• bugün 9 yaşındaki kardeşimle birlikte izlediğimiz harikulade film. ona bu filmle ilgili görüşlerini yazması için bilgisayarı verdiğimde aşağıda okuyacağınız satırları yazdı.

    balonların patlatılmadığı bir dünyada yaşamak dileğiyle...

    --- spoiler ---

    bence çok güzel bir film.bazı çocuklar çok acımasız.balonun varlığını bile çok gördüler.o çocuklar benim sinirimi bozdu.okul yetkilisi çocuğu balon yüzünden odaya kilitledi.bazı çocuklar gibi büyükler de acımasızdı.çocuk gibi herkes otobüse balonu olsa bile alınmalı bence.onların da çocuğun da otobüse balonla binme hakkı var.o acımasız çocuklar sonuna yakın balonu patlattılar.ama en sonunda bütün balonlar hep birlikte çocuğun yanına gittiler.çocuk tutununca balonlar çocuğu uçuruyorlar ve bilinmeyen bir yere götürüyorlardı...ben filme bayıldım.

    --- spoiler ---
  • hayallerin vücut bulmuş halidir kırmızı balon. ebeveynlerimiz, arkadaşlarımız yahut öğretmenlerimiz her ne kadar mani olmak isteseler de, hayallerimiz ya bizim peşimizden gelirler ya da bizi peşinden sürüklerler. elimizden zorla alınırsa da çoğalarak geri dönerler diyor le ballon rouge. ***
  • fransız yönetmen albert lamorissenin 1956 yılında çektiği sadece 39dak. film. hayal edilebilecek en güzel kırmızı balonla, bir oğlanın arkadaşlığını anlatıyor. cannes da büyük ödül falanda almıştı. balonu görünce çocuğun balona niye o kadar sevdalı olduğunu anlıyorsunuz.
    (bkz: uçan balonla uçmak)
  • "menilmontant'li cocuklarin ve butun parisli balonlarin katkilariyla" diye acilan inanilmaz guzel, inanilmaz ince, inanilmaz hos bir film. oyun ile dalga gecme arasindaki farki da o otoritenin hic gulmezyuzlu mekanlarina nanik yapan balonla oyle guzel anlatmis ki. okul, klise... balona pek sevecen yaklasmiyorlar netekim. butun o sokaklarin icinde sadece balonlarin renklerinin bu kadar carpici olmasi, cocugun buharli trenin buhariyla yarismasi, kirmizi balonun mavi balona baudelaire'nin siirindeki gibi aski... inanilmaz bir film. ve filmin gectigi yerde, paris'i arkaniza alip bayir assagi yurudugunuz o tepelerden birinde, solda bir duvarda bir graffiti, ruzgarda ucan semsiye, bir guzel kirmizi balon ve balona bakan bir kara kedi...

    http://video.google.co.uk/…&emb=0&aq=1&oq=red balo#
  • 25 sene kadar once trt'de yayinlanan kisa film. filmi hala hatirladigim gibi spikerin anonsunu bile hatirliyorum. sanirim bir cumartesi ogleden sonrasiydi, filmden once konusan spiker kadin filmin cannes film festivali'nde odul aldigini soylemisti, ama yilini soylememisti sanirim ki ben odul aldiktan hemen sonra yayinliyorlar sanmistim... bi cocuk sokakta kirmizi bir balon gorur, bagli oldugu yerden alir ve paris turu yaparlar. daha sonra balon cocugu izler, onu dinler falan.
  • albert lamorrise'n kırmızı balon imgesiyle sinemada gerçekçilik akımına örnek gösterilen filmlerinden biridir.gerçekçilik akımı açısından en belirgin özelliğini izleyiciye bıraktığı serbest çağrışımhakkı, deep focus, ortak uzam ve izleyenin farkına varamayacak kadar doğal kesmelerle gösterir.
  • fazla romantize etmek istemiyorum ama çocuk olmaya dair yapılmış en güzel filmlerden biridir bu film, küçük prens* tadı bırakır acı acı... 400 darbe'den üç yıl önce çekildiğini de es geçmemek lazım.
    ayrıca (bkz: le voyage du ballon rouge)
  • balonun kişileştirildiği, 1956 yapımı oscar'lı kalpleri yumuşatan kısa film.

    --- spoiler ---

    kırmızı balonun mavi balonu görüp peşine takıldığı
    ve çocuğun herkesin çocukluk rüyasını (bkz: uçan balonla uçmak) gerçekleştirdiği sahneler favorimdir.

    --- spoiler ---
  • içinde neredeyse diyalog barındırmayan kısa film. otuz küsür dakika boyunca toplasanız 1 dakika yer ya tutar ya tutmaz.

    -spoiler içerir-

    filmdeki süre ve planlar o kadar güzel değerlendirilmiş ki bu kadar ödül almasına da sevilmesine de şaşılmamalı. filmde çocuğun balonu buluşu ve benimseyişindeki ilahi tavır bana ilk olarak sanki o şehrin fransa'da bir toprak parçası olmadığını, hatta dünyadan bir yere ait olmayan kurgusal bir ortam olduğunu ve burada da hiç balon bulunmadığını düşündürdü. balonu esas çocuğumuzdan kapan bebelerin balonu boş bir arsada uzunca bir iple bağlayıp sapanlarla ve taşlarla vurmaya çalışıp değnekle itip kakmaları sanki asla sahip olamayacakları bir şeymişçesine, onlardan alınan bir şeyi herkes için yok etmek üzere hırsla davranmaları, balona başka hiçbir alternatifleri yokmuş gibi hücum etmeleri ve balonun çaresizlik içinde savrulması ise sanki hz. isa'nın çarmıha gerilmesini anlatan bir sahneydi, bana öyle bir çağrışım yaptı. balon can verdikten sonra bütün balonların bulunduğu yerden çocuğumuza gelmesi ise bize yok olan balonun da aslında sıradan bir balon olduğunu, ona hak ettiği anlamı yükleyenin ise çocuğumuz olduğunu ve bir şeyi tüm yüreğinle isteyip ona bağlandıktan sonra yaşayacağın her şeyin onla ilgili sana bir yardım, bir rehber olduğunu, hiçbir zaman kaybının olmadığını anlatıyordu. hiçbir şey kaybetmedin, kırmızı balonun patladı ama bütün balonlar senin oldu. hiçbir şey kaybetmemek için inancını ve samimiyetini kaybetme yeter. neyi seveceksen sev, balonunu seven çocuk gibi sev ve bağlan. onun senin için bir nimet olduğunu bilerek davran.

    öyle işte.
  • dünya üzerindeki en sade, en içli, en sevgi dolu arkadaşlık, hatta aşk hikayesi.

    --- spoiler ---

    çocuğun yolun sonuna vardığını anladığı o an unutulmazdır, hem resim, hem anlam olarak unutulmaz. elinde kıpkırmızı bir balonla bir tepenin üstünde, etrafı diğer kıskanç çocuklarla sarılmış, kıskıvrak yakalanmış bir çocuk. dünyadaki bütün güzellikleri temsil eden o kırmızı balon ve çocuk yolun sonundadırlar artık, kaçacak hiçbir yer kalmamıştır. insanın dünya üzerindeki acıklı halinin resmi gibi handiyse... ve bana göre filmin asıl sonu - o kadar pesimist biri değilimdir oysa, niye böyle bilemedim-
    yine de iyi yürekli yazar kıyamamış karakterlerine, bir güzellik yapmış, iyi de yapmış öte yandan (:

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap