• türkiye'nin 12'de biri büyüklüğünde kuzeyde letonya, doğuda belarus, polonya ve batıda rusya klaningrad'ı ve baltık denizi tarafından çevrelenmiş, küçük, şirin ve yeşil kuzey avrupa ülkesi. avrupa birliğine 2004 mayıs'ında üye olmuştur. para birimi litas'dır fakat euro kullanmaya 2007'de geçecekler. (edit:avrupa birliğinin gereken ekonomik koşullar sağlanmadığı için euro'ya geçişi durdurduğunu yeni öğrendim) ülkelerinde euro-litas kuru sabit olup 1 euro yaklaşık 3,4 litasdır. 1940da bağımsızlıklarını ilan ederler fakat sovyetler birliğinin işgaline maruz kalırlar. 2. dünya savaşından beri süren sovyet rejiminden ayrılıp bağımsız bir ülke olmayı referandumla 1991'de kabul etmişlerdir. bunu durdurmaya çalışan rus ordusu 1993'de litvanya'da yenilgiye uğrayıp ülkenin bağımsızlığını kabul etmek zorunda kalmıştır. ülke sovyetlere bağlıyken bile bunu resmi olarak tanımayan türkiye litvayna'nın bağımsızlığını dünyada ilk tanıyan ülkeler arasındadır ve litvanya'daki açılan ilk büyükelçilik 1992 yılında açılan türk büyükelçiliğidir. oldtown denen yerde duran eski küçük bi binadır.

    litvanya insanı tanımadığı kişilere karşı tipik kuzeyli soğukluğuyla yaklaşır. sıcak insanlar olduklarını söylerler ama bu sadece yakın arkadaş ortamlarında geçerli bence ki öyle büyütülecek bir sıcaklık da değildir..aslında aile içi konuşmalarda bile gülümsediklerine rastlanmaz pek. bütün küçük ülke vatandaşlarında olduğu gibi bunlarda da fazla belli etmeselerde bi faşistlik,bi ırkçılık tohumları vardır. türkiye'de tanıştığınız litvanyalı'ların hep ülkelerinden bahsetmeleri, üzerlerinde hep lietuva yazan tişörtlerle gezmeleri, üzerinde türk bayrağı olan bi hediyenizden açıkca hoşlanmamaları, dünyayı litvanyadan ibaret görmeleri bunun açık delilidir. sınırları karadenize dayanan o büyük litvanya imparatorluğundan bahsederlerken saygı ile dinleyiniz. (öyle bir imparatorluk ki resmi dili litvanyaca bile değildi)

    halkı düzeyli, hoş giyinen,eğitimli ve sakindir. sokaklarda sarhoş insana çok rastlansa da taşkınlık yapan yoktur. içlerinde abartacak kadar olmasada inceden ruslara karşı (belki eziklikten kaynaklanan) bi antipati vardır. litvanya'lı bi arkadaşımdan sıkça "rusya bizi hala istiyo,biz çok küçük bi ülkeyiz onlar çok büyük.savaşırsak ilerde ne olur bilmem" gibi açıklamalar duyardım. ayrıca 20 yaşın üzerindeki hemen herkes rusça bilir.

    ülkede dikkatimi çeken bazı şeylere gelecek olursak;

    1. oldukça fazla fakir insan var.13 milyonluk istanbul'da göreceğinizden daha fazla evsiz, çöp karıştıran insanı 600 binlik vilnius sokaklarında görebilirsiniz. emlak fiyatları gayet yüksektir. 100.000ytl den yüksek fiyata tek oda gösterişsiz bi apartman dairesi bulabilirsiniz. ayrıca resmi rakamlara göre litvanya nüfusunun %4 ü açlık sınırının altında yaşıyor

    2.ülkede erkekden çok bayan bulunur. gerçekten dikkat çekecek oranda bir bayan bolluğu bulunuyor ülkede. otobüs şoförlerinin çoğu, tren kondüktörleri, markette patates kasaları taşıyan güzel kızlardan tutun erkek kuaförlerine kadar... örneğin litvanyalı bi arkadaşımın sınıfındaki kız/erkek oranı 48/2. bir vapurda önümde oturan insanları sayıp rastgele yaptığım bi k/e oranı 52/6. bir haftadan sonra dayanamayıp "sizin erkekleriniz nerde ya?" sorusuna arkadaşımın verdiği yanıt "aş nejno!" (litvanca: bilmiyom) ayrıca litvanyalı bayanların ortalama ömrü 79,49 yıldır

    3. trafikte yaya'ya saygı! yıllar yılı ülkemde karşıdan karşıya ne zaman geçsem beni görüp kırk yılda birde olsa yavaşlayan her sürücüde,aha da beni insan yerine koyan biri çıktı diye sevinirdim.litvanyada trafik ışığının olmadığı bi yerde sırf ben geçiyim diye bütün trafiğin durup benim şaşkın bakışlarıma ve geçmekle geçmemek arasında yaşadığım tereddüte saniyelerce korna çalmadan sabreden insanları her hatırladığımda duygulanırım. karşıya geçtikten sonra sağ elimi göğüs hizzasına koyup başımla eyvallah çektiğimde ise şaşırma sırası sürücülerdedir.

    4. bu ülkede özellikle rock ve punk tarzı müzik dinleyen gençlerin bizim doğu anadolu yöremize has poşu giyme merakı.ne bilim beğenmedim ben.

    5. litvanya'da toplam 4 cami vardır.

    6.ülkede kullanılan halk otobüsleri dahil bir çok aracın eski ikinci el alman ve iskandinav arabaları olması. ne güzel gösteriş meraklısı değil bizim millet gibi diye düşünüyorum ama en azından şu otobüslerdeki almanca, danca uyarıları kaldırıp kendi dilinde bişey yaz be kardeşim. ülkedeki lüks sayılacak arabaların plakalarına bakın. onlar çoğunlukla letonyadan geliyodur.

    7.dünyanın herhangi bir yerinde olmasa hayret edeceğim türk insanının litvanyaya da yerleşmiş olması. bunlar vilnius'daki kebabai satıcılarından ziyade trakai ve çevresine yerleşmiş bulunan her ne sebepten oraya geldiklerini öğrenemediğim tatar türkleridir. halen dillerini ve kültürlerini koruyorlar mıdır emin değilim. yalnız trakai sarayı müzesinde kendilerine ait geleneksel kıyafetler,kuran vs görülebilir

    8.eğer sokaklarda gördüğünüz insanların yüzlerine dikkat ederseniz hergün aynı insanları gördüğünüzü hemen farkedeceksiniz.başkent vilnius dahi sanki bir köy hep aynı insanlar. yaşanmış bir örnek; perşembe akşamı şehir kalesinde bi adam gördüm, ertesi gün tren istasyonunda aynı adamı gördüm ilginç dedim, trenle klaipeda'ya varıp sokağa ilk adımımı attığımda herif karşı sokaktaydı yuh dedim, vapurla nida'ya geçince adamın önümde yürüdüğünü görünce artık oha dedim. bu sefer hafta sonu klaipeda'dan vilnius'a geri gelirken trende gidişte önümüzde,yanımızda ve arkamızda oturan bir çok kişiyi tekrar gördüm hatta biri tekrar önümüzde oturdu. küçük bi ülkede yaşamak garip olmalı...

    9.hava alanından alınıp kalacağım apartman dairesine götürüldüğümde anahtarla kapıyı açıp, ittim ittim açılmadı.meğerse litvanya'da kapıları hep kendinize doğru çekip de açmanız gerekiyormuş.

    google trends'e göre internette porno,sex cinsinden kelimeleri türkiye'den sonra dünyada en çok arayan ülkelerin başında litvanya geliyor. ayrıca unutmayalım ki litvanya'nın nüfusu 3,5 milyondur! bu kadar insanla 75milyonluk türkiye'yle pornoculukta rekabet edecek seviyeye gelmeleri takdire şayandır ve bu uğurda gayet büyük çabalar sarfettiklerinin kanıtıdır. buradan uyarıyorum yakında bu göt kadar litvanya bayrağı elimizden alacak! gerçi bu konuda 1 milyarlık hindistan ile başarıyla rekabet eden türk milletinin gayreti asla azımsanamaz!
    litvanya'nın belki en meşhur yemeği özellikle yazın tüketilen,yanında bir tabakta ayrı haşlanmış patates ile birlikte sunulan saltibarsciai adlı soğuk çorbadır.bir miktar kefir'in (özel mayalarla ekşitilmiş süt) içine şeker pancarı turşusu rendelenir,nane,rende salatalık,içine doğranan haşlanmış yumurta ile birlikte içilir. fena değil aslında (bkz: test edildi onaylandı) .ayrıca gira diye bir gazlı içecekleri vardır ki çoğu litvanyalı kola yerine gira içerler.tahıllardan yapıldığını sanıyorum. gazı çabuk kaçsa da denemeye değer bir içecektir.

    litvanyacasi lietuva'dır bu ülkenin.bu yagmur anlamina gelen lietuas kelimesinden gelir.litvanya dili bazı kaynaklarda litvanca bazılarında ise litvanyaca olarak gösterildiğinden hangisi doğru bilemeyeceğim. bildiğim şey ise litvanya dilinin hint avrupa dilleri arasında eski yapısını korumayı başarmış, diğer dillerden pek etkilenmemiş nadide bir dil olduğudur. olayın ilginç tarafı ise litvanyaca'nın çok uzun yıllar avrupada hiçbir devlette resmi dil olmamasına rağmen halkın dillerine sahip çıkıp bozulmadan bugüne getirmesidir. ortadoks rusya'nın litvancayı kiril harfleri ile yazdırma baskısı da sonuç vermemiş, katolik litvanya halkı ve o zamanlar halkın en okumuşları olan kilise ahalisi roma'ya ve latin alfabesine sadık kalmışlardır. dilbilim uzmanları hint-avrupa dilleri araştırmalarında kesinlikle litvanya dilinden yararlanırlar.

    litvanya milleti genellikle rus zannedildikleri için deli olurlar.eğer az da olsa rusça veya litvanyaca bilmiyorsanız iki dili ayırdetmeniz zor olacaktır zaten.aslında litvanyalı olup da çıldırmamak elde değildir çünkü avrupa birliğine üye 3,5 milyon nüfuslu bir ülke olmalarına rağmen avrupalıların çoğunlugu litvanya'dan bihaberdirler. en son belçikalı bi adam bana "litvanya turkiye'nin neresinde?" diye sorunca bunu daha iyi anladim. gerçi belçikalılara da avrupanın lazı derler ama bu tabi ki başka bir konu. litvanya milletini kimsenin iplemediği hakkında kendilerine bahsedince bazı gerçeklerin farkına varıp 'küçük bir ülkeyiz.bizi bilmemelerini anlıyorum' diyerek bir an için litvanya imparatorluğu rüyalarından uyanırlar. bu çok övündükleri polonya-litvanya devleti ortaçağda cadı yakma çılgınlığı ile geçen 3 asır boyunca almanya'dan sonra en çok cadı yakan ülke olarak kayıtlara geçmiştir. resmi rakam:10.000 insan! fakat resmi rakamın gerçek rakamın ne kadar altında olduğunu kim bilir?

    basketbol litvanyalilar icin hayat meselesidir.bunun sebeplerinden biri de ulkelerini yurt disinda basketboldan baska birseyle temsil edememeleridir.ayrica bunlarin soyadlari kisinin cinsiyetine ve medeni haline gore degisiklik gosterir. mesela bi anne,baba ve kizlari ayri soyadlarina sahiptirler hep. soyadlarinin son 1 veya 2 hecesi degisir sadece.

    litvanya'nın görülmeye değer yerleri başkent vilnius'daki unesco tarafından dünya mirası kabul edilen eski şehir merkezi, vilnius yakınlarındaki trakai ve başka bir dünya mirası kabul edilen kendinizi serin bir çölde hissedeceğiniz nida'dır. yazın bile gitseniz yanınıza bir kazak, yelek, şemsiye vs almayı sakın unutmayın

    litvanca
    taip: evet
    ne: hayır
    alus: bira
    kavine: kahve
    arbata: çay
    kaip sekasi: nasilsin
    man sekasi gerai: iyiyim
    gorusuruz:iki
    hoscakal: ate(bunu cok komik soylerler)
    as negirtas: sarhos degilim.
    mieloji: canım,sevgilim gibi bi anlamı var(sadece kizlara soylenir)
    mielasis: bu aynı kelimenin erkeklere söylenen versiyonu
    vişne: vişne
    benzin: benzin
    turkiye: turkija
  • debe editi: bekledigimden cok daha fazla ilgi cekti bu yazi, herkese tesekkur ederim. cok sayida mesaj aldim-aliyorum. cogu kisi zor zamanlarimla ilgili yazmis, kendilerine destek mesajlari icin buradan da tesekkur ederim. o gunleri atlatali uzun zaman oldu, yine de hos anisi olmayan gunlerdi. bana katilmadigini soyleyen 1-2 arkadas da oldu, onlara da tesekkur ederim uslubunca goruslerini paylastiklari icin. yine bazi arkadaslar litvanya'yla ilgili birtakim sorular sormus, mesajlarin bitmesini bekliyorum, isim vermeden mumkun mertebe hepsini cevaplandiracagim.

    1 yil sonra editi tamamlandi, soru-cevap kisminin hemen ustunde bulabilirsiniz. ayrica yeni sorular da ilgili kisma eklendi.

    soru-cevap kismi tamamlandi, isteyenler direkt asagiya gecebilir.

    bu arada, litvanca'yla ilgili entry'mi yogun istek uzerine tamamladim, ilgili arkadaslar icin.

    kendisiyle 1 seneyi doldurmama ramak kalmis, baltik ligi ulkelerinden nispeten biraz buyukce olani.

    uzun zamandir hakkinda bir entry karalayip genc dimaglarda biraz olsun fikir edindirmek amacindaydim, ama olabildigince tarafsiz yazabilmek adina nispeten notr duygudurumunda oldugum bir ani bekledim.

    iyi yonlerinden bahsetmek gerekirse, ki burada referans noktamiz canim vatanimiz oluyor, butun sehirleri yemyesildir. hatta vilnius yamulmuyorsam en yesil avrupa sehirleri siralamasinda ilk 10'da yer almaktadir. is merkezlerinin ve gokdelenlerin yer aldigi bir 'business district' olarak šnipiškes ve genelde hruscyovkalarin sira sira dizildigi zverynas haric hemen hemen her yerinde yesil alan bulmak mumkundur. neris'in kucuk bir kolu olan vilnia nehri sehrin gobeginde bir piknik alani olusturmustur. vilnius harici sadece kaunas'i gorme sansim oldu, o da oturum iznine oradan basvurdugum icin, ama diger sehirler hakkinda da ayni seyleri duydum. bunun yaninda sehircilik olarak da hic fena degildir, yerlerde bir gram cop bulunmaz(evsiz ve sarhoslarin cokca bulundugu gar ve etrafi haric), temel ihtiyaclara erisim hep vardir, beklenenden bir tik yuksek yagis gorunce yollar follofos olmaz, sokakta zodiac botlarla dolasilmaz. bolt veya scoot911'den cok guzel scooterlar kiralayabilir, sehri kendiniz gezebilirsiniz. sehirici ulasimda rakipsizdir, uber cagirmanin yari hatta ucte biri fiyatina gidersiniz. iddia ediyorum, bu sehirde gormedigim hemen hemen hicbir yer kalmamistir.

    diger taraftan, eu'ya kabul edilislerinden bu yana, bazen dortnala bazen sendeleyerek, buyuk gelisim gostermislerdir. dunya bankasi verileri litvanya'nin verileri, bagimsiz olduktan kisa sure sonra, 1995 yilindan itibaren gorulmekte. sozde 'altin cag' olarak tanimlanan 2002-2010 arasi donemde erdogan'in hicbir basarisi olmadiginin kanitidir. bunu tatmin edici bulmadiysaniz, turkiye'yle hemen hemen ayni gelismislikteki birkac ulkenin karsilastirmasi . kendi merak ettiginiz ulkelere de bakabilirsiniz. bu kalkinmanin elbette en onemli sebebi, eu'nun diger uyelerinden aldiklari fdi'lar* ve yine birligin en gelismis ulkelerine ulasim kolayliginin getirdigi lojistik avantajlardir. iscilik, arazi, enerji maliyetlerinin nispeten ucuzluguyla 'cheap service provider' dedikleri konsepti uygulayip, know-how ve sermaye biriktirip, zamanla kendileri de katma degerli urun ve hizmet uretebilmeye basladilar.

    bunun yaninda ulkede tam bir demokrasi vardir, evet kimse hukumetten tam olarak memnun degildir zaten olmasi da imkansizdir, ama hicbir parti cogunlugu tam olarak elde edemediginden guc dengesi yaratilir. yari-baskanlik sistemi de olsa esas yetkili merci parlamentodur. hukumetin basi olan basbakan simonyte, sosyal-demokrat bir isimken baskan nauseda, sag-muhafazakar tandanslidir. lgbt haklarina ortulu de olsa karsi duran, adina 'family defence march' denilen, istanbul sozlesmesini protesto eden lgbt karsiti mitingde kendisinin banttan kaydedilen dunya aileler gunu tebrigini yayinlatmasi dolayisiyla comarlardan ciddi destek alir, fakat sozcusu artan tepkilerden sonra bu tebrigin belli bir gruba destek amacli degil, litvanya'da yasayan tum aileler icin soylendigini aciklamak zorunda kalarak tornistan yapmistir, ki bu isim baskanlik secimlerinin 2. turunda oylarin %61'ini almis bir lider. demek ki neymis, sirf bir bicimde secimleri kazaninca despot bir diktatore donusup, sozluk veya medya trollerinin de 'milli irade, saygi duy11!!!' diye honkurmesi diye bir sistem yokmus. kendisi ayni zamanda 4 dil bilen, ve bildigim kadariyla vilnius universitesi'ndeki derslerine devam etmekte olan bir ekonomi docentidir. gorus olarak 180 derece karsi olanlar bile en azindan background'una saygi duyar, ulke baskanligini yapacak kiratta bir adam midir diye dusunulmez, gorusleri elestirilir.iett otobusculugu ve sucuk imalathanesi muhasebeciliginden daha buyuk numaralari vardir kendisinin yani.

    suc orani, italya veya ispanya gibi kendisinden gelir olarak daha yuksek bircok ulkeye gore dusuktur. kamu duzeni tesis edilmistir, asayis olaylarina pek rastlanmaz. ara sira devriye atan polisleri gorursunuz, ama hayatiniza bir etkileri yoktur. kapinizi kilitlemeyi unutursaniz hicbir sey olmaz, cantanizi veya bir esyanizi unuttugunuz zaman cogunlukla ya unuttugunuz yerde bulursunuz, ya da biri seslenip sizi uyarir.

    butun bunlarin yaninda, goc etmesi diger gelismis ulkelere nazaran biraz daha kolaydir, evet vatandaslik almaniz, litvan biriyle evlendiyseniz 7, diger sartlarda 10 yil surmektedir, ve maalesef cifte vatandasligi cok istisnai sartlar disinda(soyunuzun rus isgalinin basladigi 15 ocak 1940'tan once litvanya'da yasamis olmasi ve bunu belgeleyebilmeniz, veya cesitli sebeplerden litvanya'dan gocmek zorunda kalmis ve litvan kani tasayan biri olmaniz gibi) tanimadigindan vatandasliga hak kazandiginiz an diger vatandasliginizdan vazgecmek zorundasiniz. fakat kalici konaklama almaniz icin 5 yil yasamaniz, kendinizi gecindirebildiginizi ispatlamaniz, ve litvan dilini konusabilmeniz yeterlidir. su an istenen b2 duzeyi, ama bunu b1'e dusurmek gibi bir calismalari var, zaten 5 yilda sanskritce bile ogrenirsiniz. kalici konaklamanizi aldiktan itibaren siktir olup gitme sureciniz basariya ulasmistir, herhangi bir suca karismadiginiz surece hakkiniz sonuna kadar bakidir, 5 yilda bir yenilemek icin pasaport disinda hicbir evraka ihtiyaciniz yoktur, hatta yerel secimlerde oy bile kullanabilirsiniz. diger butun eu ulkelerine erisiminiz vardir, cok daha rahat is arayabilirsiniz.

    yazimizin basinda belirttigimiz gibi muspet-menfi butun ozelliklerine deginmeye calisacagimizdan bahsettik, simdi diger kismi anlatmaya geldi.

    maalesef, litvanya dikensiz bir gul bahcesi degildir. halk hala gelismekte olan ulke reaksiyonlari gosterir, luks tuketim mallarina talep asiri fazladir, gorgusuzluk cogunlukla had safhadadir. normal bir bati avrupa kentinde gorebileceginize cok yakin sayida porsche, bentley, maserati gorme sansiniz vardir, icinden cikanlar da tahmin ettiginiz uzre ya influencer tayfasi, ya eski bir vurguncu, ya da ne ise yaradigi belli olmayan diger celebrity'lerdir. bu saydiklarim hayatinizi dogrudan ilgilendirmez, ama yine de kultur hakkinda bir fikir verir. gosteris sevilir, instagram kullanimi turkiye'yi aratmaz. gokdelen onunde veya bir lobide fotograf cekilmek havali bulunur.

    avrupa'da aliskin oldugunuzun aksine burada insanlar gulumsemez, yol vermez, ozur dilemezler. got kadar yollarda dat-dut korna calip kafanizi sikerler. halk anlasilmasi cok guc bir bicimde inanilmaz geri kafalidir, yabancilari sevmezler, irkciliklari irk degil milliyet bazlidir, litvanyali olmamaniz bircok insan icin onun arkadasi olmamaniz icin yeterlidir, daha aci olani bunun egitim duzeyiyle hicbir alakasi yoktur. ulkede egitim duzeyi zaten oldukca yuksektir, ayni hareketleri bircogu uluslararasi firmalarin alt-orta duzey pozisyonlarinda calisan kendi master arkadaslarimdan(?) da deneyimledim. her yeni ders baslangicinda en buyuk sorunum proje veya sinav degil, verilen projeyi beraber yapacagim insanlarin arasina katilmakti.

    evet, pandemi buyuk bir sorundu ve zaten ulkeye gec geldigimden insanlari tanima sansim olmadi, ama uzun bir sure kimse bana sans vermek, beni tanimak istemedi. daha once beni gruplarina kabul eden insanlar hocayla konusup menfi en kucuk bir diyalog bile yasanmamisken beni tek basima birakmis, hoca da cozum uretmek soyle dursun, 6 kisinin yapmasi gereken isi, konu hakkinda kirinti bilgim olmamasini defaatle anlatmama ragmen daha once yapan insanlar oldugunu iddia edip basima yikmaya calisti. bunu o donem onuruma, gururma yedirememis ve dersi birakmak istedigime dair dilekce verip ortaligi ayaga kaldirmistim. bittabi, dilekcemi reddettirtip ek sure vermislerdi, sanki cok bir sike yarayacakmis gibi, aslansin kaplansin cekilerek dalga gecer gibi. uzun bir mail doseyip yapacaginiz isi sikeyim dedim, norvec'te double degree yapamama pahasina. daha sonraki derste ise hocaya bu sorunu anlatip kendi yapmasi icin yalvarmama ragmen dalga gecer gibi sinifin icinde bagira bagira hallows'u almak isteyen var miiiiii nidasi kopardi. en kalp kirici olani ise, hepimiz litvaniz cevabi almak oldu. daha onceleri yurtdisinda kimi uzun kimi kisa, pek cok kereler gittim, aci-tatli bircok sey yasadim, bir ambivert olarak yurtdisinda sosyal olarak cok daha aktiftim. acik soyleyeyim, 1.93'luk kazik kadar adamim, kamerayi kapatip offline olduktan sonra hickira hickira agladim saatlerce. cok daha iyi okullara kabul almis olmama ragmen bu ulkeyi kendim secmistim, kismen de olsa kendi kaynaklarimla okumak bana ic huzuru veriyordu, ama ucuza ragbet olsa bit pazarina nur yagacagini dusunmemistim. neden ogrencilerin %90'inin litvan, kalanlarinin da cok buyuk kisminin post sovyet ulkelerinden oldugunu sorgulamamistim. gecmisinden beri kozmopolit bir yer olan litvanya'nin bu kadar bagnaz, farkli kultur ve insanlara nasil bu denli kapali oldugunu istikametlendirememistim. hicbir yabanci bunu yapmadigi halde kendi para ve imkanlarimla onlarin dilini ogrenmeye canla basla calisiyor, gece gunduz ugrasiyordum; pohpohlanmak veya abi cekilmek degil, biraz olsun toplumdan saygi bulmakti istedigim. tabi bu hayal kirikligini atlattiktan sonra hayat biraz daha kolaylasti, bunu da ekleyebilirim.

    bir yere istediginiz kadar kaynak ve bilgi transferi yapin, vergi cennetine cevirin, en buyuk universitelerini kurun, ozel tesebbusu destekleyin, o yer gelismis bir medeniyet olmayacaktir. medeniyetin ilk sarti, farkli kulturlere acikliktir. elbette bu yaziyi okuyacaklardan bazilari, anlattigimin tam tersi profilde insanlar tanimis olabilir, dogrudur. kendi apartmanimda bu insanlardan cokca oldugunu gordum, sabahlara kadar sarap icip eglendim de, ozellikle fettos ve ermeni soykirim iddialari konusunda yanlis bildiklerini fark ettim, zaman zaman tansiyon yukselse de sonrasinda hayatimin en kral muhabbetlerinde buldum kendimi. butun bu anlattiklarim vakidir, fakat bu adiyaman-sincik'te yuruyen bir yabancinin turkiye'nin afganistan'dan bir farki yoktur demesi, veya izmir'de mavisehir-bostanli arasinda dolasan birinin turkiye cok medeni bir ulke demesi gibidir, sinirli gozleme dayali bir yorumdur.

    ulkedeki en onemli sorununuz bu olacaktir zaten, ortulu irkciliga maruz kalmak. evet dazlaklar baska dil konustunuz diye onunuzu kesmeyecek, evinizi atese vermeyecek ama adi konmamis irritan bir durum icinde bulmaniz cok olasi kendinizi. benzeri hikayeleri belaruslulardan da dinledim, onlar da kendi baslarindaki, ve hepinizin yakindan tanidigi birine benzeyen bir diktator bozuntusunun ulkeyi mahvetmesinden dolayi kacip canlarini kurtarmaya calisan insanlar. fakat onlarin buyuk bir sansi var, rus dil sahasi icinde olmalari. litvanya her ne kadar agziyla rus karsiti oldugunu soylese de eu icinde ruscayi, belki letonya'dan sonra, en cok duyacaginiz ulkedir, ve sokaktan cevirdiginiz adam ingilizce bilmiyorsa cok buyuk ihtimalle rusca biliyordur. bu arada norvecli veya amerikali falansaniz, ugradiginiz ayrimcilik minimize olur zira litvanlarin gonlunde yatan hep kendilerinden daha zengin bir yerde yasamak, veya o memleketlerden insanlari arkadas halkasina katmak. bir iskandinav dili biliyor olmak, rusca bilmekten cok daha kiymete binmekte.

    ulke, slav gecmisini inkar politikasi yurutmekte. tarih kitaplarinda rus veya polonya-litvanya birligi donemleri soyle bir anlatilip gecilmekte. elbette ozellikle sovyet donemi, aci ve yikim getirmis insanlara bunu anlayabilirim. fakat o donemi hic yasanmamis varsaymak, o kadar senelik eu uyeligine ragmen halen en buyuk ticari ortaginin rusya oldugu ortadayken, ve yine hala anadili 30 yili askin sure gecmesine ragmen rusca olan bu kadar insan varken, bunu anlamak cok zor. arap kulturunu ve asimilasyonunu sevmeyebiliriz, ama arap kulturunun dilimizi, yasayisimizi hic etkilemedigini soyleyebilir miyiz? bu da onun gibi bir olaydir.

    aslina bakilirsa, turkiye'ye bircok yonden cok benzemektedir bu ulke, hatta neredeyse hicbir kulturel-cografi bag olmamasina ragmen. alt-insan tiplemeleri burada da fazladir, sozde erhehlih gohan hareketleriyle boyuna-kilosuna bakmayip bura litvanya ayik ol kabilinden guya ayar vermeye calisip karsisindaki adamin kolay lokma olmadigini anlayinca tirim tirim uzaklasmis, arkasina bakmamistir. bu arada aklinizda bulunsun, bu tip yaratiklar sadece litvanya'da degil, dunyanin her yerinde karsiniza cikabilir. eger yere saglam basar ve karsinizdakine ondan korkmadiginizi gosterirseniz sizinle kolay kolay kavga etmeyi goze alamaz(vucut gelistirmeci bir et yiginiyla catismayi goze almayacak kadar akilli oldugunuzu varsayiyorum). bu litvanlarin efeligi sikiyi gorunceye kadardir. havlayan kopek isirmaz hesabi. kucuk ulke olmalarindan mutevellit asagilik kompleksleri vardir, bu da onun tezahurudur(burasi sami yen/kadikoy/inonu burdan cikis yok gibi dusunun).kalkip da adama agiz burun girin demiyorum elbette, bu durumda siz saldiriyi baslatan taraf olursunuz, cok basiniz agrir. burada onemli olan catismayi onlemek ve mumkun mertebe facasini cizdirmek. zaten bunlar sik yasayacaginiz olaylar degil, ben de hayatinda dogru duzgun kavga etmis bir insan degilim zaten, ama karsimdakine kolay lokma olmadigimi gosterecek bilince sahip oldugumdan goze alamiyorlar, siz de oyle olun.

    onun disinda, kizlarinin en buyuk hayali influencer olup mali goturmektir. agizlariyla asla soylemezler ama amac budur. litvanya'da az cok modellik namina bir sey yapmis cokca kiz bulursunuz. cogu modelligin gotunu acmak demek olmadigini ve cok yorucu bir is oldugunu falan soyleyecektir. bu ubertastik kizlarin anneanneleri, o tarlalarda traktoristti. kime ne anlatiyorsun bacim, diyemedik tabi. *nasil ki bizde rus-ukraynali olunca default olarak sarisin-mavi gozlu-1.8+ oldugu sanrisi varsa, dunya modellik piyasasinda da iskandinavlardan sonraki en saglam modellerin baltik'tan geldigi algisi vardir, o sekilde piyasa yaparlar. genc evlilik hala cok ama cok yuksektir. 22-23 yasinda olup -iene takili soyadi tasiyan kiz sayisi cok fazladir, kendileri bunu geleneklerine bagli olmakla aciklayip yalan soylemektedir, isin asli masraflarin bolunup daha rahat yasanabilmesindedir.

    ahir kelam, burada yazdiklarim kisisel deneyim ve gozlemime dayalidir. bu ulkeyi erasmus icin tercih edecek 25 yas alti kardeslerim bu soylediklerimin cogundan muaf sayabilir kendini, zira icinde bulunduklari ortam zaten cogunlukla eu'nun diger koselerinden esit dagilimla gelen insanlar olacak, eger ozel bir caba gosterip gittikleri ulke hakkinda bir sey ogrenmeye calismazlarsa. onun disindakiler icin de, burada anlattiklarim sizin basiniza ayniyla gelecek diye bir iddiam yok, belki siz de benim muhatap olmadigim baska sorunlar yasayacaksiniz. son kertede sunu soyleyeyim, litvanya ne ugruna adaklar adanip bal-boreklerle gidilecek ulkedir, ne de tamamen kahredilesi ve lanet olasi bir ulkedir. ikisinin tam arasi bir yerdedir. yavas yavas iyiye gidis vardir, ama eskiye dair izler cokca mevcuttur. okulun psikolojik danismani daha iyi bir ulkede sansini deneyebilir, veya burada 20 yil yasayip ulkenin degistigini kendin gorebilirsin demisti.

    litvanca hakkinda da zaman bulursam yazmayi dusunuyorum, ama ulke hakkinda simdilik aklima gelenler bunlar. sorulariniz olursa 1 yesil uzaktayim, kalin saglicakla. sveikinimai iš lietuvos.

    1 yil sonra editi:

    kiymetli dostlarim, kiymetli kardeslerim. her zaman oldugu gibi yerimizdeyiz.* bittabi cok sular akti koprunun altindan, hayatimin en cetin yillarindan biriydi. zaten su litvanya'ya geleli belli en az 10 sene yaslandigimi goruyorum. entry'i ilk girdigim tarihten 1 hafta icinde fakr-u zaruret icindeki norvec maceram basladi. orada yasadiklarim, tabii ki baska bir entry konusu olacagindan burada pek deginmeyecegim. yine de ozet gecmek gerekirse, hayatimin son exchange'i icin ucu ucuna yetecek bir para, onumde de iki secenek bulunmaktaydi. ya diger exchange partnerlerime angaje olup eglencenin dibine vurmasam da ucundan kiyisindan ortamlarda gorunecektim, ya da lise yillarimdan beri hayalini kurdugum "bir kuzey diline hakim olmak" umdesini hayata gecirecektim. mental kapasitem norvecce ogrenmek basligina girmeye calistiginizda yonlendirildiginiz baslikta anlatildigi kadar oldugundan, ben ikincisini sectim. * kendimce de bir 'grünerløkka akdi' yapip, o akdin icine de donemlik hedeflerimi yazdim ve o dogrultuda gitmeye calistim. bu giride birazindan bahsettigim ex-okulumda yanimda-yoremdekiler toplasip lofoten adalarina gittiler, tromsø'ye gidip aurora kovaladilar, bergen'de balik corbasi ictiler, trolltunga'nin ustune cikip, cikamayanlari da kayaliga yanagini uzatarak fotograf cekildi (trolltunga(f): troll dili. ahanda burasi. hicbiri de "hallows kurban hele sen de dardasindir, su 3 gunluk dunyada eksik kalma, sen de gel sonra odesiriz anam babam" demedi. demesini de beklemiyordum. yalniz fransiz kizlar, tuslarinin yarisi olmayan laptobimin yaninda iki buklum oturdugumu gorunce halime aciyip, ne var ne yok demeye gelmislerdi. yurtta(gerci yurt dedigime bakmayin, bildigin a tipi cezaevi formatinda. ambele bisi iste. sadece o boslukta hucre tipi bir yatak var esya namina bulunan tek sey olan cam bardagi yere dusurmemle kolumu cizdirmis, alelade bir caputa sarmistim. bana yardim etmeyi teklif ettiler. suratim birdenbire kipkirmizi kesildi. duskun-aciz bir goruntu vermemeye calisiyordum ama halim de ortadaydi. yardim almak veya istemek utanilacak bir sey de degil. ama onlar yanima arkadaslari oldugum icin degil, halime acidiklari icin gelmislerdi. her ne sebeple olursa olsun husnuniyet gosterip yanima gelmis insanlari kirmak olmazdi. daha once de bu durumlara dustugumu(yanlis, hayatimda hicbir zaman o kadar aciz olmamistim), kendilerine borclu kalma vebaline giremeyecegimi soyledim. o esnada da okul-kutuphane-dil kursu ucgeninde dirsek curutmeye devam ettim. hemen hemen her ay onumdeki norvecce kitabinin seviyesi degisiyordu. az zamanda, inanilmaz mevzi kazaniyordum. tabi bu norvecce hirsi yuzunden neredeyse got altina gidecektim. sonucta gittigim norvec'in harvard'i olarak lanse edilen bir yerdi ve cogu dersi ekmistim. yine de yumurta kapiya dayanmak uzereyken esek gibi calisip uzun uzun mesailer alan term paper'lar, sonu gelmez individual assignment'lar, her biri 4'er saatlik kallavi sinavlar derken got zoruyla donemi gectik. ama allahi var, kalinti-dokuntu vermeden gectik. (bu kismi birkac cumlede gececektim ama kol gibi oldu. okuyucular kusura bakmasin, ama bazi kisimlari anlatirken refere etmem gereken detaylarin bir kismini da olsa vermem gerekiyordu).*

    litvanya'ya donusum ise inanilmaz bir maceraydi. 30 kiloluk bavul, 10 kilo sirt cantasiyla katir-esek yollarini tepe tepe oslo'dan malmø'ye, oradan trelleborg'ye indik. disaridan yolcu terminali oldugu asla anlasilmayacak bir yapiyi, bagdat'tan biraz kisa surede sora sora buldum. icerisi mapusaneden birkac sene once afla cikmis gibi gorunen kulagi kesik yol emekcisi abilerle doluydu. iceride ingilizce bilme ihtimali oldugunu sandigim tek kisi olan fistik yesili mumlu pantolon giymis hos bir ablaya `:"pantolonu gosteren utudur, kadini gosteren... " saka lan saka, oyle denir mi :d` kendisinin de klaipeda'ya mi gittigini sorarak dogru yerde oldugumu anladim. derken laf lafi acti. benim pek de kamyoncuya benzemedigimi, buraya yolumun nasil dustugunu sordu. ben de kendimden asla beklemeyecegim usta bir geri vurusla karsilik verdim(diyalogun kalanini anlatmayayim, o da bana kalsin :d) netekim, biraz sonra lapseki-eceabat feribotundan hallice bir kamyoncu vapuruyla baltik'in bir yakasindan digerine, 1.5-2m ye yaklasan dalgalar yuzunden 2 defa kustugum efsane(!) yolculugumda iyi bir yol arkadasi olmustu o zaman sathinda. kiligindan yagci oldugunu tahmin ettigim bir gemi adami abiden, kendilerinde kesin oldugunu bildigimden deniz tutmasi hapi rica ettim. midemde sanki bir kelepce varmiscasina hissettirmisti, ama hic olmazsa artik deniz tutmuyordu. klaipeda'ya indigimde ise sezon disi olmasini firsat bilerek, o pis yolculugun acisini 4 yildizli bir otelde 1 gece dinlenerek cikardim(litvanya, isvicre veya avusturya gibi uhdesinde bir dag, tepe, vadi, yaliyar gibi kis turizmi aktivitesine olanak verecek bir doga barindirmadigindan o mevsimde hicbir numarasi yoktur). zaten koca otel, gariban hallows ve yolunu kaybetmis 3 alman kiza calisiyordu. bu kadar aksiyon yetmezmis gibi donus treninde sonu trenin tuvaletinde biten ilginc bir macera yasadim. :)

    bir zamanlar ataturk havaalani'na indigimde "yine donduk amk comaristanina" diye ic cekerken, bu kez de "yine koyune dondun hallows efendi" diye gecirerek fakirhaneme koyuldum. onumuzdeki ocak ayinda ise, biraz da tez hocamin gazlamasiyla, motor takmis gibi 150-160 atifa cikardigim 2 chapter'i teslim ettim. hayatimda hic yapmadigim bir sekilde gunde 12-13 saate kadar randiman yaptim. ne var ki, zaten aramin iyi olmadigi ve yazdigim konu hakkinda hicbir bilgisi olmayan tez hocamin yaridan fazlasi sacmaliktan ibaret olan geri donusunden sonra sikerler esigine geldim. artik ne yapmali yapmali, bu donem bu tezi yazmamaliydim. hem norvec'te henuz yarim biraktigim bir davam vardi. dolayisiyla oyle bir sey yapmaliydim ki, hem kendime alan acmali, hem okulu birakmamali, hem de suremi uzatmaliydim. eger o esnada "tezi de sikeyim, diplomayi da sikeyim" gibi bir cikis yaparsam, bu 2 hafta icinde kendimi adnan'in dis hatlar terminalinde bulmam demekti. dolayisiyla son dakikaya kadar tezi yaziyormus gibi yapmam, arada bir okul icinde gorunmem, bu esnada da norveccemi ileri goturmek icin calismam gerekiyordu ki donem uzatmaya calistigim anlasilmasin. ben de oyle yaptim. chapter deadlinelarina uydum, veri setlerimi paylastim. eger bir sikinti olsa bile(intihal konusunda cok cok dikkatli calistim ve 2 sene boyunca 1 kere bile boyle bir durum yasamadim) bunlar son ve resmi teslim olmadigindan basimi agritmayacakti.

    derken hayatima hatri sayilir bir aradan sonra biri girdi. vilnius'un hemen disinda, antezeriai kazasinda yasayan, benden takribi 1.5 yil daha once dogmus, "bir litvan kizi nasil gorunur?" diye sorsaniz, aha boyle gorunur diye refere edilecek bir gorunuse sahip bir kizdi. sanki yeniden dogmus gibiydim, hayatimda cok buyuk bir bosluk dolmustu. bir cift olarak yapmak istedigim hemen her seyi yaptim onunla(bittabi onun da istediklerini). hem de her seyi. turkleri ve oryantal kulturu pek sevmeyen, avrupa-merkezci ama her seyden once litvanlik(litvanyalilik degil dikkatinizi cekerim) bilincinde bir kizin benim gibi dogu-bati kirmasi bir adama gonlunu vermesi inanilmasi zor bir hadiseydi. derken zaman icinde defolarini gormeye basladim. kendisinde ied denilen(intermittent temporary disorder yani aralikli patlayici bozukluk) bir sorun oldugunu gosteren semptomlar gordum, abisiyle de gizlice goruserek teyit ettim. kendisi de sonralari bunu itiraf etti. neler yaptigini anlatmayayim, merak edenler icin birkac suser guzel bir sekilde aciklamis. turkiye'de bundan cok daha ciddi psikyatrik sorunlari olan insanlarin evlendigi, ve evliliklerini bir sekilde yurutebildiklerini goruyoruz. zira turkiye, her ne kadar son 15-20 senede kollektif toplum ozelligini giderek kaybetse de, komunal yasamda herhangi bir dogu avrupa ulkesinden cok daha ote bir yerde. dolayisiyla bu tip rahatsizligi olan kimseler bir sekilde hos gorulmeye, idare edilmeye calisiliyor; bas-goz edilerek, evlendirilip barklandirilarak durumlarinin duzelecegi dusunuluyor. litvanya'da ise boyle bir kultur yok. ailesi bir sure yardim etmeye calismis, ama daha sonralari kendi haline birakmislar. zaten benden onceki iliskileri de uzun soluklu olamamis, cunku kimse ona bir sans vermek istememis. ayni sebepten oturu universiteye gitmemis, calistigi islerde de uzun sureli dikis tutturamamis. bu da litvan kulturu hakkinda fikir sahibi olmamizi saglayan bir veri. bir sekilde turkiye'de yasiyor olsa, sadece instagram'dan gunde yuzlerce takip istegi alacagina, onu bu haliyle kabul etmeye can atacak onlarca insan bulabilecegine eminim. burada ise kimse dogru duzgun yuzune bile bakmiyor. dusunun ki, ona bir sans vermeyi dusunmemis bir toplumun icinde yasiyor ve yasadigi yere bu kadar aidiyet duyuyor. gercekten cok, cok ilginc bir vaka.

    bu konuya bir virgul koyduktan sonra devam edelim. okulla ilgili meselede, son 10 gun kala randevusuz-davetsiz study manager ablanin odasina ciktim(bizdeki karsiligi ogrenci isleri sefi. tabi onun biraz daha yetkili ve etkilisi) ve arzuhal ettim. tabi tatsiz bir durum, ama anlayis gosterdi. yani okuldan atilma tehlikesi ortadan kayboldu. geriye alan ve zemin kazanmak icin oturum iznimin uzamasi vardi. gelgelelim, oturum iznine haiz olmak icin senede 40 krediye ihtiyac vardi. bu madde, ogrencinin part time okuyup iznini calisarak gecirmesini onleyip ana aktivitesinin derse girmek olmasini saglamak icin vardi. tabii benim durumum farkliydi, zira mezun olmak icin tezimi vermek zorundaydim. yani litvanya'daki varligim acikca tehlikedeydi. buradan cikacak sonuca gore 2 yorum yapilabilirdi. ya bu ulke, ayni bati avrupa gibi ezbere is yapilan tas kafali bir kanun ulkesiydi(ulkesine degisim ogrencisi olarak gelen insanlara 31 araliga kadar izin vermek, calisma izni 4 ay sonra bitecek insanlara 6 ay sonraya gun vermek gibi) ya da kanun-nizam barindiran ama insanlarin hakkini ve ozel durumlarini da gozeten bir hukuk ulkesiydi. basvurumu ise ne vilnius'ta ne de kaunas'ta, sovyetler zamaninda nukleer santrallerin kurulmasi icin sonradan turetilip icine ruslarin yerlestirildigi, ulke bagimsiz olduktan sonra da bu insanlarin oylece orada kaldigi, avrupa birligi uyum sureci vesilesiyle o santrallerin devreden cikarilmasiyla kusun ucmayip kervanin gecmedigi bir yer haline gelen bir kasaba olan visaginas'tan yaptim. instagram'indan antalya muhibi oldugunu gordugum ve belki bir umut derdim anlatabilecegimi dusundugum, basvuru sabahi gelmemle o 1 umuda karsilik 1 kelime bile ingilizce bilmedigini gordugum gocmenlik burosu memuru ablayla, mecburiyet kesbetmesiyle gotumden ter akarak litvanca konusmak(veya konustugumu sanmak) durumunda kaldim. tabii zor bela derdimi anlattim, o da durumu anladi, zaten canim okulum da arabuluculuk dipnotunda bu durumu izah etmis. akabinde 2 yere telefon etti. soylediklerinden tahminimce "vatandasin basvurusunu al(evet onlar da ayni bizim gibi 'vatandas' diyorlar devlet dairesinde, ilginc di' mi), ama kabul edilmeme ihtimalini de soyle" tarzi bir konusma oldu. basvuru ucretini verirken basimi ayni kurbanlik koyun gibi uzatmistim. kabul edilmese, okuldan yildirim hiziyla 2 ders daha alarak 40 kredinin ustune cikmam(ve bu da gotume 1200 euro daha girmesi anlamina geliyor) ve donem ici dengelerini alt ust etmesi anlamina gelecekti.

    bu karisik dusunceler icinde, bu seferki cok daha iyi gececek olan 2. norvec maceram baslayacakti... (skal fortsettes*)

    soru-cevap kismi:

    mesajlarin ekseri cogunlugu zor gunlerimi anlattigim 1-2 paragraf uzerine olmus. benzer seyleri yasayan, anlattiklarimi dogrulayan cok cok sayida mesaj vardi.

    birkac dostumuz kendilerini ve sektorlerini tanitarak litvanya'daki is imkanlari hakkinda sormus.
    kendi alanim disindaki konularda yanilma payim muhakkak olabilir, fakat litvanya'daki genel is pazarinda litvanca bilmeye hemen hemen mahkumsunuz. evet litvanca bilmeden de calisan bir suru insan vardir, fakat onlarin aksine sizin litvanca bilmemekten daha buyuk bir dezavantajiniz var, o da oturum izninizin olmayisi. bir isveren, oturum izni olmayan birine sponsor olup calisma izni almasini saglayacak kulfete katlanmasi icin guclu argumanlariniz olmasi gerekir.

    bir arkadasimiz benzer bir sekilde litvanya'ya yerlesmek istedigini belirtmis, bunun mumkunatini sormus.
    net bir cevabi var bu sorunun. okumaya gelmediyseniz, bir is teklifi almadiysaniz, veya litvan biriyle evlenmediyseniz, maalesef litvanya'ya yerlesme sansiniz yok. bu anlattigim butun eu icin gecerli. zaten tersi olsaydi, emin olun size sira gelene kadar on milyonlarca hintli, paki, bengladesli, taylandli gelirdi :) merak etmeyin, ben de bunun icindeyim. 1 sene sonra bir edit daha yapar, durumu guncellerim. gumruk duvarlari, icerideki insan emegini korumak icin var. dunyada gocmene ihtiyac artik neredeyse kalmadi. litvanya gibi gecmiste goc vermis ama ulke ilerledikce goc de almaya baslayan yerlerde sans var, ama sizi baska sikintilar bekliyor olacak.

    bir yazar, tanidigi univesite tercihi icin okul ve egitim kalitesini sormus. oncelikle soyleyeyim, ben bir tercih rehberi degilim. litvanya'daki okullarin cogunun kalitesi turkiye'dekinden epey yukarida, fakat elbette bir ivy league veya redbricks okulu kalitesi beklememek gerek. o okullar gerek sizden aldiklari, en asagisi 20k£ olan yillik ucretlerle, dunyanin her yerinden topladiklari fonlarla milyarlarca dolar butcesi olan okullar. vilnius universitesi'nin kampusune bir kez gitme sansi buldum, carik-curuk, deprem bolgesi olsa aninda bosaltilmasi gereken bir bina. tabi icindeki egitim ve yuzyillarin geleneklerini barindiriyor, orasi ayri. giris icinse, lisans icin cok bilgim yok fakat hatirladigim lise notlariniza baktiklari. tabii dil baremi olarak da, ielts'den 6 almaniz gerekiyor. ama su cok net ki, ielts 6'yla cok zorlanirsiniz.

    bir baska dostumuz ise kombine olarak irkcilik durumuna biraz daha deginmemi rica etmis, yemek durumunu ve iklimi sormus.
    irkcilik konusu, cogunlukla sig ve kof milliyetcilikle sinirli. polonya'daki gibi sevimsiz durumlarla pek karsilasmazsiniz, vilnius'ta eger ozel olarak aramazsaniz pek turke rastlamazsiniz, belki sebebi budur. litvanyalilar butun dunyayi litvanya'dan ibaret gorurler. baskentin gobeginde sacma sapan lietuva yazan, benzetmemi mazur gorun, bazilari uzaktan pkk bezi gibi gorunen tisortler giyen, arabasina devlet armasi yapistiran litvanlar gorursunuz. dunyanin en iyi ulkesinin litvanya oldugunu zannederler, en eski dilin burada konusuldugunu, butun avrupa'nin litvanya'dan evrildigini anlatirlar. bizdeki neo-osmanlicilar gibi 'buz denizinden karadenize uzanan imparatorluk' derler, o imparatorlugun resmi dili litvanca bile degildi, lehceydi, ve vilnius diye bir sehir yoktu, wilno vardi ve bilin bakalim nufusun %80'i kimlerden olusuyordu, tabi lehlerden. bugun bir avuc kadar kalmis lehlerin kendi isimlerini muhafaza etme imkani bile yok. ornegin viktorija isimli bir leh-litvanyali, birinci derece mahkemeye basvurup gercek adi olan wiktoria'yi kullanmak istiyor ve yanlis bilmiyorsam mahkeme reddediyordu. bunu kismen asabilmenizin bir yolu, sayet burda yasiyorsaniz, litvanca ogrenmenizdir. eger litvanca konusabiliyorsaniz, hayatin kolaylastiginin canli sahidiyim. ama bu anlattigim hicbir seyi degistirmiyor.
    yemek konusunda, ruslardan aparma blynai, ukraynalilardan corcukleme šaltibaršciai, tatarlardan arak ceburekas yani anam babam usulu cig borek, bir dogu avrupa klasigi olarak manti(koldunai) disinda dise dokunur yemek yoktur. benim gibi yemek yapmaktan hic hoslanmayan biriyseniz yaksamlar turkiye :)
    iklim konusuna gelince, kuresel isinmadan nasibini buralar da almistir. bu editi yaptigim anlarda agustosun 6'si, saat 12.30 civari ve 14 derece. bardaktan bosanircasina yagmur yagiyor. sicak hava dalgasi varken hava 34-35 dereceydi ve bu sehir kopenhag'la neredeyse ayni enlemde. rahmetli dedem 'agustosun bir yuzu yaz bir yuzu kistir' derdi, tam o hesap. litvanya'nin havasina bipolar derler. ayni gun alabildigine acik gokyuzu, saganak, tekrar gunes, dolu ve kar, aksamina ise tekrar gunes gordugumu bilirim. litvanya karasal bir ulke, hangi hava sistemi etkili olursa o iklim yasaniyor.

    bir yazar ise, ki bu minvalde bir mesaj almayi bekliyordum, 1-2 paragrafim uzerine bu kadar olumsuzlukla nasil karsilastigimi sasirdigini anlatmis. ozel bilgi oldugundan detay vermeyecegim, gorunusunden, litvanya'da bulundugu sure ve icraatindan, iliski durumundan bahsedip litvanlari yanlis anlattigimi, yasadiklarimin da negatif yaklasimimdan kaynaklandigini dusundugunu soylemis.
    entry'mde de belirttim. bu anlattiklarimin aynisini yasayacaksiniz diye bir iddiam yok. benden daha iyi tecrubeniz olmasinin/olacaginin bircok sebebi olabilir. pandemiyle karsilasmamis/karsilasmayacak olmaniz, benden daha populer olmaniz, cok daha basidi sansli biri olmaniz, veya litvanlara uygun bir karakteriniz yahut dis gorunusunuz olmasi gibi onlarca sebep olabilir. burada soru sormayip sadece hak veren onlarca mesaj aldim, sizin zamaninizin iyi gecmis olmasi, hatanin diger insanlarda olacagini gostermez. ayrica takdir edilecektir ki ben burada anlattigim bilgilerin cogunu internetten bulup yazmadim; etrafimdan duyup isittigim, teyitli bilgileri paylastim. olumsuz yanlari konusunda da yine belaruslu, ukraynali, veya litvanya'da grubu bulunan diger bazi azinliklardan ayni seyleri yasadiklarini dinledim. kendi dilinde dogru duzgun kufur olmadigi icin kufrunu rusca edenler, bir zamanlarin kardes halkina rusca konustugu icin kufrediyor nidalarini duydum. yani anlattiklarimin dogrulugunda bir suphem yok. ayrica bu kadar muazzam zaman gecirdigini iddia eden arkadas, burada yasamaya devam bile etmiyordu :) yaradanin ne sevgili kullari varmis ki, litvanya'dan bile daha iyi yerleri nasib etmis kendilerine.

    sorular biriktikce editleyecegim.
  • litvanya hakkinda az once ogrendiklerim:
    1) kizlarinin neredeyse tumu inanilmaz derecede guzel
    2) 46/2 gibi bir kiz/erkek orani var.
    3) 3.5 milyonluk ulkedeki internet uzerinden porno materyal arayisi 70 milyonu tek vucud abaza olmus ulkemle yarisacak seviyedeymis. (yani demem odur ki bu pornoyu 3.3 milyon tane guzel kiz ariyor)

    litvanya hakkindaki yorumum: yeryuzundeki gercek cennet!
  • erkeklerin adlarının sonu sessizle bitiryorsa as eki gelir nerdeyse her insan için geçerlidir.
    sharunas, martinas, gibi.
    benim adımın sonuna bile ekliyorlardı.
    bir dergide bradas pittas görünce yarılmıştım artık :)
    (bkz: brad pitt)
  • fileli çorap,mini etek giymiş bayan otobüs şöförlerinin cirit attığı ülke.iett otobüs şöförlerini düşününce cidden insanın burda kaldığı her gün en azından hava alıp dışarı bir iki durak seyahat etmesi gerekir bu memlekette.ayrıca taksiye binip 20 km yol giderseniz ödeyeceğiniz maksimum tutar 30 litas(6.5 euro).litvanya'nın en güzel akıllarda bıraktığı anılardan biri de marketlerinin türkiye'deki gibi pazar günleri de akşam saat 10'a kadar açık olmasıdır.bu durumu başka herhangi bir avrupa şehrinde göremezsiniz.misal almanya pazar günleri ölü şehirdir.en son olarak esmerseniz burda,hepsi gri-mavi karışımı gözlerden oluşmuş halk tarafından zenci görmüş muamelesi yapılırsınız.kızları size yol ortasında merhaba der gönüllü turist rehberiniz bile olmaya çalışır.çok güzel ülkedir vesselam litvanya.
  • 3 gun vakit gecirip, gittiginiz mekanlarda insanlarla biraz sohbet ettiginizde, jonas valanciunas'in liseden arkadasi ile, jonas maciulis'in kiz meselesi yuzunden takik oldugu birisi ile, simas jasaitis'in beraber oldugu, sonunda evlendigi dansci kizin kiz kardesi ile, zydrunas karcemarskas'in, daha 16 yasinda kiralik oynadigi dainava alytus'tan hocasi olan tonton bir dede ile tanismaniz mumkun olan bir yerdir burasi.

    tum bunlar olup, istanbul'a geri donerken '3.5 milyonluk ulke mi olur amk' diye dusunmeniz ise kacinilmaz.
  • faşist yuvası ve ırkçı ülke. insanları sıcak değildir; sadece sıcak görünürler. yıllarca bu insanlarla iç içe geçirdiğinizde aslında ne kadar iki yüzlü olduklarını anlarsınız. yıllar boyu ruslar tarafından ezilmiş olmanın verdiği bir şey olsa gerek rusça duymaktan nefret ederler. yurdum insanının her sarışını rus sanması ise arkadaşların sinir katsayısını ikiye katlamaya yetmektedir.

    vilnius ve kaunas arasında her açıdan inanılmaz bir çekişme vardır. özellikle vilnius'lu birisi olarak kaunas'ta can güvenliğiniz daima tehlikede olacaktır.

    eli kanlı faşistler eskide kalmamıştır, hala pek çok bulunmaktadır. hatta bir özel asker/polis kuvvetleri vardır ki insanlıktan nasiplerini nereleriyle almışlardır bilinmez.

    aralarında iyi olanları da vardır şüphesiz; ancak aldıkları veya daha doğrusu verildikleri eğitim şekli nedeniyle anında ırkçı birine dönüşmesi çok kolaydır onların da.

    bir zamanlar çok kuvvetli bir ulus olduklarını söylerler. "büyük litvanya imparatorluğu"dan bahsedip dururlar. bununla övünmeleri sizi küçümser hale geldiği zaman günümüzdeki nüfuslarını sorunuz, hemen sakinleşirler. hatta bir gün rehber bir arkadaşın litvanyalı başka bir otel rehberine şu cümleyi kurduğuna şahit oldum:

    bizimki: oğlum bak kafamı bozma lan, siz ne biçim insanmışsınız yahu. insan ne kelime!terbiyesiz adam
    lit: siz ırkçısınız. burası sizin memleket diye artizlik yapma
    bizimki: oğlum sizin nüfus kaç?
    lit: 3.5 milyon
    bizimki: 24 saat içinde 3.5 milyon yetişkin türk erkeğiyle gelir sizin ülkeyi basarım ne bok olduğunuzu anlamazsınız ha!
  • 3100 kadar (6 köy) gagavuz ile dünyanın en batısındaki otokton türk popülasyonuna ev sahipliği yapan, yiğit insanların güzel ülkesi.
  • ileri medeniyetten öte kültürle ilgili.
    litvanyada kadınlar hem nicelik hem de nitelik olarak erkeklerin önündedir.
    her işi yaparlar. daha çok içkici ve tembel olan erkeklere göre çok daha çalışkan ve disiplinlidirler.
    uzun savaşlar yüzünden zaten bozuk olan kadın/erkek oranı, şu sıralar da bir çok erkek yurtdışında çalıştığından iyice dengesiz durumdadır.
  • bir kisim sozlukcunun hic durmadan turk kizlari gitsin rus kizlari gelsin, turk kizlari bilmemne olsun ukraynali kizlar gelsin falan filan demelerinden gina gelmis biri olarak, onemli ve su ana kadar gizli tuttugum bir bilgiyi aciklamak isterim: dunyanin en guzel kizlari litvanya'dandir. butun genellemeler yanlis olsa da gercekten de estonya letonya ve litvanyali kizlar ayri birsey. her gun degisen goz renkleri var zannedersem. kallavi cusseli biri olarak ben bile yanlarinda ortalama kaldim desem yeridir. saclari, gulusleri ayri bir guzel, ciltleri piril piril. cok ta iyi kalpliler. soylenenlere gore, yillarca yukaridan asagiya, asagidan yukariya dogru gocup duran bir suru millet, litvanya topraklarindan da gecmis. cok kuvvetli ordulari olmamis hic bir zaman ve yeterince karsi koyamamis, bunun yerine kaynasma yolunu secmisler. bu yuzden dunya ilac ureticilerinin bir ilaci cikardiklari zaman gonullu (ya da gonulsuz, bilmeden) denek olmalari icin en cok tercih ettikleri ulke burasiymis cunku muazzam bir kan karisikligi varmis. yani burda etkili olan bir ilac, dunya irklarinin pek cogunda gecerli oluyormus. cunku hem avrupalilar, hem samilerle karismilar, hem vikingler, hem ruslar falan filan. her bir irkin da en guzel ozelliklerini bunyesinde toplamis bu ulkenin kizlari. liv tyler gibi bugulu bugulu gozleri var. degisik. maruzatim budur.
hesabın var mı? giriş yap