• italo calvino bu kitabı yazarken matematiksel bir düzen hedeflemiş belliki. kitaba kuşbakışı bakılmadığında yarattığı labirentin içinde kaybolmamakişten bile değil.

    55 kenti

    (diomira,
    isidora, dorothea,
    zaira, anastasia, tamara,
    zora, despina, zirma, isaura,
    maurilia, fedora, zoe, zenobia, euphemia,
    zobeide, hypatia, armilla, chloe, valdrada,
    kublai, sophronia, eutropia, zemrude, aglaura,
    octavia, ersilia, baucis, leandra, melania,
    esmeralda, phyllis, pyrrha, adelma, eudoxia,
    moriana, clarice, eusapia, beersheba, leonia,
    irene, argia, thekla, trude, olinda,
    laudomia, perinthia, procopia, raissa,
    andria, cecilia, marozia,
    penthesilea, theodora,
    berenice)

    11 ayrı başlık altında toplamış önce,

    (kentler ve anı, kentler ve arzu, kentler ve göstergeler, ince kentler, kentler ve takas, kentler ve gözler, kentler ve ad, kentler ve ölüler, kentler ve gökyüzü, sürekli kentler, gizli kentler )

    sonra bu 11 başlıktan ardışık 5 ayrı başlık türetmiş

    (ör. kentler ve anı-1, kentler ve anı-2, kentler ve anı-3, kentler ve anı-4, kentler ve anı-5)

    ve toplamda elde ettiği 55 başlığı, başı sonu simetrik olacak biçimde düzenlemiş.

    başlıklar aşağıdaki gibi harflendirildiğinde, kitabın düzeni ve simetrisi daha bir anlaşılır oluyor.

    kentler ve anı – a
    kentler ve arzu - b
    kentler ve göstergeler - c
    ince kentler - d
    kentler ve takas - e
    kentler ve gözler - f
    kentler ve ad - g
    kentler ve ölüler - h
    kentler ve gökyüzü - i
    sürekli kentler - j
    gizli kentler - k

    her bir bölümde soldan sağa bakıldığında, harfler ardışık bir dizin izlerken, sayılar ters ardışık bir dizinde;

    yukarıdan aşağı bakıldığında, normal dağılım eğrisi gibi görünen düzende ise, baş kuyruk kısmında harfler birbirinin aynı inerken, sayılar yine ardışık bir düzen sergiliyor. bu açıdan bakıldığında romanın başı ve sonundaki simetri bozulmuş çünkü son kuyruk kısmında harfler ardışık inerken, sayılar aynı kalıyor.

    kitabın gelişme kısmı, yukarıdan aşağı bakıldığında son kuyruk kısmı ile aynı düzende seyrediyor. kitabın seyrini bozmamak için mükemmel bir simetriden vazgeçip, gelişme ve son kısmı aynı düzende devam ettirmiş olabilir belki.

    i
    a1
    a2, b1
    a3, b2,c1
    a4, b3, c2, d1

    ii
    a5, b4, c3, d2, e1

    iii
    b5, c4, d3, e2, f1

    iv
    c5, d4, e3, f2, g1

    v
    d5, e4, f3, g2, h1

    vi
    e5, f4, g3, h2, i1

    vii
    f5, g4, h3, i2, j1

    viii
    g5, h4, i3, j2, k1

    ix
    h5, i4, j3, k2
    i5, j4, k3
    j5, k4
    k5

    calvino’nun sözleri ile, “doğru yolu bulmak için kaybolmak gerekir..labirent, içine giren kaybolsun ve dolaşsın diye yapılır. ama labirent, o aynı kişiye, yeni bir plan çizmesi ve labirentin gücünü yok etmesi için bir başkaldırıyı da düşündürür. bunu başardığı takdirde insan labirenti yıkacaktır; onu boydan boya geçen biri için labirent yoktur.”.
    bu anlamda bu çözümleme de labirenti boydan boya bir geçme denemesidir naçizane.

    ...

    55 ayrı şehrin 55’i de bana göre istanbul. tıpkı polo’nun han’a söylediği gibi,

    “sözlerim, senin etrafında hangi ülkeyi kurarsa kursun, bu sarayın yerinde kazıklar üzerine kurulmuş bir köy de olsa, meltem sana çamur dolu bir nehir ağzının kokusunu da getirse, sen hep kendi durduğun yere benzer bir yerden göreceksin onu.”

    (bkz: le citta invisibili)
  • "bir kentte hayran kaldigin sey onun yedi ya da yetmis yedi harikasi degil, senin ona sordugun bir soruya verdigi yanıttır."

    italo calvino, görünmez kentler.
  • "marco polo tek tek her taşıyla köprüyü anlatıyor:
    - peki köprüyü taşıyan taş hangisi?- diye sorar kubilay han.
    - köprüyü taşılan şu ya da bu taş değil, taşların oluşturduğu kemerin kavisi-, der marco.
    kubilam han sessiz kalır bir süre, düşünür. sonra ekler:
    - neden taşları anlatıp duruyorsun bana? beni ilgilendiren tek şey var o da kemer.
    - marco cevap verir: - taşlar yoksa kemer de yoktur."

    italo calvino / görünmez kentler
  • sayfada kitapta anlatılan kentleri gözde daha iyi canlandırmaya yardımcı olacak enteresan rengarenk illustrationlar bulunmaktadır.
  • ottavia sakinlerinin hep tepemden aşağı sarktığına dair örümcek ağımsı ürkülere kapıldığım, yok-kentler atlası, var-yazılar kitabı..
    (bkz: italo calvino)
    (bkz: marco polo)
  • bir kere okumakla bitecek olan kitaplardan degildir; zaman icinde donup donup okumak gerekir; "yok baska bir cehennem / yasiyorsunuz iste" demisti behcet aysan, calvino'nun "eger bir cehennem varsa, burada, coktan aramizda" sozleri ne kadar da kardes birbirine.
  • "ve polo: "biz canlıların cehennemi gelecekte var olacak bir şey değil, eğer bir cehennem varsa, burada, çoktan aramızda; her gün içinde yaşadığımız, birlikte, yan yana durarak yarattığımız cehennem. iki yolu var acı çekmemenin: birincisi pek çok kişiye kolay gelir: cehennemi kabullenmek ve onu göremeyecek kadar onunla bütünleşmek. ikinci yol riskli: sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek."
  • tamara- “göz şeyleri görmez, başka şeylerin anlamını yüklenmiş şeylere ait şekiller görür:kerpeten dişçinin evini; kupa tavernayı, ; baltalı kargo karakolu, terazi pazarcıyı gösterir.”

    dünyamızın sembollerden oluştuğu gerçeğine işaret eden bu satırların benzerlerine aslında calvino yazınının çeşitli yerlerinde rastlamak mümkün. şeylere karşılık gelen semboller, hayatımızı öylesine kuşatmış ki, çoğumuz artık semboller ve şeyler arasındaki uçurumun farkında bile değiliz. buna rağmen yazarın anlatacaklarını, sözler yardımıyla anlatması bir anlamda bile bile lades demek oluyor. zira dil de bir semboller bütünüdür ve sözcüklerle gördüklerimiz, hissettiklerimiz arasında ekseriyetle bir uçurum bulunur. aslında calvino bu ikilemin kendi içindeki çözümünü de bulmuştur; kesişen yazgılar şatosu'nda yaptığı gibi okuyucunun önüne sembolleri koyar ve anlamı oluşturma çabasının birazını da ona bırakır. bunun aynısı görünmez kentler'de de vardır. marco polo kubilay'ın dlini bilmezken hikayelerini çeşitli sıralarda dizdiği nesneler yardımıyla veya kimi zaman, sadece satranç taşlarıyla anlatır. bu çifte sembolizm - hem dil hem de tarot kartları- nice olasılıklara gebedir. semboller şeylere karışılık gelmediğinde, okuyucu da onlara istediği anlamı yüklemek özgürlüğünü kazanır. işte bu zenginlik calvino okurken beni en çok etkileyen şey. yazarın ustalığı bu zenginliği okuyucuya aktarmasında, yazdığı her öykünün gidebileceği binbir türlü yeri düşündürmesinde. bir kış gecesi rğer bir yolcu'yu okuyan birçok okuyucu, harikulade başlangıçları olan bu kayıp romanların devamı da olsun istemiştir sanıyorum.görünmez kentler de bu hissi okuyucusuna tattırıyor; adeta okuyucunun damağında kalıyor kentlerin tadı.

    semblollerden oluşan bir dünyada, neyin gerçek olduğunu belirleyen nedir; görünmez kentler’in uğraştığı meselelerin biri de bu. diyaloglarını okuduğumuz kişiler, marco polo ve kubilay mı; yoksa kafası iyi iki berduş mu? bunu bilmemize neredeyse imkan yok. sembollerin ifade ettiği, "yalancı olan" şeylerin kendisinden çok başka olsa da; tek tek hepsinin toplamından da başka. ya da yazarın ifade ettiği gibi söylersek, tüm amblemlerin anlamını bilmek imparatorluğu anlamaya yetmez, çünkü tüm amblemleri bilen de amblemlerden biri olacaktır.

    görünmez kentler'de sıkça vurgu yapılan bir başka kavram da zaman. yazar kimi yerlerde zamanı çeşitli olasılıkların penceresinden ele alır. yolcunun ulaştığı şehirde gördükleri, geçtiği yolların bir başkasını seçtiği takdirde kendisinin yapacaklarıdır. bir başka seçimdeki, bir başka zamandaki anılarıdır bir anlamda. ancak zamana yalnızca yolcu tarafından baktığımız takdirde bir kez daha yanılırız. zira, bir şehrin şimdisini oluşturan, geçmişiyle olan ilişkisidir ve öyleyse zamanın geçişi, mutlak suretle şehrin de değişmesi demektir. fakat görünmez kentlerin birçoğunda zamana karşı bir çeşit direnişi gözleriz. örneğin melania'da zaman geçer, roller değişir, ölenlerin yerlerini yeni doğanlar alır ama kenti kent yapan bütün o konuşmalar hep aynı kalır. yahut muhteşem güzellikleriyle aşık olunası fillide'de bir miktar yaşarsa insan, her şeyin sıradanlaştığını,yaşamanın alışmaktan başka birşey olmadığını görür; kent aynı kalmıştır, değişen yolcunun ta kendisidir. bence bu açıdan calvino insanın zamandan duyduğu korkuyu harika aktarmıştır. oluşturup, bir şekilde içinden çıkabileceğimiz en korkunç labirent dahi zamanın yanında bir hiçtir.

    şimdiye dönelim. şimdi metin bir ölükent, biz ona özeniyoruz. biz değiştikçe, metin de değişiyor; ve aslolanın hangimiz olduğunu artık bilmeyene dek devam ediyoruz.
  • italo calvino'nun insanı tasvirleriyle hayretler içinde bıraktığı kitabıdır.
    "ne arzularım, ne korkularım var benim," dedi han, "benim düşlerimi ya düşünce, ya da rastlantılar oluşturur."
hesabın var mı? giriş yap