• gecikme
  • online oynanan butun oyunlarda, bilhassa frp ve fps lerde karakterin olmesine neden olan dijital gecikme
  • her lagger sıfatını aldığımda türk telekom'u saygıyla anmamı sağlayan problemdir. neden saygıyla anıyorum? çünkü sayesinde bilgim, kültürüm arttı. canım oyun mu oynamak istedi, sevdiğim mmo'da lag mı var; peh, işkenceyle oynayacağıma, hemmen arkamdaki masadan kitabımı alıyorum, okumaya başlıyorum, böylelikle edebî kültürüm artıyor. lag mı var; hemmen kısa bir şınav-mekik seansı gerçekleştiriyorum, böylelikle vücudum biçim kazanıyor. lag mı var; hemmen sözlüğe giriyor, çeşitli bilgiler ediniyorum; kah gülüyorum, kah öğreniyorum, ehi ehi. ee, böyle böyle geceye varıyorum. artık bir oyunu hak ettim. zaten gece olmuş, yarın iş güç varsa yatman lazım, fazla oynayamazsın. olsun, giriyorum, bakıyorum lag bitmiş. hem ben, hem telekom'un anası rahat bir nefes alıyor. teşekkürler telekom, bizi oyunlara bağımlı hale getirmediğin için.

    oov unutuyordum, ille oyun mu oynamak istiyorsun? single player oyunlar ne güne duruyor. mmo'larda yaratık keseceğine, araba yarıştıracağına, top tepeceğine, şöyle güzel bir single player oyun kur da gözün estetik görsün, senaryo görsün. bir kez daha teşekkürler telekom.
  • gitar seçiminde ilk defa ispanya sınırlarının dışına çıktım ve yolculuk fransa'da sona erdi. henüz çok genç olan bu markanın tramontane serisinden akustik t66d modelini ilk çaldığımda muhteşem bir rezonans ve tona tanık oldu kulaklarım. bu fiyat aralığında (400 tl civarı) alınabilecek en iyi gitar olduğuna kanaat getirerek bir tane edindim. yine aynı fiyat aralığında yamaha, fender, walden, takamine, epiphone markalarının gitarlarını denedim, ama hiçbirinde böyle bir rezonans ve tuşe rahatlığına rastlayamadım. yumuşaklık ve canlılığın muhteşem bir birleşimi bu gitar. fiyatının iki katı olan gitarlarla rahatlıkla boy ölçüşebilir.

    markayı sonradan araştırdım ki güney fransa çıkışlı bu gitarlar önce ingiltere, sonra abd ve sonra da genel olarak avrupa'ya nam salmaya başlamış. bu açıdan bakılırsa, ilk defa 2010 yılında piyasada görülmüş bir markanın hiç de fena olmayan bir popülarite yakaladığını söyleyebiliriz.

    zaten çok hoş bir rezonansa sahip olan gitar markasının, bir de dreadnought kasaya sahip olanlarından birini tercih ederseniz sustain'in dibine vurduğunuzu, üstelik bu olurken seslerin birbiriyle ahenginin bozulmadığını, yani birbirine karışmadığını da görebilirsiniz. ayrıca sapta kullanılan fransız satin cila klavyede çok rahat hareket etmenizi sağlıyor ve hoş bir görsellik sunuyor.

    bilinen meşhur markaların dışında farklı markaların da piyasada kaliteli gitarlar ürettiğini görmek çok güzel. önce walden'in gitarlarında bu güzelliğe rastlamıştım, ancak lag'i denedikten sonra hiçbirinin onun yanına yanaşamadığını gördüm. elbette parayı çıktıkça çok daha iyi seçenekler ufak ufak önünüzde belirecektir, ama lag, bu fiyat aralığında, ağırlığının iki katını taşıyor.
  • chater'in ömrü lag lag'la geçer.
  • kafanin lagda kalmasi olayi vardir ayriyetten. birisi bi espri yapmi$tir, yorgunluktan yarilmi$sinizdir o gun, 30 saniye sonra gulersiniz vs vs.
  • birkaç söz etmek istedim bu marka hakkında. bir hikayeyle yaklaşayım.

    bundan birkaç ay önce bir akustik gitar alabilmek umuduyla bir yandan biriken parama ve bir yandan artan kurlara bakıyorum. birkaç aydır ya hadi alıyorum, şimdi alamazsam bidaha alamam düşünceleri içerisinde bir gün düştüm yollara yaşadığım şehirdeki bilimum gitar dükkanlarını geziyordum. ufak tefek dükkanların olduğu çarşıdaki tüm dükkanlardan 0-5000 tl arası bir sürü gitar denedim. sonrasında kesmedi ben de zuhal'e ve do-re'ye gideyim dedim.

    tabii ki gitar alacak kimseler bilirler, elinizde diyelim ki var üç bin, dokuz binlik 12 binlik gitarları denemeden mağazadan çıkmak olmaz, birde cebinizde para var ya? kralsınız. bu sefer bir ihtimal sade pena alıp çıkmayacaksınız! zuhal'de martinleri deneyip bir gözyaşı akıttıktan sonra do-re'de taylorların 4xx serisini deneyince havlu attım tamamen. 1xx 2xx serisi ile bile arada dağlar kadar fark vardı bütçemdeki tüm gitarlar arasında. 'bu fiyata gitar alınamaz' sözleriyle oradan ayrıldım. bir kere taylor sesini duyduysanız, ebediyen lanetlendiniz demektir. herhangi bir gitarın tınısı artık sizi çağırmaz. bir cüzdanınıza bir de duvardaki güzelliğe bakarsınız ve oracıkta kulaklarınızı koparıvermek istersiniz.

    fazla uzatmayacağım, bir gün yine girdim gitar dükkanına abi bir şey almayacağım ama yakınlardaydım, geldim dedim. o martin aşağı takemine yukarı fiyatlara bile bakmıyordum. gitar alamayacağım sonuçta. iki gitar beğendim sanıyorum bir tanesi japonya üretim iyi bir takemine'ydi ama ondan çok daha güzel akustiğe sahip parlak tonlu bir gitar vardı. o zamana kadar la minör açık çaldığımda sesin gövdede vuruşunu karnımda hissettiğimi hatırlamıyorum, gitarın akustiği o kadar güzeldi. alt model martin'leri ise beğenmemiştim.

    uzun lafın kısası, fiyatının bütçemin içinde olduğunu duyar duymaz aldım. o gitarı orada bırakamazdım. oradan elimde çıktığım gitar bir lag'dı. daha pahalı modelleri de vardı mağazada ama ben hepsini deneyip o gitarı seçtim.

    sesini istediğim kadar uzun betimlerim ama yapmayacağım. yanlış anlamayın edebiyatım da iyidir. ama gerek yok. o gündür bu gündür taylor bariyerime takılmayan iki marka var bütçe olarak 10 bini geçmeyen. bir tanesi simon&patrick, diğeri lag.

    parlak tonlu gitarlardan hoşlanıyorsanız ve bütçeniz astronomik değilse bu markaya göz atın. ancak kalite kontrolünden midir anlamadığım bir şekilde daha pahalı modelleri daha kötü olabiliyor bu gitarların daha ucuz modellerine göre muhakkak deneyip alın. internetten sakın almayın. denemeden alacaksanız bir saint&patrick sizi daha çok tatmin eder. kalite kontrolleri daha sağlam.

    yine de bütçeyi biraz arttırabiliyorsanız taylor academy serisine bir göz atın. fiyatına göre çok güzel gitarlar.

    önemli dipnot: bütün söylediklerim sapıklık derecesinde parlak tonlu akustik gitar seven birinin ağzından yazılmıştır. eğer martin'ler size daha çekici geliyorsa söylediklerimi dikkate almayın. solid top spruce lag'lar için geçerli söylediklerim.

    edit: fazla uzatmayacağım deyip uzatmışım, allah beni ne yapmasın.

    edit 2: caps açık fender akustik gitar almayın! caps kapalı. yeminle boşa para.

    canım gitarım işte.
  • bir adet t500dce modeline(dreadnought-elektro akustik) sahip olduğum gitar markası.
    -takamine gitarlara kıyasla daha ince bir tonu var akustik olarak, nedeni ise klavye, ve köprüde abanoz(ebony) ağacı kullanmaları ve daha küçük bir sound hole'a(ortadaki delik) sahip olması. ses gürlüğü açısından bir sıkıntı yaratmıyor bu farklılıklar ama tonunu değiştiriyor.
    -sap olarak takamine ve aynı fiyat aralığındaki ovation, fender gibi gitarlara kıyasla elime en güzel oturan lag idi. takamine gibi d şeklinde ve ovation gibi büyük(jumbo) perdeler kullanılmış, ayrıca sapın mat(satin) bir cilası var.

    fatih yılmaz'a götürdüm ince ayar çekmesi için aldığım zaman. gitarın ufak sıkıntıları:
    -perdelerin hafif bir tesviyeye ihtiyaç duyması
    -piezo sisteminin tel değiştirirken vs. köprü kısmının hassas olması. çok kurcalamamak gerek.
    bunlar da ucuza ve kolayca çözülebilecek sıkıntılar. şimdilik ciddi bir sorunum olmadı, çevremde merak edip deneyen bir sürü gitarist oldu, hepsi de beğendi.

    iki yıl sonra gelen edit: birkaç işlem daha yapıldı geçtiğimiz sürede:
    -akort burguları problem çıkarttı, dr parts ile değiştirdim. kafa görüntüsü taylorlara benzedi gri kidney tarzı burgularla.
    -üst eşik değişti ve ayarladındı minimum tel yüksekliği için. nubone marka fildişi rengi bir eşik buldum, sustain'i arttı öncekine kıyasla.
    -tesviye işlemi gördü perdeler, fatih yılmaz yaptı tünelde.
    -pinler kırılmaya başlamıştı, dr parts siyah pinlerle değiştirdim.
  • pek kotu bi$i... cevaplari hep bildigim halde trivia da puan alamama neden olan sey.
  • cagin en basarili icadi
hesabın var mı? giriş yap