramların önemimden dolayı barınma, korunma ihtiyacı karşılanmaktadır. zaman zaman doğal afetler (17 ağustos depremi gibi), sosyal karışıklıklar (geçmişte yaşanan öğrenciler arasındaki sağ-sol kavgası) vb bu durumu sarstığında bu ihtiyaç dominant hale gelmektedir. ve kişi güvenlik ihtiyacını karşılamaya çalışmaktadır.

    3- sevme- sevilme ihtiyacı: geldik zurnanın zırt dediği yere! ülkemizde giderilemeyen ve bu yüzden piramidin üst basamaklarına geçemememize neden olan bu ihtiyaç takılı kaldığımız gereksinimdir. insan sosyal bir varlıktır ve kabul edilmek, ait olmak ister. sevmek ve sevilmek ister. ama olmuyor. ülkemizde bu ihtiyaç karşılanmıyor. örneğin bir anne çocuğuna bağımlılık geliştirecek düzeyde yaşıyor sevgisini ve bu sağlıklı bir sevgi değil. çocuğunu gerçekten tanımıyor, çocuğun ne istediğini önemsemiyor ama çok seviyor?! örneğin sevgili ilişkilerinde kişiler birbirine çok sevdiğini söylüyor ama birbirlerini gerçekten kabul etmiyor. kafalarında yarattıkları kişi olması için karşıdakini zorluyor. bu yüzden sıkıştırma, zorlama, kendi benliğinden farklı biri olmak durumunda kalma ile uğraşıyorlar. anlaşılmadığı hissi ile sürekli bir çatışma yaşanıyor. sürekli sevme ihtiyacı için koşturup duruyor. sağlıklı almadığı için ruhu huzur bulmuyor.

    4- saygınlık ihtiyacı: ülkemizde insanların neden sorumsuz olduğunu, tembellik yaptığını, işte kaytarmaya çalıştığını sorgulayıp duruyoruz. işinde başarılı olmak ne demektir? saygınlık getirir. ama bununla bitmez kişinin kendisine de saygısını artırır. başarı hissi değer görmeyi artırır. ama biz 3. basamakta kaldığımız için ne oluyor bu üst basamakta olan saygınlık ihtiyacına gelemiyoruz. gerçekten sevilsek, kabul görsek; bu ihtiyacımızın giderildiğini hissetsek başarı, statü, saygı- saygınlık gibi kavramlar daha önemli hale gelecek. maslow ne diyordu? bir üst basamağa geçmek için alt basamaktaki ihtiyacın karşılanması gerekiyor. evet toplaşın dostlar, ülkemizde başarı, gelişim, ilerleme istiyor isek yani artık 4. basamağa geçmek istiyorsak 3. basamağa yönelmeliyiz. sevgi, ait olma, kabul görmek kavramlarını anlamalı ve kendimizi geliştirmeliyiz.

    5- kendini gerçekleştirme ihtiyacı: ho ho ho diye gülüp bu basamağa gelebilen insan sayısının ne kadar az olduğunu artık anlayabileceğinizi düşünüyorum. yetenek ve karakterine uygun şeyler yapabilmektir. ve ülkemizde puanlarla kapağı bir yere atmak ya da iş imkanı var diye bölüm seçmek ya da aile istiyor diye bir meslek tercihi yapmak varken daha da önemlisi zaten 3. basamakta takılı kalmışken nasıl olcek bu??
  • günlük hayatta "önce aç karnını doyur lan,it!" olarak karşımıza çıkan mevzunun idari bilimler literatüründenki karşılığı.
  • boğaziçinde, introduction to marketing'de mustafa dilber'in kenan evren örneği üzerinde anlatarak öğrencilerin kafalarında ölümsüzleştirdiği konu.

    fizyolojik ihtiyaçların karşılanmasında sorun yok
    güvenlik desen adam asker daha ne olsun
    sosyal ihtiyaçlar, bir gruba ait olma filan elbet vardır bir emekli ordu mensupları derneği üyeliği
    benlik ihtiyacı için sadece eski cumhurbaşkanı demek yeterli
    kendini gerçeklerştirme ise nihayet içindeki yeteneğin keşfi ile kendini resme vererek sanat alanında da kendini ispat etmesi
  • besin zincirini andıran bu hiyerar$ide maslow $unu da vurgulamı$tır ki bir ihtiyaç tatmin edilmeden diğer ihtiyacı hissetmek mümkün değildir.
  • maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramit görüntüsündedir, temek ihtiyaçlar piramidin tabanını oluşturur ve herkes için geçerlidir. kişi toplumda yer edindikçe saygınlık, kendine güven vs. gibi ihtiyaçların olduğu piramitin tepesine doğru gider ama mesela deprem gibi bir felaketle karşılaşırsa pat yine en dibe düşer, ordan kasmaya başlar.
hesabın var mı? giriş yap